TARIM DEVRİMİNİ AÇIKLAYAN TEORİLER

İnsan niçin tarıma geçmek gereğini duymuştu? Bu olayı açıklamak için başlıca üç farklı teori ileri sürülmüştür:

Gordon Childe

1) Ünlü İlk Çağ tarihçisi Gordon Childe’a göre, son buz çağındaki iklim kötüleşmesi, bir zamanlar yeterli ölçüde su kaynakları olan Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’yı kuraklaştırdı. Daha önce insanlar için kolaylıkla elde edilebilir vahşi hayvanlar ve bitkilerle dolu olan bu bölgede azalan yiyecek kaynakları, mevcut vahalar ve su membalarında toplandı. Bu az sayıdaki vahalarda insan, hayvanlarla ve bitkilerle daha sıkı bir temas içinde bulunarak onları daha yakından izlemeye başladı ve bu arada bazı hayvanları düşmanları olan yiyici hayvanlardan korudu. Böylece otçul hayvanlar giderek evcilleşti. İnsan da onları ot ve hububatla beslemeyi ve korumayı kendisi için avantajlı buldu.

Childe’ın bu teorisi, belirli tür hayvanların ve bitkilerin yok olması sonucu doğal kaynaklarda meydana gelen bir azalmadan doğan çevre değişimini hareket noktası olarak almaktadır. Azalan doğal kaynak, avcılık ve toplayıcılıkta istihdam edilecek işgücünün verimliliğinin azalmasına yol açmıştı. İnsanın hayatta kalabilmesi için geriye kalan
kaynaklardan daha etkin biçimde yararlanması gerekiyordu. İnsan, tarım yoluyla emeğinin verimini arttırmayı başarmıştı.

Bu teori, iki yönden eleştirilmiştir. İlk olarak bu değişme, niçin daha önceki iklim kötüleşmelerinde ortaya çıkmamıştı? İkinci olarak tarihî meteoroloji araştırmaları, iklim değişmeleri ile tarımın ortaya çıkış yeri ve zamanı arasında bir paralellik olduğu görüşünü doğrulamamaktaydı.

Robert J. Braidwood

2) İkinci bir teori Robert J. Braidwood tarafından ileri sürülen çekirdek alan teorisidir. Bu teoriye göre, insanın doğal çevresindeki hayvan ve bitkileri daha iyi tanımasını sağlayan bir kültürel gelişme tarım devrimine yol açmıştır. Çekirdek alan; evcilleştirilmeye hazır çok sayıda vahşi hayvan ve yetiştirilmeye müsait çok sayıda bitkinin bulunduğu, tarım yapmaya son derece elverişli tabii bir çevredir.

İşte bu çevrede tarım aracılığıyla yiyecek üretimi, insan toplumlarının artan kültürel farklılaşmasının ve ihtisaslaşmasının bir nihai ürünü olarak ortaya çıkmıştı. MÖ 8000 yıllarında Bereketli Hilal bölgesindeki insanlar, çevrelerini çok iyi tanıdılar ve böylece daha önce avladıkları hayvanları ehlileştirerek beslemeye ve topladıkları bitkileri yetiştirmeye başladılar.

İnsanın tarımsal teknikleri uzun süren bir öğrenme sürecinin sonucunda bulduğunu iddia eden bu teorinin temel eksiği, bir yandan tarıma geçişin zamanını ve nedenini açıklayamaması; öte yandan da tarımın doğuşu için bilginin gerekli bir şart olmasına karşılık yeterli olmadığını görememesidir.

Lewis R. Binford

3) Lewis R. Binford tarafından geliştirilen üçüncü bir teori tarıma geçişi açıklamakta hareket noktası olarak nüfus artışını almıştır. Göçlerle meydana gelen nüfus yığılması, doğal kaynaklar üzerinde bir baskı oluşturmuş ve hayatta kalabilmek için rakip gruplar arasında bir mücadele başlamıştı.

Artan nüfus, mevcut doğal kaynaklarla insan arasındaki dengeyi bozmuştu. Yiyecek kaynaklarının azalmasının yarattığı baskı, insanları verimliliklerini arttırmaya itmişti. Nüfus baskısı, önce büyük hayvanlardan daha küçük hayvanların avlanmasına ve daha sonra da toplayıcılıktan tarıma geçilmesine neden olmuştu.

Bu teorinin eksikliği de bir yandan nüfus artışının niçin tarıma geçişe yol açtığını açıklayamaması, öte yandan da tarım öncesinde doğal kaynaklar üzerinde baskı yaratacak ölçüde nüfusun nasıl artabildiği sorusuna cevap olabilecek bir nüfus teorisi ortaya koymamış olmasıdır.

KAYNAK:

Prof. Dr. Ahmet Kala İKTİSAT TARİHİ

Reklam (#YSR)