MARJİNAL DEVRİM VE NEO-KLASİK İKTİSAT

Birinci kuşak marjinalistler 1871–1874 yılları arasında birbirlerinden habersiz olarak ayrı ayrı ülkelerde görüşlerini biçimlendirmiştir. William Stanley Jevons  “Politik Ekonomi Teorisi”, Carl Menger  “İktisadın İlkeleri” ve Leon Walras  “Ekonomi Politiğin Unsurları ve Toplumsal Zenginlik Teorisi” isimli kitabını yayınlayarak marjinal fayda kavramını ortaya atmıştır. Bu çalışmaların ortak noktası değişim değerini belirleyen etkenin “üretim maliyeti” değil “marjinal fayda” olduğunu öne sürmeleridir. Daha sonraları ise A.Marshall, Edgeworth, Cournot, Pareto, Clark gibi iktisatçılar da marjinal değer kavramını kullanarak Neo-Klasik İktisat anlayışını derinleştirmişlerdir.

  1. Stanley JEVONS
  • Devrimin fayda tarafından belirlendiğini savunmuştur.
  • Sübjektif fayda kavramına en önemli rolü vermiştir.
  • Jevons’a göre iktisat teorisinin tümü doğrudan bir tüketim teorisine dayanmaktadır.
  • Toplam fayda ve marjinal fayda kavramlarının ayrımını yaparak üzerinde çalışmıştır.
  • Eş fayda prensibini geliştirerek tüketicinin bir malı çeşitli kullanım alanları arasında, her kullanım alanında marjinal faydası eşit olacak şekilde hareket ettiğinde toplam faydasını maksimum yapacağını ve dengeye geleceğini savunmuştur.
  • Üretim maliyeti arzı, arz faydanın son derecesini, faydanın son derecesi de kıymeti belirler zincirleme deyişiyle maliye arz ve marjinal fayda arasındaki ilişkiyi kurmuştur.

Léon WALRAS

  • Genel denge analizini geliştiren iktisatçı aynı zamanda talep ve arz denklemleri, fiyat intibakı, paranın paraşüt etkisi gibi teorileri iktisat bilimine kazandırmıştır.
  • Ekonomik olaylar, sebep-sonuç ilişkisi yerine karşılıklı ilişkilerle belirlenir.
  • Değer, nadirlik ve marjinal faydaya bağlıdır.
  • İki çeşit piyasa vardır: hizmet piyasaları (üretim faktörü piyasaları) ve mal piyasaları.
  • Piyasalarda denge, tam rekabet şartlarında geçerlidir.
  • Bireyler, paralarının bir kısmını cari işlemlerde kullanmak üzere ellerinde tutarlar. Böylece, Walras ilk kez para talebinden bahsetmiştir.

Neo-Klasikler’ in görüşleri iktisat literatüründe “Piyasa Ekonomisinin Başarısızlığı” olarak da bilinmektedir. Klasik İktisada önemli bir katkı olarak kabul edilen Neo-Klasik İktisat, piyasa ekonomisinin tek başına optimumu sağlamaktan uzak olduğunu bu nedenle kamu ekonomisine gerek olduğunu savunmaktadır. Neo-Klasikler’e göre piyasa ekonomisini başarısızlığa uğratan başlıca faktörler; tam rekabetin gerçekleştirilememesi dışsal ekonomiler, içsel ekonomiler, kamusal malların üretilme zorunluluğu ve marjinal maliyetin sıfır olduğu üretim faaliyetlerinin varlığıdır.

Neo-Klasikler;

  • Aksak rekabetin olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılmasını savunur.
  • Pozitif dışsallığın bulunduğu alanlardaki faaliyetlerin devletçe desteklenmesini, negatif dışsallığın bulunduğu faaliyetlerin de ya bizzat devletçe yapılmasını ya da bu faaliyetleri yapan özel birimlerin düzenleyici vergiler gibi kurallara tabi tutulmalarını savunurlar.
  • Pozitif içselliğin söz konusu olduğu faaliyetlerin KİT’ler aracılığıyla bizzat devletçe yerine getirilmesini savunurlar.
  • Tam kamusal mallar dışında yarı kamusal, doğal tekel, merit/demerit malların da kısmen devletçe üretilmesini savunurlar.
  • Emek-değer teorisinden ziyade malların faydalılık dereceleri üzerinde durmuşlardır.
  • Toplumsal uyumun sınıflararası ilişkilerden değil, bireysel faydadan kaynaklandığı savunurlar.
  • İktisadi faaliyet ve teorilerin matematiksel analizini yapmışlar, bunun için daha çok akılcı, soyutlayıcı statik denge analiz yöntemlerini kullanmışlardır.

 Francis EDGEWORTH

  • Faydacı Felsefe’ ye bağlı kalarak fayda-zahmet ilişkisini matematiksel analizlerle açıklamıştır.
  • Sayısal (kardinal) fayda yerine sırasal (ordinal) faydanın geçerli olduğunu, çünkü faydanın ölçülemediğini savunmuştur.
  • Faydanın belirlenmesinde kayıtsızlık eğrilerini kullanmıştır.
  • Edgeworth’e göre bireysel ve toplumsal faaliyetin amacı; faydanın maksimumlaştırılması olup bu, ancak tam rekabet şartlarında mümkündür.

 Alfred MARSHALL: Cambridge Okulu’nun en önemli temsilcilerinden birisidir.

  • Talep ve arz eğrileri, tüketici ve üretici fazlası, miktar intibakı, esneklik, ceteris paribus, kısa dönem üretim analizi, Cambridge tipi miktar kuramı (M=k.P.T) en önemli katkıları arasındadır.
  • Klasikler, malın değerini belirlemede sadece arzı, Neo-Klasikler sadece talebi dikkate alırken Marshall, bu iki görüşün sentezini yaparak değerin, kısa dönemde talebe, uzun dönemde arza göre oluştuğunu savunmuştur.
  • Rant kavramını yeniden ele alarak quasi-rant (rant benzeri) kavramını öne sürmüştür. Bu rant, kısa dönemde üretim faktörlerinin hemen arttırılamamasından doğar. Üretim faktörleri ve üretim miktarı sabitken, faktör talebi artınca faktör fiyatları normal faktör fiyatlarında daha yüksek olacak, bu fiyat farkı Quasi-rantı doğuracaktır.
  • Marshall’a göre para sadece bir mübadele aracıdır.
  • Kısmi denge analizini geliştirdi.

 Arthur Cecil PIGOU: A.Marshall ile birlikte Cambridge Okulu’nun en önemli temsilcilerinden birisidir. Piqou;

  • Servet ekonomisi ve refah ekonomisi konularını incelemiştir.
  • Devletin vergi ve sübvansiyonlar ile refah maksimizasyonunu sağlaması gereklidir. Ancak dengenin marjinal değerlerin eşitliğine göre oluşması gerektiğini öne sürmüştür.
  • Ekonomik dalgalanmalar psikolojik ve ekonomik faktörlerin etkisi altındadır. Psikolojik faktörler, tam rekabet şartlarını bozarken ekonomik faktörler, parasal dalgalanmalar oluşturur.
  • İstihdam oranı, ücretlerin fonksiyonudur (N = f (W)). Ücretler düştükçe tam istihdam sağlanacaktır çünkü ücretlerin inmesi maliyetleri azaltacağından yatırım ve verimlilik artacaktır.
  • Reel balans etkisini açıklamıştır. Bu etki ile fiyatlar genel düzey ile milli gelir arasındaki ters orantının nedenini izah etmiştir.

 Edward CHAMBERLIN

  • Chamberlin’e göre tam rekabet modelinde firma için talep eğrisi sonsuz esnektir. Eksik rekabette ise her firma kendi malında tekel olduğundan talep, sonsuz esnek değildir.
  • Chamberlin, firma dengesinden grup dengesine geçişi incelenmiştir. Grup dengesini; tüm firmaların maliyet ve talep fonksiyonlarının aynı olduğu varsayımı altında belirlemiş, böylece tüm grubu, tüm firmaları temsil eden tek firma ile ele almıştır.

 Knut WICKSELL

  • Wicksell’ e göre fiyat dalgalanmaları; reel ve piyasa faiz oranlarının farklı olmasından, tasarruf ve yatırım eşitliğinin bulunmamasından, fiyatlar genel düzeyinin istikrarsızlığından kaynaklanır. Reel ve piyasa faiz oranları eşitliği, tasarruf-yatırım eşitliği sağlanıp fiyatlar genel düzeyi istikrara kavuştuğunda problem çözülür.
  • Wicksell, reel faiz piyasa faizi ayırımını yapmıştır. Reel faiz; tasarruf arzı ve sermaye talebine göre oluşur. Piyasa faizi ise kredi (para) arzı ve talebine göre belirlenir.
  • Say’ in Mahreçler Kanunu’ nu eleştirmiştir. Denge, arz = talep (tasarruf = yatırım) arasında değil, reel faiz = piyasa faizi durumunda gerçekleşir.

 Vilfredo PARETO

  • Subjektif fayda yerine objektif faydayı incelemiştir. Faydayı kayıtsızlık eğrileriyle açıklamaya çalışmıştır.
  • Pareto optimaliteyi geliştirmiştir. Piqou’nun refah ekonomisi ile tam olarak örtüşmeyen bir teori olan pareto optimalite, kaynak dağılımında etkinlik noktasını izah etmede kullanılmıştır.

 John Bates CLARK

  • Tam rekabette üretim faktörlerinin faydası, marjinal birimlerinin verimine bağlı olduğunu savunmuştur.
  • Emek ve sermayeyi sabit kabul ederek statik bir toplumu dikkate almıştır. Bir toplumda değişken faktörler beş tane olup karşılıklı etkileşim içindedir. Bunlar; ihtiyaçların artışı, nüfus artışı, sermaye artışı, üretim tekniğinin değişmesi, emek ve sermaye organizasyonunun yenilenmesidir.

 GOSSEN: Faydacı Felsefe’ye bağlı olan Gossen, tüketicinin kişisel dengesini belirleyen üç kanun oluşturmuştur.

  • Gossen Kanunu: Bir malın tüketin miktarı arttıkça elde edilen fayda azalacaktır. (Azalan marjinal fayda kanunu)
  • Gossen Kanunu: Faydanın maksimumlaştırılması (MUx/Px = MUy/Py)
  • Kıtlık Kanunu: Faydanın kıtlıktan doğması.
Reklam (#YSR)