BEREKET İNANCI, BEREKET MOTİFLERİ VE TAŞELİ (GAZİPAŞA) ÇİFTÇİLERİNDE BEREKET TAŞI ©

Yazan: Ali YILDIZ [1]

İnsan oğlu sahip olduğu, önem verdiği varlıklarda bolluğun, tükenmezliğin, devamlılığın arayışı içinde olmuş ve bu arayışını maddi ve manevi sembollere, motiflere yüklediği anlamlarla desteklemiştir.

Asur’da, Mısır’da, Hititlerde, Frigyalılarda, Yunanlılarda bereket ile ilgili önemli inanışlar olduğunu ve bu inanışların maddi sembollerle desteklendiğini biliyoruz. Biz bu yazımızda bereket inancına kısa bir bakış ile bu inançtan doğan maddi bereket motifleri üzerinde duracak, daha sonra da halen “Taşeli Çiftçileri” tarafından kullanılan Bereket Taşlarını inceleyeceğiz.

BEREKET SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI VE KAYNAKLARI

Bereket [2] sözcüğü Türkçe ’ye Arapça’dan girmiştir. “ Bolluk, Meymenet, Tanrı vergisi” olarak açıklanmaktadır

Bereket, baraka [3] : Sözlük anlamında her ne kadar bolluğun karşılığı olsa da esasında “uğurlu bolluk” ifade eder. Buna “İlahi hayrın bir varlıkta devamı ve sübutu” [4]  (3) gözü ile bakılmaktadır.

Berekynt’ler [5] ; Eski Anadolu’da Karia ve Phrygya (Frigya) arasında yaşamış olan bir Phryg (Frig) kabilesine verilen isimdir. Eski Anadolu’nun Frigya sınırı boyunca uzanan ve geniş şimşir ormanları ile kaplı olan bu bölgesi adını Berekint’lerden almıştır. Bölgeye Latince Berecyntıus Tractus adı verilmiştir. Bereketli topraklar, bir süre sonra üstünde yaşayan kavme adını vererek “Bereketlilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır denilebilir.

Berekynthia [6] : Latince Berecynthia veya Berecyntia; Berekynthoslu Kadın demektir. Berekintoslu Kadın Yunan-Roma mitolojisinde Tanrıların Anası Kybele (Lat. Cybele)’nin bir unvanıdır. Latin Şairler bunu Berecyntia Mater, Berekhynthoslu Anne olarak da kullanmışlardır. Horatius ve başka şairler Berecyntıus (Berekyntialı) sıfatını çok defa Phrygıus (Phrygia’lı) anlamında kullandıkları gibi, tanrıça Manga Mater (Kybele)’ye de Berecyntia adını vermişlerdir.

Balkanlardan başlayıp Ön Asya ve Orta Asya’yı boydan boya kateden ve doğu ucu Baykal Gölü sınırlarında biten coğrafya, binlerce yıldır insanlığı besleyip, bereket saçtığı için BEREKETLİ HİLÂL adını almıştır. [7]

Bereket inancının yaygınlığı geçmiş asırların çeşitli toplumlarında ve günümüzde, değişik şekillerde kendisini göstermektedir.

BEREKETİN TARİHSEL KÖKENİ [8]

Tuğba Ökse bereket inancının tarihsel kökenini açıkladığı bir makalesinde, Bu inancın Ön Asya kavimlerindeki tarihsel seyrini göstermektedir:

“Tarım bereketli toprak ve yeterli su kaynaklarına bağlıdır ve suyun miktarı da iklimsel değişimlere göre değişir. Toprak, canlıları içerisinde barındıran ve besleyen, yaşam mekanı sağlayan koruyucu alan, su ise yaşam iksiridir. Toprağın içindeki su pınarlar, nehirler, göller halinde ortaya çıkarken, yağmur olarak da gökten inmekte ve toprağa katılarak bitkilerin çoğalmasını sağlamaktadır. Bu nedenle canlıların büyüyüp geliştiği toprak ile yer altı suyu ve yağmuru getiren gök, Eski Ön Asya toplumlarının ana dinsel ögelerini oluşturmuştur. Bu iki öge zamanla toprağı simgeleyen Ana Tanrıça (Toprak Ana) ve suyu simgeleyen Su Tanrısı veya Hava Tanrısından oluşan baş tanrı çifti haline gelmiştir.

TANRI ÇİFTLERİ

Eski Anadolu’da Ana Tanrıça Kubaba idi (Gusmani 1969: 158-161; Showerman 1969; Klengel 1989: 465; Haas 1994: 406). Hititlerin “Arinna Kenti Güneş Tanrıçası” ve Hava Tanrısı’nın eşi, Toprak Tanrıçası Wurunšenu (Klengel 1989: 53-54, 243) ile eşdeğer sayılan Kubaba Alalah’da yaşamın ve hayvanların bereketinden sorumlu olan tanrı LAMMA nın eşi, MÖ. 18. yüzyılda Karkamış kentinin tanrıçasıydı. Ana Tanrıçanın farklı isimleri Eski Asur kaynaklarında Kubabat, Frig kaynaklarında Kybele, Lidya’da Kybebe, Likya’da Kuvava olarak geçmektedir (Gusmani 1979) ve Eski Yunan’da Artemis adını almıştır.

Eski Mezopotamya inancında dünyanın yaratıcısı olan AB. ZU/apšu “yaşam suyu” ve “taze su okyanusu” anlamına gelir ve yer altı sularını, pınarları ve nehirleri besler (Ebeling 1938: 375-376). Sumerlerin baş tanrısı ENKI “Abzu’nun efendisi”dir ve Semitik Mezopotamya toplumlarının Su Tanrısı Ea ile eşdeğerdir. Yağmura dayalı tarımı Sumerlerde “Rüzgarın efendisi” olarak nitelenen ENLIL ile Hava Tanrısı AN sağlamaktadır. Hititlerde de hava tanrısı aynı işleve sahiptir ve Hitit Ana Tanrıçasının eşidir (Klengel 1989: 53-54,243).

Bu tanrı çifti Eflatunpınar anıtında tahtlarında oturur biçimde betimlenmiştir (Bittel 1953: 4; Kohlmeyer 1983: 40).”

SU, BEREKET VE BUĞDAY

Su ve toprağın birleşmesi sonucu ortaya bereketin çıktığı görülmektedir. Bereketin kaynakları kutsanır. Ulu ırmaklar, denizler, göller kutsanmıştır.

Hayatın devamlılığı, onun sürdürülebilirliğini sağlayacak besin ve ürünlerin de sürekliliği şartını beraberinde getirir.

İnsanoğlu en büyük keşfini buğday tanesinden ekmeği üretmekle yapmıştır. Buğday, su ve toprağın çocuğudur. Hiç bir gıda buğday kadar elzem ve cihan-şümul bir besin kaynağı olamamıştır.

Su ve hava gibi, “olmazsa olmaz”ları saymazsak, insanın binlerce yıldır yaşamını sürdürmede kullandığı en devamlı ürün buğdaydır. Onun için buğday ile bereket arasında bir özdeşlik vardır.

HALK İNANÇLARINDA BEREKETLİ SÖZLER, BEREKET MOTİFLERİ

Halk dilindeki teberik- doğrusu teberrük- kötü günde kullanılmak üzere saklanan şeydir. Bir ulu kişi tarafından verilen teberrük ise uğurlu hediye –andaç-yadigâr anlamındadır. İnsanlığın derin hafızasında yer alan “Halil-İbrahim Bereketi”, günlük konuşma dilinde, yazıda, şiirde, ibadet ve duada kendini gösterir.

“Harman bereketi, Cuma bereketi, Alış-veriş bereketi, Ramazan bereketi, Sofra bereketi, Ambar bereketi” günlük konuşmalarda sık rastlanan “bereketli” sözlerdendir.

Özellikle temininde güçlük olan ihtiyaç maddeleri ve ürünlerin, bolluğuna kavuşma isteği yanında; yarına da kalması arzusu insan beynini sürekli meşgul etmiştir. Yaşamını bağlı kıldığı ürünlerin yenisi temin edilinceye kadar tükenmemesi isteği , doğa üstü güçlerden destek arama, onlara yakarma ihtiyacına sevk etmiştir. “Bereketli olsun, bereketini gör, Allah bereket versin, ömrüne bereket” ; bereketi çoğaltmaya yönelik temennilerdir.

Bir de bereketi kaçmasın-azalmasın diye söylenen sözler ve yapılan eylemler vardır. ‘Allah bereketini kaçırmasın’, ‘biz yedik Allah artırsın’, ‘artsın- eksilmesin’, ‘dolsun-taşmasın’ bu kabilden dileklerdir. Türk toplumunda edilen sofra duaları şükür ve bereketi birlikte dile getirir. Ekili tarlaya işememek, harmana besmelesiz girmemek, harman sürer veya savururken yellenmemek, akarsuya işememek de saygı ve bereketin birlikte hatırlanmasıdır.

İNANCIN MADDİ VARLIKLARA YÜKLENMESİ

Bereket İnancı taşlardan başka figürlerde de kendini göstermiştir. Bölgede bolca yetişen badem ağaçlarından elde edilen ÇATAL BADEMLER bereket sembolüdürler. Bunlar kırılıp yenilmez. Evin yaşlı kadınları Temmuz ayında badem kakılırken( badem toplamaya bu ad verilir.) ele geçen bu çatalpayamları ( çatal badem) sandığında veya bir iskele deliğinde saklayarak, gelinlik kızlara verir. Genç kızlar bu Çatal Bademlerin dışına renkli ipliklerle çok hoş desenlerden oluşan dantel örerler. Böylece gelinlik kızın rengarenk süslü çatal bademleri olur. Bunlar doğacak bebeklerin beşiklerine süs olur. Bebek beşikte yatarken üstünde sallanan o renkli cisme olanca dikkatini vererek uyuya kalır. Çatalbademlerden örülmüş bu takıları genç kızlar takı olarak da kullanırlar. Yaylalarda da aynı yöntem çatal cevizler için uygulanır. Bazı hallerde yeni yetme kız çocuklarının belik uçlarına deniz canlılarının kabuklarının( köylüler SETİK der) takıldığı olur. Karınca bir bereket simgesidir. Karıncanın evi bozulmaz. Ev ve iş yerlerinde asılan bereket dualarının bir diğer adı da karınca duası’dır.

Kilimde Bereket Motifi Ambar ve bereket birlikte algılanır. Besmele ile açılır, kapatılır. Un çuvalı, içinde taşıdığı kıymet sebebiyle saygı görür. Bereketi kaçmasın diye çuvalının üstüne oturulmaz. Buğday başağı bir bereket sembolüdür. Zeytin ağacı evrensel barış simgesi olmakla birlikte, uzun ömrü ve zeytin tanesinin doyurucu vasfı ile özelde Filistinlilerin bereket sembolüdür. Tarlada bulunan delikli taşlar bir bereket sembolüdür. Ya bir ağacın dalına asılır veya uygun bir tümse-ğe konulur. Ekili tarlalara dikilen öküz kafası fosilleri de tarlada yetişen ürünün bereketi ve nazar değmemesi içindir. Türk el dokumacılığında “Bereket Motifli Kilimler” vardır. Bu da her halde kullanıldığı evin veya mekânın bereketi içindir.

POPÜLER BEREKET TAŞLARI

Yeşim Taşı : Takanı, çok zengin yaptığı düşünülen Yeşim Taşı bu özelliğiyle bir bolluk sembolüdür. Çin’de düğünlerde sonsuz sevgi sembolü olarak yeşim taşından yapılmış kelebekler armağan edilir.

Bir efsaneye göre büyük Çin Ejderi’nin yeryüzüne boşalttığı tohumlarının donmuş biçimidir. Bu efsane de Yeşim Taşına bir bolluk sembolü olma özelliği daha kazandırır. Günümüzde bile bazı Çinli iş adamları ellerinden yeşim taşından yapılmış bir obje tutmadan önemli anlaşmalar imza atmaz ve önemli alış verişler yapmazlar.

Topaz (Sarı Yakut): Topaz yaygın deyimiyle “Bereket Taşı” olarak bilinir. Etkisi ile manevi anlamda bolluğu yani bereketi çağıracağına inanılır. Pek çok rengi olan topazın sağlıksızlıktan, korkaklıktan ve namussuzluktan koruduğu da söylenir. Ortaçağ’da nazardan korunmak için altın bileziğe takılmış olarak sol kolda taşınırdı. “Aşk Taşı” da denilen topazın, takanı iki âşık arasına girebilecek bir soğukluktan koruduğuna inanılır. Roma İmparatoru Hadrian’ın en sevdiği taş buydu. Parmağındaki tılsımlı yüzükte üstünde Tanrı’nın doğaya galebe çalacağı yazılı bir topaz vardı. Romalılar yolculukta kendilerini tehlikelerden ve kötülüklerden koruyacağına inandıklarında topaza “Güç Taşı” adını vermişlerdir.

Akik Taşı: Geleneğe göre Akik Taşı toprağın korunmasında ve verimliliğinde özellikle önemlidir. Bu inanca göre eğer bir çiftçi elinde akik taşı bulundurursa, tarlası daha verimli olacaktır. Bir çiftçi tarım araçlarına bir akik taşı taktığı takdirde, daha çok ürün alacaktır. Ortadoğu’da toprakların bol verim alma kavramı, Akik Taşı’nın gücünün gömüleri bulmaya yaradığını söyleyecek kadar abartılmış ve yaygınlaşmasına neden olmuştur. Türkiye’de de oldukça yaygın olarak kullanılan bir taştır. Aynı zamanda ruhsal korunmayı sağladığı düşünülür. Akik Taşı İslam Ülkeleri’nde üzerine Kurân-ı Kerim’den Ayetler yazmak için seçilen taşların başında gelir.

TAŞELİ ÇİFTÇİLERİNDE BEREKET TAŞLARI

Yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız bereket inancı Taşeli Çiftçilerinin ambar ve çuvallara koydukları BEREKET TAŞI ile yeni bir boyut kazanmaktadır.

Bereket Taşlarının bölge çiftçileri tarafından kullanılması çok eskilere dayanmaktadır.. Bize başka kültürlerden geçmiş olabileceği gibi, dünyanın en eski toplumlarından olan Türklerin kendi inanç dünyasından ürettiği semboller olması da yadsınamaz. İncelememize konu olan taşlar bu gün Taşeli’nde ambar ve çuvalların doldurulması sırasında dibe yakın bir yerine konulmaktadır. Çuvaldan tas veya başka bir kap ile bulgur, un, buğday alınırken, doldurma kabı önceden konulan bu taşa değerek, ürünün azalmakta olduğunu hatırlatır. Tedbirli olmayı, unu, bulguru, buğdayı bitirmemek veya tedarikli olmak gerektiği konusunda uyarıcı ve pratik bir görev atfedilmiş olduğu düşünülebilir.

Taşın nasıl temin edildiğine baktığımızda, çoğunlukla taşlaşmış deniz canlılarının kabuklarının kullanıldığını görürüz. Gazipaşa’nın denizden 2000 metre yükseklikteki yaylalarında Yund Oluğu’nda ve Macar Yaylasında deniz ve su canlılarının fosillerine rastlanmaktadır.

Bu taşlar sahilde bulunmamaktadır. Zeytinada Köyünden Ayşe Tuncer bu taşları yaylada, ÇAL’dan(ormanlık yerler) bulduklarını ve çuvallara, ambarlara koyduklarını buna Allah Taşı denildiğini anlatmıştır.

Elimizdeki Bereket Taşı örnekleri 10 cm çapında ve yaklaşık 3,5- 4 cm. yüksekliğinde yarım yuvarlak bezekler halindedir. Bazıları üzerinde tıpkı deniz kestanesi fosillerinde görüldüğü gibi diken yataklarının görüntüsü vardır. Taşlar “Bazlama” veya yufka yapımından önce şekillendirilen hamur bezeklerine ( Seyfe Köyü kadınları ‘beze’ der) de benzemektedir.

Bakıldığında tamamen fosil görüntüsü vermeyenleri vardır. Örneklerin hamur bezesine benzemiş olmaları da ekmekle arasında bir bağ kurulmaya çalışıldığı şeklinde yorumlanabilir. Eldeki aşınmamış örneklere bakıldığında, tıpkı hamur bezesi gibi şekillenmiş olmakla birlikte bunlarda bile fosil izleri ve kanalları bulunması; yine eski canlıların fosilleri olabileceği izlenimi artırmaktadır.

Yazılı kaynaklarda eşine rastlamadığımız bu taşların bir uzman incelemesinden geçirilmesi taşların menşei hakkında daha sağlıklı bilgiler elde edilmesini sağlayacaktır.

DENİZ KESTANESİ FOSİLİ

Dikenleri dökülmüş halde iken ortaya çıkan kabuk Bereket Taşına çok benzemektedir. Ancak Bereket Taşları şimdiki deniz kestanesi fosillerinden oldukça büyüktür.
Fosillesmenin oluştuğu çağlarda söz konusu deniz kestanelerinin de daha büyük olması ihtimal dışı değildir.

Deniz yıldızlarının fosillerine benzeyen diğer bir örnekte de dikenlerinin koptuğu izlere benzer kalıntıların bulunduğunu görmekteyiz. Bazı Bereket Taşı örneklerinin sadece deniz canlısı fosili olduğu düşünülürse halkın, denizleri, zenginliğin, cömertliğin, bolluğun kaynağı olarak algıladığı onun için deniz fosillerine yöneldiği düşünülebilir.

Resimlerde Taşeli Çiftçilerinin Bereket Taşı olarak kullandıkları ‘tanıdık’ deniz canlılarının fosil örnekleri görülmektedir. Bu örneklere göre bu günkü tanıdığımız canlılar az çok boyut değiştirmiş gibi görülmektedir.

SONUÇ

Dilimize Arapça’dan giren bereket sözcüğü etrafında oluşan bereket kavramı, başka toplumların da paylaştığı bir inançtır. Bu inanç etrafında bereket tanrısı, bereketli topraklar, bereket sembolleri ve motifleri gelişmiştir.Olağan dışı iklim değişikliklerinde yiyecek kıtlığı çeken insanların, bolluğun kaynağı olarak gördükleri denizlere ait tanıdık canlıların fosillerini kutsadıkları , bunlara tükenmezlik, bereket atfetmiş oldukları görülmektedir. Binlerce yıldan beri bu topraklarda yaşayan Anadolu Türk çiftçisi ekmeğinin devamı ve bolluğu için BEREKET TAŞLARINI ambar ve çuvallarında kullanmaktadır.

İLGİLİ KONULAR 

1 – TÜRKLERDE TÖZ, FAL VE YADACILIĞA DAİR BAZI TESPİTLER

NOTLAR :

  1. Araştırmacı Yazar, [email protected]
  2. Ferit Devellioğlu. Osmanlıca –Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kit. Ankara 1986. S. 108
  3.  İslam Ans. MEB. Yay. C.2. S.536. / Türk Ans. MEB Yayınları. Ankara 1953.C.VI. S.157.
  4. Age. C.II. S536
  5. Age. C.II. S.536
  6. Age. C.II. S.536
  7. H. Feyza Daldal. Uygarlığın Doğup Geliştiği Yer. Bereketli Künay. Yeni Hayat Yayıncılık.İst.2005
  8. Tuğba Ökse, Doç.Dr.. Eski Ön Asya’dan Günümüze Yeni Yıl Bayramları, Bereket ve Yağmur Yağdırma Törenleri. Bilig. Kış/2006. Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayını. Sayı 36.s.47-68.

KAYNAKLAR: 

1- Ferit Devellioğlu. Osmanlıca –Türkçe Ansiklopedik Lügat S. 108 . Aydın Kit. Ankara 1986.
2- İslam Ansiklopedisi. C.2 . S.536 MEB Yayınları. Ankara.
3- Türk Ansiklopedisi.C.VI. S.157. MEB Yayınları.Ankara 1953.
4- H.Feyza Daldal.Uygarlığın Doğup Geliştiği Yer.Bereketli Künay.Yeni Hayat Yayıncılık.İst.2005
5-Tuğba Ökse, Doç.Dr.. Eski Ön Asya’dan Günümüze Yeni Yıl Bayramları, Bereket ve Yağmur
Yağdırma Törenleri. Bilig. Kış/2006. Sayı 36.s.47-68.Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayını.
6- Bora Döken. www.bollukbereket.com

 

Reklam (#YSR)