ALANYA’DA TOPHANE SARNIÇLARI

“Su Kültürün Son Yadigârı “

Yazan : Ali YILDIZ [1]

Alanya’nın Tophane mahallesi, Kale’nin doğu kısmında, Kızıl Kule ile  Tophane Kulesi arasındaki yamaçta kurulmuştur. Şüphesiz ki  Alanya’nın en eski mahallesidir. Tahmin edilir ki eski çağlardan beri Alanya’yı yurt tutan toplumların en zengin kesimi burada oturmuşlardır.

1221’de Alaeddin Keykubad tarafından fethedildikten sonra da Tophane’nin bu karakteri değişmemiş, Türk veya başka etnisiteden ( ağırlıklı olarak Rumlar ve Hıristiyan Türkler) tüccar ve zanaatkar takımı bu mahallede ikamet etmişlerdir. Günümüzde bir çoğu terk edilmiş durumda olsa da geleneksel Türk Mimarisini yansıtan tipik konakların çoğu bu mahallededir.

Mahallede son zamanlarda restorasyonu artan geleneksel Alanya evleri büyüleyici bir özelliğe sahiptir. 1810-16 yıllarında Akdeniz sahillerinin tamamını dolaşarak ünlü Karamanya kitabını yazan ünlü İngiliz Amirali Kaptan Beaufort’un ve  1830’larda Barlett’in gravür çizimlerinde görünen Alanya manzaraları hemen hemen tamamen Tophane’yi kapsamaktadır. Tophane Mahallesinde oldukça eğimli bir arazide kurulmuş olan evlerin tümü denize bakmaktadır. Bu evler için halk arasında söylenen bir söz tam yerine oturmaktadır. “Güneş zengine doğar” derler. Alanya güneşinin ışık ve lezzetini ilk defa tadan bu evler doğrusu zengin evleridir.  Burada doğal su kaynağının bulunmaması nedeniyle her evin kendine ait bir su sarnıcı vardır. Bu kıraç yamaçlarda su olmazsa hayat olmazdı. İçmek ve kullanmak için su, bulaşık, banyo ve çamaşır için su, evdeki evcil hayvanlar için su velhasıl her adımda su gerekliydi. Su ile başlayan hayat  burada yapay su depolarında suyun biriktirilmesi ile farklı bir şekle evrilmiştir. Her biri ayrı bir sanat eseri olan evlere mimari olarak birer su sarnıcı da ilave edilince sarnıçlar mahalleye ayrı bir zenginlik ve sanat eseri olarak eklemlenmişti. 1670’lerde buradan geçen Evliya Çelebi ulaşımın katırlarla sağlandığını; 1804’te Fransızşlar’a karşı Akdeniz’de yapılacak hazırlıklar konusunda görevlendirilen İngiliz Albay Martin Leake ise, 1810 yılında buradan geçerken, evlerin büyük bir ustalıkla yapılmış olması kendisini çok şaşırttığını, Alanya’da evlerin arka arkaya teras şeklinde yükseldiğini, bu yüksekliğin o kadar dik olmasından dolayı karşıdan bakıldığında sanki düz bir duvara evlerin üst üste yapılmış gibi göründüğünü anlatır.

Mahallenin aynı zamanda Hıristiyan Türkler ve Rumların da eski bir yerleşimi olması dolayısı ile dini ibadetlerini yerine getirdikleri Hagios Constantinous ve Mikail Archangelos kiliselerinin yanı sıra, aynı mahalledeki Müslümanların ibadet ettikleri 13.yy. yapısı Andızlı mescit, Tophane Orta Mescit ve Tahta Minareli Cami, Tophane Hamamı barış dönemlerinin iç içe geçmiş yaşamlarına işaret eder.

Tophane Mahallesinde geleneksel  Türk mimarisin tipik örneği Alanya evlerinin her birinin bahçe duvarlarında, bahçe içinde veya bizzat bina içinde yer alan su sarnıçları mekan darlığı sebebiyle değişik şekillerde ve mümkün olanın yapılması tarzında inşa edilmiştir. Esasen bu yapıları anlamak için mahalle aralarında dolaşmak, evlerin çardak- balkon altlarından bir diğerine geçişleri görmek, üzerinde durduğunuz merdiven sahanlığının veya tavukların gezindiği minik bahçenin altının su sarnıcı olduğunu anlamak gerek.

Alanya’da kaç sarnıç vardır sorusu henüz cevabını bulabilmiş değildir. Kale içinde kaç ev varsa o kadar da sarnıç vardır genel hükmü ile yetinelim ve araştırmaya devam edelim.

Biz bu incelememizde Andızlı Cami sokağı eksinde yapılan yerleşimleri dikkate alarak bazı sarnıçlardan bahsedeceğiz.

Alanya’nın meşhur Kuyular Önü semtinden İskele Caddesi’ne doğru sapıldıktan sonra Tophane Caddesi yolu ile Tophane Mahallesi girişine varılır. Şayet Damlataş Mağarası tarafından gelinirse, Hamdullah Emin Paşa Caddesine, sonra Helvacı Caddesi yolu ile yine Tophane girişine ulaşılır.Tophane girişinin adı Meyyit Kapısı’dır. Yaklaşık olarak 5 m genişliğindeki bu kapı tonozu eski olmakla birlikte yakın zamanlarda açıldığı ifade edilmektedir. Muhtemelen şimdiki araç geçiş yolunun kuzeyinde kalan taş kapıdan ancak hayvan ve insan geçebilecek kadar bir geçit varken, sonradan geçit ekseni kapının dışına alınıp duvarın bir kısmı yıkılarak işaret ettiğimiz labirent oluşmuş.

Meyyit Kapısı’ndan bakıldığında Kızıl Kule’ye doğru giden çift sıra surlar ve surların dışında nispeten düzenli taş döşeli bir ikmal yolu görülür. İkmal yolunun sınırları da yine harçlı taş duvarlarla çevrilmiştir. Bunlar konakların bahçe duvarları veya sınırları da olabilir. Anlaşıldığına göre, Kızıl Kule’nin güneyine yanaşan gemilerden tünel yolu ile kuleye giren asker veya teçhizat, bu ikmal yolları ile kale’nin tepesine kadar hayvanlarla ulaştırılıyordu. Kalenin iç ve dış surlarla çevrelenmiş koruma duvarlarının arasında ayrıca bir yol daha gitmektedir ki, bunu tamamen görevliler,askerler ve kale muhafızları kullanmaktadır diye düşünülür. Bu asker yolunun Meyyit Kapısı’na tesadüf eden kuzey tarafındaki dış duvardan bir kısmı yakın zamanlarda açılarak araç geçişlerine uygun hale getirildiği için  kesintiye uğramış ve burada ilk bakışta anlaşılması zor bir labirent görüntüsü karşımıza çıkmıştır. Konu ile tam ilgisi olmasa da bu kale duvarlarında yukarıdan aşağıya doğru süreklilik arz eden bir su tesisatı dikkatimizi çekmiştir. Kale bedenlerinde yatay ve düşey künk kalıntıları bize farklı bir çözümü düşündürmektedir. Kalede suyun gayet kıt olması ve özellikle temizlik ve kullanım suyu belki hamam suyu olarak biriktirilmek üzere kale duvarları arasındaki  merdivenli yollara düşen temiz yağmur sularının künklerle belli yerlere kadar  iletilmesi ve depolanması düşünülmüş olmalı. Çok akıllıca bir çözümdür diye düşünüyoruz.

1 Nolu Sarnıç

Tophane girişinden sonra yol ikiye ayrılır. Bir kol Andızlı Mescit’e doğru giderken diğeri biraz daha batısından mahalle içine gider. Bu yol kavşağında iki adet sarnıç karşımıza çıkmaktadır. Tam üçkende yerleşmiş olan sarnıç yol kıvrımlarına uydurularak yamuk prizma diyebileceğimiz bir şekilde inşa edilmiştir. Duvarları çevreden devşirilmiş moloz taştandır. Dış yüzeyde 70 cm aralıklarla yatay tesviye kuşakları atılmıştır Yüksekliği 2.50 m kadardır. Dış yüzey serpme sıva tarzında sıvanmış, perdahsızdır. Çatısında otlar bitmiş ve doğu köşesinde su alma ağzı baca şeklinde görünmektedir. Tam doldurulduğunda 20 ton civarında su toplayacağı hesaplanmaktadır. Su toplama işini yandaki evin çatısından uzatılan boru veya oluklarla yaptığı düşünülmektedir. Kıs temizliği için altta bir temizlik ve tahliye deliği görülememiştir.Yeni yol yapımları sırasında tahliye deliklerinin yol altında kaldığı da düşünülebilir.

2 Nolu Sarnıç

Bu sarnıç batıya ayrılan yolun başında 1 numaralı sarnıcın hemen arkasındadır. Aralarında sokak vardır.  Maliki olduğu evin bahçe duvarından faydalanılarak inşa edilmiş olan sarnıcın üstü aynı evin bahçesidir. Toprak doldurularak kazanılan sarnıcın üzerindeki bahçede sebze çiçek gibi yeşil aksam yetiştirilmektedir. Bu sarnıç 7×3 m ebadında dikdörtgen planlı ve çatısı içten yarım daire tünel görünümlü ( tonozlu) bir su yapısıdır. Su derinliği 1,5 m ve toplam yüksekliği 2.5 m dir. Yan duvarları moloz taştan Horasan harçlı olmakla birlikte çatısı 25x7x15 cm boyutlarında ocak tuğlasıdır. Ocak tuğlaları tonozda uzunlamasına ve kılıcına olarak ( radial) örülmüştür.Tonozu 40×30 ebadında tek bir tuğla kemer taşımaktadır. Tam doldurulduğunda 30 ton kadar su alması mümkündür. Esasen su izleri de daha fazla su almadığını göstermektedir. Ne yazı ki define arayıcıları bu sarnıcın karnını yararak kalkan duvarlarından birinin altını oyup hazine bulmaya çalışmışlar ve açtıkları delikten içeriye  moloz, çöp ve pislik dolmuştur.

3 Nolu Andızlı Mescit Sarnıcı

Andızlı Cami veya Andızlı Mescit, adını hemen yanındaki andız ağacından alır. Cami 1277 yılında Emir Bedrüddin tarafından yaptırılmıştır. Emir Bedrüddin Camisi de denir. Selçuklu döneminin özgün mimari özelliklerini taşır. Çok yüksek olmayan kesme taştan bir minaresi vardır. Minberi, Selçuklu tahta oymacılık sanatının en güzel örneklerinden birini yansıtır. Minber süslemelerinde kullanılan suyolu-zikzaklar bunun saltanat yapılarından veya saltanat döneminin önemli kişileri tarafından yaptırılanlardan olduğunu gösterir. Minber sonradan onarım görerek bazı desenler işlemeler yeniden yapılmış olsa da eski el aleti izleri bazı oymalarda görülmektedir. Başlangıçta ahşap kolonlarla yapılan düz çatı sonradan betonarme direklere çevrilerek değişim geçirmiştir. Eski yapıdan günümüze avlu, giriş kapısı, üç kitabe ve minarenin bir bölümü kalmıştır.1725 yılında onarım görmüş olduğunu gösteren kitabesi bulunmaktadır.

Cami bahçesinde iki adet sarnıç vardır. Birincisi yol seviyesinden başlayarak yoldan 2,5 m kadar cami sahanlığına kadar yükselen,  kısmen son cemaat yerinin altında 15×13 m ebadında büyük bir Selçuklu sarnıcı olarak bilinen dikdörtgen planlı bir su yapısıdır. Son cemaat yerinin doğu pencerelerinin önüne bakan kısımda, 80×80 cm ebadında üzeri saç kapaklı bir su alma ağızı bulunmaktadır. Sarnıcın cami çatısının topladığı suyla doldurulduğu düşünülmektedir. İçerisinde su olduğu için taban ve tavan incelemesi yapılamadı. Tophane Muhtarı Halit Erdoğan’ın anlatımına göre, 70’li yıllarda mahallelinin bir kısmı  bu sarnıçtan su doldurarak eşeklerle evlerine su götürüyordu.

4 Nolu Andızlı Mescit Sarnıcı

Bu sarnıç cami bahçesinin kuzey batı ucunda ve cami sahanlığından 2 m kadar yüksektedir. Hemen altında abdest muslukları olduğuna göre bu sarnıcın cemaatin abdest alma işinde hizmet verdiği anlaşılmaktadır. Cami bahçesinin ikinci kademesinde yer alan sarnıcın dikdörgen planlı olduğu ve kuzey köşesinde 80×80 cm kare formda  1 m yüksekliğinde ağızı saç kapaklı bir su alma yapısı olduğu görülmektedir.

Andızlı Mescit’in doğusundan geçen yolun aşağısında Arap Kuyusu denilen eski bir kuyu daha vardır.

5 Nolu Kule Sarnıcı

Silindirik yapıda ve yüksekliği oldukça fazla olduğu için adını Kule Sarnıç koyduğumuz bu su yapısı, Andızlı Cami Sokağı ile Esat Burcu Sokağın kesişme noktasındaki üçgendedir. Suyunu yan taraftaki evin damından uzatılan oluk veya borularla aldığı görülmektedir. Dış sıvası yer yer kaymak bağlamış olan bu yapı oldukça eskidir. Duvarları moloz ve say taş  kullanılarak Horasan harcı ile örülmüş, dış yüzeyi mala perdahlı olarak sıvanmıştır. Bu sarnıcın mülkiyet olarak yan taraftaki evin bahçesine dahil olup olmadığı tartışılabilir.Çünkü güney duvarı ile evin bahçe duvarı arasında 1 m genişlikte bir boşluk bırakılarak yapı adeta müstakil bir konum almıştır. Belki de mahallenin hayratlarındandı. Ancak bunu şimdi anlamak çok zor. Dış çapı 4 m dir. Yüksekliği, yol kotu esas alındığında 7,5 m kadardır. Duvar kalınlığı 50 cm olarak hesaplandığında, 3 m iç çapında 7,5 m yüksekliğinde bir su silindiri gibi hesaplanabilir. Bu durumda 46 ton civarında su depoladığı düşünülmektedir. Kule Sarnıcı mahallenin örnek su yapılarındandır.

6 Nolu Sarnıcı (Andızlı Mescit Sokağı 17 Nolu Ev)

Andızlı Mescit’ten 200 m kadar güneyde, sokağın 2 m kadar alt kotunda yer alan ve günümüzde restore edilmiş olarak bekleyen 17 nolu evin kuzey bahçesinde, ev duvarına bitişik vaziyette bulunan su sarnıcı bu konağın çatı suyu ile beslenmektedir. Bahçe zemininden 3 basamaklı bir merdivenle çıkılan su alma sahanlığının ortasında 1×1 m ebadında su alma ağzı vardır. Üzeri saç kapakla örtülü duran sarnıcın suyu ancak kova ile alınarak kullanılabilir.Bahçe kapısının kapalı olması sebebiyle sarnıcın boyutları hakkında bilgi elde edilememiştir.

7 Nolu Tonozlu Sarnıç

Alanya sarnıçlarını incelerken pek çoğunun tavan çatı yapısını görmek mümkün olmadığından ilk defa karşımıza çatısını dıştan tam olarak görebildiğimiz bir sarnıç çıkınca adını Tonozlu Sarnıç olarak koyduk. Tonozlu Sarnıç Andızlı Mescit’e 400 m kadar güneyde, Alanya Su Kabağı Sanat Evinin bitişiğindedir. Yol ile Kale surları arasına yerleşmiştir. Yanında bulunduğunu düşündüğümüz ev yıkıldığı için, hani çatıdan beslendiğini kestirmek mümkün olmadı. Bu sarnıç 3×3 m ebadında kare planlı bir su yapısıdır. Derinliği 3 m kadardır. Çatının doğu köşesinde 80×80 cm ebadında ve çatı örtüsünden  70 cm kadar yükseklikte bir su alma ağzı vardır. Tam doldurulduğunda 20 ton kadar su alabilir.Yoldan bakınca çatısının yarım yuvarlak ( tonozlu) olduğu dış görünüşten anlaşılmaktadır. Ancak çatının dış kaplaması zamanın tahribatına uğramış olduğundan bunun tonozlu bir yapı olduğunu önceki tecrübelerimize göre kararlaştırdık.Çatı örtüsü say taşlarının radial olarak örülmesi ve harçla sıkıştırılması suretiyle yarım yuvarlak kesit kazanmıştır. Antalya yöresinde ve Denizli Sarnıçlarında benzerlerine rastladığımız bu yapı klasik sarnıç tiplerinden Eğer Çatılı Sarnıçlara benzemektedir.

8 Nolu Selçuklu Konağı Sarnıçları

Selçuklu Konağı adı verilen turistik tesis eski bir Alanya evi olup, Andızlı Cami’in bitişiğindedir. Bu eski konağı ALSAV başkanı İsmail Yıldız satın alarak restore edip turistik tesis haline getirmiştir.

Evin kullanım katına 25 basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Kullanım katının önünde daha önce başka bir eve ait olan arsa parsele dahil edilerek bir sahanlık oluşturulmuştur. Bu sahanlığın altı da su sarnıcıdır.

Konağın birinci sarnıcı bu sahanlığın altındadır. Sarnıç 4×4 m kare planlı ve 4 m derinliktedir. Sarnıç çatısının üst kuzey köşesinde 1,8x 0.8 m ebadında bir su alma ağzı vardır. Su alma ağzının iki bölümden oluştuğu görülmektedir. Bir bölümü dolum kısmı diğer bölümü kuyudan su alma amaçlıdır.

İkinci sarnıç konağın içinde ve eski mutfak bölümünün altındadır. Sarnıç 5×5 m kare planlı olarak yapılmış ve  bina içine yerleştirilmiştir. Derinlik 3 m kadardır. Bu durumda sarnıç 70 tondan fazla su toplama kapasitesine sahipmiş. Muhtemelen Kale’nin kronik sorunu olan yer ihtiyacından dolayı bu çözüme gidilmiş olmalıdır. Mutfak odasının ortasında 1×1 m ebadında bir su alma ağzı vardır. İlginç bir şekilde çatının topladığı yağmur suları, boruya alınarak mutfak odasının güney duvarından açılan bir delikten geçirilip sarnıcın dolumu sağlanmıştır.

Tophane’de başka sarnıçları da inceledik. Yüzeysel olarak yaptığımız bu incelemeler Alanya Sarnıçları için bir başlangıç olsun. Ancak bu iş burada bırakılmamalıdır. Çünkü Su Kültürü Türklerin vazgeçilmezidir. Eğer tam bir inceleme yapılırsa su sarnıçları etrafında oluşan aşkları, kavgaları, iyi ustaları, mülkiyet sorunlarını, paylaşım kültürünü de görebiliriz.

Bundan 500 yıl önce bir ada durumunda olan Alanya Kalesi bu gün yarımada halindedir. 500 yıl önce dört tarafı denizle çevrili ve kaynak suyu olmayan bir adada suyun ne kadar önemli olduğunu her evin bahçesine ve içine yapılan sarnıçlar çok güzel anlatmaktadır.

SONUÇ

Kimisi bir konağın bahçesinde bazıları da sokak başlarını tutmuş olan bu sarnıçlar artık kullanılmıyor ama atıl durumda kalması da hoş değil. Neler yapılabilir?

Bunu Antalya Yöresi Sarnıçlarını incelediğimiz ‘Göç Kültüründen Yolda Kalan SARNIÇLAR SEYAHATNAMESİNDE ve DENİZLİ SARNIÇLARI kitaplarımda anlattım. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde dahi Alanya halkının su ihtiyacını karşalayan Sarnıçlar günümüzde ata yadigarı gibi kalsa da hala ihtiyaç duyulduğu söylenebilir. Alanya Tophane Sarnıçları daha uzun bir çalışmayı gerektiriyor ve hak ediyor.

İLGİLİ KONULAR :

1 – SARNIÇLAR 

Reklam (#YSR)