BARÇINLI KENT’TEN SELİNTİ’YE GAZİPAŞA’DA

İPEK BÖCEKÇİLİĞİNİN GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ

Yazan : Araş. Yaz. Ali YILDIZ 

ÖZET

Gazipaşa ilçesi eski adıyla Selendi (Selinti) kazası, Antalya’ya 180 km, Anamur’a 90 km mesafede bir Akdeniz kıyı kentidir. Köyleri ile birlikte 50.000 civarında nüfusu barındıran bu sahil kentinin tarihî derinliği birkaç bin yılı bulmaktadır. Fenike, Hitit, Mısır, Pers, Helen ve Roma-Bizans çağlarının hepsinde Gazipaşa’da yaşam sürüldüğünü görmekteyiz. Sahip olduğu tarihî Selinus limanı ve kalesi yanında, çevresinde Aydap (İotape), Adanda, Doğanca, Sebaste (Karatepe), Nefelis ve Antiochia ad Gragum antik harabe ve kalıntıları, ilçenin kadim geçmişinin tanıklarıdır. Anadolu’nun Türkler tarafından fethedilmesinden 150 yıl sonra, XIII. yüzyıldan itibaren Konya-Karaman istikametinden sahile doğru Türkmen akınları başladı. Alanya’nın 1221’de Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından fethini müteakip, doğuya doğru içlerinde Selinus’un da bulunduğu kırk kalenin alınarak, bölgede Türkmen yerleşimi ile Gazipaşa’nın son 700 yıllık yerleşim serüveni başlamış oldu. Gazipaşa’nın bilinen ipekçilik tarihi de aynı zamana rastlamaktadır.

GAZİPAŞA’DA İPEKÇİLİK VE BARÇINLI KENT BAĞLANTISI

Gazipaşa henüz tam olarak açıklanamamış olan tarihi ve arkeolojik kalıntılardaki arslan başlı heykel ve kabartmalardan anlaşıldığına göre Luwiler’den beri hayat sürülen bir yerleşimdir. Kendine özgü kliması ile tipik bir tarım havzası olan Gazipaşa’nın en eski yazılı adına Sallusa1 olarak, Hitit kralı II. Hattuşuli ile yeğeni Kurunta2 arasında yapılmış olan antlaşmanın yazıldığı bronz tablette rastlıyoruz. Bronz tablete göre, Hitit kralı tarafından
yeğeni Kurunta’ya ıkta olarak verilen Sallusa/Gazipaşa en az 3000 yıllık bir tarımsal üretim
merkezidir.
Daha sonraki asırlarda orman emvali ve deniz ticaret limanı olarak varlığını sürdüren Gazipaşa’nın merkezinde ve yakın yerleşimlerinde kurulan kalebeylikleri ve buralarda basılan paralarda adı Selinus olarak geçmektedir. Miladi 117 yılında Roma İmparatoru Trayan’ın doğu seferinden dönerken Selinus’ta öldüğü ve burada adına bir anıt mezar yapıldığı tarihçiler tarafından ittifak edilen bilgilerdendir3 . Selçukluların eline geçinceye kadarki süreçte Grek, Roma, Selevkos, Mısır ve Arap egemenliği altında kaldığı dönemler olmuştur

İçinden üç nehir akan verimli ovası Gazipaşa’yı, tarım-hayvancılık ve sebze-meyve üretiminde daima dikkati çeken bir mikro klima haline getirmiştir. Türkiye coğrafyasında içinden üç nehir geçen başka bir yerleşim yeri yoktur. Birçok tropikal bitkinin yetişmesine elverişli iklimi yanında, dere kenarlarında ve tarlalarda bol miktarda yetişen dut ağaçları, Gazipaşa ipekçiliğinde temel verilerden biridir. Böyle olmakla birlikte dut ağacı Gazipaşa ipekçiliğinin uzun geçmişi için tek veri olarak düşünülemez. Dut ağacı hemen her yerde vardır, ama Gazipaşa ipekçiliğini tarihî derinliğe götüren bilgi, Gazipaşa ahalisinin iç Anadolu’dan güneye doğru inerken ilk yerleşim yeri olarak seçilen Barçın Yaylası ve onun arka planındaki derin ve uzun tarihî geçmişte gizlidir.

Barçın anlam itibari ile ipekli kumaş, yani ipek demektir. Bilindiği gibi ipek, geldiği kaynak ve üretim teknikleri bakımından Çinliler tarafından kıskançlıkla saklanan bir ürün idi. Çin’de üretilen ipek, batıya Soğdiyanalı tüccarlar eliyle satılıyordu. Bu tüccar kavim, sadece işin ticareti ile uğraşırken, Hunlar tarafından ipek üretim tekniğinin öğrenilmesiyle birlikte, yine aynı merkezlerden, bu kez ipek ticareti Türkler tarafından yapılmaya başlandı. Türklerin eski çağ ve orta çağı kapsayan uzun hâkimiyet döneminde Orta Asya ticaret yolu, İpek Yolu’na dönüştü. Türklerin sosyal hayatına ipek öylesine girdi ki, çocuklarına, kadınlarına ve şehirlerine ipekli adlar verdiler4 . Bunlardan birisi Barçın Salur Sultan5 , bu şehirlerden birisi de Barşin Derya (diğer adı Oğuz Jılgası-Oğuz Deresi) kenarında kurdukları Barçınlı Kent’tir.

Barşin Derya doğudan Aral’a dökülen ve o zamanlar gerçekten derya gibi zengin akan Sir-Derya nehrinin bir koludur. Türkmenlerin kurdukları bu şehir, ipek üretimine oldukça elverişli bir yerleşimdir; çünkü bu verimli ve güzel yerleşimde bol miktarda dut yetişiyordu.

Gazipaşa Türkmenleri, Taşeli’ndeki ilk yerleşim yerine Mavera’ün-nehir bölgesinden getirdikleri Barçın adını koydular. Gazipaşa’nın dışında Alanya, Korkuteli, Afyon, Aydın yörelerinde Barçın adlı yer adları, aynı bölgeden gelen ahalinin verdiği isimler olsa gerektir.

Sir Derya boylarında Barşin şeklinde söylenirken, kısmen değişime uğramış Barçın olarak da telaffuz edilmiştir. Kaynaklar, sözcüğün Barşin olarak söylendiğine tanıklık ediyor. Barşin sözcüğü ile Gazipaşa’da ipek böceği yetiştirmekte kullanılan ve meyve vermeyip, sadece yapraklarından yararlanılan erkek dutun adı olan Baraşan sözcüğü arasındaki fonetik bağlantı barizdir. Eski göçebe Türklerin arkadan gelecek diğer göçebeler için geçtikleri yerlerde dut ağacı dikerek mihenkler oluşturduklarını biliniyor. Azeri türkülerinde de çokça dut ağacı teması vardır. Bunlardan Türkiye’de de çokça söylenir ve bilinir olanları arasında “dut ağacı değilem” ve “dut ağacı boyunca” türküleri ilk aklımıza gelenlerdir.

Sir Derya boylarından Anadolu’ya gelen bugünkü Gazipaşa’nın kadim ahalisi, ipekçiliğe bölgesel yerleşimle birlikte başladı. Çünkü buraya yerleşen Türkmenler ipeği geldikleri coğrafyadan bu yana tanıyor ve üretiyorlardı. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın 1221’de Alanya’yı fethetmesi ve Emir’üs-sevahil Mübarizeddin Ertokuş’a görev vererek doğuya doğru kırk kadar kaleyi alması ile Selinus 1225 yıllarında resmen Türk toprağı olmuştur. Önce Ermenek, sonra Mut, arkasından Gülnar kazasına bağlı Gazipaşa ahalisi 1225’ten itibaren kuzeyden gelerek adım adım sahillere kadar yerleşmiştir. Gazipaşa’ya ilk yerleşenler, Karamanoğlu çatısı altındaki muhtelif Türkmen oba, oymak ve aşiretlerdir. 1518 tarihli tahrirde 34 olan köy sayısı, sonraki yıllarda da pek değişmemiş ve yerleşimin fetihten itibaren sabitleştiğine dair bir kanaat oluşmuştur.

Gazipaşa’nın Osmanlı Belgelerinde Gülnar Kazasına bağlı Selendi Nahiyesi olarak adının geçtiği ilk metin 1518 tarihli Tapu Tahrir (TD 83)Defteridir. Burada Selendi/Gazipaşa, Gülnar kazasına bağlı 34 köylü bir nahiye olarak görünmektedir.6 İlk yerleşimcilerin Karamanoğlu çatısından Oğuz Bey önderliğinde Oğuzlu aşireti olduğu anlaşılmaktadır.7 Bölgenin kuzeyindeki bugün Sarıveliler ilçesi sınırlarında kalan Barçın yaylaları da ilk yerleşim yerleridir. Barçın ipekli kumaş demektir. Gazipaşa Türkmenleri bu adı Orta Asya’daki yurtları Barçınlı-Kent’den alıp buraya getirmiş, sulak ve bol meyveli yeni yerleşim yerine oradaki adı vermiştir.

Bu durum gösteriyor ki Gazipaşa ahalisi ipekli kumaşı ve ipek böceğini kadimden beri tanıyordu. İpeğe ibrişim diyor ve ibrişim kumaştan çeşitli giyecekler üretiyorlardı. İpekten, ibrişim kuşak, ipek mendil(yağlık), çevre, çeyiz bohçası, kaftan, üç etek, gelinlik, dikilirdi. Bunun yanında yine Gazipaşa ahalisi halen sürdürdükleri dokumacılık işlerini eski çağlardan beri bir ekonomik faaliyet olarak yapıyordu. Uzun yaz mevsimlerinin büyük zamanını yaylalarda geçiren ahalinin dokuma tezgahları ve boyahaneleri yaylada idi. O zamanın sanayi kuruluşu sayılan boyahanelerin en meşhuru Cimbiti(Cem Nebi-Cem Beği) yaylası olup çoğunlukla Kıcıklılar çıkarlardı. Devlet bu boyahanelerden ve dokuma tezgahlarından vergi alırdı. Pamuklu dokuma olarak ak bez, zıbınlık, alaca, gibi kumaşlar dokunurdu. Bunların arasında adına Ermenek Alacası denilen ve bir çok ihtiyaç için kullanılan dokumalar meşhurdu. Kumaş boyaları, boyar bitkilerden üretilir, kök boyası denilen bu boyalar güneşte ve yıkamada solmazdı. Halen gün geçtikçe sayısı azalan dokuma tezgahları, bir çok köyde geleneksel usulde üretime devam etmektedir.

İPEK BÖCEĞİ SAHA GÖRÜŞMELERİ. 25 AĞUSTOS 2011

1- Ilıca Köyü Muhtar Hasan Ali Kaplan(36) Tel. 0535 3373201
2- Mustafa Çetin(53) 0538 7467398 Gazipaşa İpek Böcekçiler Başk. Alanya Koza Koop. Gazipaşa Temsilcisi.

Babamgil ipek böcekçiliği yapardı. 1976’da öldü. Tohumu koza Birlik veriyor. Kutular halinde. Veya böcek halinde.12-18 Nisan arasında böcekler yaprak yemeye başlar. 1x1m ahşap kasalarda veya 70×50 ahşap kasalarda altına temiz kağıt sererek başlarız.En ufak bir koku ve tozdan hoşlanmaz.Kolonya suni kokular olmayacak.Ahır kokusu da olmayacak.En uygunu ev ortamı. El ile parçalanmış-Bıcakla kıyılmış yaprağı önüne veririz.1 Ay içinde devamlı yaprak yer.1 ayda 4 defa uykuya yatar.her seferinde iki gün uyur. Sonra 9-10 gün daha yer. Günlük üç sefer yaprak veririz. Bu 9-10 gün bittikten sonra örmeye başlar. Kozayı 1015 gün içinde örüp bitirir ve satışa hazır hale gelir. Biz sıcak suya dökmeden kooperatife veriyoruz. 21 gün içinde kozayı delip çıkar. Delik koza bir işe yaramaz. İlacı kireçtir. Her türlü hastalığına karşı kireç.25 derecenin altında böcek için uygun bir iklim olmaz.son noktada 6- 7cm boya ulaşır.Böceğin gövdesi, Koza yapmaya başladığında altın sarısı bir renk alır. Ondan sonra örer. İmran Doğan(50 yaş) Ilıca Köyü. Halı namazlağayı kendisi dokur. Ama örnek namazlağayı Küçüklüde dokutmuş. Kilim namazlağayı kendisi dokumuş.Kilimi de dayısının hanımı(Emine Oktay-50-) dokumuş.

İPEK BÖCEĞİ SAHA GÖRÜŞMELERİ. KIZILGÜNEY YAYLASI  26 AĞUSTOS 2011

1- Kızılgüneyin Darı Deresi nihayetinde Tangır(Tanruda-Tanrıdağı) Köprüsü geçildikten sonra bir mahallesi var. Burada dokumacılar oturuyor. Buranın batısı Alanya -Kıllı Yörüklerinin Yaylası. Şimdiki adı Çamlıca. Kızılgüneyliler Yaylada seracılık da yapılıyor. Rakım 1300

2- Emiş Karateke.(1951)Kızılgüneyli. 1 kutu ipek böceği dutarız diyor. 54 kilo ipek almışlar. İki kalite olmuş.Birinciye 25 lira, ikinciye 23 lira vermiş koza kooperatifi.İkinci kaliteye ÇAPA diyorlar. Dut pürü en önemli eksiklik. Ağaç budanarak kullanılıyor. Budanmazsa yukarı ağıyor ve yaprağı sertleşiyor. İpek böceği için uygun değil. İpek böceğine normal meyveli dut yaprakları verilmiyor. Verilirse böcek dışkı çıkarıp kozayı kirletiyor. Dut mutlaka Baraşan olacak.(erkek dut deniyor)

3- Köyde 15 aile kadar ipek böcekçiliği ile uğraşan var. 

“İpeğin Anadolu’ya gelişi; Bizans İmparatoru Justinien (527-565) ile gerçekleşir. Bu dönemde Hint ve İranlı tüccarlar tarafından Batı’ ya doğru yol alan ipek sayesinde Constantinopolis’ te ileri düzeyde ipek dokumacılığı görülür. Bizanslılar’ ın en güzel ipekleri burada dokunmaktadır. Ne var ki, bir zaman sonra, siyasi ve iktisadi sebeplerden dolayı kervanlarla Bizanslılar arasında çıkan bir anlaşmazlık neticesinde ipek artık Constantinopolis’ e uğramaz olur. Bu sırada Justinien, ipeğin gerçek kimliğini araştırmak üzere iki rahibi, din kisvesi altında Çin’ e gönderir. İranlı ve Aynarozlu bu iki rahip, Constantinopolis’ e kamış bastonlarının içine sakladıkları ipekböceği tohumları ile döneceklerdir. Böylelikle ipekböcekçiliği, Asya’ dan Avrupa’ ya intikal eder. İpekböcekçiliğinin Batı’ ya doğru yayılmasında Araplar’ ın istila hareketleriyle, Venedikliler ile Cenovalılar’ ın bu alandaki ticari faaliyetlerinin büyük rolü olmuştur.

Türk hakanlarından Tümen Han’ ın Bizans İmparatorluğu’na göndermiş olduğu elçi Manyah, Bizanslılara şimdiye kadar bilmedikleri ipekçiliği öğretme hakkının kendilerine verilmesini teklif etmiş ve İmparator bu teklifin, gelecek olan sanatçıların Hristiyanlığı kabul etmeleri şartı ile gerçekleştirileceğini bildirmiştir. Manyah, buna razı olmuş ve bu nedenle gelen 400 sanatkar vaftiz edildikten sonra ipek böceği yetiştirmek üzere en uygun yer olarak Bursa’yı seçerek oraya yerleştirmiştir.”

YAKIN TARİHTE GAZİPAŞA İPEKÇİLİĞİ

Altmış yıl öncesine kadar Gazipaşa bir liman kenti olarak, deniz ulaşım yol ağı üzerinde küçük miktarda da olsa kendine has yeri olan bir şehirdi8 . Böylece kendi üretimlerini, Kıbrıs, Mısır, Lübnan, Suriye limanlarına ulaştırıyordu. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde belirttiği gibi Selinti’nin bir Kıbrıs İskelesi9 olması da ipekçiliği teşvik eden etkenler arasında olmalıdır. Çünkü Kıbrıs ipekçiliği oldukça ileri düzeyde idi-ki hâlen de öyledir- ve Selinti Kıbrıs arasında kesintisiz bir ticaret akımı vardı.

Karayolu ağının gelişmesi eski liman kentlerinin önemini bir anda ortadan kaldırmıştır. Bu süreç ile birlikte Gazipaşa’da genel bir ekonomik değişim başlamış eski ve geleneksel üretimler terk edilerek yeni ürünlerin üretimine geçilmiştir. Bu değişimden aleyhte etkilenen, hatta bitme noktasına gelen ürünlerden birisi de Gazipaşa ipeğidir. Böylece son 30- 40 yıldır Gazipaşa ipek üretimi, gerileme devresini yaşamaktadır. Bunda köyde yaşayan tarıma dayalı genç nüfusun azalmasının etkileri azımsanamaz.

Önceleri daha zahmetli işlerden sayılan ipek böcekçiliği bugün yeni bir aşamaya girmiş, fakat kırsal kesimdeki üretici bu değişimden haberdar olamamıştır.

GAZİPAŞA’DA GELENEKSEL İPEK KOZASI ÜRETİMİNİN KISA SEYRİ

Elli yıl öncesinde bizzat yaşayarak gördüklerimizin dışında, Gazipaşa ipek böcekçiliğini eski üreticiler ayrıntılı olarak anlatırlar. Buna göre, Nisan ayının girişi ile Gazipaşa yöresinde havanın hızla ısınmaya başlaması, ipek böceğinin de yumurtadan çıkarak canlandığı mevsimdir. Yumurtalar, kuru ve uygun bir ortamda saklanarak sezona kadar bekletilirdi. Bahçesinde dutu çok olan bir kutu (dört yüksük), dutu yetmeyen iki yüksük tutardı. Mevsimi gelince sıcak soba kenarları, güneş alan raflar kullanılarak böceğin yumurtayı patlatıp çıkması sağlanırdı. 

Köy evleri şimdiki gibi muntazam olmadığından soğuk olurdu. Bu yüzden böcek tutan kadınlar, böcek yumurtası bağladıkları mendillerini koltuk altlarında, bel kuşaklarının arasında veya genç kız göğüslerinde (eskiden köylü genç kızlar sütyen kullanmazken göğüslerine bağladıkları bezin içine sararlardı) birkaç gün sıcak ortamda tutarlardı. Burada tutulan yumurtalar, bu sıcaklıkta canlanır ve kabuklarını çatlatıp larva haline gelince oradan çıkartılarak, lenger, sele, sini ve kasalarda beslenmeye başlanırdı10.

Böcek çıkmadan önce bunun için ayrılan odalar kireçle badanalanır, tabanlar sabunlu sularla silinir, içerisi havalandırılırdı. Böcek olan odada duman çıkardığı için ocak ateşi yakılmaz veya duman çıkartılmazdı. Çünkü böcek, kokuyu dumanı, kolonya gibi uçucu maddeleri sevmez. Nisan ayı ortalarında yumurtadan çıkan larvalar, evlerin temiz köşeleri veya bazı odalar boşaltılarak ipek böceği üretimine hazır hale getirilirdi. Böceklerin yaşaması için uygun tepsi, kargıdan örülmüş yayvan sele veya tahta raflarda, altına gazete veya ambalaj kâğıdı serilerek böcek beslenmesine başlanırdı. Başlangıçta çok küçük olan böcekler, yeni filiz vermeye başlayan taze baraşan dut yaprakları bıçakla kıyılarak, küçük parçalar halinde önüne verilirdi. İyi bir beslenme ile on günde 1,5-3cm boyuna ulaşan böcekler, bundan sonra daha çok besin istediğinden kıyılmış yapraklar yerine yapraklı dallar veya bütün yapraklarla beslenirdi. Koza üretimi yapılan köylerin durumuna göre böcek çıkışı, dut yaprağı çıkışından erken olursa, böcekleri aç bırakmamak için kısa bir süre böğürtlen yaprağı verilirdi11.

Beslenme sırasında ortaya çıkan böcek gübresi ve arada ölen böcekler ortamı kirletmesin diye, böcek bir kat yukarı taşınır ve alttaki kirli alan temizlenerek sağlıklı bir ortamda büyümesine özen gösterilirdi. İkinci büyüme devresinde obur bir hal alan böcek, onbeş gün kadar yaprak yemek ve arada uykuya yatmak şeklinde geçen süreçte iyice büyüyüp rengi kahverengileşmeye başlar ve ağzından salgıladığı ipeği dolayacak, saracak dal aramaya başlardı. Bu dönemde sarmaya başlayanlar ayrılarak meşe veya borcak denilen çalı dallarının altına konulması ile koza örer ve gittikçe kozanın içinde kaybolurdu. Kozanın içinde geçirdiği son on gün dikkate alınarak, kozanın olgunlaştığı kanaatine varılır, ipek üretimine geçilir, kozalar kaynamış kazanlarda suya atılır ve içinde kalan kurtçukların haşlanması ile canlılığını kaybettiğinden kozadan ipek çözülmesine başlanırdı. Kozaların irilerinden bir miktarı tohumluk diye ayrılır, ondan çıkan kelebeklerin yumurtaları gelecek üretim sezonu için saklanırdı. İpek kozaları, kaynamış sudan kevgirlerle alınarak, ipin ucu bulunur ve bir yandan çözülerek keceve denilen aletlerde gelep haline getirilip yumaklanırdı. Koza iplerinin çekilmesine koza çekme veya koza sağma denilirdi.

Elde edilen ipek ipliği iki kalite olurdu: Birinci kalitesi, ipin koparılmadan çözülmesi ile elde edilen beyaz yumaklardı. İkinci kalite ise çözümünde güçlükle karşılaşılan kısımların yeniden kaynatılıp sağılması ve eğrilmesi suretiyle doğrudan kullanılacak ipek ipliği elde edilirdi. Buna Gazipaşa ağzında güğül denirdi. İpek elde etme işi zahmetli ve maharet isteyen bir uğraş olduğundan, bunu usta kadınlar marifetiyle yaparlar, işler çoğunlukla imece usulü ile görülürdü. Gazipaşa merkezinde 1970’lere kadar, koza çekme esnasında, ev önlerinde koyu gölgeli bir ağacın altına kazanlar kurulur, sular kaynatılır, bir yandan helvalar karılır, pişiler yapılır, hamur yoğrulur sıcak şepitler tereyağı sürülerek yenilir, diğer yandan da türküler söylenir, ipek sağılırdı. Burası bir hüner gösterme meydanı idi. Gazipaşa merkezinde en iyi ipek çeken ve dokuma yapan kadın Topal Emine (Güzel) idi (Resim 8). Emine Kadın bu işleri kısmen para karşılığı yapardı. İpek o kadar çok olurdu ki, fakir çocuklara ipekten gömlek dikiverirdi12 . Sözü edilen üretim süreci sanıldığı kadar kısa değildi. İpek üreten bir aile onunla böcek tutmaktan dokumaya kadar uzunca bir zaman meşgul olmak durumunda idi.

İpek eğirme aracı eğirtmeçler (kirmenler) kıl ve yün eğirtmeçlerine göre daha küçük boyutlu olur, marifetli kadınlar ipeği bu araçlarla sıkı olmayan bir tarzda bükerlerdi. Elde edilen iplik, isteğe ve sanatkârlık becerisine göre boyanır, örme-dokuma işlerinde kullanılırdı. Delik kozalar makasla kesilip şekillendirilerek kırlent, yazma oyası, el işi ve çiçek yapımında kullanılırdı13 . Dokuma tezgâhları, çulhalıklar (çulfalık), diğer pamuklu dokuma tezgâhlarından daha küçük boyutlu olur, tarağı ve mekikleri hassas olurdu (Resim 1, 2, 3)

Elde edilen hassas ipek gelep ve yumakları, çoğunlukla Alanya-Oba’da dokutulurdu. Çünkü Oba dokumaları meşhurdu (Resim 6). Bu dokumalardan; katıntı (iç göymeği, günümüzde kombinezon), yelek, göyneklik kumaş (gömlek) (Resim 11), yorgan ve yastık yüzü, masa ve koltuk örtüleri, gelin bohçası, gelin alıcıların bürümcek ve yeldirmeleri (Resim 10), üç etek ve bindallı elbiseleri, çarşaflar, hatta yorgan yüzü yapılırdı. Bazı varlıklı ailelerin evlerinde, yağmurlu kış gecelerinde yıldırım çarpmasın diye ipekli yorgan örtünülürdü14.

GÜNÜMÜZDE GAZİPAŞA İPEK KOZACILIĞI

Otuz yıl kadar ara verilen geleneksel koza üretimi unutulmaya yüz tutmuş iken, günümüz Gazipaşa köylerinden altı, yedi köyde düşük miktarda ipek kozası yetiştiriciliğine başlanmıştır. Bu köylerde Alanya Koza Kooperatifi tarafından Gazipaşa üreticisine böcek veya tohum tahsisi yapılmakta, Nisan ortalarında başlayan üretim, ham koza olarak, kooperatif tarafından Mayıs ayı sonlarında satın alınması ile süreç tamamlanmaktadır. 2011 yılında 60 civarında üretici, 5000 kg kadar koza üretmiş, bundan o günkü şartlarda 120.000 TL gelir elde etmiş görünmektedir15 . Bu miktar kırsalda yaşayan aile başına sezonluk 2000 TL bir gelir demektir ki, görüştüğümüz üreticilerce iyi karşılanmıştır 16. Ancak üretici sayısı ve miktarı çok düşüktür. Kırsaldaki üreticinin yeni üretim tarzından haberi yoktur. Yeni üretim tarzında ipek elde edilmesi ve dokunması gibi, emek yoğun işler ortadan kaldırılmış olduğundan, genç üretici nüfusun azaldığı köylerde bu üretimin orta yaşlı kimseler tarafından da yapılabilmesi mümkün olmaktadır. Ancak bu kimseler henüz sürecin farkında değildir.

ŞİMDİ NEDEN ÜRETMİYORLAR?

Gazipaşa yöresinde yaptığımız alan çalışmalarında görüştüğümüz yaşlılar şu gerekçeleri öne sürüyorlar:
1-Biz yaşlandık, gençler de köyde kalmadı, ağaca kim çıkıp yaprak toplayacak, kim uğraşacak?
2-Bu iş için dut yaprağı lâzım, taze ağaç kalmadı yeni ağaç dikmeye suyumuz yok, su olmayınca dut olmaz.
3-Evlerde odalarda yerimiz var ama bunları tamire para lâzım. Bakalım yaptığımız iş, ettiğimiz masrafı karşılar mı?

YENİ DÖNEM ÜRETİM TARZI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Dut, Su ve Mekân hazırlamada aşağıdaki çözümler uygulanabilir.

1-Dut: Öncelikle baraşan dut ağacı üretiminin çoğaltılması gereklidir. Çünkü besin kaynağı olmadan üretim artırılamaz. Bunun için ilkin mevcut dut dallarından yapılan budamalarla, sulak ve oturak arazi-tarla kenarlarında dut çubuğu üretimi süratle çoğaltılmalıdır. Bu faaliyet gelecek yıllar için avantajlı bir sezon başlangıcı yapmaya yardım edecektir. Günümüzde Gazipaşa’da dut yaprağından faydalanan evcil hayvan sayısında eskiye göre çok büyük bir azalma olduğundan, mevcut ağaçların kapasitesi bu işe yöneltilebilir. İyi komşuluk ilişkilerinden faydalanıp, ilk hız elde edilebilir.

2-Su: Dut ağaçlarının iyi yetişmesi için bol su gerekli olduğundan resmi kurumlardan yararlanıp, kullanma suyu kaynakları ve sulak alanlar harekete geçirilmelidir. Dere kenarları bu iş için müsaittir

3-Mekan Hazırlama: Gazipaşa kırsalında geçmiş yıllarda evlerin alt katları ahır, depo, samanlık olarak kullanılmakta idi. Evcil hayvanların azalması ve yük hayvanlarına olan ihtiyacın ortadan kalkması ile ahırlar ve depolar boşalmıştır. Buraların küçük müdahalelerle iyileştirilip, ipek böceği üretim mekânına dönüştürülmesi çok kolaydır. Sıvasız duvarla sıvanıp, taban temizliği ve kireç badanası yapıldıktan sonra mekân hazırdır. Bu mekânların içine tahta raflar kurularak, üretime hazır hale getirilebilir. Raf, tahta terek gibi araçların imaline yönelik olarak; yine kaymakamlık nezdinde teşebbüste bulunularak, Köylere Hizmet Götürme Birliği imkânları araştırılabilir.

4-Koza üretimi sonrasında dokuma ve kumaş üreterek, katma değere yönelik yapılabilecek işler:

Ham koza üretiminden ipek ipliği üretimine geçiş sağlandığında dört beş misli bir katma değer artışı elde edilmektedir. İşin bu kısmında açılacak ipekli dokuma kursları ve bu kursları başarı ile bitirenlere devletçe yaptırılabilecek üretim tezgâhı tahsisleri ile yeni bir üretici ekip yaratılabilir. Kısa sezonda mevcut sebze-meyve ve seracılık işlerinde harcadıkları zamanın çok daha azını harcayarak(bir buçuk iki ay gibi) evlerine en azından bir ek gelir girmesinin avantajları kırsal kesime iyi anlatılırsa bu üretime pek çok kişi yönlendirilebilir.

Çevreye duyarlı ve temiz bir üretim olan, ayrıca bedenî ve sıhhî açıdan yorucu olmayan bu çaba, iyi işlendiği takdirde, Gazipaşa ipekçiliği yeniden canlanarak gelecek kuşaklara taşınabilecektir.

NOTLAR: 

1 Ahmet Ünal. Hititler Devrinde Anadolu Arkeoloji Sanat yay.İst 2002. s.190
2 Kadeş Savaşında(M.Ö.1295) ölen Hitit Kralı Muvattali’nin oğlu.
3 Hild, F. u. Hellenkemper, H. Kilikien und İsaurien. Wien.1990. s.407
4 Zeki Velidi Togan, Oğuz Destanı (Reşideddin Oğuznamesi), 2. Baskı İstanbul, Enderun Kitabevi, 1982. s. 138;
Faruk Sümer, Oğuzlar, 2. Baskı, Ankara DTCF, 197, s. 40-41.
5 Sümer, age, s.41: “Eb-ül Gazi Bahadır Han, Türkmenlerin tarih bilen bahşılarından, yedi kızın Oğuz Eli’ni
ağızlarına baktırıp, çok yıllar beylik yaptığını anlatmaktadır. Bunlardan biri, Karmış Bay’ın kızı ve Mamış Bey’in karısı
Barçın-Salur Sultan idi.”
6 Şenol Çelik. Osmanlı Taşra Teşkilatında İçel Sancağı. M.Ü. Sosyal Bilimler Enst. Tarih Ana Bilim Dalı,
Yakınçağ Tarihi Böl.. Yayınlanmamış Doktara Tezi.İst.1994. s. 37
7 Faruk Sümer. Oğuzlar. A.Ü.DTCF yay. Ankara 1972. s.180.

8 Ali Yıldız, Dünden Bugüne Gazipaşa Tarihi, 2. Baskı, Antalya, ATSO, 2009, s. 937-939.
9 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.XIII. yay. hz. Zuhuri Danışman, İstanbul, 1971, s.178.

10 Kaynak kişi: Ayşe Yüksel (71) Karalar Köyü. Gazipaşa.
11 Kaynak kişi: Hatice Ömür.(75) Geçmiş yıllarda İpek Böceği Üreticisi. Hasdere Köyü. Gazipaşa.

12 Kaynak kişi: Ahmet Kılıç, Koru Mah. Kaymakamlık Özel İdare Müdürü. Gazipaşa.
13 Kaynak kişi: Hasibe Yıldırım (65). Demre doğumlu, Gazipaşa’da yaşar.
14 Kaynak kişi: Murat Akçacıoğlu’nun (Murat Ağa) kızı Nebibe Uysal (57) Emekli Öğretmen,
Gazipaşa.
15 Kaynak kişi: Hasan Ali Kaplan(36) İpek Kozası Üreticisi. Ilıca Köyü Muhtarı, Gazipaşa.
16 Kaynak Kişi: Mustafa Çetin.(53) Ilıca Köyü. Koza Üreticileri Birliği Başkanı, Gazipaşa.

KAYNAKÇA

TOGAN, Z. V.; OĞUZ DESTANI (REŞİDEDDİN OĞUZNAMESİ), İSTANBUL. ENDERUN, 1982.
SÜMER, FARUK; OĞUZLAR, 2. BASKI, ANKARA, DTCF, 1971.
EVLİYA ÇELEBİ. SEYAHATNAME, C.XIII, YAY. HAZ. ZUHURİ DANIŞMAN, İSTANBUL, 1971.
ALİ YILDIZ, DÜNDEN BUGÜNE GAZİPAŞA TARİHİ, 2. B, ANTALYA, ATSO, 2009.

KAYNAK KİŞİLER

Ayşe Yüksel (71) Karalar Köyü, Gazipaşa.
Ahmet Kılıç, Kaymakamlık Özel İdare Müdürü, Koru Mahallesi, Gazipaşa.
Nebibe Uysal (57), emekli öğretmen, Gazipaşa. Murat Akça’nın (Murat Ağa) Kızı.
Hasibe Yıldırım(65), Demre doğumlu, Gazipaşa’da yaşıyor.
Hatice Ömür(75), Geçmiş yıllarda İpek Böceği Üreticisi, Hasdere Köyü, Gazipaşa.
Hasan Ali Kaplan (36), İpek Kozası üreticisi, Ilıca Köyü Muhtarı, Gazipaşa.
Mustafa Çetin (53), Ilıca Köyü, Koza Üreticileri Birlik Başkanı, Gazipaşa

 

Reklam (#YSR)