Elektrik Tarihi 

A bust of a bearded man with dishevelled hair

Thales, elektriğin bilinen en eski araştırmacısı

Elektriğin var oluşu ile ilgili insanlar en ufak bir bilgi sahibi değilken bile, Elektrikli yılan balığının şok etkisinin farkındalardı. Antik Mısır’da MÖ 2750 de yazılmış bir yazı, bu balığı Nil’in fırtınası olarak tanımlamıştır. Bu balık aynı zamanda diğer balıkların koruyucusu olarak görülüyordu. Elektrik balığıyla ilgili yine Romalı ve Arap bilimciler ve fizikçiler tarafından Antik Yunanistan’da bahsedilmiştir. Pek çok antik yazar, Pliny the Elder ve Scribonius Largus gibi, kedi balığından ve torpidodan gelen elektrik şokunun hissizleştirdiğini onaylamıştır. Bu şoklar, iletken objelerde yayılabilirler. Muhtemelen ışığın kimliği ve elektrikle ilgili doğruya en yakın ve en eski yaklaşım, Araplardan gelmiştir. On beşinci yüzyıldan önce Araplar tarafından ray (ışın) olarak adlandırılmıştır.

Antik kültürlerden Akdeniz taraflarında olanlar belli başlı nesneleri biliyorlardı. Örneğin kehribar parçaları kedinin tüylerine sürüldüğünde, kuş tüyü gibi objeleri çekebiliyordu. MÖ 600 civarlarında Miletli Thales, durağan elektrikle alakalı bir dizi gözlem yaptı. Magnet gibi maddelerin aksine kehribarın oluşturduğu sürtünmeden dolayı olduğunu düşünüyordu. Thales bu çekimin manyetizmadan olduğunu düşünürken yanılıyordu, ancak daha sonraları bilim Manyetizm ve elektrik arasında bir bağlantı kanıtlayacaktı. Tartışmaya açık bir teoriye göre, Parthianlar elektro taban hakkında bir bilgi sahibi olabilirlerdi.1836’da pilin keşfine bağlı olarak, galvanik hücreler ve onun doğadaki bilinmez etkisi buna olanak sağlıyordu.

Benjamin Franklin  elektrik olarak belgelenmiştir.

Antik Yunanlar kürk ile sürtünmesi sonrasında kehribarın küçük nesneleri çektiğini fark ettiler. Bu fenomen, şimşekle birlikte insanlığın elektrikle kayıtlara geçmiş ilk deneyimiydi. William Gilbert, 1600’de yayımlanan De Magnete adlı eserinde, Latincede kehribar anlamına gelen ve Yunancada da aynı anlamı taşıyan ἤλεκτρον (elektronelectrum kelimesinden esinlenerek oluşturulan, sürtülünce küçük nesneleri çekme özelliğini tanımlayan Yeni Latince electricus kelimesini türetti. Thomas Browne’un 1646’da yayımlanan Pesudoxia Epidemica adlı eserinde, yine aynı kelimeler esas alınarak ilk defa İngilizcedeki electricity ifadesi kullanıldı. Elektrik kelimesi Türkçeye, Fransızcada da aynı anlama gelen électrique kelimesinden geçti.

İlerleyen çalışmalar, Otto von Guericke, Robert Boyle, Stephen Gray ve C.F. du Fay tarafından yapıldı. On sekizinci yüzyılda Benjamin Franklin, elektrik hakkında çok geniş bir çalışma yaptı. Haziran 1752’de fırtınalı bir günde, uçurtma ipine bağladığı metal bir anahtarla deney yaptı ve uçurtmaya yıldırım düşmesini umdu. Anahtardan eline zıplayan sparklardan, yıldırımın da elektriksel bir doğa olayı olduğunu kanıtlamış oldu. Aynı zamanda, paradoks bir olay olarak Leyden Jar ‘ı da elektriğin hem pozitif hem negatif yükler içerdiğini kanıtlayarak açıklamış oldu.

Michael Faraday elektrikli motor teknolojisi keşiflerinin mucididir  

Michael Faraday elektrikli motor teknolojisi keşiflerinin mucididir

1771’de, Luigi Galvani, biyoelektrik üzerine olan keşfini yayınladı ve elektriğin sinir hücreleri denen hücreler ile kaslara sinyaller yolladığını gösterdi. Alessandro Volta’nın bataryası, ya da Voltaik pili, 1800lerde bakır ve çinko ile yaptığı deneyle, daha güvenilebilir bir bakış açısı yakalanmış oldu. Elektromanyetizmanın bulunması, elektrik ve manyetizmanın birleşmesi olayı, Hans Christian Ørsted ve Andre Marie Ampere tarafından 1819-1820 yıllarında oldu. Michael Faraday elektrik motorunu 1821 de keşfetti ve Georg Ohm, matematiksel olarak elektriksel devreleri 1827 yılında açıkladı. Elektrik ve manyetizma (ışık) mutlaka James Clerk Maxwell ile de ilişkilidir.

On dokuzuncu yüzyılın başlarında, elektrikte ani bir gelişim meydana geldi ve on dokuzuncu yüzyılın sonunda, elektrik mühendisliğinin en büyük keşifleri yapıldı. Alexander Graham Bell, Ottó Bláthy, Thomas Edison, Galileo Ferraris, Oliver Heaviside, Ányos Jedlik, Lord Kelvin, Sir Charles Parsons, Ernst Werner von Siemens, Joseph Swan, Nikola Tesla ve George Westinghouse elektriği inanılmaz bir bilimsel meraka çevirdi ve bunu modern hayata uyguladılar. Bu uygulamalar, ikinci endüstri devrimini tetikledi.

1887’de, Heinrich Hertz elektrotların, ultraviyole ışıklar ile yaratılan elektrik sparkları ile daha kolay aydınlatıldığını keşfetti. 1905’te Albert Einstein, elektriğin kuantlar halinde küçük paketler olarak taşındığını açıkladığı Fotoelektrik olayın deneysel verilerini incelediği bir kâğıt yayınladı. Bu keşif, kuantum devrimine ön ayak oldu. Einstein, 1921 yılında ‘fotoelektrik yasasını keşfi” nedeniyle, Nobel Ödülü’nü kazandı. Fotoelektrik olayı şu anda güneş panellerinde bulunan foto hücreler tarafından, elektriksel durumlarda çokça kullanılıyor

İlk katı cihaz, kedi fısıltısı detektörü idi. İlk olarak 1900’lerde radyo alıcısı olarak kullanıldı. Katı bir kristale temas eden kablo, radyo sinyallerini belirleme amacına hizmet ediyordu. Akımın aktığını iki şekilde anlayabiliriz. Negatif yüklenmiş elektronlar ve pozitif yüklü elektron eksikliklerine delik denir. Bu yükler ve delikler kuantum fiziğince açıklanır. Yapıda kullanılan nesne genelde, yarı iletken bir kristaldir.

Bu katı hal aletleri, daha sonraları transistörlerin başlı başınca keşif malzemesi olmuştur(1947). Yaygın katı hal cihazlarından bazıları transistörler, mikroproses çipleri, ve RAM lerdir. RAM’in özel bir türü, flaş RAMlerdir. Genelde ek bellek olarak kullanılırlar. Katı hal sürücüleri, mekanikse olarak hard diskleri döndüren parçalar yerine de kullanılabilir. Bu cihazlar 1950’lerde ve 1960’larda Transistörlerin vakum tüplerinden yarı iletkenlere değişimi, diyotlar, transistörler, LED’ler ve toplu akım için önem arz etmiştir.

Reklam (#YSR)