ORKİDE VE GELİNCİK ÇOCUKLAR

Kırılganlık ile dayanıklılık, içsel yapıdan çok, sınayıcı koşullar karşısındaki duruşa bağlıdır.

Bilinen bir örnek üzerinden gidelim: Patates mi daha dayanıklıdır, yumurta mı? İkisini de sıcak suya atıp kaynattığınızda, sert sandığımız patates yumuşar, kırılgan sandığımız yumurta ise sertleşir. Başlangıçtaki iç yapımızdan çok zorlukla mücadele içinde aldığımız şekil dayanıklılık seviyemizi gösterir.

Kırılgan ya da dayanıklı mizaçta olmak hayat başarısını nasıl etkiler?

Mizaç dışarıdan müdahaleyle nereye kadar gelişir?

Leiden Üniversitesi’nden profesör Marian Bakersman-Kranenburg, bunu anlamak için 2004 yılında ekibiyle birlikte 1-3 yaş arası çocukların evlerinde video çekimleri yaptıkları bir araştırma yürütmüş.

Bu çocuklar ellerine geçen eşyaları sürekli fırlatıyor, ağlıyor, avaz avaz bağırıyor, yani dış dünyaya kafa tutan davranışlar sergiliyorlarmış. Araştırmalar, çocuklukta  bu davranışları sergileyenlerin ileride okul başarıları düşük, antisosyal, agresif kişilere dönüşme ihtimaline işaret ediyor.

Araştırmacılar 2408 aileye bir anket yapmış. Çocuklarını değerlendirmelerini istemiş. En zorlu davranışları sergileyen %25’lik gruba odaklanmışlar. Bu çocukları gözlemleyerek, anne babanın cevaplarının doğruluğunu teyit etmişler.

Ardından çocukların davranışlarını değiştirmek amacıyla bir müdahale programı geliştirmişler. (Müdahale programları, elverişsiz bir durum geliştirme riski olan ya da olduğu tespit edilen okul çağındaki ya da daha küçük çocuklara uygulanır. Olumsuz etkileri çocuklar ve aileleri için azaltmayı amaçlayan hizmet vermek esastır.) 8 ay boyunca 120 aileyi 6 kez ziyaret etmişler. Ziyaret sırasında anneyi ve bebeğini videoya almışlar. Bir müdahale grubu, bir de kontrol grubu oluşturmuşlar. Videolardaki öğretici anları tespit ederek, sadece müdahale grubundaki annelere izletmişler.

Videoları izleyen anneler daha önce kaçırdıkları ipuçlarını yakalamayı veya farklı tepki vermeyi öğrenmiş. Sözgelimi bazı anneler video çekilirken çocuklarına gönülsüzce kitap okumuş. Ancak sonrasında videoyu izlediklerinde, kendilerinin de bebeğin de ne kadar keyif aldığını şaşırarak görmüşler. Bunun üzerine bebeklerine düzenli kitap okumaya başlamışlar. Daha önce benimki huysuz, yerinde duramaz, ona kitap okumam imkansız diyorlarmış.

Müdahale süreci bittikten 1 yıl sonra bir değerlendirme yapılmış ve müdahale grubundaki çocukların davranışlarında %16 iyileşme görülmüş. Annelerin tepkileri de olumlu ve yapıcı yönde değişmiş. Diğer grupta ise yaşla birlikte bir miktar özkontrol gelişimi sonucunda %10’luk bir iyileşme olmuş.

Araştırmacılar hemen bir sonraki soruyla devam etmişler: Müdahale programları genleri etkiliyor mu?

Bazı çocuklar genetik yapıları itibari ile belli psikolojik sorunlar karşısında daha hassas ve kırılgan olabilirler. Buna genetik kırılganlık adı verilmektedir. Bazı bozukluklara genetik olarak yatkınsanız, üstüne hayat da size acımasız davranırsa bu bozukluğun gelişme ihtimali artar.

Arizona Üniversitesi’nden gelişim psikoloğu Bruce Ellis ve pediatri uzmanı Thomas Boyce 2005 yılında toplumda genel olarak iki tip mizaç olduğunu belirten bir tez yazdılar. Bu mizaç tiplerine de Gelincik ve Orkide adını verdiler. Daha sonraları üçüncü bir kategori olarak süper gelincik de bu kategoriye eklendi.

Gelincik, otoyolun kenarındaki toza, toprağa ve egzoz dumanına rağmen açan bir çiçektir. İnsanların %80’i de gelincikler gibi, içinde bulundukları ortama adapte oluyordu. Stres karşısında hayat böyle bir şey diyerek işe güce devam ediyorlardı.

Gelinciklerin arasında süper gelincikler de vardı. Onlar da toplumun %15’lik en dayanıklı kesimiydi. Bu kişiler hayatın tüm zorluklarına karşın, kolay kolay solmuyordu. Kötü öğretmenlere, ilgisiz ana babalara, okulsuz bir köye rağmen hayatta başarılı oluyorlardı. Hayatın önlerine attığı tozu toprağı alıp simyacı misali altına çeviriyorlardı.

Bazı insanlar da orkide gibi kırılgan ve zordu. Orkideler de nüfusun %20’siydi. Sosyal çevreye karşı aşırı duyarlıydılar. Açabilmeleri için çok dikkatli koşullarda yetiştirmek gerekiyordu. Hassas genetik yapıda olduklarından olumsuz ortamlarda daha kötüye gidebiliyorlar, bazen saldırgan kişilere dönüşebiliyorlardı. Sınıfta dikkat eksikliği gerekçesiyle ilaç verilenler, uyumsuz diye uzak durulanlar genellikle onlardı. Öte yandan kırılgan orkideler, pozitif destek alırlarsa, olağanüstü başarılara imza atabiliyorlardı. Çin vazosu gibi, değerli ama narin yapıdaydılar.

Orkide hipotezi önemli bir soruya cevap üretiyordu. Sorun yaratan sıkıntılı genler neden doğal seleksiyonla elenmedi? O kadar uyumsuz olsalar elenirlerdi, öyle değil mi? İnsanların beşte birinde bu sorunlu davranış geni vardı. Bu sıkıntılı genlerde saklı bir potansiyel olabilir miydi? Yanlış ortamda saldırganlaşan sıkıntılı genler doğru ortamda, doğru yaklaşımlarla büyük başarılara imza atabilir miydi?

 

cocuklar-nasil-basarir-seti

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar:

Bakermans-Kranenburg, Marian & van Ijzendoorn, Marinus & Mesman, Judi & Alink, Lenneke & Juffer, Femmie. (2008). Effects of an attachment-based intervention on daily cortisol moderated by dopamine receptor D4: A randomized control trial on 1-to-year-olds screend for externalizing behavior. Development & Psychopathology. 20. 805-20.

Boyce, W.T., Ellis B.J. (2005). Ellis B.J., Jackson, J.J., Boyce, W.T. (2006). Biological sensitivity to context: I. An evolutionary-developmental theory of the origins and functions of stress reactivity Development & Psychopathology, 17, 271-301

Sekman, M., Eriş, B. (2019). Çocuklar Nasıl Başarır-2, 17-23, Alfa Yayınları

 

Reklam (#YSR)