NECİP FAZIL KISAKÜREK

26 MAYIS 1904 ( İSTANBUL) – 25 MAYIS 1983 (İSTANBUL)

Türk şair, yazar, ideolog ve edebiyatçı olarak bilinen Necip Fazıl, 1904 senesinde İstanbul’un Çemberlitaş semtinde bulunan bir köşkte dünyaya gözlerini açtı. Babası Abdülbaki Fazıl bey bir avukattı ve Dedesi  ise Maraşlı Kısakürekzadeler’den olan Mehmet Hilmi Bey; 1905 yılında Padişah Abdülhamit’e yapılan bombalı saldırının suikastçısı Belçikalı Edward Jorris’i yargılayan hâkim ve ayrıca Mecelleyi yazan Ahmet Cevdet Paşa’nın tasnif komisyonunda bulunmuş olan bir bürokrat ve İstinaf Mahkeme Reisiydi. Annesi ise Girit göçmeni kendi halinde bir ailenin kızı olan Mediha Hanımdı.

Necip Fazıl’ın Büyükannesi, Büyükbabası ve küçük yaşta kaybettiği kız kardeşi

Doğum ismi Ahmet Necip olarak konan Necip Fazıl’ın çocukluğu sık hastalıklarla geçmişti. Erken yaşta okumayı öğrenen Necip Fazıl, tam bir Osmanlı entellektüeli olan büyükannesinin teşvikiyle sık okumalar yapmaya başlamıştı. Bu okumaları öyle ileri gitmişti ki ailesi bir ara onu okumaktan men etmek zorunda bırakmıştı.

İlkokul yılları haylazlıkları ve diğer nedenlerden dolayı sık sık okul değiştirmekle geçti. Kız kardeşinin erken yaşta ölümü ve annesinin hastalığa yakalanması nedeniyle Heybeliada’ya taşınmak zorunda kaldı.

1916 senesinde Deniz Harp Okulu sınavlarını kazandı. Bu okulda bir döneme damga vurmuş  Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Akseki, Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi önemli kişiler öğretmenlik yapmaktaydı.

Necip Fazıl ile Nazım Hikmet aynı okul öğrencileri idiler ve Nazım Hikmet, Necip Fazıl’dan iki sınıf üstteydi. Bu dönemde çeviriler yapabilecek kadar İngilizce’sini ilerletmişti. Necip Fazıl bu dönemde annesinin isteği üzerine şiire başladı.

Ahmet Necip olan ismi bu okula Necip Fazıl olarak kaldı ve bir ömür öyle sürdü. Üç sene olan Harp okulunun dört seneye çıkınca Necip Fazıl okula devam etmedi.

İstanbul‘un itilaf devletleri tarafından işgali sonrasında annesi ile beraber Erzurum‘da görev yapan dayısının yanına gitti ve bir sene kadar Erzurum‘da bulundu. Erzurum‘da bulunduğu sırada babasını kaybetti.

Ertesi yıl o zaman ki adıyla İstanbul Darülfünunu Hukuk Fakültesine sonra bölüm değiştirerek Edebiyat Medresesi Felsefe şubesine geçiş yaptı. Bu dönemde dönemin ünlü edebiyatçıları ile tanışma fırsatı buldu ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na yayınlaması için bir şiirini verdi.

Gittiği okulda birçok kişiyle tanışır. Bunlardan en dikkat çeken, Kütüphane memuru olan ve sonraki yıllarda CHP hükümetinin Kültür Bakanlığı yapacak olan Hasan Ali Yücel’dir.

Bu dönemde ilk şiir kitabı olan “Örümcek Ağı” yayınlandı ve eser büyük bir ses getirdi.

1924 senesinde Maarif (Milli Eğitim) Bakanlığının açtığı sınavı kazanarak tam burslu olarak Fransa’nın Sorbonne Üniversitesi Felsefe bölümü kazandı. Sınavı kazana birkaç arkadaşıyla beraber Fransa’ya geçti. Okulda Felsefe dünyasının en etkin isimlerinden olan Bergson ‘un öğrencisi oldu ve ondan öğrendiği Sezgiselcilik felsefesi onun bütün eserlerinde kendini bir şekilde gösterdi.

Kendi ifadesiyle Paris’te yaşadığı bohem hayatı ve kumar tutkusu, devlet tarafından bursunun kesilmesine ve yurda dönüş yapmasına sebep oldu.

İstanbul‘a dönüşünde Hollanda Bankasında işe başladı. Bankacılık kariyerine Osmanlı Bankasında devam etti ve Celal Bayar ile olan yakın ilişkisi nedeniyle İş Bankası Ankara şubesine geçiş yaptı.

İkinci şiir kitabı olan “Kaldırımlar” ise 1928 senesinde yayınlandı ve edebiyat dünyasında kalıcı bir yer edindi.

1929 senesinde başladığı İş Bankasında ki statüsü hızlı bir şekilde yükseldi ve Ankara’nın entellektüel çevresiyle yakın ilişkiler kurmaya devam etti.

1931- 1933 senesinde yaptığı askerlik görevi sonrasında Ankara’ya dönüş yaptı ve “Ben ve Ötesi” isimli üçüncü şiir kitabını yayımladı.

Kendi ifadesiyle 1934 senesi onun hayatında bir dönüm noktası olacaktı. Nekşibendi Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışmış ve tanışma sonrası kendisinde ciddi izler bırakacaktı.

1930’lu yıllar Necip Fazıl’ın ilk tiyatro çalışmalarının olduğu yıllardı. 1935 senesinde “Tohum” adlı eseri Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye kondu. 1937 senesinde ise uzun yıllar tiyatro dünyasında ses eden ve yıllar sonra TRT tarafından televizyona dizisine aktarılan bir eser olan “Bir Adam Yaratmak” adlı eseri kaleme aldı.

1936 senesinde Ankara!da iken “Ağaç Mecmuası” adlı dergiyi çıkardı. İş Bankası tarafından finanse edilen bu dergi 16 sayı çıkarabildi.

1938 senesinde İstiklal Marşına alternatif marş için “Ulus” gazetesinin açtığı yarışmaya “Büyük Doğu Marşı” ile iştirak etti. “Büyük Doğu” Necip Fazıl’ın ideolojik örgüsünün ve çıkaracağı derginin ismi olarak kalacaktı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü üzerine Aralık 1938 senesinde “Atatürk Dirilecektir” isimli yazıyı kaleme aldı.

1938 senesinde Üniversiteden arkadaşı Maarif Vekili Hasan Ali YÜCEL’in isteği üzerine Ankara Devlet Yüksek Konservatuvarında öğretim görevlisi oldu. Aynı dönemde İstanbul Robert Kolejinde öğretmenliğe başladı. Bu süreçte kendisini kondüktöre benzetmiş ve yorgunluğunu Hasan Ali Yücel’e dillendirmişti. Bu durum üzerine İstanbul Güzel Sanatlar akademisine atandı.

Onunla özdeşleşen şiir kitabı “Çile” yi 1938 senesinde yayınladı.

İlk biyografi çalışmasını 1940 senesinde “Namık Kemal” üzerine yaptı ve eserinde onu şiddetli bir şekilde eleştirdi.

1941 senesinde Fatma Neslihan Balaban Hanımla evlendi ve bu evliliğinde Mehmet (1943), Ömer (1944), Ayşe (1948), Osman (1950) ve Zeynep (1954)  isimli beş çocuğu oldu.

1942 senesinde 45 günlük ek askerlik hizmeti nedeniyle Erzurum’a yeniden gitti ve askerde iken kaleme aldığı bir yazı yüzünden mahkum oldu ve ilk hapis cezasını aldı.

Uzun yıllar Celal Bayar ve Hasan Ali Yücel ile olan yakın ilişkileri nedeniyle iktidarla olan barışıklığı, 17 Eylül 1943 senesinde çıkarmaya başladığı dergi yüzünden aksi istikamete doğru yol almaya başladı. Derginin ilk sayıları edebi ve kültürel bir çizgi şeklinde başlamış olsa da siyasi sert eleştirileri nedeniyle Aralık 1943 senesinde geçici süreliğine kapatıldı ve Necip Fazıl Devlet Konservatuvarında ki işinden kovuldu.  Dergi geçici kapanışın ardından Şubat sayısında çıkan yazılar nedeniyle “Rejime itaatsizlik” gerekçesiyle yeniden kapatıldı ve Necip Fazıl askeri hizmetle Eğridir’e sürüldü.

2 Kasım 1945 senesinde yeniden Büyük Doğu’yu neşretmeye başlayan Necip Fazıl, dergi muhtevasında daha din merkezli yayınlar yapmaya başlamıştı.

1947 – 1948 senesi onun en ciddi geçim sıkıntıları yaşadığı dönem olmuştu. Çıkardığı derginin kapatılması ve işinden olması nedeniyle evinde ki tüm eşyaları satmak durumunda kalmıştı.

1949 senesinde “Büyük Doğu Cemiyetini” kurdu. Cemiyetin ilk şubesi Kayseri’de açıldı ve açılış sonrasında kaleme aldığı bir yazı yüzünden eşi ile beraber hapse mahkum edildi. (Eşi çıkarılan neşrin sorumlu müdürü olarak görünmekteydi.)

8 Şubat 1950 Büyük Doğu Cemiyeti-Kayseri Şb. açılış konuşması

1950 senesi Demokrat Parti’nin iktidara geldiği yıldı ve Necip Fazıl çıkarılan bir genel afla 15 temmuz tarihinde ilk serbest bırakılan kişi oldu.

18 Ağustos 1950 senesinde Büyük Doğu’yu yeniden çıkarmaya başladı. Büyük Doğu Cemiyeti’nin Büyük Doğu Cemiyeti’nin Tavşanlı, Kütahya, Afyon, Soma, Malatya, Diyarbakır şubelerini açtı.

22 Mart 1951 senesinde Beyoğlu’nda bir Kumarhane baskınında yakalandı. 18 saat karakolda tutulduktan sonra salıverildi. 

 Kumar alışkanlığı bilinen Necip Fazıl o dönem Kumarhane’de bulunmasını “röportaj” için sonraları ise “Büyük Doğu’yu korumak için adam tutuma adına” orada olduğunu beyan etmiştir. 

“Büyük Doğu Cemiyeti” 26 Mayıs 1951 senesinde ani bir kararla kapatıldı. Kurmayı düşündüğü Büyük Doğu partisinin manifestosu 15 Haziran 1951 senesinde yayınlandı.  Haziran 1951 senesinde Büyük Doğu dergisine ara verildi. Günlük Büyük Doğu Gazetesi 16 Kasım 1951 senesinde yayın hayatına girdi. 

22 Mayıs 1952 senesinde Hüseyin Üzmez Malatya‘da gazeteci Ahmet Emin Yalman’a karşı silahlı saldırı düzenledi ve alman yaralandı. Necip Fazıl, Hüseyin Üzmez’i azmettiren sıfatıyla tutuklandı. Bir süre tutukluğu devam eden Necip Fazıl’ın suçsuzluğu kesinleşince 16 Aralık 1953 senesinde serbest bırakıldı. 

1957’de çeşitli davalardan gecikmiş cezaları nedeniyle 8 ay 4 gün daha hapis yattı.

1960 darbesinden sonra 6 Haziran’da evinden alınan Necip Fazıl, 4,5 ay Balmumcu garnizonunda tutuldu. Basın Affı nedeniyle tahliye edilse de Atatürk’e hakaret suçu içerdiği iddia edilen bir yazısı nedeniyle mahkûmiyet kararı o Balmumcu’da iken kesinleştiği için, tahliye edildiği gün tekrar tutuklandı ve Toptaşı Cezaevi’ne sevkedildi. 1 yıl 65 günlük cezayı doldurduktan sonra 18 Aralık 1961’de serbest kaldı.

Necip Fazıl’ın Erbakan’a gönderdiği mektup

Özgürlüğüne kavuştuktan sonra sırasıyla Yeni İstiklal ve Son Posta gazetelerinde yazarlığa başladı. 

Ülkenin birçok yerinde konferanslar vermeye başladı.

1973 senesinde Büyük Doğu Yayınevini kurdu ve başına oğlu Mehmet beyi getirdi.

23 Kasım 1975 senesine Milli Türk Talebe Birliği tarafından mücadelesinin 40. yılı dolayısıyla bir jübile düzenlendi.  

Siyaset ile dirsek temasını hiç kaybetmeyen Necip Fazıl, Necmettin Erbakan ve partisi Milli Nizam Partisi ile görüşmelere başlamıştı. 1968 seçimlerinde gönülsüz de olsa desteklediği Erbakan ve parti yönetimini eleştirmekten kaçınmıyor hatta CHP- MSP koalisyonunu şiddetle eleştiriyordu. Arzu ettiği siyasi hareketliliği görmediği partiden uzaklaşma kararı aldı ve 8 Nisan 1977 tarihli bir mektupla Necmettin Erbakan’a sert bir üslupla bir eleştiri mektubu gönderdi.  

Bu ayrılıştan sonra MHP kadroları ile görüşmeye başlamış ve 1977 Kayseri mitingine katılarak orada bir konuşma yapmıştı. 

26 Mayıs 1980 senesinde Türk Edebiyat Vakfı tarafından “Şairler Sultanı” ünvanı verildi. Son çalışması olan “İman ve İslam Atlası” isimli eseri için Erenköy’de ki evine kapandı. 

1981 senesinde “Atatürk’e hakaret suçundan” hakkında dava açıldı. 

25 Mayıs 1983 senesinde evinde vefat etti. 

 

KAYNAKÇA :

 

Reklam (#YSR)