1925 yılında Seki şehrinde köylü bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Babasının adı Bextiyar Mahmud’dur. İlk tahsilini doğduğu şehirde yaptıktan sonra, lisans ve yüksek lisans tahsilini Baku Devlet Üniversitesinde tamamlamıştır. 1950 yılından bu yana Baku Devlet Üniversitesinde öğretmen, doçent, profesör görevleriyle aralıksız olarak çalışmalar yapmıştır. Halk şairi seçilir (1984). Akademinin muhbir üyesidir (1980), Devlet Mükafatları ödülleri ile onurlandırılır (1976, 1984), Millet vekili ve toplum adamıdır. Vahabzade, 1960’larda başlayan özgürlük hareketlerinin öncülerindendir. Bu konuda kaleme aldığı 1959 tarihli Gülistan isimli şiirinde, ikiye bölünen (İran ve Rusya) Azerbaycan halkının yaşadığı felaketleri anlatmıştır. Adı geçen eserinde dolayı 1962 yılında milliyetçi damgası vurulan şair 2 yıllığına üniversitede ki görevinden de uzaklaştırılmıştır. Bu olumsuzluklara ve Sovyet rejiminin baskılarına rağmen özgürlük mücadelesinden hiç yılmamıştır. Azerbaycan halkının sıkıntılarını konu ettiği pek çok eserini yurt dışına kaçırarak yayınlanmasını sağlamıştır. Eserlerinde Azerbaycan Türkçesi’ni en temiz şekilde kullanmaya özen gösteren ve halkının duygularına tercüman olan Vahabzade Azerbaycan’da Halk Şairi adıyla anılır. 1995 yılında Azerbaycan özgürlük mücadelesindeki hizmetlerinden dolayı İstiklal nişanı ile ödüllendirilmiştir. Ülkesinin özgürlük simgelerinden biridir. Vahabzade 1980-2000 yılları arasında 5 defa milletvekili seçilmiştir. 2002 yılında kendisine Benim Garibim isimli kitabına istinaden Romanya Kültür Bakanlığı tarafından Komutan Madalyası verilmiştir.
Bir şair olarak
okuyucu arasında ilk itibarını “Yaşıl Çemen, Ağaç Altı Bir de ki tünd
çay” (1944) şiiriyle kazanır. O, ilk şiirini 1943 yılında muharebenin
kızgın devrelerinde yazar. Edebiyat kaynaklarında ilk devre, bağımsızlık
hareketinin güneyde Araş sahillerinden başlayarak, hemen bütün Asya’da geniş
sahalara yayıldığı zamana rastlar. Kosmos’un fethi, ilmi-tekniki inkılap,
maneviyat ve bağımsızlık sahalarındaki mücadele devri onun da edebi
çalışmalarında etkili olmuştur. Bextiyar’ın sanat faaliyetlerinde ilk basamağı
“mektep şiirleri” oluşturur. Şairin kendi şiir ekolü de “mektep
şiirleri” ile kimlik kazanır. Bu şiirlerde: saflık, doğallık, sıcaklık ve
samimilik gibi duygular çocukluğa mahsus özelliklerdir. Bu geri gelmez çocukluk
yıllarını Bextiyar”ın şiir ekolünün temeli (ilk hareket noktası)kabul etmek
gerekir. Bextiyar bu noktadan hareketle bugüne gelmiştir. 19601ı yıllar bu
edebi ekolde; bedii detayların felsefi derinlik ve genişlik, tefsilatların
çeşitlilik ve karşılaştırmada birlik teşkil etmeye başladığı döneme rastlar.
Okul dönemlerindeki bedii saflığı, tezatsız aydınlığı şu anki renk cümbüşünün
temelini hazırlar. Bu edebiyatın özü de uzak bir köyde çalınan okul zili gibi
değildir. Uydulara ses veren heyecan gibi; Beathoven’in ve Galile’nin,
Nesimi’nın ve Babek’in, Buhenvald imdadının, kadın feryadıyla beraber anılması
zengi idi. Ve onda sadece okul ve öğrenciler için değil, dünya ve insanlık için
duyulan kaygıların ölçüsü vardır. Şair hem tarih, hem de dünya adlı iki uyduya
seyahete çıkar, insanın da iki uyduda – zaman ve insan konularında tesirli şiir
ve destanını yazar. Onun “İnsan ve Zaman”, “Men ve Dünya”
adlı eserleri, tarih itibarıyla bu devreye rastlar. Böyle bir hazırlıktan sonra
şairin üçüncü seyahati, insanın iç alemindeki gizemleri gün yüzüne çıkarmak
içindir. Bextiyar Vahabzade’nin edebi çalışmalarının üçüncü basamağını 1980’li
yılların bedii tesirlerinde yoğrulduğu devreye rastlar. Onun bu yıllarda
yazdığı eserlerde edebi diyalogun en önemli kısmı, “Men ve Dünya”,
“Men ve Zaman” eserlerinden daha fazla; “Özümle Özüm”, “Menle
Men”, “Bextiyarla Bextiyar’dır. “Dağda Şelale Kimi”,
“Özümü Axtanram”, “Sür’et”, “Özümüzden Öyrenek”,
“Özümden Narazıyam”, “Nesense Özün Ol”,
“Şehidler”, “İkinci Ses” gibi eserler, sözkonusu merhalenin
Özelliklerini en iyi şekilde ifade eder. Özellikle “İkinci Ses” adlı
eserin bütünlüğündeki manzum dramalizasyon; bu yönüyle, kendisini en belirgin
şekliyle gösterir. Duygusal genişlik ve muntazam eğiticilik “Cavid”
ve “Vurgun” tiyatrolarında ne kadar belirginse; drama Bextiyar’ın
coşkulu özeleştirileri de o nisbette ölçülüdür. Bu piyeslerde zaman ve epoxalar
yüz yüze gelmiyor, sesinde “ben” parçalanıyor ve parçalanan tezatlar
ön plana çıkarılıyor. “İkinci Ses”, “Yağışdan Sonra” ve
“Yollara İz Düşür” eserlerinde bu durum söz konusudur. Görünen odur
ki tarihi piyeslerde durum değişmektedir. Bextiyar Vahabzade’nin iki tarilıi
şahsiyete atfettiği – Nesimi ve Babek’e – “Feryad” ve “Dar
Ağacı” adlı iki tarihi piyesi vardır. Fakat onların da hiç birinde ne
Babek ne de Nesimi etkin olarak gözükmüyor. Doğrusu “Dar Ağacı” adlı
eserde bütün olaylara ve isteklere Babek’in sesi ve kahkahası ile yüklenilir
ama, eserin normal seyri esnasında Babek’in kendisi mevcut değil, sadece manevi
bir katılımcıdır. Buna paralel olarak “Feryad” adlı eserde de
Nesimi’nin kendi obrazı yok, sadece Nesimi’nin nesli ve Nesimi’nin halkı var.
Felsefilik, ince lirizm, edebi narinlik B.Vahabzade’ninnazari-estetik görüşlerinde,
özellikle edebi çalışmalarında da kendini gösterir.
Eserleri
Şiirler ve Manzum Hikâyeler
Menim Dostlarım
Bahar
Dostlug Nağmesi
Ebedi Heykel
Çınar
Sade Adamlar
Ceyran
Aylı Geceler
Şairin kitaphanası
Etiraf
Şeb-i Hicran
İnsan ve Zaman
Bir Ürekde Dört Fesil
Seçilmiş Eserler
Kökler-Buğdaylar
Deniz-Sahil
Bir Baharın Garangusu
Dan Yeri
Payız Düşünceler
Şehitler
Özümle Sohpet
Mugam
Tiyatro Eserleri
Vicdan
İkinci Ses
Yağıştan Sonra
Feryat
Darağacı
Artık Adam.
Hatıra-Seyahatname Eserleri
Sanatkar ve Zaman
Sadelikte Büyüklük
Derin Katlara Işık