II.AHMED

25 Şubat 1643 (İstanbul) -6 Şubat 1695 (İstanbul)

 

Sultan İkinci Ahmed, 25 Şubat 1643 günü, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Hatice Muazzez Sultan’dır. Terbiyesi ve tahsili ile annesi meşgul oldu. Arapça ve Farsça biliyordu. Orta derecede bir tahsil gördü. Devlet işlerini çok yakından takip eder, hasta bile olsa divan toplantılarına katılırdı. Sultan İkinci Ahmed, hat sanatında çok ustaydı. Yazı yazma kabiliyeti çok üstün olan Sultan İkinci Ahmed, birçok Kuran-ı Kerim yazdı. Şairlere ve şiire çok düşkündü. Ağabeyi II. Süleyman Han’ın vefatı üzerine 1691 Haziran’ında kırk dokuz yaşında hükümdar ilan edilmiştir. Tahta çıktığı zaman söylediği sözler, II. Ahmed Han’ın nasıl manevi bir mesuliyetle devlet reisliğini kabul ettiğini anlatmakta ve milletine hizmet duygusunun derinliğini göstermektedir. Silahdar tarihi’nin kaydına göre Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa Padişahı “hüsn-i hal ve zühd ü takva ile mevsuf, her fende mahir, âlicenab bir kâmil-vücud” olarak nitelenmiştir. Bu ifadeler Sultan II. Ahmed’in uzun yıllar kafes hayatı yaşamış olmasına rağmen rahat bir hayat sürdüğünü, memleket meselelerini takip ettiğini ve ilim öğrenmekten geri kalmadığını göstermektedir. Nitekim o, Arapça ve Farsça’yı da çok iyi bilmekteydi.

Mizaç itibariyle hassas, hiddetli fakat son derece merhametli bir zattı. Saraydaki ileri gelen ağaların tesiri altında kalarak verdiği emirleri gerekirse anında değiştirirdi. Yaptığı herhangi bir hatayı düzeltmekten çekinmezdi. Değerli adamları tanır ve iş başına getirir ise de herhangi bir tesir ile azlederdi. Ancak işlerin iyi gitmesine dikkat ederdi.

Devlet işlerini, divan-ı hümayun müzakerelerini dinler ve hasta olduğu zamanlar da bile bunu takip ederdi. Haftada dört gün divan yapılması kanununu yeniden ihya etmişti.Tebdil-i kıyafet ile halk arasında dolaşır, dertlerini sabırla dinler, çare bulunması için gerekli yerlere emirler verirdi. İslamiyet’e, Hicaz bölgesine ve seyyitlere hizmet hususunda derin bir mesuliyet hissi içinde hareket ederdi. Çoğu kez kararlarını halk arasında duydukları ve öğrendikleri bilgilerden sonra alırdı.

Nitekim Çalık Ali Paşa’dan sadrazamlık mührünün alınıp Bozuklu Mustafa Paşa’ya verildiği şu hadise, Padişahın halkın değerlendirmelerine verdiği ehemmiyet kadar devlet adamlarının tavır ve şahsiyetlerini göstermesi bakımından da mühimdir. II. Ahmed Han bir gün tebdil-i kıyafetle gezerken, ahalinin, vergilerden dolayı defterdardan şikâyet ettiğini işitmişti. Bu sebeple azlini Sadrazam olan Çalık Ali Paşa’ya bir kaç kere bildirmişti. Sadrazam, defterdar Canibi Ahmed Efendi’nin dürüst ve temiz bir kimse olmasını dikkate alarak, bu emri icra etmedi.Padişah bu hususu kendisinden sorunca, defterdarı müdafaa ederek; aleyhindeki sözlerin aslı olmadığını, kendi başına da iş görmediğini, sadaretin emrini icra ettiğini bildirdi.

Padişah, emrini tutmayanın, kendisinin vekili olamayacağını bildirince, Sadrazam Çalık Ali Paşa, hürmet ve edeple mührü teslim etti. Bunun üzerine Padişah, Bozoklu Mustafa Paşa’yı sadarete tayin etmek istedi. Fakat Paşa, eski Veziriazam methederek, yerinde bırakılması ricasında bulununca II. Ahmed Han hiddetlenerek:

“Vallahü’l-azim ve billahi’l-kerim ikinizi de siyaset ederim.” hitabında bulundu. Bunun üzerine Bozoklu Mustafa Paşa mühr-i hümayunu kabul etti (27 Mart 1693).Padişah bundan sonra, merhametli ve hakşinas bir hükümdar olduğunu göstererek, eski sadrazamı çağırıp gönlünü almış ve “Paşa, bu işi kendine sen eyledin; hangi memleket valiliğini istersen sana ihsanımdur; muradın ne ise makbul-i hümayunumdur.” diye iltifatta bulunmuştur. Çalık Ali Paşa, mansıp ricasında olmadığını söyleyerek, tekaüt edilmesini isteyerek Mihaliç hassını talep etti. II. Ahmed Han, kısa süren saltanatı boyunca adil olmaya çalışmış, milletini memnun etmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştır. Gösterişten hoşlanmaz, sade giyinmeye özen gösterirdi. Uzun uzun düşündükten ve bilenlerle istişare ettikten sonra karar verirdi.Sanatkârları korur, taltiflerde bulunarak daha iyiye ve güzele doğru yönlendirirdi.

Kendisi de güzel yazı yazardı. Yazdığı Kur’an-ı kerimler ve çoğalttığı kitaplar vardır. Mekke’ye gönderdiği surre hediyeleri içerisinde padişahın kendi hattıyla yazdığı mükemmel tezhipli bir Kur’an’ı kerim de bulunurdu.Üç yıl yedi ay ondört gün saltanat sürdükten sonra, yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak 6 Şubat 1695 günü Edirne’de vefat etti. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Kanûnî Sultan Süleyman Türbesine defnedildi.

Erkek çocukları: İbrahim, Selim

Kız çocukları: Atike Sultan, Hatice Sultan, Asiye Sultan.

Reklam (#YSR)