Hacı Bektaş-ı Veli

1209 ( Nişabur, Horasan Bölgesi – Selçuklu Devleti ) 1271 ( Nevşehir – Anadolu Selçuklu Devleti )  

Hacı Bektâş-ı Velî (Farsça: حاجی بکتاش والی)  Bektaşîlik tarikâtının isim babası, Kalenderî / Haydarî şeyhi, islam mutasavvıfı ve filozoftur.

Asıl adı Seyyid Muhammed bin Seyyid İbrahim Ata olan Hacı Bektaş-i Veli, Büyük Selçuklu Devletinin kurucularından olan Tuğrul Bey’in saltanatını ilan ettiği ve o dönem için Oğuz Türklerinin en önemli şehirlerinden olan Nişabur’da 1209 senesinde doğmuştur.

İlk yılları hakkında pek bilgi sahibi olunmasa da Hoca Ahmet Yesevi ‘nin öğrencilerinden olan Lokman Parende’den ilk eğitimini almıştır. Yesevi öğretilerinin en iyi uygulayıcılarından birisi olduğundan dolayı Yesevi ‘nin halifesi olarak nitelendirilmiştir. 

Meşhur Velâyet-Nâme onu Şiîliğin unvan mezhebini taşıyan Câ’fer-i Sâdık’tan Beyazid Bistâmî’nin getirdiği hırkayı giymiş olan “Lokman Perende” vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî’ye bağlar. 

Velâyet-Nâme üzerinde uzmanlaşmış yazarların naklettiklerine göre Hacı Bektâş’ın tarikât silsilesi önce Kutb’ûd-Dîn Haydar’a, ondan da Lokman Serahsî’ye, ve oradan da Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî  vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî’ye bağlanmaktadır. 

Âşık Paşa tarihinde ise “Hacı Bektâş” Horasan’dan “Menteş” adındaki kardeşiyle beraber Sivas’a gelerek Baba İlyas Horasanî’ye mürid oldular. Bu intisaptan sonra Hacı Bektâş önce Kayseri’ye oradan da Kırşehri’ne geldi, sonra da Karacahöyüğe yerleşti. Buna göre doğrudan Hoca Ahmed Yesevî müridlerinden olduğuna dâir rivayetin güvenilir olmadığı anlaşılıyor. 

Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı çalışmasındaKutb’ûd-Dîn Haydar’ın vefât tarihinin M. 1222, Hacı Bektâş’ın ise doğum tarininin M. 1209 olduğu göz önüne alınacak olunursa Kutb’ûd-Dîn Haydar’ın vefâtında Hacı Bektâş henüz on üç yaşındaydı. Daha evvel müridi olması halinde bu rivâyetin mümkün aksi takdirde ise zayıf olduğu aşikârdır.” şeklinde bahsetmiştir.

13. Yüzyılda hem Anadolu ve Azerbaycan coğrafyasının İslamlaşması yönünde ciddi katkıları olan “Horasan Erenleri” olarak adlandırılan Yesevi tekkesi dervişlerinin liderleri arasında yer almaktadır.

Tezkire-i Eflâkî’ye göre “Hacı Bektâş” Rûm’da “Baba Resûl” derler bir Erin halifesiydi. Bektâş o yüzyılda mesnevîleri ve gazelleriyle bütün tasavvuf âleminde saygıyla anılan Mevlânâ Celâl’ed-Dîn-i Rûmî’ye bazı sualler sormak için müridi Baba İshâk Kefersudî’yi Konya’ya gönderdi.

Şeyh İshâk Konya’da Mevlânâ’nın yanına vardığında onu zikr’üs-semâ’yla meşgul buldu. Mevlânâ ise keşf ve kerâmet yoluyla sorulara önceden vâkıf olduğundan daha Şeyh İshâk’ın sorularını sormasına fırsat tanımadan bir dörtlük şeklinde başka sorular yöneltmek suretiyle yanıt verdi.

Şeyh İshâk kendisini, sualin ve mısraların zamirinde yatan amacın yanıtını almış addetmek suretiyle geri dönerek keyfiyeti Hacı Bektâş’a nakletti. Sultan Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd-ı Evvel’ın oğlu Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev-i Sâni devrinde yaşadığı anlaşılan Hacı Bektâş’ın Anadolu’da nüfuz sâhibi Şiî dâîlerden birisi olduğu anlaşılmaktadır.

Selçuklu Sultanları arasındaysa Süleyman’dan başka Şiî olan bilinmemektedir. Bir başka rivayete göre ise bu “Şiîlik Hareketleri” Hacı Bektâş’ın şahsiyetinde değil de ona tâbi olanlara mahsustu.

Şekayık’a göre Hacı Bektâş’ın Şeyh İshâk gibi diğer müridleri arasında da “Melâhide-i Bâtıniyye” itikadını paylaşan pek çok derviş mevcuttu.

Hacı Bektaş-ı veli,  talebeler yetiştirmiştir. O dönemde Anadolu’da en etkin tasavvuf yapısı olan “Ahiler” ile birlikte hareket etmiş ve toplumun sosyal gelişiminde önemli katkılarda bulunmuştur. 

Âhiler’in reisi olan ve Kırşehir’de yaşayan Ahi Evran’nın Hacı Bektâş-ı Veli ile de dostlukları vardı. Sivas’taki Âhiler çok geniş bir teşkilâta sahip oldukları gibi Babâîler ile de sıkı münasebetlerde bulunuyorlardı. Bayburt’taki Âhiler’in başkanlığına ise “Âhi Emîr Ahmed Bayburdî” getirilmişti. 

Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî adlı eser Hacı Bektâş-ı Velî’nin sık sık Kırşehir’e ziyaretlerini ve Ahi Evran’la yaptığı sohbetlerini anlatmaktadır.

Balcıoğlu, Tahir Harimi’nin 1940 tarihli  “Mezhep cereyanları – Hacı Bektâş 36 bin halife yetiştirdi ” adlı eserinde; Hacı Bektâş’ın Horasan’dan Anadolu’ya göç ettikten sonra Suluca Karahüyük’te otuz altı sene “Horasan Melametîliği kökenli On İki İmamcı Tasavvufî–Bâtınî İslâm” i’tikadını neşriyât ile meşgul olduğunu ve bu süre zarfında aralarında Cemâl Seyyid, Sarı İsmâil, Kolu açık Hâcim Sultan, Baba Resul, Birap Sultan, Recep Seyyid Sarı Kadı, Ali Baba, Burak Baba, Yahya Paşa, Sultan Bahâ’ed-Dîn, Atlaspuş, ve Dost Hüda Hazreti Sâmet gibi meşhurların da bulunduğu tam otuz altı bin halife yetiştirdiğini yazmıştır.

Ölümünün yaklaştığını hisseder hissetmez her birini bir memlekete yolladı. Bunların bazılarının hâllerini Velâyet-Nâme anlatmaktadır. 

Hacı Bektâş’ın Horasan Melametîliği kökenli Bâtınîliğin Anadolu’daki neşri fa’aliyetleri tartışmasız hâyrete şâyan olmakla beraber bu meyândaki teşkilatlanmanın ana merkezinde Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî bulunmaktaydı.

Eflâkî’nin Baba Resul’ü Hacı Bektâş’ın şeyhi olarak göstermesine karşın Velâyet-Nâme tersini iddia etmektedir. Burak Baba’nın da Tokatlı olduğuna dair söylenti ile Hoylu olduğuna dâir ihtilâf da aynen buna benzemektedir. Velâyet-Nâme’nin nakilleri, Milâdî 1271 tarininde vefât ettiği bilinen Hacı Bektâş’ı Orhan Gazi devrinde sağ olarak göstermek gibi daha birçok yönden tenkit edilmeye açık kalan çelişkileri ihtivâ etmektedir.

Hayatının büyük bir kısmını Sulucakarahöyük’te (Hacıbektaş) geçiren Hacı Bektâş-ı Veli, ömrünü de burada tamamlamıştır. Mezarı, Nevşehir iline bağlı Hacıbektaş ilçesinde bulunmaktadır.

Hacı Bektâş’ın yaşadığı devirde Anadolu’da faaliyet gösteren Bâtınîler 

Anadolu’da Alevî, Bektâşî, Kızılbaş, Dazalak, Hurûfî, Rum abdalları, Kalenderîler, Melâmiye, Haydariye, Câmiye, Şemsiye, Edhemiye gibi Bâtınî kolları birbirleri ardından ortaya çıktıkları gibi bütün bu çeşitli yolların dinî hükümlerdeki ihtilâflarına rağmen kendi aralarında “Bâtınîlik” konusunda ortak bir zeminde birleşmekteydiler. Taşıdıkları Bâtınî akideler ise hep Mısır Fâtımî dâîleri ile Suriye Bâtınilerinin telkinlerini ihtiva etmekteydi.

Yeniçeriler ve Hacı Bektâş-ı Velî 

Osmanlı Sultanları ile halk tarafından da sevildi ve hürmet gördü. Osmanlı Ordusunda yeniçeriler Bektaşîlik kurallarına göre yetiştirilirdi. Bu nedenle Yeniçerilere tarihte Hacı Bektâş-ı Velî çocukları da denirdi. Ocağın banisi Hacı Bektâş-ı Velî olarak kabul edilirdi. Seferlere giderken yanlarında daimâ Bektaşî dede ve babaları eşlik ederlerdi. Bugün Balkanların her köşesine Bektaşîliği yeniçeriler taşımıştır.

Hacı Bektâş-ı Velî’nin sohbetlerini takip ederek onun tarikâtına bağlananlara ise “Bektaşî” adı verilmiştir.

Eserleri 

  • Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî
  • Makalat – (Arapça)
  • Kitâbu’l-Fevâid
  • Şerh-i Besmele
  • Şathiyye
  • Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye
Reklam (#YSR)