NÂZIM HİKMET RAN

15 Ocak 1902 (Selanik- Osmanlı İmparatorluğu) – 3 Haziran 1963 (Moskova – SSCB)

 

Nâzım Hikmet Ran , Türk şair ve yazar olarak “Romantik komünist” ve “romantik devrimci” olarak tanımlanmış ve siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapiste ya da yurt dışında sürgünde geçirmiştir. Yasaklı olduğu dönemlerde Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er gibi müstear isimlerle eserler üretmiştir. 

İlk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya başladı fakat içerik bakımından diğer hececilerden farklıydı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece ölçüsü ile yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliği’nde yaşadığı ilk yıllar olan 1922 ile 1925 arasında bu arayış doruğa çıktı. Hem içerik hem de biçim bakımından dönemindeki şairlerden farklıydı. Hece ölçüsünden ayrılarak Türkçenin vokal özellikleri ile ahenk oluşturan serbest ölçüyü benimsedi.

20. yüzyılın en etki ve üretken şairleri arasında gösterilmektedir. 

Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.

1951 senesinde Demokrat Parti hükumetinin aldığı kararla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılsa da ölümünden 46 yıl sonra 5 Ocak 2009 senesinde Bakanlar Kurulu kararı vatandaşlıktan çıkarılma kararı iade edilmiştir. 

Unesco tarafından 2002 yılı Nazım Hikmet yılı olarak kabul edilmiştir. 

İLK YILLARI

Nazım Hikmet Ran’ın babası olan Hikmet Bey, Diyarbakır, Halep, Konya, Selanik ve Sivas valilikleri yapmış olan Nâzım Paşa’nın oğludur ve Nazım Hikmet doğduğunda Selanik’te Hariciye Nezareti (Dışişleri Bakanlığında) memur olarak çalışmaktaydı. Annesi ise Ayşe Celile Hanım, Mustafa Celalettin Paşa (Konstantin Borzecki) ‘nin oğlu olan eğitimci Hasan Enver Paşa’nın kızıdır. Nazım Hikmet’in annesi Fransızca bilen, piyano çalan ve resim yapan bir entellektüel bir  kadındır. 

Nazım Hikmet, 1902 senesinin 15 Ocağında Selanik şehrinde gözlerini dünyaya açtı. “Feryad-ı Vatan” isimli ilk şiirini henüz 11 yaşındayken yazdı. 1913 senesinde Mekteb-i Sultani’ye kaydolmuş olsa da dönemin Bahriye Nazırı olan Cemal Paşa’ya denizcilerin kahramanlıklarını azdığı şiiri okuyunca, Cemal Paşa’nın arzusuyla 25 Ekim 1915 senesinde Heybeliada Bahriye (Deniz) Mektebine girdi. 1918 senesinde mezun olduğunda Hamidiye Gemisine stajer güverte subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921 senesinde aşırı hareketleri yüzünden ordu ile ilişiği kesildi.   

 Nazım Hikmet’in yayınlanan ilk şiiri “Hala Servilerde Ağlıyorlar mı?” 3 Ekim 1918 senesinde Yeni Mecmua isimli dergide yayınlandı. 

MİLLİ MÜCADELE VE SSCB YILLARI

 1921 senesinin Ocak ayında yakın arkadaşı Vala Nureddin ile beraber Milli Mücadeleye katılmak üzere, Anadolu’ya geçti. Cepheye gönderilmedi ve bir süre Bolu’da öğretmenlik yaptı. 

Yüksek öğrenim görmek için Eylül 1921 senesinde Batum üzerinden Moskova Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi, Siysal Bilgiler Fakültesii İktisat bölümüne girdi. 

Ekim devrimim ilk yıllarına tanıklık etti ve komünizm fikri bu dönemde yeşerdi. 

1921 ve 1924 senelerinde bulunduğu Moskova onun şiir dünyasını ciddi etkiledi ve Rus fütüristleri ve konstrüktivistlerinden esinlendi.

MAHKUMİYETLERİ

1924 senesinde döndüğü Türkiye’de “Aydınlık” dergisinde çalışmaya başladı. Dergide yayınlanan şiir ve yazıları nedeniyle hakkında dava açıldı ve onbeş yıl hapsi istenince, 1925 senesinde  Sovyetler Birliğine geri döndü. 1928 senedinde yürürlüğe giren “Af Kanunu” nedeniyle Türkiye’ye dönüş yaptıysa da tutuklandı. Serbest Kalınca çalışma hayatına “Resimli Ay” dergisinde devam etti.  

Edebiyat çevrelerini etkileyen “835 Satır” isimli şiir kitabı 1929 senesinde yayınlandı. 

Şiirleri ve yazıları yüzünden hakkında birçok dava açılmış, bu davalardan bazılarından beraat etmiş bazılarından ise ceza almıştır. Hakkında açılan davalardan bazıları şöyledir: 
  • 1925 Ankara İstiklâl Mahkemesi Davası ( Tutuklu – Beraat )
  • 1927-1928 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası (Beraat)
  • 1928 Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası (Beraat)
  • 1928 Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası (Beraat)
  • 1931 İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası (Beraat)
  • 1933 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası (Beraat)
  • 1933 İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası (Beraat)
  • 1933-1934 Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası ( Tutuklu – Beraat )
  • 1936-1937 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası ( Tutuklu – Beraat )
  • 1938 Harp Okulu Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası ( Beraat)
  • 1938 Donanma Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası ( 28 yıl 4 ay mahkumiyet) 

1938 senesinde Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından  “orduyu ve donanmayı isyana teşvik” suçlamasıyla tutuklandı ve yargılandığı dava neticesinde  28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının infazını İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde aralıksız olarak 12 sene şeklinde yaptı ve 14 Temmuz 1950’de çıkan Genel Af Yasası’ndan yararlanarak 15 Temmuz’da serbest bırakıldı. 

Hüküm giyerek hapis yatmaya başladığı 1938 yılından 1968 yılına kadar eserleri Türkiye’de yasaklandı. Eserleri 1965’ten itibaren çeşitli basımlarla yayımlanmaya başladı.

Aynı yıl Barışseverler Cemiyeti’nin kuruluşunda yer aldı. 

SÜRGÜN VE ÖLÜMÜ

1951 senesinde 49 yaşındayken herhangibir yükümlüğü olmamasına rağmen askere çağrıldı. Öldürülme endişesiyle 17 Haziran 1951 senesinde bir daha göremeyeceği İstanbul’dan ayrılarak Romanya üzerinden Moskova’ya gitti.

25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. Büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa’nın (Konstantin Borzecki) memleketi olan Polonya’nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı.

Yaşamını önceleri Moskova yakınlarında bulunan yazarlar köyünde ardından eşi olan Vere Tulyakova ile geçirdi.

Sürgündeyken, Macaristan, Bulgaristan, Küba, Mısır ve Fransa gibi ülkelerde çeşitli konferanslar vererek savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlerde boy gösterdi ve radyo konuşmalarına katıldı. 

1963 senesinin 3 Haziran günü sabah 06.30 civarında gazetesini almak için ikinci katta bulunan dairesinden aşağı inip kapı önüne geldiğinde geçirdiği kal krizi neticesinde hayata gözlerini yumdu. 

Cenazesi SSCB hükümeti tarafından Sovyet Yazarlar Birliği salonunda, yerli ve yabancı yüzlerce sanatçının katıldığı bir tören sonrasında kaldırıldı ve Novadeviçi Mezalığına gömüldü. 

Reklam (#YSR)