1959-1960 KIBRIS ANTLAŞMALARI ve BU ANTLAŞMALARLA YARATILAN HUKUKİ STATÜ

Arş. Gör. Müge VATANSEVER

A. GENEL OLARAK

Kıbrıs Türk halkının Enosise karşı verdiği mücadele, 1960 öncesinde adanın Yunanistan’a bağlanmasını engelleyen ve bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan en önemli faktör olmuştur. Rumların Enosis talepleri karşısında Türk halkının her yolla self-determinasyon hakkına sahip çıkması, tek yanlı bir Enosis gerçekleşmesi olasılığını tümden ortadan kaldırmıştı. İki halk arasında başlayan çarpışmalar sonucu, Rumların savunduğu Enosis ve Türklerin savunduğu Taksime karşı bir orta yol olarak, adanın bağımsızlığı fikri doğmuştu. Bu fikrin, İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve ABD tarafından benimsenmesinden sonra, 11 Şubat 1959’da Zürih Anlaşması ve 19 Şubat 1959’da da Londra Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaların altına İngiltere, Türkiye ve Yunanistan yanında, adadaki her iki toplum da eşit statüde iki kurucu ortak olarak imza attı. Böylece Kıbrıs, iki halkın ortak egemenliğinde ve yönetiminde, iki toplumlu bir Cumhuriyet olarak doğdu 38. 

B. ZÜRİH ve LONDRA ANTLAŞMALARI

Soldan sağa: Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Türkiye Dışişleri Bakanı Zorlu ve Türkiye Başbakanı Menderes Zürih’teki müzakerelerde

NATO Bakanlar Konseyi toplantısından sonra, 18 Aralık 1958’de İngiltere, Türkiye ve Yunanistan dışişleri bakanları, Kıbrıs sorununun çözümü için diplomatik yoldan görüşme yapmayı kabul ettiler. Yapılan görüşmeler sonucunda, 5 Şubat 1959’da Türkiye ve Yunanistan başbakanları (Menderes ve Karamanlis) ve dışişleri bakanları (Zorlu ve Averoff) Zürih’te bir araya geldiler ve Kıbrıs’ın uluslararası statüsünün ve anayasasının dayanacağı ilkeler üzerinde anlaşmaya vararak, 11 Şubat 1959’da Zürih Antlaşmasını imzaladılar. Zürih Antlaşması; “Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel Yapısı ile İlgili Antlaşma”, “İttifak Antlaşması” ve “Garanti Antlaşması”ndan oluşmaktadır. Ancak İngiltere imzalamadığı için bu antlaşma hukuki bir etki ve sonuç yaratmaz niteliktedir. Bu yüzden Kıbrıs’a bağımsızlık veren bu antlaşmanın İngiltere’nin ve adadaki iki toplumun temsilcilerinin onayına sunulması gerekiyordu. Bunun üzerine taraflar, Zürih’te imzalanan ön antlaşmayı görüşmek için Londra’da bir araya geldiler. Görüşmeler sonunda 19 Şubat 1959’da Londra Antlaşması imzalandı 39.

Londra Antlaşması’nda, Zürih Antlaşması’na ek olarak şu belgeler mevcuttu: 1. İngiltere’nin bu belgeleri üslere ilişkin bazı esaslar eklenmesi koşuluyla kabul ettiğine dair 17 Şubat tarihli Bildirisi; 2. Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının, İngiltere’nin Bildirisi’ni kabul ettiklerine dair 17 Şubat tarihli Bildirisi; 3. Türk toplumu temsilcisi Fazıl Küçük ve Rum toplumu temsilcisi Makarios’un bu belgeleri kabul ettiklerine dair 19 Şubat tarihli Bildirileri; 4. Kıbrıs anayasası ve ilgili belgelerin yürürlüğe girmesi için alınacak geçici önlemlerle ilgili sözleşme40.

Antlaşmaların uygulama niteliği kazanabilmesi için üç ayrı komisyon kurulmuştur. İki toplumun temsilcilerinden ve Yunanistan’dan oluşan komisyon, anayasa hazırlamakla; İngiltere, Türkiye, Yunanistan ve iki toplumun temsilcilerinden oluşan karma komisyon ise Londra Antlaşması esaslarını yansıtacak antlaşmaların metinlerini ortaya çıkarmakla görevlendirilmiştir. Bir de geçici komisyon kurulmuştur; bunun görevi de, mevcut idarenin Kıbrıs Devleti’ne devrini gerçekleştirmektir41.

Kıbrıs Devleti henüz ortada olmadığı için Kıbrıslı Türk ve Rum liderlerinin sadece bildirimde bulunduğu Londra Antlaşmaları, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan edildiği 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye tarafından yeniden imzalanmış ve bir bütün olarak “Lefkoşa Antlaşmaları” adını almıştır 42. Bu antlaşmalarla birlikte Kıbrıs’ta bağımsız bir devlet yaratılmıştır 43. Kıbrıs Cumhuriyeti, egemenlik ve garanti hakları bakımından özel bir yapıdadır. Bu yapı “enosis” ve “taksim”e giden yolları kapatmıştır. Kıbrıs Devleti, ada üzerinde hak iddia eden üç devletin ve adada yaşayan iki toplumun taleplerinin, uluslararası bir boyutta uzlaştırılması sonucunda doğmuştur. Kıbrıs Devleti, iki toplumun varlığı ve eşitliği esasına dayalı olarak kurulmuştur44.

1960 Antlaşmaları, Türk Dışişleri Bakanlığı çevrelerinde her zaman bir zafer olarak gösterilmiştir. Çünkü ada hem İngiltere’nin egemenliğinden çıkartılmış hem de Yunanistan’a gitme tehlikesi önlenmiştir. Fatin Rüştü Zorlu’nun Londra havaalanında basına verdiği demeçte, “Zürih Konferansının iyi bir antlaşmayla neticelenmiş olduğu ve yapılan antlaşmaların her üç tarafın ve Kıbrıs’ın lehine” bulunduğunu söylemiştir45. Ayrıca, antlaşmalar Türk kamuoyunda da bazı yazarlarca oldukça olumlu karşılanmıştır. Cumhuriyet başyazarı Nadir Nadi, 22 Şubat 1959 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazısında, Antlaşmaları, Türk-Yunan dostluğunun ve dünya barışının mutlu gelişmeleri olarak nitelendirmiş ve ne enosisin ne de taksimin çıkar yol olmaması sebebiyle bulunan bu formülü iyi karşılamıştır 46. Ancak İnönü’nün partisi (CHP) “Kıbrıs’ın bağımsızlığı” fikrini benimsememekteydi47. 

C. ANTLAŞMALARIN İÇERİĞİ ve HUKUKİ NİTELİĞİ

1. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel Yapısı ile İlgili Antlaşma

Zürih Antlaşmasıyla belirlenen Anayasanın temel maddeleri, iki toplumun eşitliğine ve işbirliği yapma esasına dayanır. Adadaki iki toplum, eşit statüde iki kurucu ortak olmuşlardır 48.

Zürih ve Londra anlaşmalarına göre; Kıbrıs Devleti başkanlık rejimiyle yönetilecek bir cumhuriyettir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı Türk olacaktır (m. 5). Yürütme yetkisi başkan ve başkan yardımcılarına aittir. Bakanlar Kurulu, 7 Rum, 3 Türk üyeden oluşacak ve Dışişleri, Maliye ve Savunma Bakanlıklarından birisi mutlaka bir Türk bakana verilecektir. Başkan ve başkan yardımcısı, kendi toplumuna ait bakanları ayrı ayrı seçer 49.

Yasama yetkisi Temsilciler Meclisine aittir ve Temsilciler Meclisinin, % 70’i Rum, % 30’u Türk üyelerden oluşur (m. 6). Cemaat meclislerinin yetki alanı dışında kalan tüm konularda, bu meclis yetkilidir. Mecliste, kararlar hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alınır; ancak önemli konularda Türk üyelerin ayrı oy çoğunluğu gerekli olacaktır. Başkan ve yardımcısının Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte taraf oldukları uluslararası teşkilatlara ve ittifak paktlarına Kıbrıs Cumhuriyeti’nin katılması durumu hariç olmak üzere, dışişleri, savunma ve güvenlik konularındaki meclis kararlarına karşı, bireysel veya ortak veto hakkı olacaktır (m. 8)50. 

Burada önemli olan nokta, Cumhurbaşkanının, yardımcısının ve temsilciler meclisi üyelerinin kendi toplum üyelerince seçilmesidir. Böylece Kıbrıslı Rumlara, yetkilileri tek başlarına seçme imkânı tanınmamıştır.

Her iki toplumun kendi iç işlerine bakacak birer Cemaat Meclisi olacaktır. Cemaat meclisleri, Türk ve Rum toplumlarının kendi üyeleri arasından seçilir. Cemaat meclisleri, kendi toplumlarıyla ilgili olmak şartıyla, dini konularda, eğitim konusunda, kişi statüsünde ve bunlarla ilgili konularda olan davalara bakacak mahkemelerin oluşumunda, kendi toplum belediyelerini denetleme konusunda, kendi toplum üyelerine kişisel vergi, resim koyma konusunda yasama yetkisine sahiptir. Ayrıca toplum meclislerinde kabul edilen yasalara karşı, Cumhurbaşkanı ve yardımcısının veto yetkisi yoktur, sadece geri gönderme hakkı vardır (m. 10)51

Cumhuriyet Ordusu % 60 Rum, % 40 Türk ve memur kadroları % 70 Rum, % 30 Türk olmak üzere, her iki toplum fertlerinden oluşacaktır (m. 14). İç güvenliği, polis ve jandarma sağlayacaktır. Ceza davalarında mahkeme heyeti suçlunun ait olduğu toplumun yargıçlarından oluşacaktır 52. Adli teşkilatın en üst organı olacak olan Yüksek Adalet Mahkemesi, iki Rum, bir Türk ve bir tarafsız üyeden oluşacak ve mahkeme başkanı tarafsız üye olacaktır (m. 16). Bu mahkeme cemaat meclislerinin yetkisi dışındaki bütün davalarda görevli olacaktır 53. Beş büyük şehirde Türk toplumuna ayrı belediyeler kurma hakkı tanınacaktır (m. 20). Resmi dil Türkçe ve Rumca olacaktır. Resmi belgeler her iki dilde hazırlanacak ve yayınlanacaktır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tarafsız renk ve biçime sahip bir bayrağı olacaktır (m 2-3). Her iki anavatan kendi toplumlarına eğitim ve kültürel alanlarda mali yardımda bulunabilecektir. 19. maddeye göre, tarım reformu yapılırken kamulaştırılan bir arazi, sadece malı kamulaştırılan kimsenin mensup olduğu toplum mensuplarına dağıtılabilir (m. 19)54.

Temel Antlaşmada ayrıca, yeni devletin anayasasında garanti ve ittifak antlaşmalarının da yer alacağı, enosis ve taksimin yasaklanacağı (m. 22), İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’ye, konusu ne olursa olsun yapılacak her antlaşmada “en çok gözetilen ulus” hakkının tanınacağı düzenlenmiştir.
Antlaşmanın 26. maddesine göre yeni devlet, antlaşmaların imzalanmasından itibaren en geç 3 ay içinde kurulacaktır. Ayrıca bu antlaşmanın hükümleri, Kıbrıs Anayasasının temel maddeleri olarak kabul edilecektir 55.

2. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kurulmasına Dair Antlaşma

Antlaşma; Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında imzalanmıştır. Antlaşmanın 1. maddesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sınırları çizilmiştir. Buna göre; Kıbrıs, Akrotiri (Agratur) Egemen Üs Bölgesi ve Dhekelia (Dikelya) Egemen Üs Bölgesi56 hariç, Kıbrıs adasından
ve kıyı bölgesindeki diğer adalardan meydana gelir57.

Bu antlaşmayla Kıbrıs Devleti, askeri üslerin güvenliği ve etkin işlerlik sağlanması için, İngiltere’yle tam bir işbirliği yapmak konusunda yükümlülük altına girmiştir (m. 2). Ayrıca antlaşmanın bütün tarafları, Kıbrıs’ın ortaklaşa savunulması konusunda işbirliği yapmakla mükellef kılınmıştır (m.3). Kıbrıs Devleti, yetkisi altındaki herkese AİHS çerçevesinde insan haklarını ve temel hürriyetleri sağlamak zorundadır (m. 5). Bu antlaşmayla Kıbrıs’ta bulunan İngiliz üstlerinin, İngiltere’nin egemenliğinde kalması tescil edilmiş ve Kıbrıs Devleti’nin İngiltere’nin ardılı olduğu hükme bağlanmıştır 58.

3. Garanti Antlaşması

Garanti Antlaşması, Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında imzalanmıştır. Bu antlaşma, Kıbrıs sorununa getirilen çözümün en önemli unsurudur ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının temel maddelerinin uluslararası niteliğini teyit etmiştir. Antlaşmanın temel amacı, Kıbrıs’ın herhangi bir devletle birleşmesini engellemektir. Taraflar, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının temel maddeleriyle kurulan bağımsızlığı, ülke bütünlüğünü ve güvenliğini, ortak çıkarlarının bir gereği olarak kabul etmişlerdir. Ayrıca Anayasa ile oluşturulan bu düzene uyulmasını sağlamak için, işbirliği yapmak istediklerini beyan etmişlerdir59.

Garanti Anlaşması’nın 1. maddesine göre; Kıbrıs Cumhuriyeti, tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder. Bu itibarla, herhangi bir diğer devletle birleşmeyi veya adanın taksimini doğrudan doğruya veya dolayısıyla teşvik edecek her çeşit hareketi yasaklar. Buna göre adanın Yunanistan, Türkiye veya AB ile birleşmesi, mümkün değildir60. İkinci maddeye göre ise; Yunanistan, Türkiye ve İngiltere, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu anlaşmanın birinci maddesinde gösterilen yükümlülüklerini göz önüne alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve aynı zamanda Anayasanın temel maddeleriyle kurulan düzenini tanırlar ve garanti ederler. Böylece bu üç garantör devlet, Kıbrıs’ın herhangi bir devletle birleşmesine veya adanın taksimini doğrudan ya da dolaylı olarak teşvik etmeye yönelik her türlü faaliyete yasak getirmek zorundadır. Bu madde, üç devletin kendi tezlerinden vazgeçmelerinin somutlaştırılmış halidir. Böylece “enosis” ve “taksim” açıkça yasaklanmıştır. Bu üç garantör devlet, bu yükümleri hem birbirlerine karşı hem de Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı yüklenmişlerdir 61

Antlaşmanın 3. maddesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan, “Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurulmasına Dair Antlaşma” ile İngiltere’nin egemenliğine bırakılan bölgelerin bütünlüğüne saygı gösterme yükümü altına girmiştir ve antlaşmayla İngiltere’nin kendisine sağlanan haklarını kullanmasını da garanti etmişlerdir 62.

Antlaşmanın 4. maddesine göre; üç garantör devlet öncelikle, antlaşma hükümlerine uyulması amacıyla gereken teşebbüs ve tedbirlere ilişkin birbirleriyle istişare etmek yükümündedirler. Ortak veya anlaşarak hareket etme imkanı yoksa, garanti veren her üç devletten her biri, bu anlaşmayla kurulan düzeni tekrar kurmak amacıyla harekete geçmek hakkını saklı tutar. Buna göre, istişare etme yükümlülüğü yerine getirildikten sonra her devlet, kendi değerlendirmesi ve iradesi gereği harekete geçebilir. Ancak bu harekete geçme hakkı, antlaşmayla kurulan düzenin yeniden sağlanmasıyla sınırlıdır 63.

Görüldüğü gibi Türkiye, 1974 Barış Harekâtını, işte bu anlaşmanın 4. maddesinin kendisine verdiği hakka dayanarak yapmıştır. Bu nedenledir ki, 1974 Barış Harekâtı uluslararası bir anlaşmadan doğan bir hakkın kullanılarak, o anlaşmanın yüklediği sorumluluğun yerine getirilmesidir. Bu maddeye göre ise; Yunanistan, Türkiye ve İngiltere, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu anlaşmanın birinci maddesinde gösterilen yükümlülüklerini göz önüne alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve aynı zamanda Anayasanın temel maddeleriyle kurulan düzenini
tanırlar ve garanti ederler. Böylece bu üç garantör devlet, Kıbrıs’ın herhangi bir devletle birleşmesine veya adanın taksimini doğrudan ya da dolaylı olarak teşvik etmeye yönelik her türlü faaliyete yasak getirmek zorundadır. Bu madde, üç devletin kendi tezlerinden vazgeçmelerinin somutlaştırılmış halidir. Böylece “enosis” ve “taksim” açıkça yasaklanmıştır. Bu üç garantör devlet, bu yükümleri hem birbirlerine karşı hem de Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı yüklenmişlerdir61.

Antlaşmanın 3. maddesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan, “Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurulmasına Dair Antlaşma” ile İngiltere’nin egemenliğine bırakılan bölgelerin bütünlüğüne saygı gösterme yükümü altına girmiştir ve antlaşmayla İngiltere’nin kendisine sağlanan haklarını kullanmasını da garanti etmişlerdir62.

Antlaşmanın 4. maddesine göre; üç garantör devlet öncelikle, antlaşma hükümlerine uyulması amacıyla gereken teşebbüs ve tedbirlere ilişkin birbirleriyle istişare etmek yükümündedirler. Ortak veya anlaşarak hareket etme imkanı yoksa, garanti veren her üç devletten her biri, bu anlaşmayla kurulan düzeni tekrar kurmak amacıyla harekete geçmek hakkını saklı tutar. Buna göre, istişare etme yükümlülüğü yerine getirildikten sonra her devlet, kendi değerlendirmesi ve iradesi gereği harekete geçebilir. Ancak bu harekete geçme hakkı, antlaşmayla kurulan düzenin yeniden sağlanmasıyla sınırlıdır 63.

Görüldüğü gibi Türkiye, 1974 Barış Harekâtını, işte bu anlaşmanın 4. maddesinin kendisine verdiği hakka dayanarak yapmıştır. Bu nedenledir ki, 1974 Barış Harekâtı uluslararası bir anlaşmadan doğan bir hakkın kullanılarak, o anlaşmanın yüklediği sorumluluğun yerine getirilmesidir. Bu yüzden, Rum-Yunan Yönetimi sürekli olarak garanti anlaşmasına saldırmakta ve bu hakkın korunması için ısrar edilmesi, en azından tek yanlı müdahale hakkından taviz verilmemesi halinde, olası bir anlaşmayı imzalamayacağını söylemektedir. Nitekim 1964 yılında Makarios, 1960 antlaşmalarının tek yanlı olarak feshedildiğini açıklamıştır. Bunun üzerine Türkiye başvuruda bulunmuştur. 4 Mart 1964 tarihli karardan sonra, adada BM Barış gücü ordusu kurulması kararlaştırılmıştır 64. 

4. İttifak Antlaşması

İttifak Anlaşması, Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanmıştır. Bu antlaşmaya İngiltere taraf olmamıştır. Garanti Antlaşmasının tamamlayıcısı niteliğindeki bu antlaşma, tarafların ortak savunmasını sağlamayı, Kıbrıs’ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü korumaya yönelik kollektif bir işbirliğini öngörmektedir65.

İttifak Anlaşmasının 1. maddesine göre; taraflar ortak savunmaları için işbirliği yapacaklardır. Taraflar, savunma dolayısıyla ortaya çıkan sorunlarda birbirlerine danışmakla mükelleftirler. 2. maddeye göre; taraflar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına veya toprak bütünlüğüne karşı doğrudan veya dolaylı yönetilen herhangi bir saldırıya, birlikte karşı koymakla yükümlüdürler66.

3. maddeye göre; taraflar, bu ittifakın amaçları bakımından ve yukarıda belirtilen amaca erişmek için Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında bir “üçlü karargâh” kuracaklar. Üçlü, karargâha katılacak Yunan askerlerinin sayısı 950; Türk askerlerinin sayısı ise 650 olacaktır. Buna paralel olarak ise, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ve yardımcısı anlaşarak Yunan ve Türk Hükümetlerinden birliklerini arttırmayı ve azaltmayı isteyebilirler.

Yunan ve Türk birliklerindeki subaylar Kıbrıs Ordusunun eğitimi işini de yapacaktır. Üçlü Karargâh’ın komutanlığı, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı ile Yardımcısının atayacakları Kıbrıslı, Yunan ve Türk generaller tarafından birer sene süreyle dönüşümlü olarak yapılacaktır. Ayrıca 2 numaralı ek protokole göre; Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye Dışişleri Bakanlarından oluşan ortak bir komite, ittifakın en üst siyasi organı olacak ve üç bağlaşık ülkenin hükümetlerinin sunacakları ittifakı ilgilendiren sorunları inceleyeceklerdir. Buna göre, komite kararı olmaksızın Kıbrıs’a yerleştirilen Türk ve Yunan birliklerinin harekete geçmesi mümkün değildir 67.

İttifak Antlaşmasına taraf olan üç devlet, savunma konusunda işbirliğiyle yükümlüdür, ancak Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs’ın bağımsızlığına ve ülke bütünlüğüne karşı yöneltilen saldırılara karşı koymakla da yükümlüdür. Yükümlülük, karşılılık esasına tabi değildir; yani Kıbrıs Devleti, Yunanistan veya Türkiye’ye yönelecek bir saldırıya karşı koymakla yükümlü değildir. Bu yüküm, tarafların gereken ölçü ve biçimde harekete geçmesini ifade eder. Bu antlaşmanın en önemli özelliği, antlaşmanın, üç taraf devlet dışında kalan devletlerden gelecek saldırılara yönelik olmasıdır. İttifaka üye devletlerden gelecek bir saldırı karşısında bu antlaşmanın hükümleri uygulanmaz; bu durumda Garanti Antlaşması uygulama alanı bulur68.

Lefkoşa’da 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmaları, Türkiye’ye Garantör devlet olma hakkını ve Kıbrıs’ta süresiz asker bulundurma hakkını kazandırmıştır. Bu haklar Türkiye’ye Kıbrıs üzerinde söz hakkı ve Kıbrıs’ın geleceğinde belirleyici olma olanağı vermiş, Kıbrıs’ın statüsünün Türkiye ve kurucu ortak Kıbrıs Türk halkı aleyhine değiştirilmesini yasaklamıştır. Bunu da Garanti hakkı ve 1960 Garanti Sistemi sağlamıştır 69.

5. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası

Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, Zürih ve Londra Antlaşmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu anayasa, uluslararasılaştırılmış bir anayasadır. Bu anayasanın temel esasları, “Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel Yapısı ile İlgili Antlaşma” ile belirlenmiştir. Bu anayasa 199 maddeden oluşmuştur ve tarihteki en uzun anayasalardan birisidir. Bu anayasanın en önemli özelliği, birbirinden farklı çıkarları olan iki milletin varlığını tanıması ve nüfus bakımından az olan topluluğun (Türk toplumu) hükümet içindeki temsil yetkisini garanti etmesidir. Kıbrıs Devleti’nde iki ayrı toplum vardır, ancak tek bir vatandaşlık söz konusudur. Fakat vatandaşların bir topluluğa
katılmaları veya mensubu olmaları zorunludur70. “Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel Yapısı ile İlgili Antlaşma”nın maddeleri ile Anayasanın maddeleri birbirine paralel olduğu için, daha önce ayrıntılı olarak anlattığımız maddeleri burada tekrarlamayacağız. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’yla ilgili olarak şunu belirtmemiz gerekir ki, 180-182. maddeleriyle, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran antlaşmalar bütünü, Anayasanın içine dâhil edilmiş ve anayasal güvence altına alınmıştır. Böylece bu antlaşmalar, iç hukukun bir parçası haline getirilmiş ve anayasanın temel maddeleri olarak kabul edilmiştir, ayrıca bu maddelerin değiştirilemeyeceği de belirtilmiştir71.

D. ANTLAŞMALARIN HUKUKİ GEÇERLİLİĞİNE YÖNELİK İDDİALAR

Rum tarafının ileri sürdüğü bu iddialar, “Enosis” tezinden feragat etmiş olmanın verdiği rahatsızlığın bir sonucudur. Anlaşmalara yönelik geçersizlik iddialarını şöyle sıralayabiliriz:

1. 1959-1960 Antlaşmalarının Zor Kullanılarak Kabul Ettirildiği İddiası

Uluslararası hukukta, antlaşmaların geçersizlik sebeplerinden biri irade sakatlığıdır ve zor kullanma da bir irade sakatlığı halidir. Kıbrıslı Rumlar, temsilcileri Makarios’a baskı yapıldığını iddia etmektedirler. Makarios da Kıbrıs Anayasasında yapmak istediği değişikliklere gerekçe olarak, kendine baskı yapıldığı için antlaşmaları kabul ettiğini ifade etmiştir. Ancak antlaşmaların bu sebeple geçersiz olduğunu ileri sürebilmek için, antlaşmaların imzalanması anında uluslararası hukuka göre devlet niteliği taşıyan iki tarafın varlığı gerekir. Oysa antlaşmalardan önce bir Kıbrıs Devleti’nin varlığından söz edemeyiz. Bu yüzden antlaşmalar yapıldığı tarihte, Rum ve Türk temsilcileri, ayrı ayrı kendi otoritelerine sahip bağımsız bir devlet temsilcisi değildiler. Ayrıca o dönemde Makarios, antlaşma hükümleri karşısında memnuniyetini ifade etmiş ve bu durum o tarihteki Yunan gazetelerinde yer almıştır 72. 

2. İttifak Antlaşmasının Esaslı İhlal Sebebiyle Feshi

Rumlar, 21 Aralık 1963’te Türklere karşı kitlesel saldırılarda bulunmaya başladılar. Bunun üzerine Türk askeri birlikleri, bulundukları kamptan ayrılarak Türkleri korumak için Girne yolu üzerine mevzilendiler. Bu olay üzerine Makarios, Türk birliğinin ülkenin bütünlüğünü tehdit ettiğini, bunun da antlaşmanın açık bir ihlali olduğunu iddia etmiştir. Bu sebeple Makarios, 4 Nisan 1964’te İttifak Antlaşmasını Türkiye’yle olan ilişkiler bakımından feshettiğini ilan etmiştir. Ancak saldırıları başlatan Rumların, ihlal iddiasında bulunmaya hakları yoktur. Bu yüzden Türk birliklerinin yer değiştirmesi esaslı ihlal teşkil etmez, hatta bu yer değiştirme saldırıları engellemeye ve İttifak Antlaşması’nın amacı olan ülke bütünlüğünü korumaya yönelik olup, İttifak Antlaşmasına ve antlaşmalar bütününün ruhuna uygundur. Ayrıca İttifak Antlaşması, Kıbrıs Devleti’ne dıştan yapılan saldırıları engellemek amacıyla yapılmıştır. Diğer yandan, İttifak Antlaşması belirli bir süre için akdedilmemiştir ve taraflara fesih veya çekilme hakkı tanınmamıştır 73.

3. 1959-1960 Antlaşmaları’nın Birleşmiş Milletler Antlaşması’na Aykırı Olduğu İddiası

BM, üyelerinin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuştur (BM Antlaşması m. 2/1). Rumlar, Kıbrıs Devleti’nin yetkileri kısıtlanmış devlet statüsünün bu ilkeye aykırı olduğunu iddia etmektedirler. Kıbrıs Devleti’nin özel statülü ve yetkileri kısıtlanmış bir devlet olduğu açıktır; fakat bu durum BM üyesi devletler tarafından bilindiği halde, Kıbrıs’ın BM üyeliği sırasında herhangi bir itiraz ileri sürülmemiştir. Bu yüzden itiraz ileri sürmemiş olan üye devletler, Kıbrıs Devleti’nin BM açısından “devlet” niteliğini kabul etmişler ve bu özel statünün BM Antlaşmasına uygunluğunu tartışmak
hakkını kaybetmişlerdir 74. 

Rumların ileri sürdüğü diğer bir iddia da, Garanti Antlaşması’nın 4. maddesinde yer alan, garantör devletlere tanınan “harekete geçme hakkı” ile ilgilidir. Rumlar bu hakkın, BM Antlaşması’nın m. 2/4’te düzenlenen “kuvvet kullanma yasağı”na aykırılık teşkil ettiğini iddia etmektedirler. Ancak BM Antlaşmasının m. 2/4’te yer alan kuvvet kullanma yasağı, antlaşmalardan doğan kuvvet kullanma hakkını ortadan kaldırmaz. Kuvvet kullanma yasağı, devletlerin keyfi müdahalelerini yasaklamaktadır. Garanti Antlaşmasıyla tanınan harekete geçme hakkı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını sağlamak amacıyla garantör devletlere tanınmıştır ve bu hak, Garanti Antlaşmasıyla tanındığı için uluslararası hukuka ve BM Antlaşmasına uygundur75.

4. Emredici Hukuk Kurallarına (Jus Cogens) Aykırılık

Rumların ileri sürdüğü bu iddia da “harekete geçme hakkı” ile ilgilidir. İddiaya göre, harekete geçme hakkını, kuvvet kullanabilmeye imkân tanır bir şekilde yorumlamak ve bu şekilde kabul etmek, uluslararası emredici hukuk kurallarına aykırı antlaşma hükümlerinin batıl olacağını düzenleyen Viyana Sözleşmesi’nin 53. maddesinin ihlali anlamına gelmektedir. Ancak Kıbrıs
Devleti, adada yaşayan iki toplumun rızasının, uluslararası yükümlülükle pekiştirilmesi sonucu ortaya çıkmış bir devlettir. Bu yüzden Garanti Antlaşmasıyla getirilen harekete geçme hakkı, iki toplumun rızasına dayanmaktadır. Uluslararası hukukta, devletin kendisinin taraf olduğu ve müdahale etme hakkını yasaklayan herhangi bir emredici hukuk kuralı yoktur. Böyle bir durumda imzacı devlet, kendine ait egemenlik yetkisi üzerinde, kendi iradesiyle kısıtlamaya gitmektedir. Dolayısıyla, tarafların iradeleri sonucunda ortaya çıkmış olan ve kendine has özellikler barındıran bu düzen içinde, egemenlik haklarına yapılan kısıtlamalar sonucu ortaya çıkmış ve kabul edilmiş olan harekete geçme hakkının, uluslararası hukukta varlığı kabul edilmiş olan emredici hukuk kurallarına aykırı olduğunu iddia etmek mümkün olmamalıdır 76.

DİPNOTLAR : 

38 Özarslan, s. 44.

39 Armaoğlu, Fahir; Kıbrıs Meselesi 1954-1959 Türk Hükümeti ve Kamuoyunun Davranışları, Ankara-1963, s. 522; Sarıca/Teziç/Eskiyurt, s. 12-13; Toluner, s. 71; Özersay, s. 12-13; 19 Şubat 1959’da Londra’da imzalanan antlaşmalarla ilgili hükümetin izlediği politika TBMM’de müzakere edilmiş ve 138 karşı 347 oyla kabul edilmiştir. Muhalefet olan CHP olumsuz oy kullanmıştır (Eroğlu, s. 37).

40 Fırat, Melek; 1960-71 Arası Türk Dış Politikası ve Kıbrıs Sorunu, Ankara-1997, s. 59; Özersay, s. 14-15; Toluner, s. 72.

41 Sarıca/Teziç/Eskiyurt, s. 14-15; Toluner, s. 72.

42 Toluner, s. 73.

43 TAMKOÇ’a göre bu devlet, “yetkileri sınırlandırılmış uluslararası bir devlet”tir (Tamkoç, Metin; “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Devletler Hukuku Yönünden Statüsü”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 4; Ankara-1985, s. 63); Burada kısıtlanmış bir bağımsızlık söz konusudur; çünkü üç garantör devlet, Kıbrıs Devletinin uluslararası girişimlerde bulunurken, kendisine bağlı kalmasını sağlamış–lardır. Ayrıca Kıbrıs Devleti vatandaşları, anayasalarını istedikleri şekilde değiştiremezler (Özarslan, s. 76-77; Sarıca/Teziç/Eskiyurt, s. 37-38).

44 Özarslan, s. 43-44.

45 Armaoğlu, s. 522.

46 Armaoğlu, s. 528.

47 CHP’nin Antlaşmalar ile ilgili eleştirileri şöyledir: 1. Taksim tezi Türkiye’nin son fedakârlığıdır ve 16 Haziran 1958’de son çare olarak kabul edilen taksim tezinin milletçe benimsenmesinden sonra, hükümetin kendiliğinden prensip değiştirmesi yanlıştır. 2. Antlaşma hükümleri iyice incelendiğinde, taksime yönelik açık kapı bırakılmamıştır, ancak enosis hukuken engellenmiş olsa da fiilen bertaraf edilememiştir. 3. İki toplumun birlikte yaşamasını sağlayacak olan anayasa hükümleri muğlaktır. 4. Türkiye’nin adadaki Türk Cemaatlerine ekonomik her türlü yardımı yapabileceği, antlaşmalarda gerektiği şekilde açıkça belirtilmemiştir (Armaoğlu, s. 532-535).

48 Toluner, s. 79.

49 Fırat, s. 59-60; Toluner, s. 79; Özarslan, s. 45.

50 Örneğin, Kıbrıs Temsilciler Meclisi veya Hükümeti, Türkiye aleyhine bir karar alırsa, bir Türk olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı böyle bir kararı her zaman veto edebilecek ve böylelikle bu karar hükümsüz kalacaktır (Eroğlu, s. 32); Fırat, s. 60-61; Toluner, s. 79; Özarslan, s. 46.

51 Özarslan, s. 46; Fırat, s. 60.

52 Alt mahkemeler, davalının ve davacının aynı toplumun üyesi olması halinde bu davalara bakan mahkemelerdir. Bu davalara sadece aynı topluma mensup olan hâkimler bakar (Toluner, s. 84).

53 Bu mahkemenin ilk tarafsız yargıcı Alman Anayasa Hukuku Profesörü Ernest Forsthoff olmuştur. Yardımcı ise Christian Heinze idi. Ne var ki Rumlar bu tarafsız yargıcın verdiği adil kararlardan rahatsızlık duyduklarından, uyguladıkları tehdit, baskı ve yıldırma
kampanyası sonucu Forsthoff ve yardımcısının istifa edip adadan ayrılmasına neden olmuşlardı (İsmail, s. 41-43).

54 Bu maddeyle, toprak üzerindeki özel mülkiyet dağılımının, bir toplum aleyhine değiştirilmesi önlenmek istenmiştir (Toluner, s. 83); Özersay, s. 15-17; Fırat, s. 61.

55 Özersay, s. 17; Fırat, s. 62; Özarslan, s. 48.

56 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken İngiltere de birtakım olanaklar elde etmiştir. Bu, İngiltere’nin 17 Şubat 1959’da ilan ettiği Bildirinin Londra’da kabul edilmesiyle olmuştur. Buna göre Ağrotur, Piskobu, Paramal, Dikelya, Pergama, Ay Nikola ve Ksilofago bölgelerinde İngiltere tam egemen olacaktır. Bu bölgeler arasında personel ve her türlü malzemenin nakli için yol, liman ve diğer kolaylıkları serbestçe kullanabilecektir. Bu arada Mağusa’daki limandan ve her türlü su, telefon, telgraf, elektrik vb. hizmetlerinden yararlanabilecek, askerlerin eğitimi için tesbit edilen bazı yerleri kullanabilecek, Lefkoşa havaalanını, meydanını veya meydana bağlı gerekli tüm bina ve kolaylıkları kullanabilecek, İngiliz askeri uçaklarının barış ve savaşta hareketi için hava trafiği üzerinde sınırsız uçabilecek, üsleri ve tesisleri teknik bakımdan geliştirmek için yeni bölgeleri ve hakları Kıbrıs Cumhuriyeti ile görüştükten sonra elde edebilecektir. Bu anlaşma ile
İngiltere, 31 yerde çeşitli “bölgelere ve tesislere” sahip olurken, 11 yerde de eğitim ve atış sahalarına sahip olacaktır. Bugün adadaki İngiliz askeri varlığı ve Dikelya ile tedir (Arsava, A. Füsun; “Kıbrıs Sorununun Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Oral Sander’e Armağan, No: 1-4, 1996, s. 51). Ağrotur askeri üsleri bu anlaşma çerçevesinde faaliyet göstermektedir. Bu bölgeler “İngiliz Toprağı” sayıldığından, İngiltere idari bakımdan tam egemen durumdadırlar
(Özersay, s. 34-35; Fırat, s. 63).

57 Toluner, s. 74; Özarslan, s. 50.

58 Özarslan, s. 50-51; Toluner, s. 75.

59 Toluner, s. 78; Özersay, s. 17; Fırat, s. 62.

60 Ayrıca Kıbrıs Anayasasının 50. maddesi de, Kıbrıs’ın sadece Türkiye ve Yunanistan’ın üye olduğu uluslararası kuruluşlara katılmasını mümkün görmektedir. Avrupa Birliğine Yunanistan tam üyedir, ancak Türkiye henüz tam üye değildir; bu yüzden Kıbrıs’ın AB’ye katılması Garanti Antlaşması ve Anayasa çerçevesince mümkün görünmemek-

61 Toluner, s. 89-90; Özersay, s. 18-19; Özarslan, s. 55-57; Arsava, s. 43-44.

62 Toluner, s. 90; Özersay, s. 21-22. 63 Bu antlaşmayla hakkın kullanım amacı belirtilmiş, fakat sınırları çizilmemiştir. Ancak
Garanti Antlaşmasıyla kurulan düzenin yeniden sağlanması amacıyla yapılan her hareketin meşru, hukuka uygun olduğu kabul edilir (Toluner, s. 76); Özarslan, s. 58. tedir (Arsava, A. Füsun; “Kıbrıs Sorununun Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Oral Sander’e Armağan, No: 1-4, 1996, s. 51).

61 Toluner, s. 89-90; Özersay, s. 18-19; Özarslan, s. 55-57; Arsava, s. 43-44.

62 Toluner, s. 90; Özersay, s. 21-22.

63 Bu antlaşmayla hakkın kullanım amacı belirtilmiş, fakat sınırları çizilmemiştir. Ancak Garanti Antlaşmasıyla kurulan düzenin yeniden sağlanması amacıyla yapılan her hareketin meşru, hukuka uygun olduğu kabul edilir (Toluner, s. 76); Özarslan, s. 58.

64 Hasgüler, Mehmet/Uludağ, Mehmet; Devletlerarası ve Hükümetler-Dışı Uluslararası Örgütler, Ankara-2004, s. 161-162; Garanti Antlaşması’nın BM Şartı ile çeliştiği söylenebilir; çünkü BM sisteminde devletlerin egemenliği ve karşılıklı olarak birbirlerinin içişlerine karışmama ilkesi esas olarak kabul edilmiş ve BM Şartında bu ilkenin istisnaları olabileceğine dahi değinilmemiştir. Bu yüzden, Türk Dışişleri Bakanlığı çevrelerinde her zaman bir zafer olarak gösterilen Londra ve Zürih Antlaşmaları, aslında uygulanabilir olmayan metinlerdir (Hasgüler/Uludağ, s. 161).

65 Kıbrıs’taki egemen üs bölgeleri bu antlaşma kapsamı dışındadır.; Toluner, s. 75; Arsava, s. 47.

66 Toluner, s. 76; Özersay, s. 31; Özarslan, s. 52.

67 Fırat, s. 63; Özersay, s. 31-32; Toluner, s. 76.

68 Toluner, s. 75; Özarslan, s. 54; Özersay, s. 32; Arsava, s. 47.

69 Garanti Antlaşması meselenin temeli ve özüdür, kesinlikle vazgeçilmezdir. Çünkü “Garanti, Türkiye’nin biçimlendirdiği ve taraf olduğu Zürih ve Londra Antlaşmaları’nda önceden belirtilen bir takım esaslara saygı gösterilmesini sağlama hakkıdır.” Oysa Türkiye’nin üye olmadığı AB’ne “Kıbrıs Devleti”nin üyeliği ve bunun “Annan Planı”nda da öngörülmesi, 1960 Garanti sisteminde düzenlenen yasağın kapsamından çıkartılması, yani ENOSİS yasağının ortadan kaldırılması demektir. Bu durumda Annan Belgesi’nde düzenlenen Garanti, gerçekte Türkiye’ye karşı bir Garanti’dir (Toluner, s. 86-89).

70 Sarıca/Teziç/Eskiyurt, s. 17-21; Özersay, s. 43-47; Özarslan, s. 59.

71 Toluner, s. 77; Özarslan, s. 71-72.

72 Toluner, s. 127-132; Özarslan, s. 80-88; Bkz. Devlet temsilcilerinin baskıya maruz kalması (Sur, Melda; Uluslararası Hukukun Esasları, İstanbul-2010, s. 44).

73 Toluner, s. 132-135; Özarslan, s. 88-93; Sarıca/Teziç/Eskiyurt, s. 45.

74 Sarıca/Teziç/Eskiyurt, s. 47; Özarslan, s. 93-97; Sur, s. 173.

75 Toluner, s. 135-139; Özarslan, s. 97-106; Sur, s. 174.

KAYNAKÇA : 

Armaoğlu Fahir; Kıbrıs Meselesi 1954-1959 Türk Hükümeti ve Kamuoyunun Davranışları, Ankara-1963.

Arsava A. Füsun; “Kıbrıs Sorununun Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,

Prof. Dr. Oral Sander’e Armağan, No: 1-4, Ankara-1996, s. 43-51.

Bulunç Ahmet Zeki; “Kıbrıs Politikasının Annan Belgesi ile Başlayan Kırılma Noktaları”, Akademik Bakış, C. 1, S. 1, Ankara-2007, s. 73-112.

Çevikel Nuri; Kıbrıs Eyaleti 1750-1800, Gazimağusa, KKTC-2000.

Demir Nesrin; “Avrupa Birliği Türkiye İlişkilerinde Kıbrıs Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 15, S. 1, Elazığ-2005, s. 347-367.

Denktaş Rauf; Letter Sent to the UNSG Annan on 12 November 2001 by the President of the TRNC, H.E. Rauf Denktaş Regarding the Basic Parameters of a Possible Settlement in Cyprus, Circulated as a UN General Assembly and Security Council Document, http://www.mfa.gov.tr/lettersend-to-the-ungs-annan-on-12-november-2001- basis.en.mfa, (18.10.2011).

Doğan Nejat; “Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Kararlarında Kıbrıs Sorunu”, Akdeniz Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, S. 4, Antalya-2002, s. 84-106.

Eroğlu Hamza; Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Kıbrıs Barış Harekâtı, Ankara-1975.

Ertan Birol; “Güney Kıbrıs İsrail Cumhuriyeti”, http://www.trakyanethaber. com/yeni/koseyazi.asp, (18.10.2011).

Fırat Melek; 1960-71 Arası Türk Dış Politikası ve Kıbrıs Sorunu, Ankara1997.

Gazioğlu Ahmet; “Rum Mezalimi ve KKTC’ye Doğru”, Türkler Ansiklopedisi, C. 19, Ankara-2002, s. 946-965.

Haber Türk Gazetesi; “Beş Soruda Akdeniz Krizi”, http://www.haberturk. com/dunya/haber/671515-bes-soruda-akdeniz-krizi, (18.10.2011).

Hakeri Bener Hakkı; Başlangıcından 1878’e Dek Kıbrıs Tarihi, Ankara1993.

Hasgüler Mehmet/Uludağ Mehmet; Devletlerarası ve Hükümetler-Dışı Uluslararası Örgütler, Ankara-2004.

İsmail Sabahattin; 150 Soruda Kıbrıs Sorunu, İstanbul-1998.

Kaymak Faiz; Kıbrıs Türkleri Bu Duruma Nasıl Düştü?, İstanbul-1968.

Keser Ulvi; “Kıbrıs’ta Göç Hareketleri ve 1974 Sonrasında Yaşananlar”, Çağdaş Türkiye Araştırmaları Dergisi, C. 5, S. 12, İzmir-2006, s. 103-128.

KKTC Cumhurbaşkanlığı Resmi Sitesi; “23 Mayıs Anlaşması”, http://www.kktcb.org/upload/pdf/69290.pdf, (17.10.2011).

Özarslan Bahadır Bümin; Uluslararası Hukuk Açısından Kıbrıs Sorunu ve Avrupa Birliğinin Yaklaşımı, İstanbul-2007.

Özersay Kudret; Kıbrıs Sorunu Hukuksal Bir İnceleme, 2. Baskı, Ankara2002.

Sabah Gazetesi; “Kritik Anlaşma İmzalandı”, http://www.sabah.com.tr/ Gundem/2011/09/22/turkiye-ile-kktcden-akdenizde-onemli-adim, (18.10.2011).

Sarıca Murat/Teziç Erdoğan/Eskiyurt Özer; Kıbrıs Sorunu, İstanbul-1975.

Sur Melda; Uluslararası Hukukun Esasları, İstanbul-2010.

Tamkoç Metin; “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Devletler Hukuku Yönünden Statüsü”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 4; Ankara-1985, s. 55-67.

TC Dışişleri Bakanlığı Resmi Sitesi; “Annan Planı ile Kurulması Öngörülen Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin Anayasası”, http://www.mfa.gov.tr/annan-plani-ile-kurulmasi-ongorulen-kibris-turkkurucu-devleti_nin-anayasasi.tr.mfa , (17.10.2011).

TC Dışişleri Bakanlığı Resmi Sitesi; “21 Eylül 2011 Türkiye-KKTC Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Dışişleri Bakanlığı Basın Açıklaması”,http://www.mfa.gov.tr/no_-216_-21-eylul-2011-turkiye- _-kktc-kita-sahanligi-sinirlandirma-anlasmasi-imzalanmasina-iliskindisisleri-bakanligi-basin-ac_.tr.mfa, (18.10.2011).

Toluner Sevin; Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk, İstanbul-1977.

Turhan Turgut; “Tarihsel Bakış Açısıyla Kıbrıs Türk Hukuk Sistemi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ankara-2008, C. 57, S. 2, s. 253-286.

Uçarol Rifat; 1878 Kıbrıs Sorunu ve Osmanlı-İngiliz Anlaşması, İstanbul1978.

Uzer Uğur/ Cengiz Mehmet; Kıbrıs Sorunu, 2. Bası, Ankara-2002.

Zia Nasim; Kıbrıs’ın İngiltere’ye Geçişi ve Adada Kurulan İngiliz İdaresi, Ankara-1975.

KAYNAK :  https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/756756

 

Reklam (#YSR)