Kasım Bey Zâkir (1784 –  1857)

Vâgifle başlayan halkçı şiirin XIX yüzyıldaki en büyük temsilcisidir. Azerbaycan şiirinin dil açısından millîleştirilmesinde önemli hizmetler vermiştir.

1784’te Karabağ Hanlığı’nm merkezi Şuşa’da doğdu. Babası Ali Bey, Karabağ’m sayılan asilzâdelerindendi. Üçüncü dedesi Hüseyneli Ağa ise Karabağ Hanlığı’nm kurucusu Penah Han’ın öz kardeşiydi. Bu açıdan da şiirlerinde Zâkir mahlasını kullanan şairin asıl soyadı Cevanşir olmuştur.

Zâkir hakkında ilk araştırmalardan birinin müellifi Firudin bey Köçerli, Babası Ahmet Bey’in anılarına dayanarak şairi şöyle tasvir ediyordu: “o zat-i şerif hoşsuret ve hoşsima, ağ bedenli, uca kâmetli zeif’ül-büniyye bir vücud imiş, Göyçek, ağıllı ve göy renge mâü gözleri var imiş.

Simasından, hareket ve sükenasmdan asar-i necabet ve reşadet görünermiş. Danışığı fesih, sövti dilkeş olmağa göre çoxlarmı özüne mail edermiş ve o danışanda ona kulak asmamak olmazmış.

Biraz tündmecaz olduğu üçün terpenişinde dexi çabukluk görünermiş. İnsaf ve mürüvvetden hariç sözler ve işler şairi teb-i halından çıkarıb onun keyz ve dikketine sebeb olarmış.

Ama açığı tez sönüb tövbe ve istiğfar edermiş. Âdeti halında hoşhülk, helim, rehimli, mürüvvetli bir adam imiş” (F.Köçerli. “Azerbaycan Edebiyatı”, c. I, Bakı, 1978, s. 359) İlk tahsilini Şuşa medresesinde almış, burada Fars dilini tâlim etmiş, bu dilde yazmış, Firdevsî, Hayyam, Hakanı, Nizamî, Sa’dî, Rûmî gibi büyük şairlerin eserlerini mükemmel öğrenmişti.

“Hındıristan” adlı köyün sahibi olan Zâkir yazın Şuşa’da oturur, yılın diğer mevsimleriniyse bu köyde geçirir, bey olmasına rağmen köylülerle bir arada tarlada çalışmaktan bile çekinmezdi. Şiirlerinden, kısa bir süre, Karabağ beyleri ile birlikte Rus ordusuna alındığı, 1829’da ise çok sevdiği genç oğlunun öldüğü anlaşılmaktadır.

Ömrünün sonlarına doğru Zâkir’in sakin ve düzenli hayatı bozuldu. Karabağ’ın o dönemindeki Ermeni ve Rus asıllı yöneticileri diğer yerli asilzadelerle birlikte tanınmış şairi de incitiyorlardı. Yeğeni Behbût Bey’in bir Rus memurunu öldürmesi ve bundan sonra da kaçak olması nedeniyle Rus yöneticileri Hmdınstan köyü üzerine bir baskın yapmış, şairi tutuklayarak Şuşa cezaevine getirmiş, daha sonra ise kendisini Bakü’ye, oğlu Necefkulu Bey’le diğer yeğeni İskender Bey’i ise Rusya’nın içerilerine sürgün etmişlerdi.

Aynı dönemde Tiflis’te yaşayan ve Rus yönetiminde çalışan Mirze Fetheli Ahundov’un (1812-1878), general İsmayılbey Kutkaşmlı’nm (1800-1861) vb. dostlarının yardımıyla Zâkir, kısa bir süre sonra Baku sürgününden geri döndü. Lakin hiçbir suçu olmadan şaire yapılan bu haksızlık, sömürgeci yabancılar tarafından kendi toprağında haklarının, şeref ve itibarının çiğnenmesi vakur bir insan olan Zâkir’i sarsmış ve bütün bu olayları hayatının son yıllarında yazdığı şiirlere aynen yansıtmıştı. Bu şiirlerde umutsuzluk, hayattan ve zamaneden şikayet motifleri daha kabarık bir şekilde göze çarpmaktadır. Hayatının son yıllarını manevî sıkıntı içerisinde geçiren Zâkir, 1857’de Şuşa’da vefat etmiş ve şehrin Mirze Hesen mezarlığında toprağa verilmiştir. Zakir’in şiirleri tür açısından zengin ve rengarenktir.

Onun eserlerinin mühim bir kısmını halk şiiri ruhunda yazılmış koşma, gerayh, tecnis vb. teşkil eder. Bu şiirler sade ve anlaşılır bir Türkçeyle yazılmış, burada genellikle intim konular aşk ıstırapları, visal hasreti, sevgilinin vefasızlığı vb. ele alınmıştır.

Divan edebiyatının gazel, kaside, mesnevi, muhammes, müstezad, tercibend, terkibibend, tahmis vb. türlerine de Zakir’in divanında sık sık tesadüf edilmektedir? Çağdaş dönemin problemlerineyse mizahî şiirlerinde ve manzum mektuplarında yer vermiştir.

Onun çağdaşlarına yazdığı manzum mektuplarda Çarlık Rusya’sının sömürgecilik politikası, Karabağ’da uygulanan kanunsuzluklar, Türk-Müslüman asilzadelerinin tabii haklarının çar memurları tarafından çiğnenmesi, bölgedeki Ruslaştırma siyaseti vs. sosyal konular öne çıkarılmıştır. Zâkir’in manzum hikaye ve temsillerindeyse aktüalite ile ilgili birçok meseleler Ezop diliyle anlatılmıştır.

Zâkir, Azarbaycan Türkçesi ile bir arada Fars dilinde de şiirler yazmıştır. Onun külliyatını

ilk defa M.F. Ahundov bir kitap halinde yayma hazırlamış, hatta bu kitaba Zâkir’in Azerbaycan Edebiyatındaki yerini ve onun şiirlerinin özelliklerini açıklayan bir Önsöz de yazmıştı.

Lakin bilinmeyen sebepler yüzünden kitap o dönemde yayınlanmamıştı. XIX yy. 80 yıllarından başlayarak şiirleri Azerî Türkçesi ile ders kitaplarında yer almaya başlamıştır.

Eserleri

Diravi-Mecmueyi-Vaqif ve diğer müasirin. Teymurhan şura, 1856  

A. Berje. Mecmu eyi-e’şarİşüerayi-Azerbaycan, Laypsig, 1867

Türkçe Qezeller, Bakü, 1917  

Seçilmiş Eserleri, Bakü, 1953  

Seçilmiş Eserleri, Bakü, 1957  

Reklam (#YSR)