Ampirik felsefe, temel bilgi kaynağı olarak duyusal deneyime dayanan bir felsefe dalıdır. Akla ve mantığa hitap eden rasyonalizmin aksine, ampirik felsefe, gözlemlediklerimizi ancak duyularımızla bilebileceğimizi iddia eder. Bu blog yazısında ampirik felsefenin ne olduğunu, nasıl geliştiğini ve bazı avantaj ve dezavantajlarının neler olduğunu açıklayacağım.

Ampirik felsefenin kökleri, Democritus ve Epicurus gibi bazı filozofların tüm gerçekliğin ancak algı yoluyla bilinebilen atomlardan oluştuğunu iddia ettiği antik Yunanistan’da yatmaktadır. Daha sonra 17. ve 18. yüzyıllarda ampirizm, Francis Bacon, John Locke, David Hume ve George Berkeley gibi düşünürler sayesinde Avrupa’da baskın bir düşünce okulu haline geldi. Bazı fikirlerin doğuştan geldiğine ve saf akılla çıkarılabileceğine inanan Descartes, Spinoza ve Leibniz’in rasyonalist geleneğine meydan okudular.[1]

Ampirik filozoflar, deneyimden nasıl bilgi edindiğimizi açıklamak için çeşitli yöntemler ve teoriler geliştirdiler. Örneğin Bacon, gözlemlerden genellemeler yapmayı ve bunları deneylerle test etmeyi içeren bilimsel tümevarım yöntemini önerdi.[2] Locke, tabula rasa veya boş bir sayfa fikrini önerdi; bu, insan zihninin doğumda boş olduğu ve duyum ve yansımadan türetilen fikirlerle dolduğu anlamına geliyor.[3] Hume, tüm bilginin izlenimlerin kopyası olan izlenimlere ve fikirlere dayandığını ve nedensellik, öz veya Tanrı hakkında kesin bir bilgiye sahip olamayacağımızı savundu.[4]

Ampirik felsefenin rasyonalizme göre bazı avantajları vardır. Birincisi, a priori varsayımlardan ziyade ampirik kanıtlara dayanan bilimsel yaklaşımla daha tutarlıdır. İkincisi, insan anlayışının sınırlarını ve hata olasılığını kabul ettiği için daha alçakgönüllü ve açık fikirlidir. Üçüncüsü, gerçek dünyada neyi gözlemleyebileceğimize ve manipüle edebileceğimize odaklandığı için pratik konularla daha ilgilidir.

Bununla birlikte, ampirik felsefenin de bazı dezavantajları vardır. Birincisi, tümevarımın nasıl gerekçelendirileceği, şüphecilikle nasıl başa çıkılacağı ve soyut kavramların ve ahlaki değerlerin nasıl açıklanacağı gibi bazı epistemolojik sorunlarla karşı karşıyadır. İkincisi, sezgi, hayal gücü ve vahiy gibi diğer bilgi kaynaklarını dışladığı için çok dar ve kısıtlayıcı olabilir. Üçüncüsü, bireyin bakış açısına ve deneyime ilişkin yorumuna bağlı olduğu için çok göreceli ve öznel olabilir.

Sonuç olarak, ampirik felsefe, duyusal deneyimin bilgi edinmedeki rolünü vurgulayan büyüleyici ve etkili bir felsefe dalıdır. Rasyonalizme kıyasla bazı güçlü ve zayıf yönleri vardır ve insan bilgisinin doğası ve kapsamı hakkında bazı önemli soruları gündeme getirir.

 

KAYNAKÇA : 

[1] Markie P., \”Rationalism vs. Empiricism\”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2015 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL = <https://plato.stanford.edu/archives/fall2015/entries/rationalism-empiricism/>.

[2] Urbach P., \”Francis Bacon\”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Summer 2018 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL = <https://plato.stanford.edu/archives/sum2018/entries/francis-bacon/>.

[3] Stuart M., \”Locke’s Philosophy of Science\”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Spring 2017 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL = <https://plato.stanford.edu/archives/spr2017/entries/locke-philosophy-science/>.

[4] Morris W.E., \”David Hume\”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2018 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL = <https://plato.stanford.edu/archives/fall2018/entries/hume/>.

 

Reklam (#YSR)