Akşemseddin

1389 ( Dımeşk – Memlük Devleti ) – 16 Şubat 1459 (Gölcük – Osmanlı Devleti) 

Kurtboğan ailesinden Şeyh Hamza’nın oğlu olarak Dımeşk (Şam) şehrinde 1389 senesinde doğdu. Babası o daha çocukken Amasya’ya göç etti. Babası Şeyh Hamza oğlu Mehmet Şemsettin eğitimi ile küçük yaşlarından itibaren ilgilenmiştir. 7 Yaşında Kuran-ı Kerim’i ezberleyerek hıfzetmiştir.

Daha sonra ailesi Çorum ili Osmancık kazasına bağlı Sarpın köyüne yerleşmiştir. Babasını genç yaşya kaybeden Mehmet Şemsettin Amsya ve Osmancık Medreselerinde öğrenimini tamamlayarak müderris olmuştur.

Mehmet Şemsettin dini ilimlerin yanında tıp ve otacılık ilmiyle de alakadar olmuştu.

Akşemsettin “Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını sanmak hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülmeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur” şeklinde ifade etmiştir. Bu ifade 200 sene sonra keşfedilecek Mikrop’un ilk tanımlanmasıydı.

Beden hastalıklarının yanı sıra ruh hastalıklarının tedavi için gayret gösterdiği bilinmektedir.

Tasavvuf hususunda arzu ettiği irfan kapısını ilk önce İran coğrafyasında aradı. Aradığını bulamanın verdiği hüzünle geldiği topraklara geri döndü. 

Ankara’da ilim kapını aralamış büyük mürşitlerden Hacı Bayra-ı Veli’yi duymuştu ve ona intisap etmek için Ankara’ya gitmişti.

Hacı Bayram-ı Veli, nefis öğretileri zor geldiğinden Halep’e gitti.

Halep’te iken bir gün rüyasında; boyununa bir zincir takıldığını ve bu zincirin ucunu Hacı Bayram’ın tuttuğunu ve Ankara’ya doğru onu çektiğini gördü. Bu rüyanın etkisiyle Ankara’ya geri döndü. 

Hacı Bayram-ı Veli’nin yanında özel ilgi ve sıkı bir riyâzet ve mücâhadeye alınan Akşemseddin, kendisine gösterilen bu ihtimamı en iyi şekilde değerlendirdi. Kısa süre tasavvufun bütün yollarını ve inceliklerini öğrenen Akşemseddin, bu başarısından dolayı Hacı Bayram Veli’den icâzet aldı ve hilafet tacı giydirildi.

Tıp ve Otacı ilmini Hacı Bayramı Veli’den öğrendiği düşünülmektedir. 

Hacı Bayram Veli’den aldığı izinle Ankara’dan ayrıldı ve Beypazarına yerleşti. Beypazarında büyük bir şöhret bulan Akşemseddin, kısa bir süre sonra oradan da ayrılıp İskilip’e yerleşti. İskilip’ten de yine aynı kesrete düşme sebebiyle ayrılır ve Bolu’nun Göynük ilçesine yerleşir.

Göynük’te de yine bir değirmen ve mescid inşa ettirip, kendi çocuklarının tahsil ve terbiyesi ile meşgul olmuş, diğer taraftan mevcut eserlerini yazmış ve yedi kere hacca gidebilme imkânı bulmuştu.

Akşemseddin’in on iki evladı olduğundan bahsedilmekte ise de mevcut diğer kaynaklarda sadece on çocuğundan söz edilmektedir.

Fatih’in Hocası olması 

Akşemseddin’in asıl ünü, II. Murat’ın emir ve isteğiyle II. Mehmed’in hocalığına tayin edilişiyle başlamıştır.

Akşemseddin, II. Mehmed’e ilim ve irfan danışmanlık yapıp İstanbul’un fethine katkıda bulunmuştur. Akşemseddin çocukları, öğrencileri ve müritleriyle birlikte fetih ordusuna katılmışlardır.[13] 

Savaş esnasında gördüğü rüya ile Eyyüb El Ensari’nin kabrini bulduğu rivayet edilmektedir.

Şehrin fethiyle yeni kapıdan Sultan Mehmet’le şehre girerken; şehir halkı yaşından dolayı Akşemsettin’i padişah zannedip ona çiçek uzatınca “Ben Hünkar değilim” diyerek padişah genç Mehmed’i işaret ettiyse de , Sultan Mehmet “Hünkar benim ama o benim Hocamdır, çiçekler ona layıktır” diyerek iltifat etmiştir.

II. Mehmed İstanbul’un fethin ardından Ayasofya’da hutbesini tamamladıktan sonra, minberden indi ve Akşemseddin’i imâmete geçirdi. Böylece Akşemseddin, fethin ilk Cuma namazını kıldırmış oldu.  

Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet’in istek ve ısrarına rağmen İstanbul’da kalmamış, Göynük’e çekilmiştir. 

Fetihten 6 sene sonra 16 Şubat 1459 senesinde Göynük’te vefat etmiştir.

Akşemseddin, fetihten sonra, II. Mehmed’in ısrarına rağmen İstanbul’da kalmak istemedi, Göynük’e çekildi ve 16 Şubat 1459 yılında 70 yaşında vefat etti.

Eserleri 

  • Risaletü’n-Nûriye
  • Hall-i Müşkilât
  • Makamât-ı Evliyâ
  • Kitabü’t Tıb
  • Maddetü’l-Hayat
  • Def’ü Metain
  • Nasihatnamei Akşemseddin

Kaynakça 

 Emir Hüseyin Enîsî: Menâkıb-ı Akşemseddin

 Nezihe Araz: Anadolu Evliyaları, s. 151-152

 Taşköprülüzâde: Şakayık-ı Nûmâniye,  

 Orhan Köprülü: 14. ve 15. Asır Türk Menâkıpları,  

 İbrahim Koç: İstanbul’un Manevi Fatihi Akşemseddin. Elest Yayınları, İstanbul, 2007, 2. Basım,

 Murtaza Gürsoy: İstanbul’un Manevi Fatihi Akşemseddin. Elest Yayınları, İstanbul, 2007, 2. Basım, 

Murtaza Gürsoy: Meşhur Eyüp Sultan, s. 179-180

 İbn Esîr: Üsdülgâbe, c. 2, s. 90

 El-İstiâb, c. 1, s. 151

 Elias John Wilkinson Gibb: History of Ottoman Poetry. Londra, 1900-1909, c. 3, s. 138

Taşköprülüzâde: Şakayık-ı Nûmâniye, c. 1, s. 147.

 Nezihe Araz: Anadolu Evliyaları

 Nişancızâde Muhammed bin Ahmed: Mirat-ı Kâinat, s. 556

 Emir Hüseyin Enîsî: Menâkıb-ı Akşemseddin, s. 12

 İslam Ansiklopedisi, c. 1, s. 320

 Taşköprülüzâde: Şakayık-ı Nûmâniye, c. 1, s. 48

 Osman Şevki Uludağ: Beş Buçuk Asırlık Türk Tabâbet Tarihi. İstanbul, 1969, s. 35-36

Reklam (#YSR)