İZMİR’İN İŞGALİ ( 15 MAYIS 1919 ) 

İzmir’in işgali, I. Dünya Savaşı sonrasında Yunan Yüksek Komiseri Aristidis Stergiadis komutasındaki Yunan askeri güçlerinin 15 Mayıs 1919’da şehre girişi ile başlayıp Mustafa Kemal Paşa’nın komuta ettiği Türk Silahlı Kuvvetlerinin 9 Eylül 1922 tarihinde kenti geri almasıyla biten işgal sürecidir.

Yunanistan, I.  Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile fiili olarak cephelerde savaşmamış olsa da İtilaf Devletlerinin savaş sonrası yol haritalarını belirleyeceği 19 Ocak 1919 tarihli Paris Barış Konferansı’na katılmıştı. 

Fransa ve İngiltere, müttefikleri olan İtalyanların Anadolu topraklarında etkin olmasını istememekteydi. Bundan ötürü İzmir ve civarının Yunanlılara verilmesi hususunda hemfikirdiler. 

İzmir’in Yunanlılarca işgal edilmesine dair ilk teklif, İngiltere’nin desteği ile Yunanistan Başbakanı Venizelos önerisiyle İngiltere Başbakanı  Lloyd George tarafından yapıldı. ABD tarafı ilk görüşmelerde bu teklife şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Şubat görüşmelerinde daha ılımlı bir tavır sergilemişti. Nihayetinde 7 Mayıs 1919 tarihinde İngiltere, Fransa, ABD ve Yunan hükümetlerinin ortak kararıyla işgal kabul edildi. 

İşgalin niteliği şu şekilde çerçevelenmişti: Türk hükümeti kesin barış görüşmelerinin sonucuna kadar, Yunan askeri gücü bir tampon ve kolluk icrası yürütecekti. İzmir yerel yönetimi Türk bir vali tarafından yürütülecekti. 

10 Ağustos 1920 senesi geldiğinde ise İzmir Ayvalık hattında yaşayanlar için bir halk oylaması sunulacak ve alınan karara göre işgal topraklarının Yunan ya da Türk topraklarında kalacağı konusunda karar verilecekti. 

Elbette bahsi geçen bu kararlar bütünü, Paris Barış Konferansı’nda alınan kararların daha uygun bir dille kesin ilhak eyleminin kibarlaştırılmış haliydi. 

İlk işgal hareketinde; İzmir ve Ayvalık arasında kalan tüm sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve İzmir’in iç bölgeleri olan Selçuk ve Belkahve işgal edilmiştir. İkinci işgal hareketi ise Nisan 1920’den sonra Bursa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon şehirlerinin tamamını içermiştir. 

İlk işgal öncesinde İngiliz birlikleri Karaburun ve Uzunada’yı, Fransız birlikleri Urla ve Foça’yı, Yunan birlikleri ise Yenikale’yi işgal ettiler. 15 Mayıs 1919 sabahı İtilaf Devletleri donanmasının koruması altında Yunan askerleri İzmir rıhtımına çıktılar.

İzmir savunmasında sadece 200 kişilik bir askeri birliğe karşı 20.000 kişilik bir ordu ile Yunanlılar sahile geldi. Ali Nadir Paşa’nın komuta ettiği bu birlik, Paşanın emriyle direnişe geçmeden silahlarını teslim etmek durumunda kalmıştı. 

Yerli Rumlar tarafından büyük bir sevinç ve heyecanla karşılanan Yunan Birlikleri İzmir sokaklarında ilerlerken ilk ciddi direniş genç bir gazeteci olan Hasan Tahsin tarafından gerçekleştirildi ve ilerleyen birliğe ateş açtı. Hasan Tahsin’in saldırısıyla bir Yunan askeri öldü ve karşı ateş sonucu Hasan Tahsin şehit düştü. Hasan Tahsin’in bu hareketi Türk Kurtuluş Savaş’ının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. 

Hasan Tahsin’in şehadeti sonrasında, Yunan birlikleri saldırgan tavırlarını devam ettirdiler ve çevreye rastgele yaylım ateşi açmaya başladılar. Askeri kışlaya ilerleyen Yunan birlikleri silahları ellerinden alınmış Türk askerlerinin üzerine rastgele ateşe devam etti. Birçok Türk askeri kah kurşunlarla kah süngü ya da dipçik darbeleriyle şehit edildi. Subaylar ve Komutan Ali Nadir Paşa’ya kötü muamele edildi ve “Zito (Yaşa) Venizelos” diye bağırmayan Türkler öldürüldü. 

İşgalin ilk gününde İzmir ve çevresinde 5.000 civarında Türk şehit edildi.  

İşgalin sonraki günlerinde saldırılara yerli Rum çeteler de katılmış ve yüzlerce köye saldırılmış ve binlerce Türk çeşitli saldırılara maruz kalmıştır. 

Urla ilçesi Rum çeteciler tarafından kuşatılınca Yarbay Kazım Bey ve onsekiz askerle beraber birkaç jandarma şehri savunmaya başlamıştı. İlk savunma başarılı oldu ve Rumlar püskürtüldü. Bu saldırıya cevap vermek isteyen Urla halkından 120 kişi askeriyede bulunan silahları alarak savunma hattını oluşturdular. Bu ilk birliktelik Kuvay-i Milliye hareketinin öncülü oldu ve ardından gönüllü birlikler çoğalmaya başladı.

İzmir’in işgali sonrasında, İstanbul’da büyük bir gösteri ve protesto mitingi düzenlenmiş akabinde Milli Türk uyanışı hızlanmıştı. 

Reklam (#YSR)