Charlie Chaplin
16 Nisan 1889, Londra (İngiltere)-25 Aralık 1977 (İsviçre)
Charlie Chaplin (Şarlo), 16 Nisan 1889’da Londra’nın fakir semtlerinden biri olan East Lane, Walworth’ ta doğdu. Charlie’nin henüz o üç yaşına bile gelmeden ayrılan annesi ve babası müzikhollerde ve çeşitli tiyatrolarda çalışan profesyonel sanatçılardı. Sahne adı Lily Harley olan annesi Hannah Harriet Pedlingham Hill (1865-1928) profesyonel olarak sahneye ilk kez 19 yaşında çıkmıştı.
Annesi ve -başka babadan doğma- kardeşi Sydney Chaplin ile birlikte Londra’nın fakir semtlerinde çeşitli evlerde büyüyen Chaplin’ in yaşamı ruhsal dengesizlikler yaşayan annesinin durumunun kötüye gitmesi ile zorlaştı. Anne Hannah, 1894’teki bir sahne performansı sırasında sesini kaybetmiş ve hemen ardından yaşadığı ekonomik zorlukların da etkisiyle psikolojik sorunları artmıştı. Onun bir rehabilitasyon merkezine yatırılmasının ardından çocukları Charlie ve Sydney, metresiyle birlikte yaşayan babaları Charles Chaplin Sr.’nin yanına yollandı. Charlie ve Sydney bu dönemde Kennington Road School’ a gönderildiler.
Baba Charles Chaplin, henüz 37 yaşındayken üstesinden gelemediği alkolizm nedeniyle, oğlu Charlie henüz on iki yaşındayken, hayatını kaybedecekti.
Rehabilitasyon merkezinden çıktıktan kısa bir süre sonra Hannah’ nın hastalığı yeniden nüksedince çocuklar bu sefer genel olarak workhouse olarak adlandırılan ve oldukça kötü koşulları ile bilinen bakımevlerinden birine yollandılar.
Londra’nın doğusundaki Lambert adlı bölgede bulunan bu bakımevindeki günler annesi ve kardeşinden ayrı kalan ve yaşı bir hayli küçük olan Charlie için hayli güç geçmişti. Chaplin’in Walworth ve Lambert’te geçirdiği bu yoksulluk günleri onda derin izler bırakacak ve ileriki yıllarda filmlerinde seçtiği mekân ve konularda sık sık kendini gösterecekti.
Sydney ve Charlie daha sonra aileden gelme yetenek ve alışkanlığın da etkisiyle tiyatrolarda ve müzikhollerde çalışmaya başladılar. Chaplin ciddi anlamdaki ilk sahne tecrübesini “The Eight Lancashire Lads” adlı grupta çalışırken yaşadı.
Hannah çocukları tarafından ABD’ye getirildikten yedi yıl sonra 1928’de Hollywood’da yaşamını yitirdi. Babaları farklı olan Charlie ve Sydney’in, anneleri Hannah üzerinden 1901 doğumlu Wheeler Dryden adlı bir kardeşleri daha vardı. Dryden, annesinin ruhsal rahatsızlıkları nedeniyle babası tarafından Hannah’dan uzak tutulmuş ve Kanada’da yetiştirilmişti. 1920 ortalarında annesini görmek için ABD’ye giden Dryden, daha sonraları kardeşleri ile film projelerinde çalışmış ve Chaplin’in asistanlığını yapmıştır.
Sydney Chaplin’in 1906’da dönemin ünlü Fred Karno kumpanyasına katılmasının ardından Chaplin de, 1908’de onu izleyerek bu topluluğa katılmayı başardı. Chaplin gezici Karno kumpanyası ile 1910 – 1912 arasında ABD’ye turneye çıktı. İngiltere’ye dönüşünden sadece beş ay sonra yine Karno ile birlikte 2 Ekim 1912’de yeniden ABD’ye gitti. Bu seferki turda, daha sonra Laurel ve Hardy ikilisinden Stan Laurel’i canlandıracak olan Arthur Stanley Jefferson ile birlikte çalıştı ve aynı odayı paylaştı. Bir süre sonra Stan Laurel İngiltere’ye dönerken, Chaplin ABD’de kaldı ve Karno ile turneye devam etti. 1913’teki bir gösteri sırasında Mack Sennett’ın dikkatini çekince onun sahibi olduğu Keystone Stüdyoları ile bir anlaşma yaparak onun ekibine katıldı. Böylece 2 Şubat 1914’te Henry Lehrman yönetmenliğinde sessiz bir film olan Making a Living adlı tek makaralık filmde rol alarak yeteneğini tam anlamıyla gösterebileceği sinemaya adım atmış oluyordu. Chaplin; iddialı tavırları ve bir İngiliz olmasından kaynaklanan “yabancılığı” ve bağımsız karakteri nedeniyle başta Mack Sennett tarafından şüpheyle karşılansa da kısa süre içinde yeteneğini kanıtlayıp yerini sağlamlaştırdı. Keystone ile birlikte çalıştığı bir yıl boyunca 35 filmde rol alan Chaplin hızla ünlü oldu.
Chaplin 1916’da Mutual Film Corporation film şirketiyle bir seri komedi yapımı için anlaştı. On sekiz aylık süreçte on iki film ürettiği bu dönemde yaptığı filmler, sinemanın en etkili komedi filmleri arasında yerini almıştır. Chaplin daha sonra Mutual ile geçirdiği dönemin kariyerindeki en mutlu dönem olduğunu söylemiştir.
1918’de Mutual ile anlaşmalarının sona ermesi üzerine Chaplin kendi film şirketini kurdu. Sesli film. döneminden sonra kendisinin en büyük filmi kabul edilen 1931 yılı yapımlı City Lights ( Şehir Işıkları) filmini yaptı.
Chaplin, filmlerinde her zaman sol görüşe sempati duyduğunu hissettirmiştir. Sessiz filmlerinde “Büyük Depresyon”‘a yer vererek The Tramp (serseri) karakteri aracılığıyla, yoksullukla mücadeledeki kötü yönetim politikalarına göndermeler yapmıştır. Modern Times (Çağdaş Zamanlar) filminde işçilerin ve fakir halkın kötü durumlarına dikkat çekmiştir. Büyük Diktatör filmiyle Nazi Almanya’sını çok sert biçimde eleştirmiştir ve o dönem ABD resmi olarak Almanya ile hala barış içinde olması filmin ABD’de Chaplin’e karşı karalama kampanyası başlatılmasına neden olmuştur.
Chaplin, hayallerinin ve yaratıcılığının sezgisel boyutta düşünüp de oluşturduğu tüm filmlerin sinema dünyasına yeni heyecanlar katmıştır. Hiçbir zaman ekranın tamamen kapanmasına bir anda izin vermemeyi geliştirdi. Filmlerinde diyalogları yazılı olarak farklı bir ekrana geçiş yaparak gösteriyordu ancak teknolojik gelişmelerden yararlanıp bu işin de üstesinden gelmeyi başardı.
Chaplin’in sağlam duruşu 1960’lardan sonra yavaş yavaş bozulmaya başlamıştı, onunla iletişim kurmak güçleşmeye başlamıştı. 1977’de tekerlekli sandalye ile hayatını devam ettiriyordu. Chaplin 1977’in Noel’inde İsviçre’de uykusunda hayatını kaybetti.
Biliyor musun?
|