Celil Memmedquluzâde (1869 – 1932)

XX. yy. Azerbaycan Edebiyatının en büyük siması, “Molla Nesreddin” edebî mektebinin kurucusu, dram yazarı ve araştırmacısıdır. Azerbaycan Edebiyatı tarihinde hem kendi adı, hem de 25 yıl süresinde yayınladığı mizahi derginin adıyla “Molla Nesreddin” olarak tanınmaktadır. 22 Şubat 1869’da Nahçıvan’da doğdu.

Babası Meşedî Memmedqulu esnaftı. Daha sonralarıysa tuz madenlerinde çalışmıştı. Celil Memmedquluzâde de bütün akranları gibi önce mollahanede okumuştur. Hayatının bu mutsuz ve mahrumiyyetlerle dolu dönemi, yarım kalmış “Hatiratım” adlı eserinde anlatılmaktadır.

Daha sonra Nahçivan’daki üç sınıflı Rus okulunda tahsilini devam ettirmiş, 1887’de ise Gürcüstan’m Gori şehrindeki Transkafkaz Müellimler Seminariyası’nı bitirmiştir.

Seminariya’yı bitirdikten sonra Nahçıvan köylerinde on yıl-1887-1897 yıllarmda-öğretmenlik yapmıştır. Nehrem köyünde çalıştığı sürede, bölgede ilk defa olarak okulun tarih müzesini kurmuş, köylü kızları tahsile celbetmiştir.

Nahçıvan millî tiyatrosunun kurulmasında da rolü ve emeği olmuştur. İlk bedii eserlerini de Nahçivan’da ya’şadıgı ve çalıştığı dö- “nemde kaleme almıştır. Bunlardan “Çay Desgâhı” (1889) nazım türünde yazılmış allegorik-dram eseridir ve tabii ki, ilk kalem- tecrübesi olarak basittir.

Celil Memmedguluzâde’nm sonraki eserleri ile uyuşmaz. 1892’de tamamlanmış “Kişmiş Oyunu” piyesi de yazarın hakiki istidad ve kudretini yansıtmaktan uzaktır. Yalnız 1894 de bitirdiği. “Danabaş Kendinin Ehvalatları” (küçük roman) yla kendi-konusunu; üslûbunu bulabilmiş ye XIX. yy. Azerbaycan nesrinin şaheserlerinden birini ortaya koymuştur.’ 1895’te, yaz tatili zamanı, üç aylık bir süre ile Moskova ve Petersburg şehirlerine gitmiş, burada birçok gazetelerde bulunmuş, Rusya başkentinin sosyal ve kültürel hayatı ile yakından ilgilenmiştir.

1897’de kendi isteği üzerine Nehrem okulunun müdürü görevinden alman Celil Memmedquluzâde, 1897-1903 yılları arası Nahçıvan’m ve İrevan’m emniyet idarelerinde tercümeci olarak çalışır, bu hizmet yerinde de iki kat zülüm altında olan vatandaşlarına yardımda bulunmaya çaba gösterir.

1903’te hasta karısını tedavi için Tiflis’e getirdiği zaman yeni yayınlanmaya başlayan “Şarkî-Rus” gazetesinin başyazarı Mehemmed Ağa Şahtatlı ile tanışır. Şahtahtlı ona, Tiflis’te kalıb “Şarkî-Rus”d aynı muhitte bir bomba gibi patlar, kısa bir zamanda yalnız Transkafkaz’da değil, bütün Türk- İslam dünyasında tanınır.

Bazı aralıklarla 25 yıllık bir süre içerisinde Tiflis’te, Tebriz’de ye Bakü’de yayın hayatını sürdüren bu mecmua, Azerî Türklerinin millî ve siyasî benliklerine kavuşmalarında, halk kitlelerinin cehalet ve fanatizmden uzaklaşmasında önemli bir rol oynadı.

Bu mecmuanın çevresinde toplanan açık fikirli kalem adamları, mücadeleci ruhu ve uzlaşmazlığı ile tanınan ve Azerî Edebiyatı tarihinde “Mollanesreddinçi Edebiyat” olarak bilinen bir Edebiyat ve düşünce tarzı oluşturdular.

1909’da müellif, meşhur “Ölüler” komedisini yazdı. Bu komedide o dönemdeki Müslüman toplumunun hayatı, onların diriyken ölülüğü; yüksek estetik ve büyük yürek ağrısıyla kaleme alınmıştı. Eser ilk kez 1916 da Bakü’de sahneye konulmuş, bunun ardından da Transkafkaz’m diğer şehirlerinde, Orta Asya’da ve İdilboyu’nda büyük başarı ile gösterilmiş ve ilgi kazanmıştır. Fanatikler ise “Molla Nesreddin” dergisindeki mekaleleri ve “Ölüler” eseri üçün Mirze Celil’i yeniden ölümle tehdit etmiş, hatta onun öldürülmesi için resmî bir fetva bile verilmişti.

1914’de çarlık yöneticilerinin tazyiki üzerine, “Molla Nesreddin”in yayınını durdurmaya zorlanan Celil Memmedqluzâde, 1917 yılında Şubat ihtilalinden sonra onu yeniden yayınlamağa baş- lamış ve ilk sayıda, bu gün de (güneyli-kuzeyli) Azerbaycan için önemini yitirmeyen meşhur “Azerbaycan” makalesini okuyucularına takdim etmişti. Celil Memmedquluzâde 1907’de Tiflis’te devrin aydın Azerî kadınlarından olan Hemide Hanım Memmedquluzâde (Cavanşir)yle evlenmişti. Bu evlilikten onların iki oğlu-Midhet ve Teymurdoğmuştu. Hemide Hanım, Karabağ hanlarının neslinden olan tarihçi Ahmet Bey Cevanşir’in kızıydı. Babasının ölümünden sonra onun Karabağ’daki geniş tarlaları, yegâne varisi olan kızı Hemide’ye kalmıştı. 1918’de Tiflis’te durum oldukça karıştığından ve derginin yayınlanması için uygun bir ortam kalmadığından Celil Memmedquluzâde, hanımının Ağdam yakınlarındaki köyüne göçmüştü.

Burada tarım ve ziraatle ilgileniyor, aynı zamanda en güzel eserlerinden biri olan “Anamın Kitabı” ve “Kemanca” komedisi üzerinde çalışıyordu. Yazarın 1920’de bitirdiği bu komedi, büyük bir uzak görüşlülük ve siyasî yetkinlikle, Azerbaycan’ın XX. yüzyıldaki manevî ve siyasî hayatının ayrıntılı bir tahminini veriyordu. Komedide yer alan üç kardeşin hiç biri, kendi memleketlerinin geleceğiyle ilgilenmiyor, onun gerçek özgürlüğü ve bağımsızlığı yolunda mücadele vermeyi aklına getirmiyordu.

Bunlardan birincisi Rusya’da, ikincisi Türkiye’de, üçüncüsü ise İran’da tahsil almıştır. Bu açıdan da, birinci bir Rus gibi, ikincisi bir Osmanlı gibi, üçüncüsü ise bir iranlı gibi düşünür ve hareket eder. Azerbaycan’da bugün de analojik bir durum yaşanmaktadır. Azerbaycan’ın geleceğim şimdi de İran’da, Rusya’da ve Türkiye’de arayan aydınlar ve politikacılar, siyasî gruplar ve partiler vardır.

Bu ise “Anamın Kitabı” eserinin müellifinin kendi halkını, onun siyasî ve psikolojik tavırlarını inceden inceye bildiğini göstermektedir. 1920 Nisanında, Azerbaycan’da Bolşevikler iktidara geldiğinde, Celil Memmedquluzâde’nin onlara hiç bir itimadı olmadığından ailesi ile birlikte İran’a geçti. Onların hayatlarının bu dönemi, yazarın hanımı Hemide Memmedquluzâde (Cavanşirin) nin hatıralarında geniş şekilde açıklanmıştır.

Yegâne silahı olan “Molla Nesreddin” dergisinden el çekmek istemeyen Mirze Celil, burada bir sürü engellerle ve zorluklarla karşılaşmasına rağmen, mecmuanın neşrini Ocak 1921 ‘de Tebriz’de devam ettirmeye başladı. Önceleri ona, Güney Azerbaycan’da Azerî Türkçesi ile mecmue yayınlama izini vermek istemediler.

Bu durum karşısında Celil Memmedquluzâde, Ermeni dilini iyi bildiğini ve mecmuayı da Ermeni dilinde yayınlayacağını kesinlikle bildirdi. Ancak bu şekilde utandırdıktan sonra gereken izini aldı ve 1921 Mayışma kadar mecmua Tebriz’de neş- rolundu. Tebriz’de yazar, Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığı uğrunda mücadele veren Şeyh Mehemmed Hiyâbânî (1880-1920) ile tanıştı.

Sovyet Azerbaycanı’nm cumhurbaşkanı, eski arkadaşı, yazar Neriman Nerimanov’dan aldığı resmî davet üzerine, 24 Mayıs 1921’de Bakü’ye döndü. 1922’de “Molla Nesreddin” i yeni adresdeBakü’de yayınlamaya başladı. Aynı yılın sonunda, onun başyazarlığı ile, “Yeni Yol” adlı bir gazete daha yayma girdi. 1921-1922’de yazarın “Lal”, “Danabaş Kendinin Mektebi”, “Oyunbazlar”, “Lanet” gibi dram eserleri yazılıp bitirildi.

“Ölüler” devamlı şekilde Baku tiyatrolarında oynanıyordu. Yeni hükümet, Celil Memmedquluzâde’nin ve “Molla Nesreddin” mecmuasının jübilelerini yapmak teşebbüsünde bulunduysa da, evvelceden hiç bir hazırlık yapılmadığından bu tedbirler fiyasko ile bitti.

Şahsına ve çocuğu yerine koyduğu mecmuaya olan bu hakaret ve kabalık Mirze Celil’i derinden derine sarstı. 1924’te Azerbaycan Tetkik ve Tötöbbü Cemiyyeti’nin, Yeni Alfabe Komitesinin üyesi seçilen Celil Memmedquluzâde, SSCB’nin Türk cumhuriyetlerini gezmiş, yeni alfabe ve çağdaş Azerbaycan Edebiyatı’nm durumu, problemleri ile ilgili konferanslar vermişti.

1927’de yazar yeni kuruluşa bakış açısını allegorik bir üslûpta açıklayan “Deli Yığmcağı” dramını yazıp bitirdi. 1928’de emekliîiye ayrılan yazarın, hayattaki yegane sevinci ve tesellisi evladları ve evladlarmdan az sevmediyi “Molla Nesreddin” mecmuasıydı. Lakin 1931’de mecmua kapatıldı.

Celil Memmedkuluzâde’ye/’Molla Nesreddin” yerine Azerbaycan Allahsızlar İttifakı’mn yayın organı olan “Allahsız” mecmuasının başyazarı olmasını teklif ettiler. Bu teklifi şiddetle reddetti.

Hayatının sonunda haklı-haksız eleştirilen, çoğu zaman da unutulan yazar, öyle ki, el yazmalarını yakmak zorunda kaldı. Celil Memmedkuluzâde 4 ocak 1932’de Bakü’de hakkın rahmetine kavuştu. 6 Ocakta ise “Fehri hiyâbân” denilen mezarlıkta toprağa verildi.

Celil Memmedkuluzâde XX. yy. Azerbaycan Edebiyatında yeni bir edebî okulun kurucusu olarak tarihe geçti. O, Edebiyatın dilini, üslûbunu sadeleştirdi, konusunu hayaller âleminden ve güzellerden değil, sıkıntı ve mehrumiyyetlerle, mücadele ve didişmelerle dolu hayatdan aldı.

Halkı bütün derd ve kederleri ile Edebiyata getirdi. Azerbaycan Sovyet eleştiricilerinden Ali Nazim’in doğru tespitiyle, “edebiyat Ke’besine ayağı çarıklı Novruza’lini getirdi…”

O, Millî Edebiyatı vatandaşlık duygu ve düşüncesi ile zenginleştirdi. Mizahî Edebiyatın büyük örneklerini yaratdı. Tabii ki, Celil Memmedkuluzâde’ye kadar da Edebiyatta yenilik ve asıl insanî değerlerin üstünlüğü uğruna mücadele verilmişti. Lakin bu, kuru bir didaktizm ve nasihatçilik yolu ile yapılmıştı. Mirze Celil ise Edebiyata, ilk defa keskin, acı, aynı zamanda şifa verici bir gülüş getirdi.

O, halkı kendi noksanlarına gülmekle hiddetlendirmeyi ve bu acınacak duruma karşı mücadeleye kaldırmayı başardı. Büyük çağdaşı Sâbir’le birlikde Celil Memmedkuluzâde XX. yy. Azerî Edebiyatında başarılı bir inkılab gerçekleştirdi. Her ikisinin de eserleri, aradan onlarca yıl geçmesine rağmen, dikkat merkezine çekilen meseleler, çözülen problemler açı- sından bu gün de en canlı, en aktüel kitaplardır.

Azerî Türklüğünün bütün özellikleri, bütün güzel ve eksik hususiyetleri bu kitaplarda ifadesini buldu. Onların acı gülüşleri sevgi ve takdirle karşılanmaktadır.

Çünkü bu yürek ağrısıyla, halka duyulan sevgiyle, onun geleceğine dair umutla yoğrulmuş bir gülüştür, işte bu sebebdendir ki, resmî ideolojinin ilgisine bağlı olmaksızın, Celil Memmedkuluzâde ve Sâbir, genellikle Mollanesreddinçi Edebiyat, her zaman asıl Edebiyat örnekleri olarak sevgi ve minnettarlık hisleriyle toplum hafızasındaki sıcak yerini korumaktadır.

Eserleri

Posta Kutusu, Tiflis, 1905  

Usta Zeynal, Tiflis, 1906  

Posta Kutusu, Tiflis, 1912  

Ölüler, Bakü, 1925

 Sirke, Bakü, 1925

 Molla Fezleli, Bakü, 1925

 Şiir Bülbülleri, Bakü, 1925

 Konsülün Arvadı, Bakü, 1926  

Belke de Kaytardılar, Bakü, 1926  

Hekayeler ve Felyetonlar, Bakü, 1948

 Eserleri, I-III c. Bakü, 1966-1967  

Eserleri, I-VI c. Bakü, 1982-1985  

Name’lum Pyesler, Bakü, 1985

Reklam (#YSR)