İSLAM’DA İKİNCİ FİTNE DÖNEMİ

(II. İSLAM İÇ SAVAŞI) 

II. İslam İç Savaşı (veya İkinci Fitne olarak da adlandırılır ) Emevi hilafetinin ilk günlerinde Müslümanları rahatsız eden bir siyasi ve askeri kargaşa dönemiydi. Bu bölünme, ilk Emevi halifesi Muaviye’nin 680’de ölümünden sonra meydana geldi ve yaklaşık on iki yıl sürdü. Bu süreçte Emevi hanedanı ilki Irak merkezli Hz Hüseyin Bin Ali ve ardılları Süleyman Bin Surad ve Muhtar Es-Sagafi tarafından yönetilen Ehli Beyt tarafları, diğeri ise Mekke’de Abdullah Bin Zübeyr yönetimindeki iki muhalif grubunu yenmeyi başardı.  

Bu savaşın kökleri I. İslam İç Savaşı’na (Birinci Fitne Dönemine) dayanmaktadır. Üçüncü halife Hz. Osman bin Affan’ın öldürülmesinden sonra Müslümanlar, esas olarak Hz. Ali ve Muaviye bin Ebu Süfyan arasında geçecek olan bir liderlik sürecine şahitlik etti.  Sonrasında Halife Ali’nin 661 senesindeki suikastı ve onun halefi olan oğlu Hasan bin Ali’nin halifelikten çekilmesi üzerine aynı yıl, Muaviye Müslümanların tek hükümdarı oldu.

Muaviye ölmeden önce tahtın varisi olarak oğlu Yezid’i atadı. Bu eyleme geniş çapta karşı çıkıldı çünkü İslam tarihinde daha önce hiç, soy yoluyla bir halef tayini hiç yapılmamıştı. Bu durum Muaviye’nin ölümü ve halifeliğin Yezid’e geçmesinin ardından gerilimi artırdı.

Hz. Hüseyin bin Ali, Emevi Hanedanlığını devirmek için Kufe’de ki ailesi destekçileri tarafından davet edildi. Hz Hüseyin ve kafilesi Ekim 680’de Kufe yolu üzerindeki Kerbela bölgesinde Yezid’in askerleri tarafından durduruldu ve bir savaş yaşandı. Hz. Hüseyin ve kafilesinden birçok kişi Kerbela Savaşı’nda öldürüldü.

Abdullah bin Zübeyir ise Mekke merkezli Yezid’e karşı bir direniş başlattı ve genişleyerek, Medine ve tüm Hicaz bölgesini nüfuzu altına aldı.

Yezid, birliklerini Medine ve Mekke’ye saldırmak için gönderdi, ancak Kasım 683’te öldü. Yezid’in ölümünden sonra hilafet topraklarının tamamı (Suriye hariç) Emevilerden kaçtı ve neredeyse tamamen Abdullah Bin Zübeyir’e yönetimine geçtiler.

Irak’ta ise Hz. Ali’nin soyundan gelenler lehine bir ayaklanma oldu. Hüseyin’in ölümüne üzülen Süleyman bin Surad liderliğindeki 4.000 Kûfe vatandaşı, Emevilerle ölümüne savaşmak niyetindeydi. Ocak 685’te günümüz Türkiye Suriye sınırının kesiştiği Ayn Al- Varda bölgesinde savaşa tutuştular ve Süleyman Bin Surad’ın ordusu bozguna uğradı ve komutan Süleyman Bin Surad ve komuta kademesi, Emevilerin okçu atışları sırasında öldürüldüler.

Muhtar Es-Saqafi, Ekim’de Kufe’yi ele geçirdi ve ordusu, Ağustos 686’da Hazar Savaşı’nda Emevi güçlerini yendiyse de Nisan 687’de Kûfe’de öldürüldü.

Yezid’in ölümü sonrası Halife olan Abdul Malik bin Mervan Emevi kuvvetlerini yeniden bir araya getirdi ve 692’de Irak’ta (Maskin Savaşı) ve Hicaz’da (Mekke Kuşatması) Abdullah Bin Zübeyir’in ordularını bozguna uğrattı.

Abbas Al-Musavi tarafından resmedilen “Kerbela Savaşı”

Bu savaştan sonra Abdülmelik, orduyu ve bürokrasiyi reforme etmenin yanı sıra, halifeliğin merkezi gücünü artırarak Emevi Halifeliğinin hükümet yapısında değişiklikler yaptı. Bu iç savaş sırasında meydana gelen gelişmeler mezhepsel bölünmeleri güçlendirdi ve İslam dininde daha sonra Sünni ve Şii grupların parçası olacak doktrinlerin gelişmesine yol açtı. Şimdiye kadar bu savaşta meydana gelen Kerbela olayı Şii Müslümanlar tarafından Muharrem’in onuncu gününde matem günü olarak yad edilmektedir.

GEÇMİŞSEL BİRİKİM

İLK FİTNE ( I. İSLAM İÇ SAVAŞI)

Hz. Muhammed’in (S.A.V.) MS 632’de vefatından sonra İslam toplumunun liderliğini Hulafain Raşidin (Dört Halife) adı verilen halifeler sürdürmüştür. 634 yılında Hz. Ebu Bekir, 634-644 yılları arasında Hz. Ömer bin Hattab, (634-644) ve ardından 644 yılında Hz. Osman ibn Affan izledi. [2] Osman’ın 656’da isyancılar tarafından öldürülmesinden sonra Medine halkı ve isyancılar, Hz. Muhammed’in kuzeni ve damadı olan Hz. Ali bin Ebu Talib’in halife olarak atanmasına karar verdiler. Ali’nin atanmasına, Hz. Ali’ninde ait olduğu Kureyş kabilesinden birçok kişi karşı çıktı. Hz. Ali’ye karşı direnişin önde gelen isimleri arasında sahabeden Talha Bin Ubedullah ve Zübeyr bin Avvam’ın yanı sıra Hz. Peygamber’in eşi Hz. Ayşe çekiyordu. Bu grup, Osman’ın suikastçılarından intikam alınmasını ve şura veya müzakere yoluyla yeni bir halife seçilmesini talep etmekteydiler.

Bu çatışma, İslam İç Savaşı (Birinci İftira) adı verilen bir savaşın patlak vermesine kadar devam etti. Ali, Kasım 656’da Başra yakınlarındaki Cemal Savaşı’nda Talha, Zübeyr ve Hz. Ayşe’yi yendi ve ardından halifeliğin başkentini Medine’den Irak’ta ki Kufe şehrine taşıdı.[3] O sırada Şam valisi olan Ümeyoğullarından olan Muaviye bin Ebu Süfyan topladığı ordu ile 657 yılının Temmuz ayında günümüz Suriye sınırlarında olan Rakka şehri yakınlarında ki Sıffın’da Hz. Ali’nin ordusu ile karşılaştı ve savaştı. Muaviye’nin talebi üzerine bu olayın oluşturulacak bir hakem heyeti ile çözüme kavuşturulması istenildi. Hz. Ali isteksizce buna razı oldu. 

Aylarca süren ufak çatışmalar, ateşkesler ve meydan muharebeleri sonunda savaşın zirvesini oluşturan Kur’an hadisesi gerçekleşti. Muaviye’nin askerleri mızraklarının ucuna Kur’an’dan bölümler takmışlardı ve bu durum muhtemelen “savaşın sonucuna Allah karar versin” anlamına geliyordu.[1] Hz. Ali Kur’an’a dayanan bir hakem heyeti oluşturulmasına razı oldu ve Ebu Musa El-Eş’ârî’yi temsilci olarak atadı.Amr Bin As ise Muaviye’nin temsilcisi oldu.[1]

Ali’nin hakem heyeti kurulmasına razı olması, Muaviye ile eşit şartlarda yargılanması anlamına geliyordu ve bu durum Muaviye’nin Ali’nin Müslüman toplumunun lideri olduğu iddiasını reddetmesine imkân verdi. Ali’nin hakem isteğine boyun eğmesinden rahatsız olan taraflarından büyük bir grup, “Hüküm yalnızca Allah’ındır,” (En’am: 57) ayetini öne sürerek bu durumu protesto ettiler. Bu grup hakem heyeti kurmanın Kur’an’daki “İki Müslüman gruptan biri diğerine saldırırsa, saldıranla (mütecavizle) Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın,” (Hucûrat:9) emrine karşı gelmek olduğuna inanıyorlardı.[1]

Bu aşırı dindar[2] gruptan küçük bir kısmı Harûrâ köyüne çekildi ve gruptan ayrıldıkları için Haricîler (dışarıdakiler) olarak anılmaya başlandı.[1]

Bu tahkim Muaviye ve Ali arasındaki anlaşmazlığı çözmede başarısız oldu. Hz. Ali, Nahravan Savaşı’nda (659) Harici güçlerini yendi. Ancak Hariciler onu Ocak 661’de Kûfe Camii’nde şehit etti. [5] Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan halife olarak atandı, ancak Muaviye buna direndi ve Irak’ı işgal etti. Ağustos 661’de Hz. Hasan daha fazla kan dökülmesini istemediğinden halifeliği Muaviye’ye devretti ve I. İslam İç Savaşı’nı sona erdirdi. Muaviye, halifeliğin başkentini Şam’a taşıdı. [6]

I. YEZİD’İN MUAVİYE YERİNE GEÇMESİ 

Hasan ve Muaviye arasındaki anlaşma ilk iç savaşı sona erdirdi ve Muaviye altında yaklaşık yirmi yıl boyunca nispeten sakin bir yönetim dönemi ile devam etti.[7] Bu dönemde Muaviye ve onun devlet koruyucuları, İslam topraklarını genişletmeye ve yeni hükümet kurumları inşa etmeye devam ettiler.[8] Ancak bu dönem sonraki halifelerin atanması konusunda net kurallar ortaya koymadı.[9][10] Bu liderlik değişikliği konusu, eskisinden daha fazla sorun yaratma potansiyeline sahipti.[11] 

İslam tarihçisi Bernard Lewis’e göre: “İslam tarihinden Muaviye’nin elindeki örnekler sadece seçimler ve iç savaştı. Birinci seçeneğin uygulanması zordu. İkinci seçeneğin ise kesinlikle birçok sorunu vardı.” [10] Muaviye, oğlu Yezid bin Muaviye’yi halefi olarak atayarak bu sorunu çözmeyi amaçladı. 676’da Yezid’in adaylığını ilan etti, ancak İslam tarihinde iktidarın mirası hiç yapılmamıştı, bu nedenle buna çeşitli çevreler tarafından geniş çapta karşı çıkıldı ve hilafet kurumunun bir krallığa dönüşmesine neden olduğu düşünüldü.[12] [13] Muaviye Şam’da bir şura toplantısı düzenledi ve çeşitli bölgelerin temsilcilerini diplomasi, rüşvet ve tehditlerle ikna etti.[10][14]

Hüseyin bin Ali, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Ömer ve Abdurrahman bin Ebu Bekir gibi önde gelen sahabelerin oğulları soyuna göre belirlenseydi iktidar iddiasında bulunabileceklerdi ki bu adaylığa karşı çıktılar.[15][16] Ancak Muaviye’nin tehditleri ve Yezid’in hilafet içindeki çeşitli çevrelerce kabul edilmesi onları sessiz kalmaya zorladı. [14]

II. İslam İç Savaşı’ndaki muharebelerin yeri

Muaviye Nisan 680’de ölmeden önce, Yezid’i Hüseyin ve Abdullah Bin Zübeyr’in kendisine karşı çıkabileceği konusunda uyardı ve bu olursa Yezid’i savaşmaya ve onları yenmeye çağırdı. Abdullah bin Zübeyr tehlikeli kabul edildi ve barışı kabul etmedikçe sert muamele görmesi konusunda karar alındı. [17]

Yezid tahta çıkınca, Medine valisi Velid bin Utbe bin Ebu Süfyan’a; Hz. Hüseyin, Abdullah Bin-Zübeyr ve Abdullah bin Ömer’den gerekirse zorla biat (biat) talep etmesini emretti. Medine Valisi Velid, daha sonra akrabası olan Mervan bin el-Hakem’den aldığı tavsiyesi üzerine; Abdullah Bin Zübeyr ve Hz. Hüseyin’in biat etmeye zorlanması gerektiğini ve tehlikeli olmadığı için İbn Ömer’in yalnız bırakılabileceğini öne sürdü. Bu tavsiye üzerine Velid iki kişiyi yanına çağırdı ancak İbn ez-Zübeyr Mekke’ye kaçtı.[18] Tarihçi Es-Tabari’ye göre, Hüseyin Velid’e geldi ama gizli toplantıda biat etmeyi reddetti ve bunu alenen yapmayı önerdi. Mervan, Hüseyin’i hapsetmekle tehdit etti, ancak Velid, Hüseyin’in Muhammed’in torunu olduğunu düşünerek bunu yapmak konusunda isteksizdi. Birkaç gün sonra Hüseyin biat etmeden Mekke’ye gitti.[19] İbn Ömer o sırada Medine’de değildi ve dönüşünde Yezid’e biat etti.[20] Tarihçi Fred Donnerümmetin, İslam liderliği meselesinin Birinci İç Savaş’ta hala çözülmediğini ve Muaviye’nin Nisan 680’de ölümünün bu konudaki görüş ayrılıklarını yeniden gündeme getirdiğini yazdı.[9] İslami araştırmalar uzmanı GR Hawting’e göre, “… Muaviye tarafından bastırılan gerilimler ve baskılar Yezid’in halife olmasıyla yeniden başladı ve onun ölümünden sonra, Emevi yönetimi sona erdiğinde patlak verdi.” olarak genel durumu ifade etmiştir.[16]

YEZİD’E KARŞI İSYANLAR 

HZ. HÜSEYİN’İN İSYANI  

Babası Hz. Ali ve kardeşi Hz. Hasan’ın halifeliğinin başkenti olan Kûfe’de, Hz. Hüseyin’in pek çok taraftarı vardı. Kûfe halkı, Birinci İç Savaş sırasında Emevilere karşı savaştı.[21] Hasan’ın çekilmesinden dolayı hayal kırıklığına uğradılar [22] ve Emevilere karşı isyan etmesi için Hasan’a defalarca elçi gönderdilerse de Hz. Hasan bu teklifleri reddetti. [23] 669’da Hz. Hasan’ın şaibeli ölümünden sonra, Kufe halkı Hüseyin’i Muaviye’ye isyan etmesi için ikna etmeye çalıştılar ancak o da bu teklifleri Emevi halifesi hayatta olduğu sürece kardeşinin Muaviye ile yaptığı anlaşmayı zedelemek istemediğinden dolayı reddetti.[24] Muaviye öldükten sonra onu tekrar ikna ettiler. Hüseyin Mekke’deyken, Kufe’de ki destekçileri ona mektup yazarak Yezid’e karşı bir ayaklanma başlatmasını istediler. Hz. Hüseyin, daha fazlasını öğrenmek için kuzeni Müslim bin Akil’i gönderdi. İbn Akil, Kufe’de büyük destek buldu ve Hüseyin’in onlara katılmasını önerdi. Yezid, Emevi karşıtı bu faaliyete karşı harekete geçmediği kabul edilen Kufe valisi Nu’man bin Basyir el-Ensari’yi görevden aldı ve yerine Basra valisi Ubeydullah bin Ziyad’ı getirdi. 
İbn Ziyad çıkan isyanı bastırmayı başardı ve Müslim Bin Akil’i idam etti. [25] Müslim Bin Akil’in mektubunu alan ancak onun vefatından haberdar olmayan Hz. Hüseyin, Kufe’ye doğru yola çıktı. İbn Ziyad, Hüseyin’i aramak için Kûfe’ye giden çeşitli yollara birlikler yerleştirdi. Hüseyin, Kufe’nin kuzeyinde bir çöl bölgesi olan Kerbela’da bulundu. Yaklaşık 4.000 Emevi askeri Hüseyin’i boyun eğdirmek için Kerbela’ya yürüdü. Ekim 680 müzakerelerin birkaç gün sonra, Hüseyin teslim olmayı reddetti ve akraba ve dostlarından oluşan yaklaşık 70 kişilik bir grupla birlikte öldürüldü [25] [26]

MEKKE VE MEDİNE’DE KARGAŞA 

Hz. Hüseyin’in ölümünden sonra Yezid’e asıl meydan okuma, ilk halife Ebu Bekir’in torunu olan Abdullah bin Zübeyr’den geldi. Abdullah Bin Zübeyr, yeni bir halife seçmek için açıkça sadece bir şûra düzenlenmesini istemesine rağmen, Mekke’deki çeşitli çevrelerden gizlice taahhütler topladı.[27][28] Başlangıçta Yezid, kendisine bir gümüş sikke zinciri ve müzakere için bir heyet hediye ederek onu ikna etmeye çalıştı. [27] Abdullah Bin Zübeyir müzakereleri reddetti ve ardından Yezid, Abdullah’ın kardeşi olan Amr bin Zübeyr liderliğinde bir orduyu onun üzerine gönderdi. Emevi güçleri yenildi ve Amr öldürüldü.[29] Abdullah Bin Zübeyr’in etkisi Medine’ye yayıldı, burada nüfus Emevi yönetimi ve Muaviye’nin yerleşik arazilere hükümet tarafından el konulmasını içeren tarım programı oldukça etkili olmuştu. [30] Yezid, Medine ileri gelenlerini Şam’a davet etti ve teslim olmaları için onlara çeşitli hediyeler verdi. Bu girişim başarısız oldu ve Medine’ye döndüklerinde, Yezid’in şarap içmek, köpeklerle avlanmak, müzik dinlemek gibi İslam dışı sayılan şatafatlı yaşamına dair hikayeler anlattılar. Abdullah bin Hanzhalah liderliğindeki Medine halkı, artık Yezid’e tabi olmadığını ilan ederek valiyi ve şehirdeki diğer Emevi liderlerini kovdu.

Yezid, Müslim Bin Ukbe komutasında 12 bin kişilik bir orduyu, Mekke ve Medine dahil olmak üzere Hicaz bölgesini bastırmak için gönderdi. Müzakereler başarısız olduktan sonra, Emevi güçleri Medine güçlerini Harra Savaşı’nda boyun eğdirdi ve Medine’yi üç gün boyunca yağmaladı.[31][32] Savaş ve sonrasında ki yağmada muhacir ve Ensar’dan  çok sayıda kişi öldürüldü ve çeşitli zorbalıklara maruz kaldı.[33] Medine isyancıları Yezid’e biat etmek zorunda kaldılar ve Emevi güçleri Abdullah Bin Zübeyr’e boyun eğdirmek için Mekke’ye doğru hareket etti. [31] [32]

İbn Ukbe Mekke yolunda öldü ve Emevi ordusu, Eylül 683’te Mekke Kuşatmasını başlatan Hüseyin bin Numeir tarafından yönetildi. Mekke birkaç hafta kuşatıldı. mancınık saldırısı ile tahrip olan Kabe yandı. Kuşatma, Yezid’in Kasım 683’te ölmesiyle sona erdi. Hüseyin Bin Numeir, İbn Zübeyr’i kendisini Suriye’ye kadar takip etmesi  ve orada halife olarak atanacağı hususunda ikna etmeye çalıştıysada, o bunu reddetti ve İbn Numeir ordusuyla birlikte Hicaz’dan geri çekildi. [34]

ABDULLAH BİN ZÜBEYR’İN RAKİP HALİFELİĞİ  

Yezid’in ölümü ve Emevi kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra, İbn ez-Zübeyr fiilen Hicaz’ın ve başkenti Mekke olan tüm Arap yarımadasının hükümdarı oldu. Kendisini açıkça tüm Müslümanların halifesi ilan etti ve Irak ile Mısır bölgelerini kendine tabi kıldı.[35] Mısır’a, Irak’ta Kufe ve Basra’ya valiler gönderdi. Basra valiliği görevini küçük kardeşi Mush’ab üstlendi.[36] Güney İran’da (Fars ve Kirman), [34] [37] onun adına yönetim sikkeleri basıldı, ancak Suriye’nin bir kısmı halen Emevi yönetimi altındaydı. [38]

SURİYE ÜZERİNDE ÇATIŞMALAR 

Yezid’in vefatından sonra Emevi halifeliği, tayin ettiği oğlu Muaviye II’nin eline geçti. Ancak Muaviye bin Yezid’in gücü Suriye’nin bazı bölgeleriyle sınırlıydı. [38] Mısır ve Arap yarımadasının İbn ez-Zübeyr’in eline geçmesinden sonra, Iraklı liderler Emevi valisi Ubeydullah bin Ziyad’ı sınır dışı etti. [34] Birkaç ay sonra, Muaviye bin Yezid net bir halefi olmadan öldü. Kuzey Suriye’nin birçok kabilesi, Banu Qais kabilesi ve Suriye Humus, Qinnasrin ve Filastin’in (Filistin) çeşitli bölgelerindeki valisi Abdullah Bin Zübeyr’in tarafına geçti.[39] Hatta Şam valisi Dahhak bin Qais ve Marwan bin el-Hakam da dahil olmak üzere birçok Emevi lideri de Abdullah Bin Zübeyir’e boyun eğmeyi düşündü. [40] II. Muaviye’yi destekleyen ana figür, askeri komutan ve Emevi yanlısı Beni Kalb kabilesinin lideri olan İbn Bahdal’dı. El-Urdunn (Ürdün) bölgesinde hüküm sürmekteydi ve Şam’ın bazı bölgelerinde de destekçileri vardı. [41] İbn Bahdal, önceki Emevi halifelerinin aileleriyle evliydi ve sarayla yakın bağları vardı. Muaviye’nin küçük kardeşi Halid bin Yezid’i halife olarak atamak istedi.[42] Öte yandan İbn Ziyad, Halid’in halife olamayacak kadar genç olduğu düşünüldüğünden Mervan’ı gönüllü olmaya ikna etti. Tartışmadan sonra, Mervan, Haziran 684’te Jabiyah’da Emevi yanlısı bir şura tarafından halife olarak atandı.[39] Abdullah Bin Zübeyr’in Suriye’deki destekçileri, Mervan’ın yönetimini reddetti ve iki kamp, Ağustos 684’te Şam yakınlarındaki Marj Rahith Savaşı’nda karşı karşıya geldi. Dahhak bin Qais liderliğindeki Abdullah Bin Zübeyir’in destekçileri yenildi ve taraftarları ile liderlerinin çoğu öldürüldü. [42]

Mervan’ın yükselişi Suriye’de bir dönüm noktası oldu çünkü bölgede Emevi hakimiyetini kurmayı başardı. Diğer bölgelerde Emevi yönetimini yeniden kurmak için kaymaya başladı.[43] Mervan ve oğlu Abdülaziz bin Mervan, yerel kabilelerin yardımıyla Mısır’daki Abdullah Bin Zübeyir valisini kovdu.[43] Mus’ab bin Zübeyir’in Filistin’e saldırısı püskürtüldü ve Emeviler Hicaz’a saldırdılar, ancak Medine yakınlarında bozguna uğradılar.[44] Abdullah Bin Ziyad Irak’ı ele geçirmek için harekete geçti. [44] Mervan, Nisan 685’te öldü ve yerine oğlu Abdul Malik geçti. [43]

DOĞUDA 

Yezid’in ölümüyle ilgili olarak, Sijistan’ın (şimdi doğu İran) Emevi valisi Yezid bin Ziyad, halifeliğin doğu ucu olan Zabulistan’daki Emevilerin alt hükümdarı Zunbil Hanedanlığı’ndan bir isyan yaşadı. İsyancılar valinin kardeşi Ebu Ubeyde’yi yakalamayı başardılar. Yezid bin Ziyad, Zunbil kalesine saldırdı, ancak yenildi ve öldürüldü. Diğer kardeşi, Horasan valisi Salm bin Ziyad (şimdi İran’ın kuzeyinde ve Orta Asya ve Afganistan’ın bazı bölgelerinde), Talhah bin Abdullah el-Khuza’i’yi Sicistan’ın yeni valisi olarak gönderdi. Talha, Ebu Ubeyde’yi serbest bırakmak için fidyeyi ödedi, ancak kısa bir süre sonra öldü. Emevi Halifeliğinin merkezi gücünün zayıflaması, Emevilerin fethinden sonra bu bölgeyi işgal eden Arap kabileleri arasında çatışmaların çıkmasına neden oldu. Talha’nın Rabia kabilesinden gelen halefi, rakip Benu Mudhar kabilesi tarafından karşı çıktı ve görevden alındı. Kabile savaşları, en az 685 yılının sonuna kadar, İbn ez-Zübeyr adındaki Abdülaziz bin Abdullah bin Amir valisinin geldiği zamana kadar devam etti. Kabile savaşlarını durdurdu ve Zunbil isyanını bastırdı.[45][46] Salm, Horasan’da Halife Yezid’in ölüm haberini nihayet kamuoyuna açıklanana kadar sakladı. Daha sonra kendisine biat etmesini istedi, ancak kısa süre sonra 684 yılının ortalarında Horasan’dan kovuldu. Abdullah bin Kazim al-Sulami adında bir Banu Mudhar’ı Horasan’a vali olarak atadı. İbn Hazım, İbn ez-Zübeyr’in gücünü kabul ettiyse de Rabia ve Beni Mudhar kabileleri arasındaki savaşla kesintiye uğradı. Rabia kabilesi, İbn Hazım ve Banu Mudhar’a düşmanlığı nedeniyle İbn ez-Zübeyr’in yönetimini reddetti. İbn Khazim Rabi’ah kabilesinin direncini söndürmeyi başardık ama o andan itibaren Banu Tamim kabilesinden bir isyan ile karşı karşıya geldi.[47][48] Horasan’da aşiret savaşları yıllarca devam etti ve İbn Hazım 691’de öldürüldü.[49] İbn Zübeyr’in bu bölgedeki gücü, özellikle Horasan’da sadece kağıt üzerinde vardı çünkü İbn Hazım neredeyse bağımsız bir hükümdar gibi davrandı. [50]

ABDULLAH BİN ZÜBEYR KALESİNİN BÖLÜNMESİ  

İbn ez-Zübeyr’in gümüş dirhemi

Başlangıçta Abdullah Bin Zübeyir, I. İç Savaş’ta Ali ve Emevilerin yönetimine karşı çıkan Hariciler ile ittifak kurmuştu. Abdullah Bin Zübeyir, kendisini halife ilan ettikten sonra, Hariciler’den İslam’ın Harici yorumu olan hükümet sistemleri, merkezi hükümeti reddeden görüşleri nedeniyle yollarını ayırdı. [51] [52] Harici gruplar Basra’ya ve orta Arap yarımadasına yayıldı ve İbn ez-Zübeyr’in gücünü baltalamaya başladı. Ayrıca İbn ez-Zübeyr de Kufe lideri Muhtar Taqafi’nin desteğini; önceleri Yezid’e karşı İbnü’z-Zübeyr’i desteklemesi ve kendisine yüksek bir makam sözü verilmesine karşın İbn Zübeyr’in konumunun güçlendirilmesinden sonra atanamaması yüzünden Kufe’ye geri döndü ve taraftarlarına Ali yanlısı duyguları aşılamaya çalıştı. [53]

EHLİ BEYT DESTEKÇİLERİ  

TEVVABİN HAREKETİ

Kufe’deki bazı liderler, Hüseyin’i isyanı yönetmeye ikna ettikten sonra onu koruyamadıkları için kendilerini suçlu hissettiler. Peygamber’in bir arkadaşı olan Süleyman bin Şurad liderliğindeki Emevi karşıtı bir hareket başlattılar. Bu hareket kendisine Tevvabin (“tövbe edenler”) adını verir, çünkü onlar Hüseyin’in öldürülmesi nedeniyle günah işlediklerini düşünmekteydiler.

Emeviler Irak’ta iktidarda olduğu sürece bu grup sessizce hareket etti. Yezid’in Kasım 683’te ölümünden sonra, Irak halkı Emevi valisi İbn Ziyad’ı sınır dışı etti. Tevvabin grubu daha sonra halka açık bir şekilde Hüseyin’in ölümünün intikamını almak için çağrıda bulundu ve büyük bir taraftar topladı.[54] Siyasi bir program olmaksızın, sadece Emevileri cezalandırmayı veya kendilerini feda etmeyi amaçladılar.[55] Muhtar el-Tsakafî, Kufe’ye döndüğünde, Tevvabin grubunu acele hareket etmemeleri ve şehri ele geçirmek için organize bir hareket oluşturmaları için ikna etmeye çalıştı. Bu girişim, İbn Şurad’ın Peygamber’in bir dostu ve Ali’nin eski bir müttefiki olarak güçlü etkisi nedeniyle başarısız oldu.[56] Başlangıçta 16.000 kişi Tevvabin topluluğunda yer alsa da ancak asker seferberliği sırasında sadece 4.000 kişi oradaydı. Kasım 684’te İbn Şurad liderliğindeki Tevvabin grubu, Emeviler ile yüzleşmek için Kufe’den ayrıldı. Hüseyin’in mezarının başında yas tutmak için Kerbela’da bir gün durdular. İki taraf, Ocak 685’te Şam’ın kuzeyinde Ayn Al-Vardah Savaşı’nda karşı karşıya  geldi. Bu savaş üç gün sürdü ve İbn Şurad da dahil olmak üzere Tevvabin’in birliklerinin çoğunun ölümüyle sona erdi. Çok az kişi Kufe’ye kaçmayı başardı. [54]

MUHTAE ES- SEKÂFİ İSYANI 

Muhtar, İbn ez-Zübeyr’in kampından ayrılıp Kûfe’ye döndükten sonra daha etkin hale geldi. Hüseyin’in ölümünün intikamını almaya ve Ali’nin oğullarından biri olan Muhammed ibn el-Hanafiyyah’ı halife olarak atamaya teşvik etti.[57] Tevvabin’in kuvvetlerinin yenilgisinden sonra, Ali’nin soyundan gelenlerin Kufe’deki taraftarlarının lideri oldu. Ekim 685’te, aralarında mevalilerin (İslam’a dönen Arap olmayanlar) da bulunduğu Muhtar ve yandaşları, İbn ez – Zübeyr’in atadığı valiyi devirerek Kûfe’nin kontrolünü ele geçirdiler. Gücünü Irak’ın çoğuna ve kuzeybatı İran’a kadar genişletti.[58] Muhtar, Kûfe’de kendisine karşı direnişi yendi ve Hüseyin’in suikastına karışan sakinleri öldürdü. Binlerce Kufe sakini Basra’ya kaçtı. Daha sonra komutan İbrahim ibn el-Asytar’ı, Kufe’yi geri almak için gönderilen İbn Ziyad liderliğindeki Emevi güçleriyle yüzleşmesi için gönderdi. Emevi kuvvetleri Hazar Savaşı’nda (Ağustos 686) yenildiler ve İbn Ziyad öldürüldü.[59] Muhtar’ın İbn ez-Zübeyr ile ilişkisi bozuldu. Başra valisi ve Abdullah bin ez-Zübeyr’in kardeşi Mushab bin ez-Zübeyr’i Kûfe’ye saldırmaya çağırdı. Muhtar, Mush’ab’la yüzleşmek için asker gönderdi, ancak Dicle Nehri üzerinde Madzar adlı bir yerde savaşta yenildi. Basra ve Kufe arasında. Muhtar’ın kuvvetleri Kûfe yakınlarındaki bir köy olan Harura’ya çekildi, ancak Mush’ab’ın kuvvetleri tarafından takip edildi ve Harura savaşında yok edildi. Muhtar ve yandaşları Kufe sarayına sığınmışlar ve Muş’ab tarafından kuşatılmışlardır. Nisan 687’de Muhtar kuşatmaya saldırmaya çalışırken öldürüldü. Yaklaşık 6.000 takipçisi teslim olmaya zorlandı, ancak Mush’ab tarafından idam edildi. [60] Muhtar’ın düşüşü bu iç savaşta iki kale bıraktı: Emevilerin kalesi ve İbn ez-Zübeyr’in kalesiydi. [61]

EMEVİ CEPHESİNİN KESİN ZAFERİ 

Mervan, Haziran 684’te iktidara geldikten sonra, Irak’ı ele geçirmek için İbn Ziyad’ı gönderdi ve Tevvabin’i Ayn el-Verda’da yenilgiye uğratmayı başardı. Marj Rahith’teki yenilgilerinden sonra, Banu Qais kuzey Irak’ta yeniden toplandı, İbn ez-Zübeyr’i desteklemek için savaşa devam etti ve bir yıl boyunca İbn Ziyad’ın çabalarını engelledi.[44] Muhtar’ı tahkimatlarında yenilgiye uğratmayı başaramayan İbn Ziyad, Musul’u Muhtar’ın vasal yöneticilerinin elinden almak için harekete geçti. Muhtar şehri geri almak için 3.000 süvari gönderdi. Haziran 686’da bir muharebe kazandı, ancak çok daha büyük bir Emevi ordusundan çekilmek zorunda kaldı. [62]

Bir ay sonra, Muhtar’ın takviye alan birlikleri, Hazar Savaşı’nda İbn Ziyad’ı mağlup etti.[63] İbn Ziyad’ın kendisi öldürüldü, bu yüzden Abdul Malik Irak için planlarını erteledi ve dikkatini Suriye’de egemenliğini kurmaya odakladı. [64] Suriye’deki konumu, iç çatışmalar ve Bizanslıların saldırıları nedeniyle tehdit edildi.[65] Buna rağmen, Irak’a (689 ve 690) iki baskın düzenledi [66] ve adamları Basra’da İbn ez-Zübeyr’e ​​karşı bir ayaklanma başlattı. Hem saldırılar hem de isyanlar başarısız oldu. Sonuç olarak Mus’ab bin ez-Zübeyr belediye başkanı Basra’daki Emevi yanlılarını bir kez daha cezalandırdı. [67]

Doğu Romalılarla yapılan ateşkesin ve Suriye’deki iç sorunların çözülmesinin ardından Abdul Malik, dikkatini tekrar Irak’a çevirdi.[65] 691’de kuzey Irak’taki Banu Kays kalesini kuşattı. Banu Kays’ın savunmasına nüfuz edemedikten sonra, siyasi tavizler ve isyanları için af vaatleri sunarak kabileyi katılmaya davet etmeyi başardı.[68][69] Bu yeni müttefikle birlikte Abdul Malik, Irak’taki konumu zayıflamaya başlayan Mush’ab’la [65] yüzleşmek için ilerledi. Hariciler İran, Irak ve Arap Yarımadası’ndaki hükümetlere saldırılar düzenlediler. Irak ve İran’da Hariciler fırkalarından Ezerika grubu, 685 yılında Fars ve Kirman’ı ele geçirerek Mush’ab’a karşı çıkmaya devam etti.[70][68] Küfe ve Basra halkı da sert davranışları ve Muhtar ve Abdül Malik yandaşlarının öldürülmesi nedeniyle ondan nefret etmeye başladı.[71] Sonuç olarak, Abdullah İbn Zübeyr’in birçok eski takipçisi Emevi tarafına geçti. Mus’ab, Haricileri püskürtmek için ordusunun yarısını Basra’da bırakmak zorunda kaldı ve Abdül Malik’in karşısına çıkacak yeterli güce sahip değildi. Ekim 691’de Maskin Savaşı’nda yenildi ve öldürüldü. [65] [71]

Irak ve çevresindeki bölge Abdul Malik’in eline geçtikten sonra, Emevi halifesi komutanı Al-Haccac bin Yusuf’u Hicaz’daki güç merkezi Necde bin Amir altındaki Harici grupları tarafından tehdit edilen Abdullah bin az-Zubair ile yüzleşmek için gönderdi.[68] Najdah içinde bağımsız bir devlet kurdu Necd ve Yamamah bölgelerinde, 685 yılında Arap yarımadasında [70] Yakalanan Yemen ve Hadramut 688 yılında ve işgal Tayland 689. yılında [51]Haccac, İbn ez-Zübeyr’in Mekke’deki başkentine doğrudan saldırmadı, ancak Taif’e doğru ilerledi ve birkaç küçük çatışmada İbn ez-Zübeyr’in destek kuvvetlerini yendi. Diğer Emevi güçleri Medine’yi İbn ez-Zübeyr’in kalesinden ele geçirdiler ve Mart 692’de Mekke’yi kuşatan Haccac’a katıldılar.[72][73] Kutsal şehir altı veya yedi ay boyunca kuşatıldı ve İbn ez-Zübeyr’in teslim olmasıyla sona erdi. Eylül veya Ekim 692’de güçler ve liderlerinin öldürülmesi. [72] [73] Rakip halifenin ölümüyle Hicaz bölgesi Emevilerin eline geçti ve Emevi kaleleri Müslümanlar arasındaki iç savaşı kazanmıştı. [74]Bundan sonra hala Haricilerin tacizi olsa da, bu grubun direnişi daha sonra söndürülecekti. [75]

EMEVİ VERASETİ

Halife Abdul Malik’in bir resmiyle Erken Emevi dinarı

Halife Abdülmelik’in zaferi ile Benî Ümeyye’nin gücü yeniden tesis edilmiş ve nesebi takip eden hilafet sistemi güçlendirilmiştir. Abdül Malik ve onun soyundan gelenler ve yeğenleri, 750’deki Abbasi Devrimi’nde devrilmeden önce 58 yıl boyunca hüküm sürdüler. [76]

HALİFELİK YÖNETİMİNDE DEĞİŞİKLİKLER  

İç savaşı kazandıktan sonra Abdül Malik, hilafet hükümet sistemini yeniden düzenlemeye başladı. Muaviye, kendisine sadık şahsiyetlerle çeşitli kişisel ilişkiler yoluyla hüküm sürdü ve akrabalığa fazla bel bağlamadı. [77] Suriye’de halihazırda profesyonel bir ordusu olmasına rağmen, bu birlik yalnızca Doğu Romalılara karşı saldırılarda konuşlandırıldı. Yurtiçinde, emirlerini yerine getirmek için diplomasinin yeteneğine güveniyordu.[78] Mütevelli heyeti, toplulukla iletişim kurmak için hükümet yetkilileri yerine yerel kabile liderlerine (asyraf) güveniyordu.[79] Bölgedeki askeri güç yerel aşiretlere dayanıyordu ve asyraf tarafından yönetiliyordu[79] Yerel güç, saraya az miktarda haraç gönderdikten sonra topraklarının gelirini kurtarabilirdi.[78][80] Eski Pers ve Bizans yetkilileri de dahil olmak üzere İslam öncesi hükümet sistemi sürdürüldü. Resmi yerel diller olarak bölgesel diller kullanıldı ve iki imparatorluğun eski topraklarında hem Bizans hem de Farsça para birimi kullanıldı. [81]

Abdul Malik, bir iltica için ashraf İbn az-Zubair’in kampına Dahhâk’ın ve İbn Khazim gibi ademi, diplomasi ve kişisel ilişkiler dayanıyordu hükümet Muaviye sistemi korumak zor olduğunu gösterdi. Merkezi hükümeti güçlendirme çabalarına başladı. [76] Suriye’de profesyonel bir ordu oluşturuldu ve mahkemenin iradesini bölgelere dayatmak için kullanılabilirdi. [82] Kilit hükümet pozisyonları halifenin yakın akrabalarına verildi. Abdul Malik ayrıca belediye başkanlarını bölgesel bütçe fazlasını merkezi hükümete göndermeye mecbur ediyor.[83] Ayrıca, Arapça hükümetin resmi dili haline geldi ve Arap paraları hem Bizans hem de İran paralarının yerini aldı.[84] Fetihten emekli savaş gazilerine verilen düzenli ödenekleri durdurdu ve aktif askerler için sabit bir maaş belirledi. [85] Abdul Malik tarafından başlatılan sistem, daha sonra birçok Müslüman hükümet tarafından çeşitli düzenlemelerle devam ettirilecekti. [76]

SÜNNİ – Şİİ AYRIMI VE MEHDİLİK KAVRAMI  

Hz. Hüseyin’in öldürülmesi İslam coğrafyasında derin bir hüzne sebep oldu ve  Ehli Beyt’e olan sevgiye dayanan Emevi karşıtı hareketin oluşumundaki faktörlerden biri oldu.[86] Kerbela olayları genellikle Sünni ve Şii İslam’ın gerçek bölünmesinin başlangıcı olarak görülür.[87] Bu olay aynı zamanda daha önce siyasi boyutun hakim olduğu Şiilerin kimliğine dini bir boyut kazandırmasında önemli bir etki yaratmıştır.[88][28] Bu döneme, Muhtar es-Tsakafî’nin isyanının bir sonucu olarak Şiilerin Arap olmayan milletlere yayılması da damgasını vuruştur.[89] Kendini ötekileştirilmiş hissedenlerin şikayetlerini dikkate alarak Arap olmayan Müslümanları harekete geçirmeyi başarmıştır. [90] Bu, Arap olmayan Müslümanların hilafet tarihinde ilk kez aktif bir siyasi rol üstlenmesi olarak tezahür etmiştir.[91] [92] İsyan başarısız olmasına rağmen, Muhtar’ın fikirleri, daha sonraki Şii düşüncesini etkileyen akide ve zamanın sonu hakkındaki fikirleri geliştiren radikal bir Şii mezhebi olan Kaisaniyye grubu tarafından devam ettirildi.[93] Abbasiler sonra Emeviler karşı ayaklanması sırasında Kaisaniyye destek gördü ve Abbasi destekçilerinin birçoğu hem Şii hem de Arap değillerdi. [94] [95]

Muhammed el-Mehdi

İç Savaş, İslam’da “İmam Mehdi” veya ahir zaman kurtarıcısı fikrini de geliştirdi.[96] Muhtar, Ali’nin desteklediği oğlu Muhammed bin el-Hanafiyyah’a  Mehdi unvanını verdi. [96] Bu unvan (kelimenin tam anlamıyla: “rehberli”) daha önce Muhammed, Ali, Hüseyin ve diğer şerefli şahsiyetlere verilmiş olmasına rağmen, Muhtar bu terimi Allah’ın bir kurtarıcı olması için talimat verdiği kişi anlamında kullanmıştır.[97][98] Bu fikir daha sonra, özellikle Şii İslam’da, İslam’ın dini bir doktrini olarak geniş çapta kabul edildi.[99]

Abdullah Bin Zübeyr’in isyanı, ilk zamanlarında Müslümanları saf bir duruma döndürme girişimi olarak yaygın olarak kabul edildi ve çeşitli nedenlerle Emevi yönetiminden memnun olmayanlar tarafından memnuniyetle karşılandı. [100][101] Destekçileri için İbn Zübeyr’in yenilgisi, özledikleri İslam devletinin başlangıç ​​koşullarını yeniden sağlama umutlarını paramparça etti.[101] Wilferd Madelung ve Saïd Amir Arjomand gibi bazı tarihçiler, İbn ez-Zübeyr’in rakip halifeliğinin İslam’da İmam Mehdi kavramının gelişmesinde rol oynadığını düşünmektedir. Hayatının bazı yönleri (bir halifenin vefatından sonra hilafet mücadelesi, Medine’den Mekke’ye sürgün, Kabe yakınlarına sığınma, Benî Kelb’in (Yezid) annesinin bir oğlunun güçlerini yenmek gibi), tanınma Suriye ve Irak’ın “dindar insanları” tarafından) Mehdi hakkındaki hadislerle ilişkilendirilir. [97] [102] [103]

KABİLELER ARASI ÇATIŞMALAR  

Bu dönemde, özellikle Merc Rahith Savaşı’ndan sonra, Arap kabileleri arasında Kays – Kelb (Kais -Yemen olarak da bilinir) bölünmesi oluşmaya başladı. Bu çatışmaya Banu Mudhar ve Banu Tamim arasında Irak’ta Rabi’ah ve Banu Azad’a karşı düşmanlıklar da eşlik etti. Bu çatışmalar, halifelik boyunca iki kabile konfederasyonuna veya büyük gruba, yani Qais ve Mudhar’ı içeren “Kuzey Arap” grubu ve “Güney Arap” veya Yemenli gruba yol açtı. Bu konfederasyon, coğrafyadan ziyade siyasi düşünceler tarafından dikte edildi, örneğin Rabia kuzeyde bulunuyordu ancak “güney” grubuna aitti. [104] [105]Emevi halifeleri bu iki kamp arasında köprü kurmaya ve dengelemeye çalıştılar, ancak aralarındaki bölünmeler ve düşmanlıklar onlarca yıl boyunca Arap dünyası siyasetinde değişmez bir unsur olarak kalacaktı. Başlangıçta tarafsız kabileler bile bu büyük gruplardan birine katılmaya sürüklenebilir. Güç ve nüfuz mücadelesi devam etti ve Emevi Halifeliği’ne hakim oldu ve Halifelik bölgelerinde istikrarsızlığı tetikleyerek III. [106] Tarihçi Hugh Kennedy’ye göre bu bölünme burada bitmedi, “19. yüzyıla kadar Filistin’de Kays ve Yemen grupları adına savaşlar vardı.”[107]

KAYNAKÇA 

  1.  Gardet 1965, hlm. 930.
  2. Donner 2010, hlm. 146.
  3. Donner 2010, hlm. 157–159.
  4. Donner 2010, hlm. 161–162.
  5. Donner 2010, hlm. 166.
  6. Donner 2010, hlm. 167.
  7. Donner 2010, hlm. 170–171.
  8. Donner 2010, hlm. 171–172.
  9. Donner 2010, hlm. 177.
  10. Lewis 2002, s. 67.
  11. Wellhausen 1927 , hlm. 140.
  12. Madelung 1997 , s. 322.
  13. Kennedy 2016 , hlm. 76.
  14. Wellhausen 1927, s. 141-145.
  15. Wellhausen 1927 , hlm. 142.
  16. Hawting 2000, s. 46.
  17. Lammens 1921 , hlm. 5-6.
  18. Wellhausen 1927 , hlm. 145–146.
  19. Howard 1991 , hlm. 5-7.
  20. Wellhausen 1927 , hlm. 146.
  21. List 1992 , s. 47.
  22. Wellhausen 1901 , hlm. 61.
  23. List 1992 , s. 48-49.
  24. List 1992 , s. 49.
  25. Donner 2010, s. 178.
  26. List 1992 , s. 50.
  27. Wellhausen 1927, s. 148-150.
  28. Kennedy 2016, s. 77.
  29. Bağış 2010 , hlm. 180.
  30. Kennedy 2016 , hlm. 76-77.
  31. Wellhausen 1927, s. 152–156.
  32. Donner 2010, s. 180-181.
  33. Veccia Vaglieri 1971 , hlm. 227.
  34. Hawting 2000, s. 48.
  35. Donner 2010 , hlm. 181-182.
  36. Donner 2010 , hlm. 182.
  37. Rotter 1982 , hlm. 85.
  38. Wellhausen 1927, s. 168–169.
  39. Wellhausen 1927, s. 182.
  40. Wellhausen 1927 , hlm. 171-174.
  41. Wellhausen 1927 , hlm. 170-171.
  42. Kennedy 2016, s. 78-79.
  43. Kennedy 2016, s. 80.
  44. Wellhausen 1927, s. 185-186.
  45. Dixon 1971 , s. 104–105.
  46. Rotter 1982 , hlm. 87-88.
  47. Dixon 1971 , s. 105-108.
  48. Rotter 1982 , hlm. 89-92.
  49. Dixon 1971 , s. 110.
  50. Kennedy 2007 , hlm. 239, 241.
  51. Gibb 1960, s. 55.
  52. Lewis 2002 , hlm. 76.
  53. Dixon 1971 , s. 34.
  54. Wellhausen 1901, s. 71-74.
  55. Sharon 1983 , s. 104–105.
  56. Dixon 1971 , s. 37.
  57. List 1992 , s. 52.
  58. Dixon 1971 , s. 45.
  59. Hawting 2000 , hlm. 53.
  60. Dixon 1971 , s. 73-75.
  61. Hawting 2000 , hlm. 47-49.
  62. Dixon 1971 , s. 59-60.
  63. Wellhausen 1927 , hlm. 186.
  64. Kennedy 2016 , hlm. 81.
  65. Gibb, HAR 1960, hlm. 76.
  66. Dixon 1971 , s. 126–127.
  67. Dixon 1971 , s. 127-129.
  68. Kennedy 2016, s. 84.
  69. Dixon 1971 , s. 92-93.
  70. Rotter 1982, s. 84.
  71. Lammens & Pellat 1993, hlm. 649-650.
  72. Wellhausen 1927, s. 188–189.
  73. Gibb 1960, s. 54.
  74. Donner 2010 , hlm. 188.
  75.  Gibb, HAR 1960 , hlm. 77.
  76. Kennedy 2016, s. 85.
  77. Wellhausen 1927 , hlm. 137.
  78. Kennedy 2016, s. 72.
  79. Crone 1980, s. 31.
  80. Crone 1980 , hlm. 32-33.
  81. Kennedy 2016 , hlm. 75-76.
  82. Hawting 2000 , hlm. 62.
  83. Kennedy 2016 , hlm. 85-86.
  84. Lewis 2002 , hlm. 78.
  85. Kennedy 2016 , hlm. 89.
  86. Lewis 2002 , hlm. 68.
  87. Hawting 2000 , hlm. 50.
  88. Halm 1997 , hlm. 16.
  89. Liste 1992 , s. 51-52.
  90. Liste 1992 , s. 55-56.
  91. Wellhausen 1901 , hlm. 79-80.
  92. Hawting 2000 , hlm. 51-52.
  93. Lise 1992 , s. 59-60.
  94. List 1992 , s. 62.
  95. Wellhausen 1927 , hlm. 504-506.
  96. Arjomand 2016, s. 34.
  97. Madelung 1986, s. 1231.
  98. Sachedina 1981 , hlm. 9.
  99. Hawting 2000 , hlm. 52.
  100. Hawting 2000 , hlm. 49.
  101. Madelung 1971, s. 1164.
  102. Madelung 1981
  103. Arjomand 2007 , s. 134-136.
  104. Hawting 2000 , hlm. 54–55.
  105. Kennedy 2001 , hlm. 105.
  106. Kennedy 2001 , hlm. 99-115.
  107. Kennedy 2001 , hlm. 92.

KAYNAKLAR

  • Arjomand, Said A. (2007). “Sünni İslam’da Mehdi Kavramı”. Ansiklopedi Iranica . 14. Ansiklopedi Iranica Vakfı . Diakses tanggal 2 Mayıs 2019 
  • Arjomand, Said A. (2016). Şii İslam Sosyolojisi: Derlenmiş Denemeler . Leiden: BRILL . ISBN  978-90-04-32627-9 .
  • Crone, Patricia (1980). At Köleleri: İslam Devletinin Evrimi  Cambridge ve New York: Cambridge University Press. ISBN  0-521-52940-9
  • Daftary, Farhad (1992). İsmaililer: Tarihleri ​​ve Öğretileri . Cambridge, İngiltere: Cambridge University Press. ISBN  978-0-521-42974-0 .
  • Dixon, Abd al-Ameer A. (1971). Emevi Halifeliği, 65-86/684-705 (Siyasi Bir Çalışma) . Londra: Luzac. ISBN  978-0718901493 .
  • Donner, Fred M. (2010). Muhammed ve Müminler, İslam’ın Kökenlerinde . Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press . ISBN  978-0-674-05097-6 .
  • Gardet, Louis (1965). “Fitne”. Dalam Lewis, B .; Pelet, Ch. ; Schacht, J. İslam Ansiklopedisi, Yeni Baskı, Cilt II: C–G . Leiden: EJ Brill. hlm. 930-931. ISBN  90-04-07026-5 .
  • Gibb, HAR (1960). “Abd Allah bin Zübeyr”. Dalam Gibb, HAR ; Kramers, JH ; Lévi-Provençal, E .; Schacht, J .; Lewis, B .; Pelet, Ch. İslam Ansiklopedisi, Yeni Baskı, Cilt I: A–B . Leiden: EJ Brill. hlm. 54–55. ISBN  90-04-08114-3 .
  • Gibb, HAR (1960). “Abd al-Malik b. Mervan”. Dalam Gibb, HAR ; Kramers, JH ; Lévi-Provençal, E .; Schacht, J .; Lewis, B .; Pelet, Ch. İslam Ansiklopedisi, Yeni Baskı, Cilt I: A–B . Leiden: EJ Brill. hlm. 76-77. ISBN  90-04-08114-3 .
  • Halm, Heinz (1997). Şii İslam: Dinden Devrime . Allison Brown tarafından çevrilmiştir. Princeton: Mark Wiener Yayıncılar. ISBN  1-55876-134-9 .
  • Hawting, Gerald R. (2000). İslam’ın İlk Hanedanı: Emevi Halifeliği MS 661-750 (edisi ke-2). Londra ve New York: Routledge. ISBN  0-415-24072-7 .
  • Howard, IKA, ed. (1990). El-Tabari’nin Tarihi, Cilt XIX: Yezid ibn Mu’aviye’nin Hilafeti, MS 680–683/H . 60–64 . Seri SUNY dalam Studi Timur Dekat. Albany, New York: State University of New York Press. ISBN  978-0-7914-0040-1 .
  • Kennedy, Hugh N. (2001). Halife Orduları: Erken İslam Devletinde Askerlik ve Toplum . Londra: Routledge. ISBN  0-415-25093-5 .
  • Kennedy, Hugh N. (2007). Büyük Arap Fetihleri: İslam’ın Yayılması Yaşadığımız Dünyayı Nasıl Değiştirdi ? Boston: Da Capo Basın . ISBN  978-0-306-81585-0 .
  • Kennedy, Hugh N. (2016). Peygamber ve Hilafet Çağı: 6. Yüzyıldan 11. Yüzyıla İslami Yakın Doğu (edisi ke-3). Oxford ve New York: Routledge. ISBN  978-1-138-78761-2 .
  • Lammens, Henri (1921). I. Yezid’in Halifeliği (Dalam Bahasa Prancis). Beyrut: Katolik Matbaası Beyrut.
  • Lammens, Henri; Pellat, Charles (1993). “Mus’ab b. el-Zübeyr”. Dalam Bosworth, CE ; van Donzel, E .; Heinrichs, WP ; Pelet, Ch. İslam Ansiklopedisi, Yeni Baskı, Cilt VII: Mif–Naz . Leiden: EJ Brill. hlm. 649-650. ISBN  90-04-09419-9 .
  • Lewis, Bernard (2002). Tarihte Araplar . Oxford: Oxford Üniversitesi Yayınları . ISBN  978-0-19-164716-1 .
  • Madelung, Wilferd (1971). “İmam”. Dalam Lewis, B .; Menage, VL ; Pelet, Ch. ; Schacht, J. İslam Ansiklopedisi, Yeni Baskı, Cilt III: H–Iram . Leiden: EJ Brill. hlm. 1163-1169. ISBN  90-04-08118-6 .
  • Madelung, Wilferd (1981). “Abd Allah b. el-Zübeyr ve Mehdi”. Yakın Doğu Araştırmaları Dergisi . 40 (4): 291–305. doi : 10.1086/372899 .
  • Madelung, Wilferd (1986). “El-Mehdi”. Dalam Bosworth, CE ; van Donzel, E .; Lewis, B .; Pelet, Ch. İslam Ansiklopedisi, Yeni Baskı, Cilt V: Khe–Mahi . Leiden: EJ Brill. hlm. 1230–1238. ISBN  90-04-07819-3 .
  • Madelung, Wilferd (1997). Muhammed’e Veraset: Erken Hilafet Üzerine Bir Araştırma . Cambridge, İngiltere: Cambridge University Press. ISBN  0-521-64696-0 .
  • Rotter, Gernot (1982). Emeviler ve İkinci İç Savaş (680-692) (dalam bahasa Jerman ). Wiesbaden: Alman Doğu Derneği. ISBN  9783515029131 .
  • Sachedina, Abdülaziz A. (1981). İslam Mesihçiliği: On İki İmam Şiiliğinde Mehdi Fikri . Albany, New York: State University of New York Press. ISBN  978-0-87395-442-6 .
  • Sharon, Moşe (1983). Doğudan Kara Bayraklar: Abbasi Devletinin Kuruluşu: Bir İsyanın İnkübasyonu . Kudüs: JSAI . ISBN  978-965-223-501-5 .
  • Veccia Vaglieri, Laura (1971). “El-Arra”. Dalam Lewis, B .; Menage, VL ; Pelet, Ch. ; Schacht, J. İslam Ansiklopedisi, Yeni Baskı, Cilt III: H–Iram . Leiden: EJ Brill. hlm. 226–227. ISBN  90-04-08118-6 .
  • Watt, W. Montgomery (1973). İslam Düşüncesinin Oluşum Dönemi . Edinburg: Edinburg Üniversitesi Yayınları.
  • Wellhausen, Julius (1901). Eski İslam’da dini-siyasi muhalefet partileri (dalam bahasa Jerman). Berlin: Weidmannsche Buchhandlung. OCLC  453206240 .
  • Wellhausen, Julius (1927). Arap Krallığı ve Düşüşü . Diterjemahkan oleh Margaret Graham Weir. Kalküta: Kalküta Üniversitesi. OCLC  752790641 .
Reklam (#YSR)