ONÜÇÜNCÜ YÜZYILDA TÜRK – İSLAM BİLİM GELİŞMELERİ

YAZAN : DENIZ KAYIKCI

13. yy’da dünya tarihini etkileyen önemli siyasi ve askeri gelişmeler, bilim dünyasına da olumsuz yansımıştır. Ancak bu olumsuzluklar, toplumda bilime olan ilgiyi azaltmamıştır. 1096 ile 1270 yılları arasında yapılan 8 haçlı seferi ile Batı’dan, Moğol istilaları ile de Doğu’dan sürekli yıpratılan Abbasi öncülüğündeki İslam coğrafyasında, özellikle beş yüz yıl merkez konumunda olan Bağdat’ın yıkılmasıyla bilimsel birikim büyük yara almıştır. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla (1194) korumasız kalan, Belh, Harezm, Semerkand, Buhara, Taşkent gibi önemli bilim merkezlerine sahip Maveraünnehir bölgesi, Moğollara direnememiş, Moğol istilası en sonunda en önemli bilim merkezi Bağdat’ı da yutmuştur.

13. yüzyıl siyasi olumsuzluklara rağmen bütün bilim dallarında sistemleşmenin ortaya çıktığı yüzyıl olması nedeniyle önemlidir. Bunun en somut örneğini yüzen pusulalardan mekanik pusulalara geçişte izleyebiliyoruz, ibn Macit’in geliştirdiği pusula örneğinde olduğu gibi.[1]

Astronomi alanında yetişmiş en önemli alimlerden biri olan Zekeriya El-Kazvini de bu yüzyılda çalışmalarını yapmıştır. En önemli eseri olan “Acaib el Mahlukat’da” ay tutulmalarından boylam tespiti yapılmasını tarif ederek bu alanda bir ilki gerçekleştirmiştir. 13. yüzyılın astronomi alanındaki en önemli gelişmelere örnek olarak Meraga rasathanesi verilmelidir. 1270’de Hülagü’nün emri ile Tusi ve bir grup Bağdatlı veSuriyeli bilim adamı tarafından kurulmuştur. Tusi’nin, trigonometriyi ayrı bir disiplin olarak ele alması ve bunu önemli eseri “Kitab eş-Şeklel-Katta” da yayımlaması ancak 19. Yüzyılda anlaşılabilmişse de, bu yüzyıldaki sistemleşme durumunu ortaya koymuştur. “Polar üçgen” veya “supplementer üçgen” de Nasireddin’e dayanmaktadır. Bu model daha sonra Kopernik’te (ö. 1543), Ludovico Ferrari’de (ö.1565) ve Philippe de la Hire’de (ö. 1718) yeniden ortaya çıkmaktadır.[2] Ebu el-Hasan el-Marrakuşi (yaklaşık 1203-1280) sabit yıldızların bir usturlap ile farklı zamanlardaki yüksekliklerini ölçerek geliştirdiği boylam farklılıklarını belirleme metodu, kartografya tarihinde bir devrimdir. Ayrıca taşınabilir güneş saati geliştirerek ilk mobil saatleri tarih sahnesine çıkarmıştır.

İslam dünyasının 13. yüzyıldaki kartografik yetisinin en somut verisini ortaya koyan alim Kutbeddin Şirazi (1311)’dir. “Tuhfe eş-Şahiyye fi el-Heye”isimli eserinde, zor coğrafyaların haritasını çizmenin zorluğunu anlatır. Akdeniz ve Karadeniz, 1200 kareye bölünmüş bir dikdörtgene yerleştirerek haritalaştırmıştır. Kutbeddin eş-Şirazi Moğol hükümdarı Argun’a 13 Şaban 688 (01.09.1289) tarihinde detaylı bir Akdeniz haritası sunmuştur. [3]

Tıp alanına geçecek olursak, Fuat Sezgin’den aldığımız bilgiye göre, Mısırlı bir öğrenci olan Muhyiddin et-Tatavi 1924 yılında, İbn-i Nefis tarafından İbn Sina’nın elKanun’undaki bir bölümüne yazılan şerh üzerinde çalışırken, İbn-i Nefis’in aslında küçük kam dolaşımını bulduğunu görmüştür. Bu bilgi daha sonra Max Meyerhofve Joseph Schacht’ın makaleleri ile yayılmıştır. Bu sayede bu buluşun sahibi olduğu düşünülen Michael Servetus hakkındaki yanılgı ortaya çıkmıştır. 13. yüzyılın bir başka hekiminde de büyük bir keşfin izine rastlamıştır. Aynı zamanda doğa tarihçisi olan Abdullatif bin Yusuf Muhammed el-Bagdadi (1162-1232) Kahire’de, 1202 yılında veba salgınından ve kıtlıktan ölen insanların iskeletlerini incelemiştir. Bu incelemelerinin sonuçlarını “Kitab el-İfade ve-el-İtibar fi elUmur el-Müşahede ve-el-Havadis el-Muʿayene bi-Ard Mısr” adlı kitapta yayınlamıştır. Bu kitapta ayrıca anatomik bilgilerde yer almaktadır..[4]

Anadolu Selçukluları’nda da simya ve simya temelinde gelişen kimya, Anadolu’da önemli alimlerin çıkmasını sağlamıştır. Bu alimlerden birisi Cevberi’dir. Cevberi ya da Abdurrahman (veya Abdurrahim) b. Ömer Zeyneddin el-Dımışki farklı ülkeleri gezerek, oralardaki bilimsel birikimle1221’de Malik el-Mesud’un sarayında çalışmıştır. Cevberi”nin “Kitab el-Muhtar fi Keşf el-Esrar ve Hatk el-Astar lil-Alamet” (Sırların Ortaya Çıkarılması ve Örtülerin Kaldırılması Hakkında) isimli eseri döneminde ses getirmiştir ve farklı dillere çevrilmiştir.[5]

Bu yüzyılda kurulan Anadolu Selçuklu Devri medreseleri ise şöyledir: 1242’de Gyaseddin Keyhüsrev’in yaptırdığı Konya Sırçalı Medrese, 1251’de Emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılan Konya Karatay Medresesi, 1252’de yine Konya’da İnce Minareli Medrese, 1272’de Kayseri’de kurulan Çifte Minareli Medrese ve Sivas’taki Gökmedrese ile 1273’te Kastamonu’da kurulan Yılanlı Medrese dönemin Anadoluda’ki en ünlü eğitim kurumlarıdır.[6]

1234’te Halife Mustansır tarafından kurulan Mustansıriye Medresesi, İslam dönemi üniversiteleri arasında en görkemlisi idi. Medresede dört hoca 300 öğrenciye ders vermekteydi. Toplumun her kesiminden, din ve mezhep farkı gözetmeden talebe alan yapısıyla modern bir üniversiteydi.[7]

NOTLAR: 

  1. 164 Sezgin, 2008: c1, 41.
  2. 165 Sezgin, 2008: c1, 42.
  3. 166 Sezgin, 2008: c1, 48.
  4. 167 Sezgin, 2008: c1, 51.
  5. 168 Kahya, 2004: 76-77.
  6. 169 Tez, 1991: 14.
  7. 170 Tez, 1991: 14. 

KAYNAKÇA: 

Sezgin, F. (2008). İslam’da Bilim Ve Teknik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul.

Kahya, E., Tekeli, S., Dorsay, M., Demir, R., Topdemir, H. ve Unat, Y. (1997). Bilim Tarihi. Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara.

Reklam (#YSR)