ATATÜRK VE MİLLİ EĞİTİM DAVASI
Atatürk, Türk milletinin “muasır milletler seviyesine” çıkabilmesi icin bütün nesillerin, bilhassa gençlerin, vatan ve millet sevgisiyle dolu olarak yetişmesini zaruri görüyordu. Yapmayı tasarladığı inkılapların ancak böyle bir nesil yetiştirmekle gerçekleşeceğine inanan Atatürk, Türk milli eğitiminin hedeflerini Büyük Millet Meclisi üyelerine daha Milli Mücadele yıllarında, 1 Mart 1922’de, şöyle izah etmişti. “Efendiler, yetişecek olan çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en evvel ve herşeyden evvel Türkiye’nin istiklaline, kendi benliğine, milli an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Dünyada, milletlerarası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur” [1]. “Eğitim ve terbiyedir ki, bir milleti hür, müstakil, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır, veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder” diyen Atatürk, “Eğitim işlerinde mutlaka başarıya ulaşmak” lüzumuna işaret ederek, “Bir milletin hakiki kurtuluşu ancak bu sûretle olur” demişlerdir.
Milli eğitimi hedeflerine ulaştıracak olan eğitici ve öğretici ordusunun, yani öğretmenlerin, hayati ehemmiyeti ile eğitim kurumlarının önemi hakkın da kendisini ziyarete gelen öğretmenlere 27 Ekim 1922’de Atatürk şöyle konuşuyordu :
…Kalblerinizdeki hissiyatı, dimağlarınızdaki fikirleri doğrudan doğruya gözlerinizde ve alınlarınızda okumak benim için fevkalade memnuniyet mucib-i mazhariyettir (büyük bir şereftir). Bu dakika muvacehenizde duyduğum en samimi hissi, müsaadenizle söyliyeyim: İsterdim ki, çocuk olayım ve sizin nur saçan daire-i tedrisinizde bulunayım. Sizden feyz alayım, siz beni yetiştiresiniz. O zaman milletim için, daha faydalı olurdum; fakat maalesef gayrikabili istihsal (gerçekleşmesi zor) bir arzu karşısında bulunuyoruz. Bu arzunun yerine başka bir talepte bulunacağım: bugünün evlatlarını yetiştiriniz. Onları memlekete nafi uzuvlar (faydalı kişiler) yapınız … Bunu sizden talep ve rica ediyorum.”
Hanımlar, beyler, milleti millet yapan, ilerleme ve yükselten kuvvetler vardır: Fikir kuvvetleri ve sosyal kuvvetler …
“Fikirler, manasız, mantıksız safsatalarla dolu olursa, o fikirler marazlıdır- hastadır. Kezalik, toplum hayatı, akıl ve mantıktan yoksun, faydasız ve zararlı bir takım akideler ve an’anelerle dolu olursa felç olur.
Evvela fikir ve toplumsal kuvvetlerin kaynaklarını araştırmaktan başlamak lazımdır. Memleketi, milleti kurtarmak isteyenler için, hamiyet, hüsnüniyet, fedakarlık elzem olan vasıflardır… Fakat bir toplumu asrın icablarına göre terakki ettirebilmek için, bu vasıflar kafi gelmez; bu vasıfların yanında ilim ve fen lazımdır. İlim ve fen teşebbüsün faaliyet merkezi ise mekteptir. Binaenaleyh mektep lazımdır. Mektep adını hep beraber hürmetle, ta’zimle zikredelim. Mektep genç dimağlara, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete muhabbeti, şerefi, istiklali öğretir… İstiklal tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en sağlıklı yolu belletir…
Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda memleketlerinde birer namuslu uzman ve birer alim olmaları lazımdır. Bunu temin eden mekteptir. Ancak bu şekilde yapılan her türlü teşebbüsün mantıki neticelere ulaşması mümkün olur.
Hanımlar, beyler; memleketimizin en mamur, en latif, en güzel yerlerini üç sene kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nerededir, bilir misiniz? Orduların sevk ve idaresinde ilim ve fen düsturlarını rehber ittihaz etmektedir. Milletimizi yetiştirmek için asıl olan mekteplerimizin, darülfünunlarımızın (üniversitelerimizin) kuruluşunda aynı gayeyı takip edece ğiz. Evet , milletimizin siyasi, içtimai hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır. Mektep sayesinde, mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı, bütün güzelliğiyle inkişaf eder.
Muallim hanımlarımız, muallim beylerimiz, şairlerimiz, ediplerimiz, muharrirlerimiz aleddevam (devamlı) millete bu felaket günlerini ve onun hakiki sebeplerini açık ve kat’i olarak terennüm edecekler, takrir edecekler, bu kara günlerin dönmemesi için dünya yüzünde medeni ve asri bir Türkiye’nin mevcudiyetini tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zaruretinde olduğumuzu ihtar edecekler.
Hanımlar, beyler! Görülüyor ki, en mühim ve feyizli vazifelerimiz maarif işleridir. Maarif işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur. Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek vücut ve tek düşünce olarak esaslı bir program üzerinde çalışması lazımdır. Bence bu programın iki esaslı noktası vardır:
1 . Sosyal hayatımızın ihtiyaçlarına uygun olması,
2. Çağın gereklerine uymasıdır.
Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı farz edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp cihan ile alakasız yaşayamayız… Bilakis ileri ve medeni bir millet olarak medeniyet sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve milletin her ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur…
Muallim hanımlar, muallim beyler! Bütün bu hakikatlerin milletçe iyi karşılanması ve iyi benimsenebilmesi için herşeyden evvel cehaleti ortadan kaldırmak lazımdır. Binaenaleyh maarif programımızın, maarif siyasetimizin temel taşı, cahilliğin ortadan kaldırılmasıdır.
Cahilliği yok etmedikçe, yerimizdeyiz… Yerinde ·duran bir şey ise, geriye gidiyor, demektir. Bir taraftan umumi’ olan cahilliği yok etmeye çalışmakla beraber, diğer taraftan toplumsal yaşamda bizzat faal ve faydalı, verimli elemanlar yetiştirmek lazımdır. Bu da ilk ve 0rta öğretimin uygulamalı bir şekilde olmasıyla mümkündür. Ancak bu sayede toplumlar iş adamlarına, sanatkarlarına sahip olur. Elbette mim dehamızı geliştirmek, hislerimizi layık olduğu dereceye çıkarmak için yüksek meslek sahipler ini de yetiştireceğiz. Çocuklarımızı da aynı öğretim derecelerinden geçirerek yetiştireceğiz.
Hanımlar, beyler! Kat’iyen bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz :
1 . Milletine, 2. Türkiye Devletine, 3 . Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sonsuz sevgi ve bağlılık …
Hanımlar, beyler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordulannızın zaferi için yalnız zemin hazırladı… gerçek zaferi siz kazanacak ve ve sarsılmaz imanla bütün arkadaşlarım, sizi takip edeceğiz ve sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız” [2].
Atatürk, yukarıdaki direktiflerinin üstünden iki yıl geçmeden, 25 Ağustos 1924’de, Ankara’da toplanan Muallimler Birliği Kongresi’nde öğretmenlere vazifelerini yeniden hatırlatmak için şöyle konuşuyordu:
” Muallimler; Yeni nesli; Cumhuriyetin fedakar muallim ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, İlmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.
…Biliyorsunuz ki, görüşlerin, programların kat’i ve açık olması çok mühim olmakla birlikte, feyiz ve eser verebilmesi, onların muktedir, müdrik ve fedakar muallimlerimiz tarafından mekteplerimizde çok büyük dikkat ve himmetle tatbikine bağlıdır. İşte bilhassa sizden rica edeceğim husus budur. Sizin muvaffakiyetiniz, Cumhuriyetin muvaffakiyeti olacaktır.
Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç seneye sığdırdığı askeri, siyasi, idari inkılaplar, muhterem muallimler, sizin toplumsal ve fikri yeniliklerdeki başarınızla teyit olunacaktır. Hiç bir zam an hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” [3].
“Efendiler; dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit (yol gösterici) ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir” [4].
Bu konuşmalarıyla Atatürk’ün öğretmelere ve okullara verdiği direktifleri şöyle özetleyebiliriz :
1- Gençlerimize millet ve vatan sevgisini,
2- Şeref ve istiklali,
3- İnsanlığa hürmeti, hak ve hukuka riayeti,
4- İstiklalin tehlikeye düşmesi halinde bunun nasıl kurtulacağını,
5- Vatana ve millete hizmet edenlerin mutlaka dürüst ve iyi yetişmelerini,
6- Milletin ve ülkenin ilerlemesi için ilim ve fenden ayrılmamalarını öğretmek.
DİPNOTLAR
KAYNAKLAR
KAYNAK :CUMHURİYETİN 75. YILINDA ATATÜRK iLKELERi ve DAYANDIĞI TARİHİ TEMELLER – Prof.Dr. İbrahim KAFESOGLU Prof.Dr. Mehmet SARAY : İstanbul Üniversitesi Yayın No 4174 Edebiyat Fakültesi Yayın No. 3414 ISBN 975 – 404 – 538 – O |