PAZARLAMA SÜRECİNDE BİLİNÇ VE BİLİÇALTI

Yazan: Dr. Tarık YOLCU

Bilinç kelimesi Latincedeki ‘aynı bilgilere sahip olduklarından dolayı kişiler arasında duyulan dayanışma’ anlamındaki conscientia kelimesi aracılığıyla Fransızca’ya conscience olarak geçmiştir. En genel anlamıyla bilinç insanın çevresini ve kendisini anlamasını sağlayan süreçlerin toplamıdır. Ruhbiliminde bilinç terimi, ‘öznenin kendisini sezişi ya da kendinin farkına varışı’ anlamında kullanılır; algı ve bilgilerin zihinde izlenmesi süreci olarak tanımlanır (Hançerlioğlu, 1976:172). Bilincin içinde şekillendiği kişilik daha biz doğmadan oluşmaya başlar. Anne ve babadan gelen gen karışımından bize aktarılan kişilik özellikleri de vardır. Ancak kişilik oluşumunda bireyin yaşadığı çevrenin sosyolojik altyapısının da yadsınamaz etkileri vardır.

Bilinç kesik kesik işler. Yani sürekli çalışma halinde değildir. Belli faktörler bir araya geldiğinde ve anlamlı bir bütün oluşturduğunda bilinç devreye girer. Bilinçaltı ise sürekli olarak arka planda çalışmaktadır. Biz farkında olmadığımız zamanların tamamında bilinçaltı devrededir. Market rafından 3 markadan birini seçeriz ancak bunu neden aldınız diye sorulduğunda ‘canım öyle istedi’ demekle yetindiğimiz zamanlarda açık bir bilinçle hareket edilmediğini anlarız. Ne zaman ki eylem bittiğinde elimizde ürünle kasada ödeme yaparken kendimizi bulduğumuzda bilinç devreye girer. Derin araştırma yapılırsa bilinçaltımızda seçtiğimiz veya seçmediğimiz markalarla ilgili mutlaka geriye dönük bir etkileşim olmuştur. Psikolojik, sosyolojik, antropolojik açıdan bakılırsa tüketicinin tercihlerinin arkasında mutlaka bir bilinçaltı etmen bulunmaktadır.

Bilinç ve bilinçaltının karar vermedeki etkiliği ile ilgili BBC’nin yayınladığı The Human Mind isimli belgeselde konu edilmiş bir fabrika yangınını örnek gösterebiliriz. Yangının son anlarına doğru itfaiye erleri soğutma işlemine geçmeye hazırlanırken, ekibin başı olan itfaiyeci herkese çıkmaları yönünde bir emir vermiştir. Kendisi dâhil bunu neden verdiğinin farkında değildir. Ancak diğer arkadaşlarını ikna ederek dışarı çıkarmıştır. İtfaiyeciler dışarı çıktıktan hemen sonra o alandan büyük bir patlama olmuştur. Daha sonra ekip amirine neden böyle bir karar verdiği sorulduğunda cevap o andan öyle hissettiğini ve bir tehlike sezdiğini söylemekle yetinmiştir. Ancak araştırmacı Robert Winston bu kararın nedenlerinin bilinçaltında oluşan bazı bağlantıların bir araya gelmesi ile karar alma mekanizmasının harekete geçirdiğini söylemiştir. İtfaiyecinin beyninde bir araya gelen bağlantılar ise şunlardır; o anda duman portakal renginde olması, normal yangınlarda olması gereken yanma çıtırtılarının olmaması ve içerideki oksijenin bitmesinden dolayı dışarıdan bir andan içeriye hava dolması. Oksijen bitiminin ardından içeri dolan hava ani parlama oluşturmaktadır. Bütün bu bulguları itfaiyeci o anda açık bir bilinçle hatırlamamıştır. Ancak arka planda çalışan bilinçaltı bu bulguları eski deneyimlerle birleştirmiş ve patlama olacağı uyarısını itfaiyecinin karar alma mekanizmasına göndermiştir. Nitekim itfaiyeci ve arkadaşları neden olduğunu anlamasa bile dışarı çıkmışlardır (Winston, 2003) .

BİLİNÇALTI

Bireyin bilincinde olmadığı, ama davranışını etkileyen bir ruhsal duruma bilinçaltı denir. Ya da bilinçten kaçan ruhsal olguların tümü olarak tanımlanır. Bilinçli olarak saniyede en fazla 40 bit’lik bilgiyi algılarız, geri kalanı çok daha fazladır ve bilinçaltına gider. Giden bu bilgiler, bilince emir olarak değil de fısıldama olarak yansır (Tarlacı, 2008).

Bilinçaltının etkisine yönelik düşünceler Platon’a kadar uzanmasına karşın, bu konudaki son düşünceler 17.yy’da olgunlaşmaya başlamıştır (Tarlacı, 2008).

Johann Herbert (1776-1841) bilinçaltı görüşüne eşik kavramını getirdi. Eşiğin altındaki fikirler bilinçaltıdır. Bir fikir bilinç seviyesine yükseldiğinde, tamalgı oluşur. Herbert bunun da ötesine geçerek, bir fikrin bilince yükselebilmesi için daha önceden bilinçte var olan fikirlerle uyuşabilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Bununla uyum içinde olmayan fikirler, aynı zamanda bilinçte barınamazlar. Bilinçaltına itilirler ve bastırılmış fikirleri oluştururlar (Tarlacı, 2008).

Bu noktadan sonra bilinçaltı kavramını ele alan ve bu kavrama bugünkü değeri kazandıran kişi Sigmund FREUD’dur. Freud psikolojiye en önemli katkısını tek bir sözcükle göstermek istenirse, bu “bilinçaltı” kavramından başka bir şey olmayacaktır. Freud kişiliği üç bölüme ayırmaktadır. İd(alt-ben), ego(ben), ve superego(üst-ben); id davranışlarımızın altında yatan psikolojik enerjinin kaynağıdır (Cüceloğlu, 2003:410).

İd(alt-ben) zevk ilkesine göre işler. Yani kaygı, acı ve tehditten kaçınarak hazzı gözetir. Mantıksız, bencil ve bireyseldir. İd, psişik enerjinin kaynağıdır. Yaşam, ölüm, cinsellik ve saldırganlık gibi dürtülerden oluşur. O anda ne istiyorsa olmasını ister. Ayrıca mantık dışıdır, içgüdüsel ve bilinçaltıdır. Gizli arzular, olmayacak istekler ve yoğun korkular burada yer alır (Özkalp ve diğ., 2002:247).

Ego(ben), id hazzı, ego ise gerçeği arar. Egonun başlıca görevi, idin doyumsuz isteklerine karşısında bir denge unsuru olup o istekleri en uygun biçimde doyuma ulaştırmaktır. Bu süreç gerçeklik ilkesine göre hareket eder. Egonun başlıda özellikleri arzu ve ihtirası fanteziden ayırabilmesi, engellemeler karşısında hoşgörülü olması; uzlaştırıcı ve
zaman içinde değişebilir olması nedeniyle bazı algısal ve bilişsel beceriler geliştirebilmesidir. Ego mantıklı, gerçekçi, ve hoşgörülüdür (Özkalp ve diğ., 2002:247).

Süper ego yani üst-ben ise toplumun değerlerini göz önünde bulundurarak hareket eden kişilik bölümüdür. Yani idin tam tersindedir. Ahlak ilkesi bu bölgede yer alır (Cüceloğlu, 2003:410). Bilinçaltı ise farkında olmadığımız arzu, istek, dürtü, düşüncelerin depolandığı büyük hazineyi temsil eder. Freud’a göre insan kişiliğini bir buzdağına benzetir. Görünen kısmı bilinçli kısmı temsil eder.

Bu kısımda üst-ben ile egonun bir kısmı bulunur. Bilinç öncesi kısmı temsil eden kısım ise şuan bilincinde olmadığımız ancak hemen bilincinde olacağımız düşüncelerdir. Bilinçaltını ise idin tamamı üstben’in bir kısmı oluşturur. Freud’a göre kişiliğin büyük bir kısmını oluşturan bölüm bilinçaltıdır. Yani buzdağının görünmeyen kısmıdır. Bu sebepten ötürüdür ki insanların gerçek duygu ve düşüncelerini onlara sorarak öğrenemeyiz.

Açık bir bilinci ikna etmek için çok cazip bir teklif sunulmalıdır. Yani her şeyin farkında olan bir tüketiciyi ikna etmek için çok kayda değer bir çaba harcanması gerekmektedir. Aynı zamanda o andaki oluşacak teklifler bilinci ikna etmeye yetmelidir. Ancak bilinçaltını etkilemek için olay anında bu kadar çaba sarf edilmesine gerek yoktur. Tüketici geçmiş deneyimlerine, onda daha önce iz bırakmış hatıralarına, kültürel kodlarına göre hareket edecektir. Yani tüketicinin sosyolojik, psikolojik, antropolojik kodlarına uygun şekilde hareket edecektir. Ayrıca gelecek için yaptığınız teklifleri de tüketici geçmişte yaşadığı anıları referans alarak kabul edecek veya reddedecektir. Örneğin bir
hayat sigortası ürünü için yapılan reklamları ele alırsak korku, endişe, tehlike olguları tüketiciye sunularak satış yapılmaya çalışılmaktadır. Önceden yaşanmış bir deneyim varsa o örnek gösterilebilir. Ya da başkasının yaşadığı deneyimler örnek gösterilebilir. Veyahut da olmamış belki de asla olamayacak olasılıklar gündeme getirilebilir.
Mesela bir sigorta satıcısı tüketiciye, “günün birinde size bir şey olsa aileniz sizden sonra nasıl geçinecek? Bunla ilgili bir planınız var mı?” diye sorduğunda tüketicinin zihninde hemen öldüğünü ve eşinin ve çocuğunun ağlamaklı hali gözünüzün önüne gelir ve hayat sigortası poliçesinin altına imza atma ihtimali bir parça daha artar. Çünkü tüketici ailesinin kendisinden sonra kötü durumda olmasını istemez. Belki böyle bir ihtimal hiç yoktur. Ama ya olursa ihtimali artık tüketicinin bilinçaltında bir yerlere kazınmıştır. Tüketicinin bütün bu suçluluk duygusu ve korkudan kurtulması için artık tek yapması gereken o sigorta poliçesinin altına bir imza atması gerekmektedir.

İnsanlar için hayat sigortasında kendi sağlıkları için yapılan tekliflerden daha çok belki de sevdiklerinin ondan sonra da onun sayesinde rahat içinde olabilmeleri için yapılan teklifler daha etkili olabilmektedir.

KOLEKTİF BİLİNÇALTI VE ARKETİPLER

Arketipler, bir insanın geçmiş yaşantılarının ürünü olan bellek imgeleri gibi canlı görüntüler değildir. Örneğin anne arketipi, bir kadının ya da bir annenin fotoğrafı değildir. Eğer bir benzetme yapmak gerekirse, banyo edilmesi gereken negatif filmleri andırırlar. Gerçek dünyada bir karşılığı bulunduğunda, bu belirsiz imgeler canlı ya da cansız varlıklara dönüşürler.

Jung’a göre arketiplerin sayısı evrendeki varlıkların sayısı kadardır. Ancak bazı arketiplerin kişiliğin oluşumunda önemli rol oynadıkları için Jung şu dört arketip üzerinde durmuştur: Persona, anima ve animus, gölge ve ben. 

  • Persona,
  • Anima ve Animus,
  • Gölge,
  • Ben,

Carol S. Pearson ve Margaret Mark, Jung’un çalışmalarına dayanarak, bir marka yaratma ve iletişim modeli oluşturmuşlardır. Aslında sayısı 70 kadar olan arketipleri yazarlar 12 ana arketipe indirgemiştir. Bu modelin bütün markalar için kullanılabileceğini önermişler (Pearson, 1998). Markalar için yapılan bu tanımlamalar ürün yerleştirme uygulamalarında ürünlerle karakterler arasından kurulan bağlar açısından önemlidir.

Yaratıcı (Creator): Bu arketip kalıcı değerler üreten sanatçı kişiliği karşılamaktadır. Sınırsız hayal gücünü temel alan, sürekli yenilik ve icat yapan markalar için ideal bir kişiliktir. Lego, Sony ve 3M gibi dizayn ve teknolojide yenilikçi bakış açılarından beslenen markalar bu arketipten güç alırlar. Türkiye’de t-box örnek verilebilir.

Hükümdar (Ruler): Bu arketip temelinde güç, iktidar ve kontrol olan yönetici, patron, kral vb. karakterleri ifade eder. Karmaşık durumları çözen, sorunların üstesinden gelen güvenilir bir kişiliği yansıtır. Mutlak gücü ve üst düzeyde zenginliği ifade eder. Prestij ve yüksek statü sahibi olan IBM, Mercedes, Hilton gibi markalar bu kimliktedirler. Türk markaları arasında seçkinliği ve üst düzeyde kalitesiyle Vakko, Migros, Koç Holding, İstikbal, Petrol Ofisi, Hürriyet Gazetesi gibi markaları sayabiliriz.

Yardımsever (Caregiver): Bu arketipin temelinde insanlara iyilik yapmaktan mutluluk duymak yatar. İnsanlara yardımcı olmak, desteklemek, düzeltici olmak gibi özellikler taşır. Özellikle aziz, ebeveyn, dadı ve hasta bakıcı karakterlerinde kendini gösterir. Sigorta, hastane ve medikal endüstrisi için çok uygun bir marka kişiliğidir, ayrıca yardım kuruluşları ve insan hakları örgütlerini bu bağlamda sayabiliriz. Ünlü İngiliz hemşire yardımsever Florence Nightingale ve onun ismiyle kurulan hastane açıkça bu arketipi temsil eder. Türkiye’de bu açıdan tarihi gelenekler olmasına rağmen bunların ticari hayata çok fazla aktarılmadığını görürüz. Güvenliği birinci sırada tutan Volvo’yu da bu kategoride inceleyebiliriz. Türkiye’de bu arketiple hareket eden markalar arasında Eczacıbaşı’nı, kurumsal sorumluluk projelerinde bulunan Turkcell’i sayabiliriz. Ayrıca Turkcell’i her an yanınızdayız ne zaman ihtiyacınız olsa biz sizi Türkiye’nin her yerinden sevdiklerinize ulaştırırız mesajlı reklamlarda bu arketipe bağlıdır.

Bilge (Sage): Bu arketip bilginin insanı özgürleştirdiği motifinden hareket eder. Doğru ve yanlışın ayırtında olma, bilgi ve ustalık özellikleriyle yaşlı bilge, filozof, ermiş, uzman, bilim adamı ve öğretmen isimlerini almıştır. Müşterilerine bilimsel açıdan yaklaşan ve farklı seçeneklerde çözümler sunan, onları bilgi ve görüş açısından geliştiren markalar bu arketipe sahiptir. Harvard, Oxford, CNN, Gallup, A.C. Nilsen, Milupa gibi markalarda bu karakteri görürüz. Bosch da “insanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim” diyerek bilgeliğini göstermiştir. Türkiye için Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, NTV, CNN Türk, Habertürk gibi Tv kanalları, Kurukahveci
Mehmet Efendi, Hacı Şakir, Omo (çağdaş anne miti), Paşabahçe markaları sayılabilir.

Kaşif (Explorer): Kabına sığmayan, sürekli yeni yollar keşfeden, öncülük yapan bir karakterdir. Bu arketip bireysellik, özgürlük ve ilginç olanı merak etme duygularından hareket eder. Jeep, Peugeot, Trope- Snacks, Marlboro markaları maceracı ve kaşif arketipini kullanmaktadır. Turkcell ve YKB’in yenilik yapmadaki öncü yüzü de bu kategoride incelenebilir. Ayrıca Arçelik’in “Arçelik demek yenilik demek” sloganı da bu arketipi sahiplenme çabasını gösteriyor. Bilindiği gibi Çelik karakteri ilk çıktığı günden bu yana yeni teknolojiyi halka tanıtmakta ve bu yolla kendisini araştırmacı, yenilikçi (ölümsüz çocuk) arketipiyle desteklemektedir.

Masum (İnnocent): Masumiyet, iyilik ve saflık göstergesidir. Ütopik bir dünyanın hassas temsilcisidir. Melek arketipiyle özdeştir. Böyle bir marka tüketicilere sevimli, çocuksu, otantik, nostaljik, mistik karakterlerde görünebilir. “Coco” lakaplı Gabrielle Chanel’in Cinderella hikâyesiyle özdeşleşmiş yaşam öyküsü de bu arketipi yansıtır. Ayrıca Toyota, Dove, Duru, Otacı, Sütaş, Pınar, Falım’da da benzer arketipi görürüz.

Savaşçı (Champion, Warrior): Bu arketip bir başarı göstergesi şeklinde incelenebilir. Her zaman önde olmayı ve her şeyin iyisine ulaşma çabasını ifade eder. Örneğin Nike’ın zafer tanrıçasını yansıtan Michael Jordan’lı iş bitirici görüntüsü bir savaşçı tablosu çizer. Yine bu kategoride incelenen üstinsan figürü (Süpermen arketipi) mekanik aletler, danışmanlık ve eğitim firmalarında kullanılmaktadır. Vestel’in ve Citroen’in robot figürleri.

Sihirbaz (Magician): Değişim ve pratik uygulamaları kısa yoldan elde etmeyi, neredeyse mucizevi sonuçlara ulaşmayı vaad eder ve tüketicileri bu hayalle besler. Bu açıdan tüketicilerin zihninde “dönüştürücü” etkileri olan markalardır. Honda, İkea, Tefal, Smirnoff, Polaroid, iPod markalarını bu kategoride sayabiliriz. Türkiye’de Las Vegas’taki gerçek üstü yapılara benzer şekilde Topkapı ve Kremlin saraylarının benzerlerini hizmet ürünü haline getiren World of Wonders otelleri sihirbaz karakteristiğine bürünmektedir.

Asi (Outlaw): Genel kurallara karşı devrimci ve uyumsuz tutumları ve sıradışı tavırları gösteren arketiptir. Eski’yi yıkma ve şok etme stratejilerini kullanır. Skandalları ve radikal özgürlüğü sever. Gençlik miti ve asi tavırların dışavurumu her dönem bazı sembollerle (James Dean, Beatles, Madonna, M. Jackson gibi) temsil edilir. Coca Cola’nın en yakın rakibi olan Pepsinin klasik “geleneksel” Coca Cola’ya karşı, M. Jackson idoluyle “asi gençlik” arketipini kullanması toplumsal yapıyla uyumsuz tüketiciler için bir kimlik ve çıkış yolu sağlamıştır. Apple özü itibariyle tam bir Asi‘dir. Logosu Adem ve Havva’nın cennetten kovulmasına neden olan ısırılmış elma’dır. Bu logo isyanı, kural tanımazlığı anlatır. Tıpkı Havva’nın günah işlemesi gibi, Apple da hükümdarın (IBM) kuralları koyduğu bir düzende isyan çıkarmış, günah işlemiş bir markadır. Türkiye’de de First, Magnum, Regal markaları sayılabilir.

Sıradan insan (Ordinaryman): Bizdeki vatandaş terimine karşılık gelen arketiptir. Sessiz çoğunluğu temsil eder. İnsanları (kadın-erkek) eşit kabul ederek ortak değerlerden yola çıkar. Sıradan adam oldukça kullanışlı bir arketiptir, dolayısıyla birçok kitlesel markanın sıradan adam efsanesi vardır. Nike bile kampanyalarında (dans yarışması)
şampiyon arketipini sıradan insana indirgeyerek genele yönelik bir “sporcu ruhu” yaratmıştır. Türkiye de, Fiat, Ülker, Eti, Halk, Saray, Çaykur, Merinos markalarının kişiliğini bu arketipe örnek gösterebiliriz.

Soytarı (Jester): Bu arketip neşeli, şakacı, oyuncu, hilebaz palyaço, deli, aptal-dahi, Joker gibi rolleri karşılayan ironik bir karakterdir. Kültürümüzde Nasrettin Hoca, Keloğlan, Fuzuli, Nesimi gibi bu arketipe uygun birçok karakter bulunur. Onlar yaşamın ironik, eğlenceli veya uçarı taraflarını ortaya çıkarır. Örneğin Disney insanların ihtiyaç duyduğu eğlenceyi pazarlayarak soytarı arketipini takip etmektedirler. Disney yansıttığı hikayeler ile, yetişkinlerin dünyasında yer alan bir çok katı ve zıt kalıbı ortadan kaldırarak, insanların rahatlamasını ve deşarj olmasını sağlar. Türkiye’de Flash Tv, bir Joker gibi kılıkta kılığa giren Axess kızı, Profilo, Regal, Cem Yılmaz’lı Opet, Fanta, Ritmix, Pınar prebiyotik, Polaris gibi markaları bu kategoride inceleyebiliriz.

Aşık (Lover): Romantik kişiliği gösterir. Arkadaş, ortak, takım oyuncusu gibi karakterlere sahiptir. Toplumsal sevgi, empati ve hümanizmi kapsar. İnsanların birbiriyle olan bağlarını öne çıkarır. Sevgi arketipi “siz her şeye değersiniz” mottosuna sahip çıkar. Tüketicilerle samimiyet ve özel bağ kurmaya çalışır. Stratejisi fiziksel ve duygusal açıdan çekici olmaktır. Nokia, Interflora, Alfa Romeo gibi markaları bu açıdan sayabiliriz. Türkiye için Knorr (küçük dokunuşlar büyük mutluluklar %100 Knorr), Akbank, Yurtiçi kargo, Algida sayılabilir. (Pearson, 1998)

KAYNAK: 

Dr. Tarık YOLCU – PAZARLAMA İLETİŞİM ARACI  OLARAK FİLM VE DİZİLERDE ÜRÜN YERLEŞTİRME 

KAYNAKÇA

ALTUNIŞIK, Remzi, S. Özdemir, Ö. Torlak (2006), Modern Pazarlama, 4. Baskı, Değişim Yayınları, Sakarya

AKKAN, E. (2006), Pazarlama İletişiminde Ürün Yerleştirme ve Üniversite Öğlencilerinin Ürün Yerleştirmeye İlişkin Tutumlarına Yönelik Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ARGAN, M., M. N. Velioğlu, M. T. Argan, “Marka Yerleştirme Stratejilerinin Hatırlama Üzerine Etkisi:‘GORA’ Filmi Üzerine Araştırma”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 19, Kış 2007, s. 159-178

ARGAN, M. (2007), Eğlence Pazarlaması. 1. Baskı. Ankara: Detay Yayıncılık

ARKONAÇ, Sibel A. (1998), Psikoloji: Zihin Süreçleri Bilimi. 2. Baskı, Alfa Basım, İstanbul

AVERY, R. J., Ferraro, R. (2000), “Verisimilitude or Advertising? Brand Appearances on Prime-Time Television”, The Journal of Consumer Affairs, Cilt 34, Sayı 2, Kış, s. 217-244

ARSLAN, Eylem (2004), “Filmlerin Parlayan Yıldızı: Ürünler”, http://www.danismend.com/konular/pazarlamayon/pazfilmlerinyildizi.htm, 7 Mart 2010.

BALASUBRAMANIAN, S. K. (1994), “Beyond Advertising and Publicity: Hybrid Messages and Public Policy Issues”, Journal of Advertising, Cilt 23, Sayı 4, Kasım, s. 29-46

BURKİTT, Laurie (2009), “Beyinler Savaşı”. Forbes. Aralık, No:12, s. 128.

CÜCELOĞLU, Doğan (2003), İnsan ve Davranışı: psikolojinin temel kavramları. 12. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul

EDERY, D. (2006), “Reverse Product Placement in Virtual Worlds”, Harvard Business Review, Cilt 84, Sayı 12, Aralık, s.24

ERTAŞ, A. (2003), “Ürün İçin Yeni Bir Rol”, MediaCat, Yıl 11, Sayı 98, Mart, s.26- 29.

EPHRON, Erwin. (2003), “The Paradox of Product Placement”, Mediaweek. Vol. 13, No:22

D’ASTOUS, A., Chartier, F. (2000), “A Study of Factors Affecting Consumer Evaluations and Memory of Product Placements in Movies”, Journal of Current Issues and Research in Advertising, Cilt 22, Sayı 2, Sonbahar, s.31-40

D’ASTOUS, A., Seguin, N. (1999), “Consumer Reactions to Product Placement Strategies in Television Sponsorship”, European Journal of Marketing, Cilt 33, Sayı 9/10, s.896-910

DONATON, S. (2005), Zoraki Dostlar Madison Avenue & Vine Street Kavşağı Çev., H. Mesci, MediaCat-Kapital Medya Hizmetleri A.Ş, İstanbul

GALICIAN, M. L. Bourdean, P. G., (2004), “The Evolution of Product Placements in Hollywood Cinema: Embedding High- Involvement “Heroic” Brand İmages”, Product Placement in the Mass Media: New Strategies in Marketing Theory, Practice and Ethics, Ed.: Galician, M. L., New York: Best Business Books

GUPTA P. B., Balasubramanian, S. K., Klassen M. L. (2000). “Viewer’s Evaluations of Product Placements in Movies: Public Issues and Managerial Implications”, Journal of Current Issues and Research in Advertising, Cilt 23, Sayı 2,
Sonbahar, s. 41-52

GUPTA P. B., Lord, K. R. (1998), “Product Placement in Movies: The Effect of Prominence and Mode on Audience Recall”, Journal of Current Issues and Research in Advertising, Cilt 20, Sayı 1, Bahar, s.47-59

GUPTA P. B., Gould, S. J., (1997), “Consumer Perceptions of the Ethics and Acceptibility of Product Placement in Movies: Product Category and Individual Differences”, Journal of Current Issues and Research in Advertising, Cilt 19, Sayı 1, Bahar, s. 37-50

GÜREL, Emel, Alem, J. (2006), “Fütüristik Ürün Yerleştirme”, Pi: Pazarlama ve İletişim Kültürü Dergisi, Cilt 5, Sayı 16, Nisan-Mayıs-Haziran, s. 20-30

HANÇERLİOĞLU, O. (1976), Felsefe Ansiklopedisi: Kavramlar ve Akımlar, Remzi Kitabevi, İstanbul http://www.gurbetport.com/site/modules.php?name=News&file=articleNew&sid=4 867&flag=haberDevam, 7 Nisan 2010.

İSLAMOĞLU, Ahmet H. (2002), Pazarlama İlkeleri, 2.Baskı, Beta Yayınları, İstanbul

İSLAMOĞLU, A. H. ve R. ALTUNIŞIK (2008), Tüketici Davranışları, 2.Baskı, Beta Yayınları, İstanbul.

KARRH, J. A. (1998). “Brand Placement: A Review”, Journal of Current Issues and Research in Advertising, Cilt 20, Sayı 2, Kış, s. 31-49.

KOTLER, Philip ve Kevin L. K. (2006), Marketing Management, 12. Baskı, Pearson Prentice Hall, ABD

KOTLER, Philip ve Gary A. (1999), Principles of Marketing, 8. Baskı, Prentice Hall, ABD

LEDOUX, J. (2006), Duygyusal Beyin. Pegasus Yayınları, İstanbul.

LEON G. Schiffman, Leslie A. Kanuk (2004), Consumer Behaivor. Pearson prentice Hall.

LİNDSTROM, M. (2009), Buyology, Çev., Ümit Şensoy, Optimist Kitap, İstanbul.

MUCUK, İ. (2001), Pazarlama İlkeleri, 13. Baskı, Türkmen Kitabevi, İstanbul.

NEBENZAHL, I. D. Secunda, E., (1993), “Consumers Attitudes Toward Product Placements in Movies”, International Journal of Advertising, Cilt 12, Sayı 1, s.1-11.

NELSON, M. R. (2002), “Recall of Brand Placements in Computer/ Video Games”,
Journal of Advertising Research, Cilt 42, Sayı 2, Mayıs- Nisan, s.80-92.

ODABAŞI, Y., Oyman, M. (2005), Pazarlama İletişim Yönetimi. 5. Baskı, MediaCat- Kapital Medya Hizmetleri A.Ş, İstanbul.

ODABASI, Yavuz ve Gülfidan Barış (2006), Tüketici Davranışı, 6. Baskı, Mediacat Yayınları, İstanbul

OLSON, S. G. (2004), “The Extensions of Synergy: Product Placement Through Theming and Environmental Simulacra”, Product Placement in the Mass Media: New Strategies in Marketing Theoıy, Practice and Ethics, Ed.: Galician, M. L., New York: Best Business Books.

OKSAY, R. http://www.genetikbilimi.com/genbilim/aklimdangecen.htm, 7 nisan 2010.

ÖZTÜRK, E. (2004). Markalar Hollywood’a Ortak Oldu, http://www.marketing turkiye.com/BilgiBankasi/Detav/?no=114, 5 Ocak 2010.

ÖZTÜRK, A. Sevgi (2003), “Tutundurma Kararları”, Editör: TENEKECİOĞLU, Birol, Pazarlama Yönetimi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, s.209-227.

PECHMANN, C, Shih, C. (1999), “Smoking Scenes in Movies and Antismoking Advertisements Before Movies: Effects on Youth”, Journal of Marketing, Cilt 63, Temmuz, s. 1-13.

PEARSON, C. (1998), Awakening the Heroes Within: Twelve Archetypes to Help Us Find Ourselves and Transform the Worl, Harper One.

RUSSELL, C. A. (2002), “Investigating the Effectiveness of Product Placements in Television Shows: The Role of Modality and Plot Connection Congruence on Brand Memory and Attitude”, Journal of Consumer Research, Cilt 29, Sayı 3, Ekim, s. 306-318.

RUSSELL, C. A. (1998), “Toward a Framework of Product Placement: Theoretical Propositions”, Advances in Consumer Research, Cilt 25, Sayı 1, s. 357-362.

RAPAILLE, C. (2009), Kültür Kodu, Çev., Duygu Gölek, FGP Yayıncılık, İstanbul.

SARIYER, N. (2005), “Televizyon Dizilerinde Marka Yerleştirme Stratejileri Üzerine Bir Araştırma”, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, 10, s. 217-237.

SHIMP, T. A. (2007), Integrated Marketing Communications and Promotion, 7. Baskı, South Western.

SCHIFFMAN, L.G. ve L.L. Kanuk (2002), Consumer Behavior, 7. baskı, Prentice Hall.

SOLOMON, Michael R. (2006), Tüketici Krallığının Fethi: Markalar Diyarında Pazarlama Stratejleri, Çev., Selin Çetinkaya, MediaCat-Kapital Medya Hizmetleri A.Ş, İstanbul.

SAYDAM, A. (2006), “Ürün Yerleştirme Kitaba Girdi”, Marketing Türkiye, Yıl 5, Sayı 11, Kasım.

SCHNEIDER, L-P., Cornwell, T. B. (2005), “Cashing in on Crashes Via Brand Placements in Computer Games”, International Journal of Advertising, Cilt 24, Sayı 3, 321-343.

SNYDER, S. L. (1992), “Movies and Product Placement: Is Hollywood Turning Films into Commercial Speech?”, University of Illinois Law Review, Cilt 1992, Sayı 1, 301-337.

TIĞLI, M. (2004), Bir Aktör Olarak Markalar: Ürün Yerleştirme, Türkmen Kitabevi, İstanbul.

TÜRKSOY, N. (2006), “Sinema ve Reklamın Gizli Buluşması: Ürün Yerleştirme”, Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler, Der., Akçalı, E., 1. Baskı, Bağlam Yayıncılık, İstanbul.

TARLACI, Sultan (2008), http://www.kuantumbeyin.com/index.php?option=com_content&view=articl e&id=123:bilincalti-bilincd-&catid=42:bilinc-ansiklopedisi&Itemid=130, 12 Mart 2010.

YURDDAŞ, M. (2002), “Medya Planında Aşk Romanı”, Marketing Türkiye, Sayı 2, 15 Nisan, s.54.

YÜKSELEN, Cemal (2001), Pazarlama, İlkeler-Yönetim, 3. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara

WINSTON, R. (2003), İnsan Beyni Belgeseli, BBC.

ZALTMAN, Gerald. (2003), Tüketici Nasıl Düşünür MediaCat-Kapital Medya Hizmetleri A.Ş, İstanbul.

Reklam (#YSR)