ESKİ TÜRKÇEDE YIMŞAK/YUMŞAK KELİMESİ ÜZERİNE

Özet: Eski Türkçde ‘yımşak/yumşak’ kelimesinin kökeni, bu sözcüğün hangi kökenden türediği ve kelimenin kendisi tarafından türemiş olan anlamları ve bu anlamların ayrı ayrı anlamsal çeşitlikleri ve bu çeşitli anlamların birbirinden olan farkı ve benzerliği bakımından çok dikkat çekmektedir. Bu makalede ‘yımşak/yumşak’ kelimesinin kökeni ve aynı kökten türemiş olan isim ve eylemlerin ifade ettikleri anlam üzerine durulmuş ve bu sözcüklerin temel anlamları ve kökenleri tespit edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar sözcükler: Eski Türkçe, yımşak/yumşak, yumuş, yumşa, yumuşçı

 

GİRİŞ 

Dil, yeni kavramları adlandırmada, diğer dillerden ödünçlemiş  olan sözcükleri ya da dilde var olan sözcük tabalarına uygun ekler getirerek yeni bir sözcük oluşturmak, aynı ya da benzer kavram alanına ait bir sözcüğü belirli kurallar çerçevesinde semantik değişimlere uğratmak gibi çeşitli yöntemleri kullanması oldukça doğaldır. Dilde herhangi bir sözcük, aynı kavram alanı ile ilgili farklı anlamlar getiriyorsa, o kelimenin somutlaştırma, soyutlaştırma, metaforlaştırma gibi semantik yöntemlerle temel anlamından diğer anlamlara doğru çeşitlenmiş olma ihtimali büyüktür (Ağca 2015:201) . Böylece dillerde herhangi bir kelime kökünden birkaç kavram alanına ait anlamlar türemiş olabilir. Bu sırada yımşak/yumşak kelimesini meydana getiren kelime kökünün semantik bakımından oluşum süreçleri ve aynı kökten türemiş olan semantik çeşitlenmelerini incelemektir.

KT G 5 tüzültüm altun kümüş işgiti kutay burigsuz anca berür tawğaç budun sawı süçig ağısı yımşak ermiş süçig sawın yımşak (?yumşak) agın arıp ırak budunug ança yağutır ermiş yagru kondokda kesre anıg bilig anta öyür ermiş


1 – YUM

  • YUM– kelimesi Caluson’un sözlüğünde (934) ‘kapatmak, yummak’ anlamındadır. Özellikle ilk olarak ‘gözü kapatmak/yummak’ anlamında. Bundan başka ‘ağzını kapatmak’ ve ‘sıkmak’ anlamaları da vardır, fakat bu anlamları sonradan almıştır. Clauson burda da bu kelimedeki –U’nun –Ü’ ye değiştiğini de gösterir: Kaş. yüm-, yümtür-, yümül- fakat yumluş-, yumun-; ve böyle bir ses değişiklikleri lehçelerle ilişkilendirir. Eğer fark edersek bütün örneklerde *yum- kelimesi mutlaka ‘göz’ kelimesi ile birlikte kullanılan bir eylem olarak varlığını sürdürmüştür. Uyg. VIII: közüg yumup ‘gözlerini kapatmak/yummak’; Hakasça XI: er kö:z yümdi ‘kişi gözlerini kapattı’; KB yümdü közin ‘gülümseyerek bana baktı’; közüm yümdüküm ‘gözlerimi kapattım’; Çağ. XV: 1. yum- (-ay) ‘açık olan bir şeyi kapatmak anlamındadır’; 2. yum- ‘gözü ya da ağzını kapatmak ama mutlaka belirtilerek söylenmiştir’; Kürtç. XIV: yum- ‘kapatmak’ (gözlerini); Kom. XIV: yum- ‘göz kırpmak’; Kıp. XIII: yum- ‘parmaklarını ya da gözünü kapatmak/yummak’.  Clauson’a göre  *yum- kökünden yumga:k, yumur, yumurtğa:: yumuş, yumuz kelimeleri türemiştir. Ancak yum- kelime gövdesi olarak kabul edilir.

 

  • YUM-/YÜM : kapatmak, gözleri eli ile kapatmak : er köz jumdı : erkek gözlerini kapattı; anı kördi aj toldı jumdı közin : Ay Toldı’yı gördü ve kendi gözlerini kapattı <> köz (~ közüg) jumup açqınça : gözü kapatıp açınca (çok hızlı anlamında) ) (Nadelyaev vd.,1969: 279).

 

  • YUM- ‘kısarak kapamak, kapalı duruma getirmek’<yum-, yüm– (DLT: yumgak ‘yumak, yuvarlak olan şey’; yumgaklan– ‘yumak, yuvarlak yapılmak’; yumgı ‘tolu, çok’; yumgın ‘toplu olarak, hep birden, bütün’; yumın- ‘yumar gibi görünmek’; yumıtgan ‘daima tolanan’; yumıt- ‘toplanmak’; yumız (er) ‘etli tıkaz (adam); yumluş- ‘yumulmak’) (Gülensoy 2007: 1173).

<> JUMYAQ : 1. Yuvarlak, küresel : bir jumyaq taşıy üzüp berdi : oyuvarlak taşı kopardı;

  1. Tümör : uvşaq jumyaqlar bolur : küçük tümerler olacak; <> jumyaq ig : tümör (hastalık) : bamıq oyrınta qan qırtısta jügürür jumyaq ig bolar : ‘banmık’ hastalığı nedeniyle kanama ciltte oluşur ve tümerler oluşmaya başlar;

JUMYAQLA- : yuvarlamak : it bur(nı)ça jumyaqıap : köpek gülü gibi yuvarlayıp;

< jumyaqlan > jumyaqla- : jumyaqlandı neñ : bir şey toparlandı (yuvarlandı);

JUMYİ : tüm, bütün : kişi jümyi keldi : tüm insanlar geldi; sevinç birlä jumyi señä kelsüni : tüm insanlar mutlulukla gelsinler; < JUMYİN/JUMYU : tüm, birlikte: qordaj quyu anda uçup jumyın ötar: orada kuğlar ve pelikanlar (?) birlikte  uçarak ötüyorlar; bu qartlar qısılsar jumyuqa eşkäk süti bersüniär : eğer ülserler gerilirse, bütün ülserlere eşeğin sütünü versinler;

JUMIT – : < jum – toplamak : kişi jumıttı : insanlar toplandı; qapıyta qalın baş jumıttı : kapıda çok insanlar toplandı;

JUMLUŞ – : <jum- : közlär jumluşdı : gözler kapandı;

JUMRAQ : yumuşak, esnek : jetiz uzun… jumraq tiliñiz : senin uzun, geniş ve yumuşak … dilin (Nadelyaev vd., 1969: 279).

  • YUM (u) ‘*etli, toplu’ (+şa- <ça-)+k (Gülensoy 2007: 1179).

 


 

  1. YUMUŞ
  • YUMUŞ – *yum- kökünden gelmiş 1.‘dolaşımda olan, işin daha geniş anlamını, bir iş parçasını anlatır’. *Yum köküne (-(X)ş-) iştaşlık eki / -(X)ş (eylemden ad)/ (eylemden eylem türeten ek) eklenerek (Tekin 2003: 95) yeni bir kelime ortaya gelmiştir. Hak.: al-risala bayna’l raculayn ‘en errand between two men’ iki kişi arasındaki görev/iş anlamında (Clauson 1972: 938). 2. *Yumuş- ‘co-op’ bazı durumlarda *yum- ‘having the (power) to shut’ bir şeyi kapatma etkisi Kır: jumuş; Kazx: jumıs; Ubk: yumuş; Kk: jumıs; Kaz: yomış; Tkm: yumuş; Uyğ VIII: Bud. işke yumuşka bardaçı bolsar ‘eğer bir göreve veya bir işe gidiyorsa’ anlamını içermiştir.

A) *YUMUŞ- (hlk.) ‘iş, hizmet buyruğu) = ET. yumuş ‘hizmet, iş, faaliyet’ (EUTS, 305: yumuşçı ‘hizmetçi’). B) OT. YUMUŞ ‘hizmet, vazife, elçilik’ (DLT: yumuşçı ‘melek’) < *yumu- ‘hizmet etmek’ +-ş; C) YUMUŞ- (hlk.) ‘toplaşmak, üşüşmek’ < yum-(u)ş- (Gülensoy 2007: 1178).

 <> JUMDAR-/JUMDIR : toplamak, biriktirmek : ol kişini jumdardı : o kişileri topladı; kelir qut qapuyda qalın jumdarur : mutluluk gelir, kapı öninde insanları toplar; jil aj kün tügäsä asıy jumdarur : yıllar geçtikçe, aylar, günler, o çöpleri biriktiriyor;

  • JUMUŞ – : 1. İş, görev: alu bersä açıy kör altun kümüş/ qajuqa jumuş : onlara hediye verilmeli, altın, gümüş/ birisine – başlık, başkasına – görev; <> jumuş qıl- çalışmak, hizmet etmek : uluylar sözin tut jumuş qıl jügür : büyükleri dinle, koş, çalış;
  • JUMUŞ : 2. Elçilik, elçilik görevi : ol jumuşqa birtäm bardı : o hemen elçilikle yola çıktı; qara saç ürüñi ölümdin jumuş :siyah  saçlardaki beyazımsı – ölüm elçisidir ) (Nadelyaev vd., 1969, 280). <> iş jumış : (birlikte kul.) işler.

  1. YUMŞA:- (?YIMŞA:-)
  • YUMŞA- (YIMŞA) ‘to be soft’ ‘yumuşak olmak’ anlamındadır. Yumşa kelimesi ise yumuş+ (-A) addan geçişsiz eylem türeten ek  (Tekin 2003: 85) / *(-A) eylem zarfı eki (2003:89)/ eklemesinden gelmiştir. Bu kelime ilk anlamına karşıt Çuvaşçada ise çamal (syamal)  hafif, kolay’, yumşa-/cumşa-: ‘to sand on an errand’ bir görev için göndermek’ anlamını bildirmiştir; Hakasçada XI: yumşa:dı: ne:ŋ: ‘bir şey yumuşadı’; Kaş. III 306: yumşa:r, yumşa:ma:k: KB yumşadı tili ‘ama dili yumuşadı’; Çağataycada XV: yumşa-/yumşal- ‘yumuşak olamak’: Kürtçede XIV: yumşa-/yumşan; Kıpçakçada XV: yumşa- (1972: 939).
  • YUMUŞA- ‘1. sertliği kalmamak, yumuşak duruma gelmek; 2. (mec.) öfkesi, kızgınlığı inadı geçme; 3. (gr.) sert ünsüz, yumuşak ünsüz durumuna gelmek’ = GT., ET., OT. yumşa < yum-şa- < *yımca- < *yımça- < * sémsé- (Çuv.) < *yemçe- (yumşa- (Trkm.), yumşal- (Az.), yumşä- (Özb.), yumşi- (Uyg.), yomşa- (Bşk., TatK), cumşoo (Kırg.), çımça- (Tuva)< *yımça-, jumşa- (Kzk.), sımna(a)/ sımınya- (Yak.) (Gülensoy 2007: 1178).

 

  •  JUMŞA- : 1. Yumuşamak (düz ve mecaz anl.) : jumşadı neŋ : bir şey yumuşadı; ŋüllär qatıy boldı til jumşadı : kalpler sertleşti, diller ise yumuşadı; süçig sözka jumşar uluy häm kiçig : tatlı sözlere büyükler de küçükler de yumuşarlar.

JUMŞA- : 2. Jumşa –jibär – (birlikte kul.) göndermek: osbu altun qayan oyuz qayanya elçi jumsap jibärdi : bu Altun Kağan Oğuz Kağana elçi gönderdi (Nadelyaev vd.,1969: 279)

< ǯumşa- : göndermek: tört sarıqa ǯarlıy ǯumşadı : o dünyanın dört tarafına emir gönderdi (1969, 642).


  1. YUMŞAT
  • YUMŞA- kelimesinden gelmiştir. Yumuş+a-t şeklinde (-t) bir ettirgenlik çatı ekidir ve geçişsiz eylemleri geçişli yapar. Genellikle ülü ile biten eylemlere gelir: yürü-t, acı-t, anla-t, oku-t, ağla-t vb. Yumşat: ‘to soften’ ‘yumuşatmak’ anlamındadır. Hak. XI: ol teri: yumşattı: ‘he tanned the hide’ ‘o deriyi yumuşattı’; ol katıg ne:ñni: yumşattı: ‘he softened the hard thing’ ‘o katı şeyi yumuşattı’; ol er sö:züg yumşattı: ‘that man spoke repidly’ ‘o adam hızla konuştu’. Bunun dışında (Kuran’ı gönülden öğrendiğinde ya da alçak bir sesle okuyan zamanda da kullanılan bir kelimedir). Kaş.XIV: yumşat-, yumşatu:r, yumşatma:k (1972: 939).

 

  • YUMŞAT : < jumşa- : ol qatıy neŋni jumşattı: o katı şeyi yumuşattı; ol er sözüg jumşattı : o kişi kendi sözlerini yumuşattı (~ hızlı konuşmaya başladı) (Nadelyaev vd.,1969:280).

 


 

  1. YUMUŞÇI
  • YUMUŞÇI<YUMUŞ: ‘one who runs errands, messenger’ ‘iş yapan kişi, haberci’ anlamındadır. Kar.T.: yumuşçı: ‘workman’ ‘işçi’ anlamında (1972: 939). Yumuş+çı< +çı meslek mensubu ya da bir kişi sürekli yapan anlamında (2003: 82). Uyğ. VIII Bud: yumuşçı tapığçılar ‘messengers and servants’ ‘haberci ve hizmetçi’; Hak. XI Kaş. III: ölümdin yumuşçı ig ol aşnusı ‘disease is the first messenger from death’ ‘hastalık ve ölümün ilk habercisi’. Burda yeni anlam daha ortaya gelir ‘melek’ (al-malak) anlamı. Yumuşçı: çünkü al-malak türetilmiş bir kelimedir ve al-alük kelimesinden gelmiştir. Kıpçakçada XIV: önemli bir görev anlamında ise, Osmanlıcada XIV-XVI: yumuş ‘iş, görev’ anlamını taşımıştır, bazen de ‘yumuş oğlanı’ ifadesi ‘haberci’ anlamını almıştır.

 

  • JUMIŞÇI : 1. Çalışan, hizmetçi (melek) : ötrü ol jumışçı jeklär kelip izdäp tözüta ajıtıp jemä ol bulmadın janduru kelip bulmatımız tep ötüntilär : sonra o hizmetçi iblisleri gittiler, aradılar ve onu bulamadan geri döndüler ve bulamadığını belirttliler; <> jumuşçı tapıyçı (birlikte kul.) hizmetçiler : tört sekiz on vçir oyuşluy jumuşçı tapıyçılar turqaru küji küzatü tutqajlar : … (?) ait yetmiş dört hizmetçiler her zaman onları koruyacaklar;

 

  • JUMIŞÇI : 2. Haberçi, gündelikçi : ögdülmiş ǯuvabı jumuşçıya : Ögdülmüş’ün haberciye olan cevabı  (Nadelyaev, Nasilov 1969, 280).

  1. YUMŞA:K (?YIMŞA:K)
  • Eski Türkçe’de yımşak (?yumşak) kelimeyle ilgili Clauson (1972: 938), bu kelime altı kez (üçe ayrılanlar hariç) olduğunu ve yımşak originalı olduğunu belirtir. Bu kelime *yumuş+a-(U)k eylem sonucu adlar ve nitelikler türeten ek eklenerek yeni kelime ortaya gelmiştir (2003: 91).  

KTG 5 tawğaç budun sawı süçig ağısı yımşak ermiş ( Çin halkının sözü tatlı/ uzlaştırıcı ve ipeği yumuşak imiş). Uygurcada VIII: yumşakın Budizmde ilahi varlıklarla ilişkilendirilerek

  1. hayırseverlik 2.acımasızlık anlamlarını da kazanmıştır; Hakasçada XI: yumşa:k (yumuşak her şey için). Kaşgar: sözü yumşak erdi: onun sözleri hafifti; Kıp: yumşak (yumuşak). Clauson yımşa:k kelimesini yımşa kelimesinden geldiğini belirtir.
  2. JIMIRQA: jımşaq jımırga < jimirtya; JIMIRTYA: ‘yumuşak, nazik, gevrek’ ‘jımırtya jas’ ‘gevrek (çıtır, taze) yeşillik’ anlamında.

JIMŞAQ: ‘yumuşak, nazik’: ayisi yımşaq ermiş onların takıları (altınları) nazikti (şımartıcı idi).

 JUMŞAQ: 1. Yumuşak, katı değil: ol jumşaq neŋni qaturdı: o yumuşak şeyi katı yaptı; jılan oglayu joqamaqa jumşaq içi pür ayu: yılan – yuvarlak, dokunulunca – yumuşak, ancak içinde zehir doludur; jumşaq tuz bözdä jörgäp: yumuşak tuzu (yumuşartılmış) beze (patiskaya) sarmak; linqua teg jumşaq: nilüfer çiçeği gibi yumuşak; 2. Nazikçe, ince: soyun müŋüzin jumşaq ügüp suvga toqıp içsär ketär: eğer geyiğin boynuzunu ince kesip, ve suya koyup içerse (kuduz) geçer; toyraq toyrayusın jumşaq soqup: kavak reçinesini nazikçe gerip;

  1. yumuşak, -o , nazik, – o : sözi jumşaq erdi : onun sözleri yumuşak idi; erig sözka jumşaq janut qılsa öz : kaba sözlere kendin yumuşak cevap vermen lazım; jılıq jumşaq bolyıl : nazik, kibar ol (hitap ettiğinde); jumşaq oylayu adayın aquru maŋın jorıjur : yumuşak, nazik adım

atarak yürüyorlar.  <> jumşaq javaş birlikte kul. Yumuşak, nazik : tözün jumşaq javaş tınlıyar az: asil (soylu), nazik insanlar çok az; jumşaq jımırqa (birlikte kul.) yumuşak, nazik : jumşaq jımırqa … arıy süzüg jepün lingua japıryaqı teg : kırmızı lotus çiçeğinin nazik, temiz … seffaf yaprağı gibi (Nadelyaev vd.,1969: 279-280).

<>jaylıy jumşaq : (birlikte kul.) 1. yumuşak, nazik: edgü jaylıy jumşaq sav : iyi ve nazik sözler; jaylıy jumşaq köz : nazik gözler; 2. Bereketli (verimli): jaylıy jumşaq tarıylaq (?) jer : verimli (bereketli) mısır tarlası (1969, 225).

  • YUMUŞAK ‘1. dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı; 2. kolaylıkla bükülen, sert karşıtı; 3. dokununca hoş bir duygu uyandıran; 4. avuçla sıkıldığında buruşmayan; 5. kolaylıkla işlenebilen; 6. kolay çiğnelen, kesilen; 7. ilıman; (mec.) kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uyusal; 9. okşayıcı, tatlı, hoş; 10. sessiz, haif’ = GT. Yumşak // Orh. yémşak/yımşak <*yımşa- < *yum (u) ‘*etli, toplu’ +-şa (<ça-) +k

Anadolu agl.: yumşag, yümüşak (yumşak (Trkm.,Uyg.), yumşäk (Özb.), yumşag (Az.), yomşak (Bşk., TatK.), cımjak (Alt.), cumşak (Kırg.), çımçak (Tuva.) < *yımçak, jumşak (Kzk.), sımnagas (Yak.) < *yemçakaç (< *yem/yim veya *yım+ça-), sémsé (Çuv.) (Gülensoy 2007: 1178).


Nuraiym Satylkanova

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi

KAYNAKÇA:

  1. AĞCA, F. (2015). Eski Türkçe kö:k tenri ve kö:k kalık İkilemleri Üzerine:Türkbilig 2015/30:201-221.
  2. CLAUSON, G. (1972). An Etymological Dicionary of Pre-Triteenth-Century, Oxford: At the Clarendon Press.
  3. ÇEREMİSOV, K. (1951). Buryat-Mongolsko – Russkiy Slovar. Moskva: Gosudarstvennoye İzdatelstvo İnostrannıh i Nasionalnıh Slovarey.
  4. ERCİLASUN, A. B. (2016). Türk Kağanlığı ve Türk Bengü Taşları. İstanbul: Dergâh Yayınları.
  5. GÜLENSOY, T. (2007). Köken Bilgisi Sözlüğü. Ankara: Türk Dili Kurumu Yayınları.
  6. GOÇJUN, M., YUANLUN, Ç. (2000). Dunsyansko-Kitayskiy Slovar: Pekin.
  7. NADELYAEV, V., NASİLOV, D., TENİŞEV, E., ŞERBAK, A. (1969). Drevneturkskiy Slovar, Leningrad: Nauka.
  8. STAROSTİN, A., DYBO, V., MUDRAK, O. (2008). An Etymological Dicianary of Altaic Languages .
  9. SLEPSOV, P. (1972). Yakutsko-Russkiy Slovar. Moskva: Sovetskaya Ensiklopediya.
  10. TEKİN, T. (2003). Orhon Türkçesi Grameri. İstanbul: Sanat Kitabevi.

Reklam (#YSR)