ATATÜRK’ÜN İSTİKBAL İÇİN DİREKTİFLERİ
Prof. Dr. Mehmet Saray
Atatürk, ahlaken yüksek, milli dilini ve tarihini iyi bilen nesillerin yetiştirilmesini Cumhuriyetin selameti için şart görmüştür; Milli şuuru ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz” diyen Atatürk, “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır . .. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarılan meydana çıktıkça, bütün Türk çocukları kendileri için lazım gelen hamle kaynağını o tarihte bulacaktır. Bu tarihten Türk çocukları istiklal fikrini kazanacaklar, o büyük başarılan düşünecekler, harikalar yaratan adam lan öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir” ” Her safhası vatan için, ahfad ve emsalimiz için şerefli hadiselerle dolu büyük bir menkıbe-i celadet teşkil eden Anadolu muharebelerin in heyecan bahş tafsilatını lisan-ı tarihe terkediyorum. Millet; milletin ruh sanatı, musikisi, edebiyatı ve bütün bediiyatı bu kudsi cidalin ilahi teranelerini müebbed bir vatan aşkının vecdleriyle daima terennüm etmelidir” [1] direktifini vermiştir.
Türk dilinin Türk milleti için mukaddes bir hazine olduğunu, aynı zamanda çok zengin olan dilin “her mefhumu ifadeyi kabiliyeti bulunduğunu, yalnız onun varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek lazım” geldiğini söyleyen Atatürk, bunun milli his ile son derece alakalı olduğunu belirtmiştir. Şöyle ki: “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir . Dilin milli ve zengin olması, milli hissin inkışafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir, yeter ki, bu dil şuurla işlensin … Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve benliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın dikkatli alakalı olmasını isteriz” “Türk dilinin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için her yayın vasıtasından faydalanmalıyız. Her aydın hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise ahenkli, güzel bir hale getirmeliyiz”[2].
Atatürk, milli ahlak hususunda ise şu direktifleri vermiştir. “Millet analarının, millet babalarının, millet hocalarının ve millet büyüklerinin; evde, mektepte, orduda, fabrikada, her yerde ve her işte millet çocuklarına, milletin her ferdine bıkmaksızın ve mütemadiyen verecekleri milli terbiyenin gayesi, işte bu yüksek, milli hissi sağlamlaştırmak olmalıdır. .. Milli ahlakımızı medeni esaslarla ve hür fikirlerle destekleme ve takviye olunmalıdır. Tehdit esasına dayanan ahlak, bir fazilet olmaktan başka itimada da şayan değildir” [3]
“Milli terbiyenin ne demek olduğunu bilmekte artık bu türlü karışıklık kalmamalıdır. Bir de milli terbiye esas olduktan sonra onun dilini, usulünü, vasıtalarını da milli yapma zorunluluğu tartışmadan uzaktır. Milli terbiye ile geliştirmek ve yükseltmek istenilen genç dimağları bir taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayali fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak lazımdır” [4]
“Terbiyedir ki, bir milleti ya hür, müstakil, şanlı yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terkeder.
Terbiye kelimesi yalnız olarak kullanıldığı zaman, herkes kendine göre bin anlam çıkarır. Ayrıntıya girilirse terbiyenin hedefleri, maksatları çeşitlenir. Mesela dini terbiye, mim terbiye, milletlerarası terbiye … Bütün bu terbiyelerin hedef ve gayeleri başka başkadır. .. Yeni Türk Cumhuriyeti’nin yeni nesle vereceği terbiye mim terbiyedir” [5].
‘Milli terbiye, milli seciye ve milli kültür arasında büyük bir bağlantı olduğunu söyleyen Atatürk, yeni nesillere verilecek terbiyede buna son derecede dikkat edilmesini istemiştir. Şöyle ki:
“Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerilemesinde mühim bir amil olduğu kanaatindeyim. Onun için milli terbiye programından bahsederken eski devrin boş inançlarından ve yaradılış vasfımızla hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bütün tesirlerden tamamen uzak, milli karakterimiz ve tarihimizle uyumlu bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın tam olarak gelişmesi ancak böyle bir kültürle temin olunabilir. Herhangi bir yabancı kültür şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin korkunç neticelerini tekrar ettirebilir.
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa mevcudiyeti ile, hakkı ile, birliği ile ters düşen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumunun ve milli duyguya dayanan düşünceleri büyük bir olgunlukla her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakarlıkla müdafaa zorunluluğu telkin edilmelidir. Yeni neslin bütün manevi gücüne bu özellik ve kabiliyetin aşılanması mühimdir. Sürekli ve müthiş bir mücadele şeklinde ortaya çıkan milletlerin hayat felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her millet için bu özelliği büyük bir şiddetle talep etmektedir [6].
Kültür ve fikir birliği idealini ise Atatürk, 4 Şubat 1935’de şöyle izah etmiştir:
” Bu yurdun en değerli varlığı yurttaşlar arasında milli birlik, iyi geçinrne ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur.millet varlığını, yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve herşeyini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmak, bir milletin en yenilmez silahı ve koruma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk milletinin idaresinde ve korunmasında milli birlik, milli duygu, milli kültür en yüksek göz diktiğimiz idealdir. Yüksek ve inkılapçı bir kültür seviyesine varmak için, önümüzde ki yıllarda çok emek vereceğiz. Müsbet ilimlerin temellerine dayanan güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan faziletli, kudretli bir nesli yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir”[7]
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, 1 Kası.m 1937 günü yapılan beşinci dönem üçüncü toplanma yılını açılış konuşmasında Atatürk, şu sözleri söylemiştir:
Efendiler! . . . Büyük davamız, en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir.
Bu, yalnız kurumlarında değil. düşüncelerinde temelli bir inkılap yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kı sa zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüste başarı ancak, süreli bir planla ve en rasyonel tarzda çalışmakla mümkün olabilir. Bu sebeple okuyup yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak; memleketin büyük kalkınma savaşının ve çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek; memleket davalarının ideolojisini anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak fert ve kurumlan oluşturmak; işte en önemli umdeleri en kısa zamanda temin etmek, Kültür Vekaleti’nin üzerine aldığı büyük ve ağır mecburiyetlerdendir.
İşaret ettiğim umdeleri, Türk gençliğinin dimağında ve Türk milletinin şuurunda daima canlı bir halde tutmak, üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen başlıca görevdir.
B unun için memleketi şimdilik üç büyük kültür bölgesi halinde mütalaa ederek: garb bölgesi için İstanbul Üniversitesi’nde baş lanmış olan ıslahat programı daha radikal bir tarzda tatbik edilerek Cumhuriyete cidden modem bir üniversite kazandırmak: merkez bölge için Ankara Üniversitesi’ni az zamanda kurmak lazımdır. Ve doğu bölgesi için Van gölü sahillerinin en güzel yerinde, her şubeden ilk okullarıyla ve nihayet üniversitesiyle modern bir kültür şehri yaratmak yolunda, şimdiden faaliyete geçilmelidir…
Nihayet, Atatürk, milli kültürü işleme faaliyetinin gerçekleşmesi için vazifelendirdiği ve “kültür ordusu” dediği öğretmenlere büyük işlerdüştüğünü belirterek, kendilerine şu direktifi vermiştir:
“Efendiler ! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin istiklaline, kendi benliğine, milli geleneğine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre, böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi un_surlara sahip olmayan kişiler ve bu mahiyette kişilerden oluşan cemiyetlere hayat ve istiklal yoktur” [8]
DİPNOTLAR:
KAYNAKLAR
KAYNAK :CUMHURİYETİN 75. YILINDA ATATÜRK İLKELERİ ve DAYANDIĞI TARİHİ TEMELLER – Prof.Dr. İbrahim KAFESOGLU Prof.Dr. Mehmet SARAY : İstanbul Üniversitesi Yayın No 4174 Edebiyat Fakültesi Yayın No. 3414 ISBN 975 – 404 – 538 – O |