Aleksander Sergeyeviç Puşkin

 (1799-1837)

Çocukluk çağı (1799-1811)

Aleksander Sergeyevich Puşkin, 6 Haziran 1799’da Moskova’da doğmuştur. Babası emekli binbaşı, bir zamanlar zengin olan, soylu bir aileden gelmiş Sergey L. Puşkin idi. Annesi ise Büyük Arap Peter’in torunuydu (daha sonra Rus General Hannibal’ın).Yalnızca babası ve annesi yüksek soylu aileden gelmiş oldukları için çocuklarıyla çok az zaman geçirebilmişlerdir. Puşkin üç kardeşi vardı, büyük ablası Olga ve erkek kardeşi Lev. Çocukluğunda Puşkin diğer kardeşleri ile birlikte sık sık değişen yabancı bakıcıların terbiyesinde yetişmişlerdir. Bu yüzden çocukluğu döneminde en iyi arkadaşı, sevdiği en yakın insanı anne babası değil, onun bakıcısı Arina Rodiyonovna idi. İşte Puşkin okuma ve yazmayı bilmeyen bu kadının söylemiş olduğu şarkılar ve halk şiir aşıklarıyla birlikte büyümüştür. Eğer bu kadın bakıcı olmasaydı belki de şair olmayabilirdi.

Lise yılları (1811-1817)

A.S. Puşkin, 19 Ekim 1811’de liseye girmiştir. İşte bu yıllarda şairin dünyaya, politikaya olan görüşü, bakış acısı şekillenmişti. Lise yıllarında şair yaklaşık 130 şiir yazmıştı ve lirik şiirleri yaşam sevincine doluydu.  En ünlü yazar ve şair V. G. Belinski’ye göre, Puşkin’in lise çağında yazmış olan şiirlerinden bile “geleceğin milli şairi” olacağı açıktı.

1817 Haziran başında lise öğrencilerinde final sınavları yapılmıştır. Ve lisenin sonunda, Puşkin Dışişleri Fakültesi’ne çalışmak için kabul edilmiştir. Ve böylece şairin bağımsız hayatı başlamıştır.

St. Petersburg dönemi (1817-1820)

St. Petersburg’daki yaşam yılları, Puşkin için sadece bazen neşeli, kaygısız bir yaşam değil de, aynı zamanda hızlı bir manevi gelişimin dönemi idi. O zamanlar genç Puşkin’in şiirlerinden milletçiliğin, liberal duygular olduğu kanıtlanmaya başlamıştır. 1817’nin sonunda en ünlü ve ilk ‘Özgürlük’ adlı kasidesini yazmıştır. Böylece Puşkin’in adı gittikçe ünlenmeye başlamıştır, özellikle şairin siyasi konudaki şiirleri çok popüler olmuştur ve çalışmaları gençlerin ilgisini uyandırmaya başlamıştır. Böyle bir durumdan memnun olmamış I. Aleksand (Rus ordularının başında olan insan) Puşkin’i Sibirya’ya göndermeye karar vermiştir. Ve anca araya Karamzin ve Zhukovski’nin aracılığı ile şair ağır cezadan kurtulabilmiştir. Fakat ağır cezadan kurtulabilse bile resmen ‘iş değişimi’ bahanesiyle Puşkin güneye sürgün edilmiştir.

Güney sürgünündeki dönemi (1820-1822)

Güney sürgünündeki dönem A.S. Puşkin için çok çeşitlik göstermemişse de, geçirdiği bu yıllar ruhani yaratıcılığının ve derin düşüncelerinin gelişmiş zamanıdır. Onun büyük örnekleri olarak da romantik zarafetleri “Günışığı Söndü”, “Kafkas Tutsağı” ve “Bahçesaray Çeşmesi” adlı şiirlerini belirtebiliriz.

 Mihaylovska’ya olan sürgün dönemi (1824-1825)

Puşkin buradaki sürgünde iki yılını, akşamları dadısı Arina Rodionovna’nın hikayelerini dinleyerek, çok okuyarak ve çok yazarak harcamıştır. Bir tek komşu Osipova’ya yapılan çeşitli geziler onu yalnızlık yaşamından kurtarabilmiştir. Mihaylovskiy’de şair, serflerin hayatı ile ilk yakından tanışmıştır ve hatta tamamen romantizm tazındaki son eseri “Çingeneler” şiirini yazmıştır. Puşkin’in dikkati tarihsel konulara, özellikle darbeler ve tarihsel kriz dönemlerine çekilmiştir. Mihailovskiy’de büyük duygusal coşkuyla yazışmış olan, “Boris Godunov” adlı tarihi dramı sonra da “Evgeni Onegin” adlı şiirli romanı yazılmıştır.

Natalya Gonçarova ile olan evlilik

Natalya Gonçarova

Puşkin 18 Şubat 1831’de Natalya Gonçarova ile evlenmiştir. Evlilik onun için hem mutluluk kaynağı hem de onun ölümünün nedeni olmuştur. Evlilik yıllarında da eşi hakkında şiirler yazmıştır. Şiirlerinde “Ben evliyim ve mutluyum; Tek arzum, hayattaki hiçbir şeyin değişmemesi, daha iyisini beklemem’ vb. diye satırları karısına yazmıştır.

Düğününden sonra, Puşkin ve karısı St. Petersburg’a taşınmıştır. Rus çarı, mahkemedeki vale ismini vererek yalnızca Puşkin’i küçük düşürmekle kalmayıp, aynı zamanda kamusal ağırlığını baltalamayı istemiştir. Ayrıca Rus Çarı I. Nikolay şairin eşini dikkatini çektiği için onları sarayda görmek istemişti. Bu gibi ağır durumlardan dolayı, şair yaratıcılık çalışmaları yapamamıştı. Bunlarla yanı sıra mali durumu da daha kötüye gitmeye başlamıştır. Çünkü şanlı bir yaşam tarzı daha çok para gerektiriyordu. Ailesi büyümüştü ve Maria, Aleksander, Gregoriy ve Natalia adlı çocukları doğmuştur. Onun dışında Puşkin’in ailesi ile birlikte eşinin iki kız kardeşi de yaşıyordu. Böylece şair büyük bir aileyi beslemek için yavaş yavaş özel kişilere ve aynı zamanda devlete de borçlanmaya başlamıştı. Puşkin’e borç para vererek, I. Nikolay şairi köleleştirmeyi ve onu mahkemeye bağlamayı çalışmıştır.

Düello ve ölüm

1836’da A.S. Puşkin ve karısı St. Petersburg aristokrat topluluğu tarafından çok sert bir şekilde yapılan eleştiriye düşmüşlerdir. Bunun ilk sebebi de Fransız göçmeni Dantes adlı bir memurun Puşkin’in karısına olan bağlantısıydı. Sonunda durum dayanılmaz hale gelince, 27 Ocak 1837’de Dantes ve Puşkin arasında bir düello gerçekleştirilmiştir. Bu düellonun sonucunda Puşkin çok ağır yaralanmıştır ve bu korkunç bir eziyetten sonra, şair 29 Ocak 1837’de St. Petersburg’da hayatını kaybetmiştir. 6 Şubat 1837, A.S. Puşkin, annesinin yanına Svyatogorskiy manastırının mezarlığında gömülmüştür.

Reklam (#YSR)