HARP AKADEMİSİNDE UYANAMAYAN MUSTAFA KEMAL Mustafa Kemal kendisini ne olduğunu pek iyi anlayamadığı bir takım düşünce ve duygulara kaptırmıştı. Küskündür, isyanlıdır. Peki neye ve kime karşı? Ve niçin? Sorsanız bu sorulara pek cevap veremez. O yaşlardaki iç sıkıntılarını ve endişesini ise şöyle anlatmıştır: “İstanbul’da Harp Akademisinde bir subayım. Henüz yirmi
MUSTAFA KEMAL : “BENİM KİTAP ALACAK PARAM YOK” Mustafa Kemal, Harbiye’de okurken, bütün hayatında olduğu gibi, sonsuz bir enerji doluydu. Cuma günü izinlerini İstanbul’da eğlenerek geçiren ve sık sık gezmeye çıkan Mustafa Kemal, o üstün zekâsıyla derslerini de kolayca yapıyordu. Bir gün yine cuma iznine hazırlanıyordu. Arkadaşlarından biriyle tatlı bir
MUSTAFA KEMAL ASKERİ OKULDA Peki, şimdi ne olacak? Selanik’te başka yüksek okul yok ki, İstanbul’a da gönderilemez. Parayı nereden bulacaklar? Fakir insanlar her şeye eyvallah mı demelidirler? Bu mantığı mecburiyet mi doğuruyor? Yapılacak tek şey vardı, o da tekrar dayısının yanına dönüp, ahırları temizlemek, koyunları gütmek ve ölünceye kadar fakir
ATATÜRK’ÜN İLK AŞKI Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk aşkı ne kırk yaşında evlendiği ilk eşi Latife Hanım ne de ondan önce tanıdığı ve birlikte olduğu Fikriye Hanım! Atatürk’ün ilk aşkı, Emine Hanım. Çünkü Mustafa Kemal, daha on iki yaşındayken kendisinden dört yaş küçük olan bu mavi gözlü komşu kızını sevmişti. Tabii komşu kızı da onu!
ATATÜRK’ÜN ANILARINDAN “BEN EĞİLMEM!” Asaf İlbay anlatıyor: “Evimizin bahçesi büyüktü. Sık sık mahalle arkadaşları toplanır ve o zamanlar Selanik’te çok moda olan ‘mancınık’ oyununu oynardık. Bu bir nevi ‘birdirbir’ oyunuydu. Bir kişi eğiliyor ve diğerleri sırayla üzerinden atlıyorlardı. O, oyuna iştirak etmezdi ama seyrine de bayılırdı. Hele içimizde düşenler falan
MAKBULE HANIM VE ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUĞU … Mustafa’nın mahalle mektebinden sonra Şemsi Efendi Mektebi’ne gittiği sırada babası ölmüş. Ali Rıza Efendi ölünce geçim sıkıntısına düşen Zübeyde Hanım, çocukları da alıp Langaza köyündeki dayısının yanına taşınmışlar. Dayısı bir çiftlikte kahyalık yapıyormuş. Bu köy hayatı çocukları okumadan yoksun bırakacağı için Zübeyde Hanım bir
ATATÜRK VE YÜRÜYEN KÖŞK Atatürk yurt gezilerine büyük önem verirdi. Bu çağdaş medeniyete ulaşma yarışında olağanüstü bir çaba harcayan ve zamanla yarışan ülkemiz için çok önemliydi. 21 Ağustos 1929 tarihinde İstanbul’dan Bursa’ya gidecekti. Sabah 09.00’da Ertuğrul Yatıyla Dolmabahçe önlerinden hareket edildi. Marmara’da atılan kısa bir turdan sonra yat Yalova iskelesine
ATATÜRK VE SİNCANLI YAŞLI KADIN Gazi Çiftliği’nde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladık. Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu; – “ Merhaba nine” Kadın Ata’ nın yüzüne bakarak hafif bir sesle; – “Merhaba” dedi. – “Nereden gelip nereye gidiyorsun?” Kadın şöyle bir an duraladı; – “Neden
ATATÜRK İLKELERİNİN TARİHİ TEMELLERİ- LAİKLİK Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu 1- LAİKLİĞİN TARİFİ İnkılaplarımızın başlıca ilkelerinden olan laiklik: “Din ile dünya. din ile devlet işlerinin ayrılması manasını anlatan bir tabirdir; bunu dinsizlik manasına almak çok yanlıştır” Bu tarif Atatürk devri tarih kitabından nakledilmiştir [1] Gerçekten dini duyguları istismarda siyasi çıkar bekleyen
ATATÜRK İLKELERİNİN TARİHİ TEMELLERİ- CUMHURİYETÇİLİK Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu 1 – HAKİMİYET MESELESİ Cumhuriyet rejimi ”Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Halk kendi yöneticilerini kendi içinden seçer” cümlelerinde ifadesini bulur. Pek tabiidir ki eski Türk tarihinde bu manasıyla bir Cumhuriyet rejimi mevcut değildi. Fakat, göreceğimiz gibi, cumhuriyet idare şekliyle kadim Türk devlet