HÜMANİST KURAM (İNSANCIL KİŞİLİK YAKLAŞIM KURAMI) |
Dr. Dilara ONUR
Hümanist kuram insan potansiyellerine büyük değer veren ve bireyin kendi yaşantısını istediği gibi yöneltebileceğini vurgulayan yaklaşımlardır. Abraham Maslow (1908-1970), Carl Rogers (1902-1987) ve Erich Fromm (1900-1980) bu kuramın öncüleri olmakla birlikte; Hümanist kuramı temelini, Adler’in kişinin en iyiye ulaşmak için sürekli çabaladığı görüşü oluşturmaktadır (Morris, 2002). Bu kuram, olumlu güdülerimizin olduğunu ve hep daha üst düzeye doğru ilerlediğimizi vurgular. Hümanistik görüşte olanların bireylerin geçmişte neler yaptıkları ya da nasıl düşündükleri ile uğraşmaktan çok, şu anda yaşamlarını nasıl değerlendirdikleri ile değişme gelişme potansiyelleri ile ilgilendiklerini vurgularlar (Cloninger, 1993).
Hümanistik bakış açısı altında yaratıcılık, psikoanalitik bakış açısına kıyasla, daha bilinçli ve belli bir amaca yönelik olması konusunda ele alınarak değerlendirilmiştir. Hümanist psikologlar insan potansiyeline verdiği değerle yaratıcılığın, bireyin kendi ego kontrolü ile gerçekleşebileceği görüşünü savunmaktadır (Dacey vd. 1998). Hümaniter yaklaşım yaratıcı düşüncenin insanın bilinçli tavrının yoksunluğundan oluştuğunu reddetmekte, bireyin kişilik özelliklerinin ve problem çözme sürecindeki bilinçli olarak ortaya koyduğu bireysel tavrının önemine vurgu yapmaktadır (Craft, 2001). İnsancıl davranışlara göre, yaratıcılık insanın istendik davranışlardan birisidir. Ve her insan bu özelliklerle doğar. Her insan uygun ve yeterli koşullar, zaman sağlanırsa, yaratıcı ürünler ortaya koyabilir. Bu kurama göre, yaratıcılık ürün ya da süreç temelli olmaktan çok bireyin iç ve dış yaşam kalitesi ile ilgilidir (Bender, 2006; Kırışoğlu, 1991; Parsıl, 2012). Hümanist psikologlar insanlığı yok edecek, yıkıma yol açacak yaratıcılık ürünlerinin karşısındadırlar. Yaratıcı ürünlerin insanlığın değeri ve sosyal etkiler açısından değerlendirilmesi gerekliliğini belirtmektedirler. Onlara göre yaratıcılığı oluşturan koşulların; gerginlik veya stres değil, rahatlık; eleştiri değil, kabul edici ortamlar olduğunu savunmaktadırlar (Yavuzer, 1989).
Hümanist kuramın öncülerinden Maslow (1959), yaratıcık kavramına, insanın temel ihtiyaçlarını gerçekleştirmesi için oluşturduğu eylemsel dizilim ve ihtiyaç hiyerarşisi en üst basamağında yer vermekte ve bu basamakta yaratıcılığın kendiliğinden, ek bir çabayı gerektirmeden saf ve kolay bir şekilde ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Yaratıcılığı temel yaratıcılık ve ikincil yaratıcılık (kontrollü, disiplinli) olmak üzere iki yönüyle tanımlamakta, insan davranışını etkileyen önemli
faktörlerin başında gereksinimlerin ve güdülenmenin olduğunu öne süren kişilik kuramının temelini de “kendini gerçekleştirme” kavramına dayandırmaktadır.
Hümanist görüşün ileri gelenlerinden Rogers’a (1959) göre, yaratıcılık yarar sağlayabilen, bir amaca yönelik ve bilinçli bir süreçtir. Yaratıcılığı belirleyen kategoriler arasında, bireyin yalnız başına bir değer olduğunu kabul etmesi, dışsal değerlendirmelerden yoksun bir ortam oluşturulması ve duygu sezgisi, empati ile anlayış vardır. Rogers, her canlı belirli yetenek, kapasite ve potansiyelle, bir anlamda yaşam ilerledikçe eklemeler yapılabilecek genetik bir taslak ile doğduğunu savunur (Maddi, 1989). Ona göre yaşamın amacı, bu genetik taslağı gerçekleştirmek, yani olabileceğimizin en iyisi olmaktır (Morris, 2002). Fromm (1959) ise hümanistik kuramda yaratıcılığın farklı bir yönüne değinir. Ona göre aşkınlık ihtiyacı yaratıcı bir varlık olma ihtiyacından kaynaklanır. Aşkınlık, bireyin yaratıcı varlık olma gereksinimi olarak tanımlanırken, yaratıcılık bir ihtiyaç olarak kabul edilmektedir. Fromm’un değindiği bir tek yaratıcı kişilik tipi vardır, ona göre başkalarını seven ve başkalarını kendi kadar düşünen karakterler yaşamda yaratıcı
yöneliş sergilerler. Yaratıcı olmayan yönelişi ise, alıcı-kabul eden, sömürücü-zorla alan-, biriktirici-saklayan-, pazarlayan-değiş-tokuş eden- kişilik tipleriyle açıklar (Altıntaş ve Gültekin, 2005).
İnsanın bireysel yaşam kalitesi ve iç mutluluğuna önem veren Hümanist Kuram, bireylerin geçmiş deneyimleri yerine bireylerin o günkü deneyim ve düşünceleriyle ilgilenir. Yaratıcılığın insanın ego kontrolü dışında ve bilinçsiz tavırları ile oluştuğu kabulünü reddeden Hümanist Kuram, yaratıcığın insanın bireysel yeteneklerini bilinçli ve belli bir amaca yönelik kullandığı anda ortaya çıktığını savunur.
KAYNAK: Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (KÜSBD) Cilt 8, Sayı 1, Ocak 2018, Sayfa 145-156 Kırıkkale University Journal of Social Sciences (KUJSS) Volume 8, No 1, January 2018, Pages 145-156KAYNAKÇA: Adams, J. L. (2001). Conceptual blockbusting: a guide to better ıdeas, Addison-Wesley Publising Company Inc., Reading, Ma, USA. Jung, R. E., Segall, J. M., Jeremy Bockholt, H., Flores, R. A., Smith, S. M., Chavez, R. S. & Haier, R. |