ELVİYE-İ SELÂSE TEŞKİLATLARININ HUSUSİYETLERİ |
Yazan : Prof. Dr. Selçuk URAL
Bütün milli teşkilatların -bölge farkı gözetmeksizin- en temel ortak özelliği hepsinin yerel inisiyatiften doğmuş olmalarıdır. Türk-İslam ahali varlığını ve hukukunu korumak için yerel ve bölgesel nitelikli teşkilatlar vücuda getirerek milli mücadelenin yolunu açmıştır. Başka bir ifadeyle Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçtiğinde Elviye-i Selase ve doğu vilayetlerinde milli teşkilatlar belli bir mesafe kat etmişti[1].
Tehdidin şiddeti başta olmak üzere coğrafi, siyasi ve askeri farklılıklar teşkilatların kuruluş sürecini, yapısını, üye görüntüsünü ve faaliyetlerini yakından etkilemiştir. Kafkasya ve Elviye-i Selase arazisinde ordunun çekilişi çok hızlı olduğundan teşkilatlanma faaliyetleri birkaç subay, Teşkilat-ı Mahsusa elemanları ve onlara yakın isimler üzerinden yürütülebilmiştir.
Anadolu’daki teşkilatlarla kıyaslandığında idareci ve üye çeşitliliğini burada bulmak mümkün değildir. Merkez teşkilatı kuvvetli isimlerden oluşurken taşra teşkilatları zayıf kalmıştır. Taşra teşkilatları Hamidiye alaylarının önde gelen isimleri veya ihtiyat subayları eliyle yürütülmeye çalışılmıştır. Kars’ın işgalinden sonra Oltu ve Kağızman ki sınır kazaları olmaları hasebiyle kolordudan yardım alabiliyorlardı- dışında hareketi sırtlayacak isimlerin çıkmaması bundan kaynaklanmaktaydı.
Kafkasya ve Elviye-i Selâse doğrudan ve fiili olarak Ermeni ve Gürcü tehdidine maruz kalmıştı. Gürcü talepleri Batum ve Ardahan’ın kuzeyi üzerinde yoğunlaşırken, Ermeniler Kars, Ardahan ve Nahçıvan’ı ele geçirmeyi ve Erzurum üzerine yürümeyi planlıyordu. Dolayısıyla mütarekeyi reddetmek ve Ermeni-Gürcü kuvvetlerine karşı silahlı mücadele verilmesi Türk teşkilatlarının en temel nitelikleriydi. Adı geçen bölgelerde tahliyeye bağlı olarak Osmanlı ordu sisteminin lağvedilmesi yerel teşkilatların askeri mücadele temelli kurulmalarını mecburi hale getiriyordu.
Türk ordusunun yaklaşık 800 kilometre derinliğindeki arazinin tahliyesine öncelik vermesi ve mülki yönetimlerin olmayışı milli teşkilatların bunların kılavuzluğu ve desteğinden yoksun halde çalışmalarına neden olmuştur. Başka bir ifadeyle, şuralar işgalcilere karşı silahlı mücadele yürütürken, diğer yandan da yörenin idari ve siyasi işleriyle meşgul olmak durumundaydı. Bu ise yetersiz altyapı ve kuvvete rağmen iki cephede savaşmak demekti. Şuralar arkalarında sürekli ordu-mülkiye desteği bulabilseydi yörenin alacağı şekil çok farklı olacaktı.
Yörenin hassas durumu bölgesel çapta bir lidere sahip olunmasını gerektiriyordu. Bunun için Yakup Şevki Paşa’ya teklif götürüldü. Fakat paşa sağlığını gerekçe göstererek lider olmayı reddetti. Buna rağmen şuralar, ordu ve mülki teşkilat çekilinceye kadar Yakup Şevki Paşa ve Kars Mutasarrıf Vekili Hilmi (Uran) Bey’den himaye ve destek gördü[2]. Bu desteğin arkasındaki siyasi ve askeri nedenleri şöyle sıralamak mümkündür:
1.Türk-İslam ahaliyi Ermeni ve Gürcülerin intikamından korumak.
Bilindiği üzere 1918 harekâtı esnasında Ermeni ve Gürcüler yenilgiye uğratıldığından ordunun çekilmesinden sonra Türk-İslam ahaliye zulmedebilirlerdi.
2.Doğu vilayetleri/Vilayât-ı Şarkiye’nin güvenliğini ve bütünlüğünü teminat altına almak. Ermeni ve Gürcü hükümetlerin her iki hususa ilişkin beyanatları bu yöndeki endişeleri kuvvetlendiriyordu.
3.Brest-Litovsk Antlaşması’nın geçerliliğini devam ettirmek. Çünkü bölge bağımsızlığını bu anlaşmayla elde etmişti ve şimdi Kıbrıs ve Oniki Ada’da olduğu gibi geçici işgallerin kalıcı hale dönüşmesi istenmiyordu. Dolayısıyla şuralar, devletin hükümranlık hakkını millet eliyle sürdüren teşkilatlar olarak karşımıza çıkmaktadır[3].
Ordu silah ve cephane yardımının dışında subay, er ve para yardımında bulundu61. Kars Şurası’nın kurucularından Fahrettin Bey de hatıratında bu hususları teyit etmektedir[4].
Wilson Prensiplerine göre kurulan şuraların en temel varlık nedeni ve talebi, azınlığın çoğunluğa hükmetmesini önlemekti. Bu itibarla Kars Milli Şurası, bölgenin Ermenilere bırakılmaması karşılığında barış antlaşmasına kadar İngiliz yönetiminde kalmasını bile kabul etmeye hazırdı. Ermenilerin bölgeye sokulmamasını içeren 5 maddelik bir nota hazırlayarak 13 Ocak 1919’da Kars’a gelen General Beach başkanlığındaki İngiliz heyetine takdim etti. Şura isteklerinin kabulü için 13-16 Ocak 1919’da istasyon meydanında 3 günlük miting düzenledi. Bu miting milli mücadelenin bilinen ilk mitingi olma özelliği taşımaktadır[5].
17 Ocak 1919’da Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’dan sonra bölgenin dördüncü devleti kuruldu64. Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti, Kars’taki İngiliz askeri valisi Albay Temperley ve Batum’da Osman Server Bey’in çabaları sonucunda İngiliz Kafkas Orduları Komutanı General Walker tarafından tanındı[6].
İngiliz makamları hükümeti tanımalarına rağmen onun varlığından ve faaliyetlerinden memnun değildi. General Milne 6 Şubat 1919’da İngiliz Harbiye Nezareti’ne gönderdiği raporunda, Cenubi Garbî Hükümeti’nin Ermeni muhacirlerine izin vermediğini ve kararlarını değişmemeleri durumunda kuvvet gösterisinde bulunmak gerektiğini açıkça belirtiyordu[7].
Hükümeti yola getirme görevini havale ettikleri Ermeni ve Gürcü kuvvetleri başarılı olamayınca 13 Nisan 1919’da işi bizzat üstlenerek bir baskınla hükümete son verdiler. Bu şekilde mütareke döneminin ilk bölgesel Türk devleti ortadan kaldırılmış oldu[8].
Cenubi Garbî Kafkas Hükümeti’nin ortadan kaldırılmasına Osmanlı Hükümeti’nin tepkisiz kalması manidardır. Zira hükümete son verilmesi Anadolu/Türkiye’nin parçalanması yolunda atılmış çok tehlikeli bir adımdı. Damat Ferit Paşa hükümeti İzmir’in işgalini de aynı kayıtsızlıkla karşılayacaktı. Kongrelere ilişkin olarak şu tespitlerde bulunulabilir. Ardahan kongreleri, yerel temsilcilerin yanı sıra Erzurum ve Trabzon temsilcilerini de kabul ederek coğrafi bağlantısı bulunmayan yerlerin dahi temsiline imkan tanımıştır. Kongrelerde söz konusu vilayetlere ilişkin kararlar alınarak bütün yerel teşkilatların bölgesel ve hatta ulusal seviyede birleştirilmesi fikri benimsendi.
Bu itibarla Ardahan kongreleri, Erzurum kongresinin iz düşümüdür. Aynı şekilde Bölgesel Kars Kongresi de (17-18 Ocak 1919) Trabzon’daki teşkilatlanmaya yönelik bazı kararlar aldı. Nihayet, Erzurum Kongresi’nin örgütlenmesinde Kars Millî Şûrası’nın destek vermesi de gözden uzak tutulmamalıdır. Buna karşın Erzurum Kongresi, Elviye-i Selâse temsilcilerini kabul etmekten imtina edecekti [9].
Bölgesel Kars Kongresi, hükümet oluşumuna beşiklik etmesi itibariyle farklı yere sahiptir. Bir nevi yörenin Sivas Kongresi addedilebilir. Burada dikkati çeken en önemli husus, kongrenin, devlet olabilmenin bütün şartlarını yerine getirmesine karşın devleti “geçici” olarak nitelendirmesidir. Yani kalıcı barış antlaşması imzalandığında yeniden Osmanlı devletine katılma niyeti taşıyordu.
DİPNOTLAR:
KAYNAKUral, P . “MİLLİ MÜCADELENİN BAŞLARINDA DOĞU’DA MİLLİ TEŞKİLATLANMA VE HUSUSİYETLERİ / EAST AT THE BEGINNING OF THE TURKISH NATIONAL STRUGGLE: National Patriotic Organizations and Their Characteristics” . Karadeniz İncelemeleri Dergisi 13 (2012 ): 59-80 <https://dergipark.org.tr/tr/pub/kid/issue/10136/124648> |