DÖRT HALİFE DÖNEMİ 

 

Dört Halife ya da Hulefa-i Raşidin (Raşid Halifeler) olarak geçen, Hz. Muhammed (SAV) vefatı sonrasından “Müslümanların Amiri (Emir’ül Müminin) “ sıfatıyla görev yapmış, Medine şehri yönetim merkezi olarak kurulan İslam devletinin yöneten ilk dört halife dönemdir. Bazı İslam tarihçileri Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan’ın altı aylık yönetimini de bu dahilde saymaktadırlar

HZ. EBUBEKİR DÖNEMİ (632-634)

Hz. Muhammed (SAV)’in 632 yılında ki vefatı sonrasında, oluşan otorite boşluğunu doldurmak için Medineliler (Ensar) ve Mekkeliler (Muhacirler) arasında müzakereler gerçekleştirilmişti. Medineli Ensarın ev sahibi olma nedeniyle, Mekkelilerin Kureyş Kabilesinin önderlik talepleri ve Hz. Ali ve Hz Abbas’ın veraset talepleri  sonrasında yapılan çeşitli müzakereler sonrasında Hz. Ebû Bekir’e Müminlerin Emiri sıfatıyla biat edilmiştir.

RİDDE SAVAŞLARI  

Hz.Ebû Bekir döneminin ilk yılları; Sahte peygamberler ve İslamdan dönenler ve Zekat vermek istemeyen kabilelere karşı mücadelelerle geçmişti. 

İsyan hareketine dönüşen bu olaylar neticesinde Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed’in Seyfullah (Allah’ın Kılıcı) lakabını taktığı Halid Bin Velid’i görevlendirmişti. Halid bin Velid, 632 ile 633 seneleri arasında çıktığı seferler sırasında yaşanılan savaşlar bütünü Ridde Savaşları olarak anılacaktı. Halid bin Velid bu seferden ve savaşlardan üstün bir başarı ile kazanarak olayları bastırmıştı.

Aynı dönemde güney hattında bulunan Umman bölgesinde Lakit bin Malik isimli asinin başını çektiği isyan hareketini bastırmak için ise Hüdayfa Bin Mihsan görevlendirildi ve İslam Ordusu yapılan Daba Savaşında Lakit öldürüldü ve bu isyanı da bastırıldı.  

SASANİ VE BİZANS MÜCADELELERİ  

İsyan hareketlerinin bastırılması sonrasında bütün Arap yarımadasında ki kontrol tamamen İslam devletinin eline geçmişti. İslam’ın ilerlemesi için fetihlerin başka coğrafyalara ilerlemesi gerekmekteydi. İslam Devleti coğrafya genişlemesi sonrasında ilk hedefi Kuzey batıda ki Bizan ve Kuzey Doğuda ki Sasani İmparatorluğu olmuştu. 

İslam ordusunun, Sasani İmparatorluğu ile ilk ciddi teması Halid bin Velid komutasında yapılan Salassıl, El Madhar ve Valaca Savaşıydı. Bu savaş sonunda zaferle ayrılan İslam ordusu Irak bölgesinin tamamını Sasanilerden alarak imparatorluğa büyük bir darbe indirmiş oldu. 

Savaşlar sonrasında Medineye çekilen İslam ordusuna karşı sefer düzenleyen Sasani ve Hristiyan Arap ordusu, bir gece baskınıyla bertaraf edildi.   

Sonra yeniden toparlanmaya çalışan Sasani kuvvetleri Bizans ile müttefik hareket edip Firaz önlerinde İslam ordusu ile yeniden savaştı. Halid bin Velid komutasında ki İslam ordusu yeni bir zafer daha elde etti. Bu zafer sonrasında İslam ordusu kuzeye Suriye içlerine doğru ilerlemesini sürdürdü.  Sefere deva eden Halid Bin Velid Bizans Ordusu ile Yermuk önlerinde savaşa tutuştu ve bu savaşı kazandı. Hz. Ebu Bekir bu savaş sırasında vefat etti. 

KURAN-I KERİM’İN DERLENMESİ  

Hz Ebû Bekir döneminde yaşanan Yemame Savaşı sırasında Kuran’ı ezberlemiş olan hafızların büyük ibr çoğunluğu öldürülmüştü. Bununla beraber Kuran nüshaları çeşitli kağıt ve deri parçaları üzerine yazılı ve dağınık bir şekildeydi. Kuran Kerim’in kalıcılığını korumak amacıyla Kuran hafızlar ve nüshalar vasıtasıyla derlenip kitap haline getirildi.    

VEFATI

Hz. Ebu Bekir’in liderliği yaklaşık olarak iki yıl kadar sürmüştü. Hastalanıp yatağa düşen Hz. Ebu Bekir son günlerinde kendisinden sonra gelecek olan lider olarak Hz. Ömer’i tavsiye etmiş ve Hz. Osman’a Ahitname yazdırmıştı.  

HZ. ÖMER DÖNEMİ (634-644)

Hz. Ebu Bekir, vefatı öncesinde Hz Ömer’i halefi olarak tayin etmişti. Hz. Ömer mizaç olarak oldukça sert ve otoriter bir yapıya sahipti. Bu fıtratı nedeniyle Medine ahalisi tarafından pek sıcak bakılmıyordu ve Ömer’i “Emir” yapmamak için ciddi bir muhalefet yürütülmüştü. Bu muhalefete rağmen Hz. Ebu Bekir vasiyet niteliğinde ahitnameyi Hz. Osman’a yazdırdı ve fetihlerin devamı için talimat verdi. 

Hz. Ömer sert ve otoriter yapısına rağmen oldukça güçlü bir hatipti. Hz Muhammed’in vefatı sonrasında Hayber’de tartışmalı olan Hz Muhammed’in arazilerini Haşimi ailesine iade etmekle beraber “Fedek Arazisi” kamu malı olarak kalmaya devam etti. 

Ridde savaşları sırasında esir alınan ve isyanlar sırasında yakalanan isyancılar için genel bir af çıkararak, Arap kabileleri arasında itibarını yükseltti. 

Hz. Ebu Bekir döneminin başkomutanı Halid bin Velid’i geri çağırıp onu geri hizmetlerde bulundurdu.  

SİYASİ VE SİVİL İDARE  

Hz. Ömer; genişleyen topraklarda gücü daha etkin ve yetkin kontrol edebilmek için devleti eyalet niteliğinde çeşitli alt birimlere böldü ve bu bölgelere Medine merkezinden atanan valiler atadı.  Ayrılan bölgelerin altında yüz kadar idari birimlere bölünmüştü ve bu yerlerin alt valileri bazen Hz. Ömer bazende ana valiler tarafından atanmaktaydı. 

İl düzeyindeki diğer memurlar ise şu şekilde oluşmaktaydı:

  1. Genel Sekreter Katib.
  2. Katib-ud-Divan, Askeri Sekreter.
  3. Sahib-ül-Haraç, Gelir Koleksiyoneri.
  4. Sahib-ül-Ahdat, Polis şefi .
  5. Sahib-Bait-ul-Mal, Hazine Görevlisi.
  6. Kadı, Baş Yargıç .

Bazı ilçelerde, ayrı bir askeri komutan olmakla beraber vali , çoğu durumda ilde bulunan askeri birimin başkomutanıydı.

Devlet yönetimi kayıt altına alınmaya başlandı. Örneğin, görüşmeler yazılı olarak yapılmaktaydı. Atanan her Vali’nin görev ve sorumluluklarını hatırlatan yazılı Talimatnameler verilirdi. Bu Talimatname atanan Vali tarafından atandığı yerin merkezi camisinde btün ahaliye okunması zaruriyeti vardı. s 

Merkeze bağlı ana iller şu şekilde idi:

  1. Mekke (Arabistan)
  2. Medine (Arabistan)
  3. Basra (Irak)
  4. Kufe (Irak)
  5. Cezire, Dicle ve Fırat’ın üst kesimlerinde
  6. Suriye
  7. Iliyā  ( Filistin )
  8. Ramlah (Filistin)
  9. Yukarı Mısır
  10. Aşağı Mısır
  11. Horasan (İran)
  12. Azerbaycan (İran)
  13. Fars (İran)

KANALLAR

Coğrafi olarak büyüyen Devletin merkezi şehirlerinde oluşan hızlı nüfus artışı ve sık sık yaşanan kıtlığı azaltmak için, tahıl girdisine çok önem vermiş ve bu doğrultuda Nil nehrini Kızıldeniz’e bağlayan bir kanal inşasına başlandı ve Arap limanlarında ki limanların geliştirilmesine yönelik çalışmalara öncelik verdi. Hz Ömer döneminde başlanan Basra şehri için içme ve tarım sulaması için Dicle nehrinden 20 km’lik su kanalları inşa ettirdi.  

REFORMLAR

Hz Ömer, siyasi ve idari reformların yanında bütün İslam topraklarının sayımını emretti. Basra ve Kufe askeri kentlerini kurdurdu ve genişletti. 

638 senesinde Mekke’de bulunan Mescid-i Haram ve Medine’de bulunan Mescidi Nebevi genişletildi ve yenilendi.  

Hz. Ömer döneminde Suriye ve Irak coğrafyasına Hristiyan ve Yahudi göçünü yasakladı ve mevcut gayrimüslimleri bu bölgelerden uzaklaştırdı. Buna rağmen Kudüs bölgesinde yasaklı olan Yahudi ve Hrsitiyan yerleşimlerine izin verdi. Hicaz bölgesinde gayrimüslimlerin üç günden fazla kalmalarını yasakladı.  

İslam hukukunun gelişmesinde öncüldü ve birçok İslam alimi tarafından en büyük fakihlerden birisi olarak görülmektedir. 

Devlet para ve mülk yönetimi olan Beyt’ül Mal’ı 641 senesinde kurdu.

Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini milat kabul eden ay merkezli hicri takvimi 638 senesinde faal hale getirdi. 

Hz. Ömer, bir devlet yöneticisinin lüks yaşamının askine oldukça mütevazi bir yaşam sürdürdü.

SEFERLER 

Askeri seferler, Arap yarımadasını saran kıtlık ve veba salgını nedeniyle bir süre aksasa da Suriye, Mısır, Libya, Anadolu’nun doğusu, Afganistan’ın Belh bölgesi, İran, günümüz Azerbaycan ve Ermenistan, kuzeye kadar Kafkasya, Bütün İran (Sasani İmparatorluğu) toprakları İslam Devleti sınırlarına katılmıştır.

BÜYÜK KITLIK

MS 638’de İslam Devletinde büyük bir kıtlık yaşandı. Yaşanan kıtlık neticesinde Medine’deki yiyecek rezervleri tükenmeye başladı. Hz. Ömer, Suriye ve Irak’tan ürün tedarikini bizzat sağladı ve kervanlar vasıtasıyla, ürünlerin dağıtımlarını ulaştırdı. Bu çabaları ile sayısız hayatın kurtulmasını sağladı.  

VEBA SALGINI

Yaşanan kıtlık sonrasında başta Suriye ve Filistin hattında Veba salgını ortaya çıktı. Takribi olarak 25.000 kişinin ölümüne sebep olan bu salgının ortadan kalkması üzerine bu bölgeyi yeniden İmar etmek için bölgeye geçti. 

SUİKAST İLE ÖLDÜRÜLMESİ 

Hz. Ömer, 31 Ekim 644 senesinde Sabah namazı sırasında, Ebu Lulu lakabıyla bilinen Piruz isimli bir Fars köle tarafından hançerlenerek yaralandı. Saldırgan, Hz Ömer’e altı hançer darbesi sonrasında karnından aldığı yara oldukça ağırdı. Kaçan Piruz yakalandı ve etrafta ki insanlar tarafından darp edildi ve sonrasında kendi bıçağıyla intihar etti.  

Hz. Ömer aldığı darbeler sonrasında 3 Kasım 644 senesinde vefat etti. Vasiyeti üzerine naaşı Hz. Muhammed’in Mescid-i Nebevi içerisinde bulunan kabrinin yanına gömüldü.  

HZ OSMAN DÖNEMİ  (644-656)

Hz. Ömer’in ölümü ardından toplanacağı konusunda toplanan şura ve arabuluculuk yapan Abdurrahman İbni Avf tavsiyesiyle Hz. Osman “Emir’ül Müminün” seçilmiş ve kendisiyle beraber ismi geçen Hz. Ali’de kendisine biat etmiştir.  

İLK YILLAR

Mekke’nin köklü olan Haşimoğulları ile Ümeyoğulları(Emeviler) Hz. Muhammed’in Mekke’yi fethetmesiyle sonlanmıştı. Ümeyoğullarından (Emevilerden) Osman’ın halife seçilmesiyle Haşimoğulları ilk iki halifeye sürdürdükleri ılımlı tutumu halifeliğinin ilk 6 yılında Osman’a karşı da gösterdiler. Haşimoğulları Hz Osman’ın ilk yıllarında yürüttüğü fetih hareketlerini desteklediler. Hz Ebubekir zamanında oluşturulan Kur’an mushafı bu dönemde çoğaltıldı ve bu nüshalar dışında kalan diğer nüshaların yakılarak imha edilmesi konusunda Hz Ali, Hz. Osman’ı destekledi. Çoğaltılan mushaflar önemli şehirlere gönderilerek dağılımı ve çoğalması sağlandı.

Onun Halifeliği sırasında ilk İslam donanması kuruldu ve Rodos ile Kıbrıs vergiye bağlandı. İslam Coğrafyası genişlemesini sürdürdü. Birçok ekonomik reforma imza attı ve ilk para olan İran dirhemleri besmeleli olarak basıldı. Kabe ve Mescid-i Nebevi onun zamanında genişletilmeye devam etmiştir.

SONRAKİ YILLAR

Hz Osman’ın halifeliğinin ikinci altı yılı, ilk altı yılı kadar başarılı geçmedi.  

Osman’ın halifeliğinin ikinci 6 yılında uygulanan siyaset, birçok çevre tarafından eleştirilmeye başlanmıştı. Hz Osman’ın Eyalet valiliklerine akrabalarını tayin ettiği ve onlara aşırı düşkün olduğu iddiaları, muhalefette olan Ali taraftarlarının halifeye karşı tavır takınmasına sebep oldu. Yine bu dönemde Ali ile Osman arasında görüş ayrılıkları gün yüzüne çıkmaya başladı.

Valilerin gereksiz otoriteleri ve baskılarına dayanamayan Mısır, Basra ve Kufe’den gelen isyancılar 656 yılında, Medine yakınında “Zi-Huşub” mevkiinde toplandılar. Asiler, şehre girip girmeme konusunda Medinelilerin fikrini almak üzere Medine’ye elçi gönderdiler. Medineliler isyancıların şehre girmesi hususunda olumlu bakmalarına rağmen, Hz Osman’ın elçisi olarak isyancıların yanına giden Hz. Ali isyancıların şehre giriş yapmamalarını söyledi. Bunun üzerine isyancılar Mısır’ doğru yola çıktılar. Geri dönen kafile yolda yakaladıkları bir adamın üstünde bir mektup buldular. Bu mektup Medine’den Mısır’a dönen isyancıların öldürülmesi hakkındaydı. Bu mektup üzerine Medine’ye geri dönen kafile durumu Hz Ali’ye bildirdi. Hz Ali, Hz. Osman’a bu mektuptan haberi olup olmadığını sordu. Hz. Osman haberi olmadığını söyledi. Sonradan mektubun Hz. Osman’ın damadı ve kuzeni olan Mervan tarafından yazıldığı ortaya çıktı. Bu durum üzerine Hz. Ali arabuluculuktan geri çekildi. 

İsyancılar Hz. Osman’ın evine kadar ilerledi ve Hz Osman’dan Mervan’ı vermesini veya halifelikten geri çekilmesini istediler. Hz. Osman bu isteklere olumlu yanıt vermeyince, isyancılar onun evini kuşattı.

Bu durumdan haberi olan Hz. Ali isyancıların yanına gelerek onlara oldukça sert bir şekilde çıkıştı. Hz. Ali oğulları Hasan, Hüseyin ve kölelerini Hz. Osman’ı koruması için çağırdı. 

İsyancılar, bu durumdan dolayı Hz. Osman’ın evine komşu evin damından atlayarak içeri girmei denediler ve başarılıda oldular. İsyancılar içeri girip Hz. Osman’ı şehit ettiler. 

Hz. ALİ DÖNEMİ (656-661)

İslam dünyasında ki en büyük görüş ayrılıklarından biriside şüphesiz ki Hz. Ali’nin kendinden önceki Halifelere biat edip etmemesi meselesidir. Bazıları Hz Ali’nin kendinden önceki halifelere biat ettiğini iddia ederken bazıları ise Hz. Ali’nin üç halife döneminde ki hiç bir savaşa katılmadığını ve bununda üç halifeye biat etmediğinin kanıtı olduğunu iddia ederler. 

Hz Ali, Hz Osman’ın şehadeti sonrasında halk tarafından seçildi. Bununla beraber Şam valisi Muaviye’nin başını çektiği Emeviler ile Osman taraftarları katillerin bulunup yargılanmasına kadar Ali’yi halife olarak kabul etmeyeceklerini bildirdiler. Bu durum İslam dünyasında ki ilk ciddi fikir ayrılığı oldu e “İlk Fitne” olarak adlandırıldı. 

CEMEL SAVAŞI

İslam dünyasının ilk iç savaşı olan bu savaşta Hz Muhammed (SAV) eşi Hz Aişe ve sahabelerin önde gelen isimlerinden Talha ve Zübeyr, Hz Osman’ın katillerinin yakalanması husunda yavaş hareket ettiğini düşündükleri Hz Ali karşısında birleşti.

Her iki tarafın ordusu Basra yakınlarında karşılaştı ve savaş sonunda Hz Ali ordusu kazandı. Talha ve Zübeyir öldürüldü ve Hz. Aişe Medine’e gönderildi. 

Bu olay Hz Aişe’nin devesinin etrafında gerçekleştiği için deve (Cemel) olayı olarak adlandırıldı.

SIFFIN SAVAŞI 

Hz Ali ordusu ile Muaviye’nin ordusu Sıffın Savaşı olarak adlandırılan muharebelerde, Irak ve Şam hattında üç ay boyunca savaştı. SBu savaşlar neticesinde kesin bir galip olmayınca hakem heyetine başvuruldu. Hakem heyetiyle de net bir sonuç alınamadı.  

NEHREVAN SAVAŞI  

Hz. Ali ve Muaviye tarafında olmayan Hariciler ile yapılan bu savaşta, Ali’nin ordusu Haricîler’in büyük kısmı öldürerek zafere ulaştılar.

HZ ALİ’NİN ŞEHİT EDİLİŞİ 

Nehrevan Savaşı’nda ağır bir mağlubiyet alan haricilerden üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali’yi öldürmeyi kararlaştırdılar.

Bu üç kişiden biri olan Abdurrahman İbni Mülcem Hz. Ali’yi öldürme görevini üstlendi. Abdurrahman İbni Mülcem, Nehrevan Savaşının intikamı almak için Hz. Ali’nin merkez şehri Kufe’ye doğru yola çıktı. Hz. Ali bir sabah namazı sırasında iken Abdurrahman İbni Mülcem’in zehirli kılıç darbesi ile beraber yaralandı.  

Aldığı darbeler sonucu iki gün yaralı olarak yattıktan sonra Ramazan ayının 21. günü MS 661 senesinde şehit düştü. 

Reklam (#YSR)