İKTİSAT TARİHİNİN KONUSU VE GÖREVİ

İktisat tarihinin temel görevi, ekonomilerin performanslarında ve yapılarında uzun dönemde meydana gelen önemli değişmeleri açıklamaktır. İktisat tarihinin konusu ekonomilerdir. Günümüzde en yaygın ekonomi örnekleri, millî ekonomilerdir. 19. yüzyıldan itibaren başta nüfus ve millî gelir olmak üzere pek çok makro ekonomik büyüklük hakkındaki veriler millî ekonomiler ölçeğinde düzenlenmiştir.

Ancak tarihte millî ekonomiler dışında, çok sayıda başka ekonomi örnekleri de var olmuştur. İmparatorluklar, hem siyasi hem de ekonomik bir bütünlüğü ifade eden büyük ölçekli birimlerdir. Modern zamanlarda ortaya çıkan dünya ekonomisi ise imparatorluklardan farklı olarak çok sayıda siyasi birimden oluşan ve uluslararası iş bölümüne dayanan büyük ölçekli bir sosyal sistemdir.

Tanımdaki performans kavramıyla ne kadar üretim yapıldığı, maliyetlerin ve faydaların nasıl dağıldığı ve üretimin istikrarlı olup olmadığı gibi iktisatçıların da tipik ilgi alanlarını teşkil eden problemler kastedilmektedir. Performansın açıklanmasında toplam üretim, kişi başına hasıla ve toplumun gelir bölüşümü kullanılabilecek temel göstergelerdir.

İktisatçılar, üretimi sağlayan faktörleri toprak, emek ve sermaye olmak üzere üçlü bir ayırıma tabi tutarlar. Bazen bu üçünü bir araya getirerek organize etme çabası ve yeteneğini ifade etmek üzere “girişimcilik” dördüncü bir üretim faktörü olarak kabul edilir. Gerçekten de kısa dönemde ekonomide toplam üretim, kullanılan üretim faktörleri miktarına bağlıdır.

Ancak nüfus, zevkler, teknoloji, ekonomik, sosyal ve siyasal kurumlar gibi değişkenlerin birer sabit ya da veri olarak alındığı bu yaklaşım, uzun dönemde ekonomilerin performanslarının anlaşılması ve açıklanması açısından son derece yetersizdir. Çünkü tarihsel olarak üretim sürecini büyük ölçüde etkileyen bütün bu unsurlar değişirler. Gerçekten de nüfus ve teknoloji ile sosyal ve ekonomik kurumlarda ortaya çıkan değişmeler, uzun dönemde ekonomideki değişmelerin en dinamik kaynaklarıdır.

Üretim faktörlerinin miktar ve fiyatlarının temel değişkenler olduğu ekonomiye yönelik anlık (statik) ya da zaman farkının büyük olmadığı kısa dönemli (mukayeseli statik veya dinamik) analizlerde nüfus, zevkler, teknoloji, sosyal ve ekonomik kurumlar gibi değişkenlerin birer parametre olarak kabul edilmesi mümkündür. Bu tür kısa dönem tahlillerden ekonomik büyüme ve gelişme gibi uzun dönemli analizlere geçince söz konusu parametreler ana değişkenler hâline gelir. Bu nedenle uzun dönemdeki ekonomik değişmenin anlaşılması için üretimi etkileyen faktörlerin daha karmaşık bir tahliline ihtiyaç vardır. Nitekim geçen iki yüzyılda üretim emek, sermaye ve doğal kaynaklar girdilerinin artışıyla açıklanabilecekten çok daha hızlı büyümüştür. Bu artı büyüme ölçek ekonomisinin sağladığı kazançlar, uluslararası iş bölümünün artışı, verimlilik düzeyi daha yüksek sektörlerin önem kazanması, yeni doğal kaynakların ve teknolojilerin devreye girişi gibi nedenlerden kaynaklanmıştır.

Bir ekonomide, uzun dönemde toplam üretimde ortaya çıkan değişmenin hız ve oranı; nüfus, kaynaklar, teknoloji ile sosyal ve iktisadi kurumlar gibi ekonominin yapısal özelliklerinin bir fonksiyonu olarak değişecektir. Nüfus kavramı sadece toplam miktarını değil, aynı zamanda yaş ve cinsiyet bileşimi, biyolojik özellikleri, bilgi ve yetenekleri, işgücüne katılım oranı gibi nüfusun ekonomik performansını etkileyen pek çok özelliği de kapsamaktadır. Eğer insanlar daha yoğun, daha uzun süre, daha düzenli ve daha hünerli olarak çalışırlarsa veya aktif olarak çalışan nüfusun oranı artarsa bu daha fazla mal ve hizmet üretimi sonucunu doğurur

Kaynaklar ifadesi, toprak miktarı ve verimliliği ile doğal kaynaklar yanında bölgenin iklimi, topoğrafisi, su imkânları, coğrafi yeri ve doğal çevresi gibi unsurları da içermektedir.

Nüfus ve kaynaklar arasındaki ilişkiler karmaşık ve çok yönlüdür. Thomas Malthus, uzun dönemde nüfusun kaynaklardan daha hızlı artacağını ve böylece bir kaynak yetersizliğinin kaçınılmaz olacağını ileri sürmüştür. Bu yaklaşım, uzun süre ekonomik gelişme açısından nüfusun olumsuz bir faktör olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Ancak Malthus’un açıklamasını tersine çeviren Ester Boserup’a göre nüfus artışı teknolojik değişimi uyararak kaynakların geliştirilmesini sağlayacaktır. Öte yandan ilkel kabileler üzerinde yapılan modern çalışmalar ise bu toplulukların durağan bir nüfus özelliği gösterdiğini ortaya koymuştur. Kalihari Çölü’nde yaşayan ilkel kabilelerin ihtiyaçlarını 4-5 saatlik bir sürede karşılayabildikleri, hayatta kalan çocukları arasında önemli bir nüfus artışını önleyecek şekilde uzun aralar bıraktıkları ve böylece kaynak yetersizliği probleminin doğmasını engelledikleri anlaşılmıştır.

Kaynaklar, bir ekonominin gelişmesi için potansiyel bir imkân yaratır. Ancak zengin kaynaklar, her zaman ekonomik gelişmeyi garanti etmediği gibi, kaynak yetersizliğinin de ekonomik gelişmeyi imkânsızlaştırdığı söylenemez. Hatta bazen tam tersine kaynak kıtlığı, Sanayi Devrimi döneminde azalan odun kömürü kaynağı yerine kok kömürünün kullanımının yaygınlaşması örneğinde olduğu gibi, yeni kaynakların keşfini teşvik ederek ekonomik gelişmeye olumlu etki yapabilir.

Teknolojik gelişme, belirli bir işgücü ve sermaye girdisi ile daha fazla mal ve hizmet üretimine imkân verir. Yeni bir ürün rotasyonu, odun kömürü yerine kok kömürünün kullanılması gibi yeni üretim teknikleri ya da yeni bir makine, üretim maliyetlerini düşürecek ve müteşebbislere girdi birimi başına üretimi arttırma imkânını verecektir.

Yakın zamanlarda teknolojik yenilikler, ekonomik değişme ve gelişmenin en dinamik kaynağı olmuştur. Ancak tarihte her zaman teknolojik değişim, böylesine hızlı cereyan etmemiştir. Taş devri teknolojisi, binlerce yıl çok fazla değişmeden varlığını sürdürmüştür. Belirli bir teknolojik düzeyde bulunan bir toplumun mevcut kaynakları, ekonomik başarılarının üst sınırlarını belirlemiştir. Ancak teknolojik değişim, yeni kaynakların keşfi, üretim faktörlerinin ve özellikle de emeğin daha etkin kullanımı ile bu sınırlar genişletilebilmiştir.

Bir ekonomide nüfus, kaynaklar ve teknoloji arasındaki ilişkiler değer yargıları ve tutumları da kapsayan sosyal ve ekonomik kurumlardan da etkilenir. Millî ekonomilerde veya imparatorluklar gibi diğer daha büyük siyasi birimlerde sosyal kurumlar, sosyal sınıfların sayısı, büyüklüğü, ekonomik temeli ve mobilitesi gibi nitelikleri kapsayan sosyal yapı özellikleri yanında politik sistem, hâkim grupların ve yığınların ideolojik eğilimleri gibi karmaşık unsurlardan oluşur. Ekonomik kurumlar arasında, mülkiyet hakları ve ekonomik kaynaklar üzerinde devlet kontrolünün derecesi büyük önem taşır.

Kurumların en önemli sosyal fonksiyonu, devamlılık ve istikrara olan katkısıdır. Bu açıdan kurumlar, bu fonksiyonlarını icra ederken rasyonel kaynak kullanımını engelleyerek, yeniliği önleyerek veya yeni teknolojilerin yaygınlaşmasını geciktirerek ekonomik gelişmeye engel olabilirler. Öte yandan kurumsal yenilikler, teknolojik değişmeler gibi maddi kaynakların, insan enerjisinin ve yaratıcılığının daha etkin ve yoğun kullanımına imkân verebilirler. Bu tür kurumsal yeniliklerin örnekleri arasında organize pazarlar, madenî para, patentler, sigorta ve çeşitli teşebbüs şekilleri sayılabilir.

Ekonomik gelişmeyi teknolojik değişme ile sosyal ve ekonomik kurumlar arasındaki sürekli mücadele ve gerilimin ürünü olarak gören bir teoriye göre teknolojik değişme dinamik ve ilerletici, buna karşılık kurumlar ise değişime karşı dirençli unsurlardır. Bu teori, tarihsel değişime ışık tutucu bir nitelik taşımakla birlikte teknolojik değişimi otomatik ya da yarı otomatik bir süreç olarak görmesi, kurumlarla teknoloji arasındaki ilişkiyi basite indirgemesi ve nihai sonucu öngörülebilir sayması dolayısıyla ciddi eleştirilere uğramıştır. Kurumlar, teknoloji, kaynaklar ve nüfus arasındaki ilişkiler son derece karmaşık, çok yönlü ve tümüyle öngörülemez niteliktedir.

Tanımdaki açıklama kavramı ise bilgi verme içeriği yüksek ve anlaşılır bir teori kurma ve bu teorinin yanlışlanabilirliğini önceden kabul etme anlamına gelmektedir. İktisat tarihi alanındaki teoriler, tarihî verilerle test edilerek doğruluk ya da yanlışlıkları konusunda bir sonuca ulaşılabilir.

Reklam (#YSR)