SEKİZİNCİ YÜZYILDA TÜRK – İSLAM BİLİM GELİŞMELERİ

YAZAN: DENİZ KAYIKÇI 

İnsan ve bilim merkezli düşüncenin gelişmesini engellemeyen İslam, entelektüel gelişimi desteklemiş ve fetih yüzyılının ardından çevirilere hız verilmiştir. Yöneticilerin de mali desteği ve ilgisi hızla bilimsel gelişimin bu coğrafyaya transferini sağladı. Abbasilerin yükselişiyle fethedilen bilim merkezlerindeki birikime duyulan ilgi artmıştır.[1]

İslam dünyasının ilk hastanesi Emevi Halifesi Velid Bin Abdülmelik zamanında (705715) Şam’da kurulmuştur. Sonra Kahire’de bir hastane daha kurulmuş daha sonraları da bu hastaneler artış göstermiştir. Tıpkı hastaneler gibi rasathaneler de kurumsal yapı olarak ilk defa İslam dünyasında ortaya çıkmıştır. Bilimsel ve biraz da fantastik merakların sayesinde kurulan rasathaneler, hassas gözlemlere dayalı astronomik tablolar oluşturulması nedeniyle o dönemde büyük önem taşımaktadır. Araplar Irak’ı fethettiklerinde Nasturi Hristiyan kökenli Cundişapur tıp akademisi ile karşılaştılar. Bu akademi İskenderiye’deki tıp okulu ile birlikte, Galenos ve diğerlerinin öğretilerini uygulamakta ve öğretmekteydi. Müslümanlar kısa sürede bunun kıymetini anladılar ve Cibrail ibn- Baktişu adındaki bir Hristiyan’a, Harun Reşid tarafından Bağdat’da bir hastane kurduruldu.[2]

Bu dönemin en önemli kazanımı el-Fezari tarafından Sanskritçeden tercüme edilen “Siddantha” adlı eserdir. Matematik ve astronomi alanında dönemin Hint medeniyetini İslam dünyasına tanıtan bu eser Halife Mansur’un desteğiyle çevrilmiştir. Dönemin bir diğer önemli çevirisi ise Ptolome’nin “Almagest” adlı eseridir. Dönemin önde gelen alimlerinden el- Bermeki, Siddantha’dan 25 yıl sonra bu eseri Arapçaya çevirmiştir.[3]

8.yüzyıldaki en önemli alim Cabir Bin Hayyan olarak karşımıza çıkıyor. Hayyan, hayatı hakkındaki çelişkili bilgilere rağmen, Türk bölgesi Horasan’da Tus şehrinde doğmuştur. [4] 720/21 ile 813/15 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Hayyan, başta kimya olmak üzere astronomi, eczacılık ve tıp alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Doğada var olan maddeleri nicel ve nitel olarak ayırmış, incelemiş ve çalışmalarını kronolojik olarak kaydederek bilimsel disipline uygun davranmıştır. 8. yüzyılın bu yaratıcı alimi, aynı zamanda doğa filozofu olarak da karşımıza çıkmaktadır. İskenderiye’nin 7.yy’da fethi ile ele geçen büyük bilgi birikimini kullanan ilk alimlerin başında karşımıza çıkan Hayyan, bir simya kuralı olan altın üretmek için metal ve sülfürün saflaştırılması gerektiğini öğrenerek bu doğrultuda çalışmalarına yönelmiş ve kimya bilimini başlatmıştır. Ona göre metaller arasındaki farklar sülfür ve cıvayı farklı oranlarda taşımalarından ibarettir. Ateş (kükürt), sıvı (cıva), ve katının (tuz) tüm maddelerin ana elementleri olduğu tezini ortaya koyar ve Antik Yunan’daki dört element teorisine rakip olarak 17.yy’a kadar geçerli kalmıştır. Bilim tarihçisi Singer, onu “modern kimyanın babası” diye niteler. [5] Hayyan, bazı asit türlerini ve arseniği ilk elde eden kişidir. İlk kimya laboratuvarını kurmuş, imbiği ilk defa kullanmış ve ampirik çalışmanın İslam dünyasındaki ilk örneklerini vermiştir. Batı’da “Geberus” olarak bilinir.  

NOTLAR: 

  1. 101 Bernal, 1954: 265
  2. 102 Watt, 2013: 62.
  3. 103 Sezgin, 2008: c1, 11
  4. 104 Gökdoğan, 2008: 46.
  5. 105 Çelik, 2014: 34, Watt, 2013: 65.

KAYNAKÇA: 

Bernal, J. (2008). Tarihte Bilim (Çev. Tonguç Ok), Doğa Yayınevi, İstanbul

Watt, M. (2013). İslam’ın Ortaçağ Avrupa’sı üzerindeki etkisi. (Çev. Ü.H. Yolsal), Bilgesu Yayıncılık, Ankara

Sezgin, F. (2008). İslam’da Bilim Ve Teknik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul.

Gökdoğan, M., Demir, R., Unat Y., (2012), Osmanlılar’da Bilim Ve Teknoloji. Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara.

Çelik, E. (2014). Müslüman ve Türk Bilim Adamları. Tutku Yayınevi, Ankara

Reklam (#YSR)