GESTALT KURAMI VE TASARIM İLKELERİ

Resim: Zaha Hadid Architects – Leeza SOHO

Nesnelerin öz nitelikleri hakkında bize bilgi veren şey sadece algıdır. Algı malzemeleri olmadan aklın düşüneceği hiçbir şey yoktur.

Akıl, dünyanın üstesinden gelebilmek için iki işlev yerine getirir; bilgi toplamak ve topladığı bilgileri işlemek.
Algılama sürecinde ayırt etme, tanıma, adlandırma, geçmiş deneyimler ve motivasyon gibi ögeler önemli rol oynarlar.

Görme şu şekilde tanımlanır: objelerden yansıyan ışık ışınları göz merceğinden geçerek retinada bir görüntü oluşturur ve bu görüntü, elektro-manyetik sinir uçlarıyla beyne ulaşır.

Bugünün psikoloji düşüncesi, görme olayını insan aklının yaratıcı bir etkinliği olarak kabul eder.

Duyular düzeyinde tanımlanan algılama, akıl yürütme düzeyinde ”anlama”ya tekabül eder.

Yani gözün gördüğü bir bakıma aklın gördüğüdür.

Gestalt Kuramı

Gestalt kuramına göre tüm algılarımız bir bütün içerisinde organize edilmektedir.
Bütünü oluşturan parçalardan çok parçaların bir araya gelişleri ve aralarındaki ilişki önem kazanmaktadır.

Gestalt tam olarak Türkçe karşılığı olmayan Almanca kökenli bir kelimedir.
Gestalt İlkeleri, 20. yüzyılın ortalarında Almanya’da ortaya çıkan, adını Almanca şekil ya da form anlamına gelen “gestalt” sözcüğünden alan, bilişsel süreçler içerisinde algı ve algısal örgütlenme konularına yoğunlaşan psikoloji teorisinin temelini oluşturan prensiplerdir.
Psikolojide Gestalt “bütüncül” anlamıyla kullanılmaktadır.

Gestalt Psikolojisi1920’lerde görsel algı ile ilgili araştırma yapan Alman psikologlar Gestalt teorisini geliştirmişlerdir.
Bu teorinin önde gelen kurucuları Max Wertheimer, Wolfgang Kohler ve Kurt Koffka’dır.
Gestalt terapisi; hümanist psikoloji ile varoluşçu psikoloji akımlarından etkilenerek oluşmuş bir kuramdır.
Gestalt Terapi Yaklaşımı, 1940’lı yıllarda Fritz Perls, eşi Laura Perls ve Paul Goodman tarafından geliştirilmiştir.

Gestalt akımına göre, “Bütün, kendisini oluşturan parçalardan farklıdır ve daha fazladır”.
Bütünü oluşturan parçalar bütünü simgeleyemez ancak bütünün özelliklerine göre belirlenir.

Gestalt kuramında çevreyi algılayışımız çeşitli koşullarla oluşur.
Gestalt kuramına göre, bizim sadece şekilleri değil, aynı zamanda yaşadığımız olayları algılayışımız da bu ilkelere göre gerçekleşir.

Psikoanalitik, varoluşu ve Gestalt kuramları ile bezenmiş bir terapi yöntemine de zemin oluşturur.
Psikaanaliz kuramının bilinçaltı ve bilinç arası ilişkileri, psikoseksüel gelişimi ve bunların hayatlarında karşılaştıkları durumlar arasındaki dinamik ilişkiyi konu alır. Varoluşçu felsefe boyutunda kişinin kendini varlık olarak ortaya koyuşu ve kabul edişi incelenir.

Gestalt İlkeleri

 

 

 

Gestalt psikolojisinin temelini oluşturan algılama biçimi ve değerlendirme süreçleri, bütünü parçalardan ayırarak değerlendirebilme kavramı terapiyi oluşturan önemli etmendir. Gestalt terapisinin birincil amacı, kişinin toplumla ve yaşadığı çevre ile bütünleşmesini sağlayabilmektir.

Gestalt kuramının ana bileşenleri olan Gestalt İlkeleri, tasarımda görsel algıyı açıklamak amacıyla da kullanılır.

Bu ilkeler şunlardır: 

Benzerlik:

Benzer karakteristik özellikleri olanlar, görsel gruplar meydana getirme eğilimi gösterirler.

Şekil, renk, doku, gölgelendirme, cinsiyet vb. pek çok özellik bakımından birbirine benzer maddeler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir.

Yakınlık:

Birbirine yakın olan elemanlar görsel grup meydana getirme eğilimi gösterirler.

Süreklilik:

Benzer şekilde belirli bir yöne hareket eden elemanlar gruplaşma eğilimi gösterirler.
Aşağıdaki şekilde daireler farklı 2 renkte boyanmıştır ancak biz aynı renkteki daireleri gruplamak yerine, birbirinin devamı gibi gözüken daireleri gözümüzle takip ederek bir çizgi oluşturduklarını varsayarız.

Aynı yönde ilerleyen duyusal uyarıcılar birbiri ile ilişkili olarak algılanır. Ani değişikliklerden çok süreklilik algılanır.

Organizma, karmaşık, zor olaylar yerine daha basit ve düzenli olanı algılama eğilimindedir.
Basit, düzenli bir şekilde organize edilmiş şekiller karmaşık olanlardan daha kolay algılanır.
Oldukça karmaşık bir yapıya sahip bir problemin daha kolay ve tek boyutlu probleme göre algılanması daha zordur.

Normal şartlarda beyin, zeminin üstündeki şekle odaklanır.
Bazı durumlarda ise şekil ve zemin yer değiştirebilir.
Bireyin odaklandığı kısım şekil statüsünde bulunurken, diğer kısım zemin olarak algılanır.

Tamamlama İlkesi :

Organizma, tamamlanmamış etkinlikleri, şekilleri, sesleri tamamlayarak algılama eğilimindedir.
Organizma, bütünlük oluşturan simetrik şekillere, özetle sağlam bir Gestalt’a ulaşmayı hedefler.
Sonuç olarak baktığımız şeylerde, parçalardan çok bütünü algılarız.

Tasarım İlkeleri

”Tasarım ilkeleri ve unsurları görsel bir sanat eseri oluşturmak için dikkate alınan yapı taşlarıdır.”

Göze hitap eden resim, çizim, grafik veya somut bir nesnel tasarımın göze hoş gelmesini sağlayan kurallar olarak düşünülebilir.

Tasarım ilkeleri, gözün nasıl algıladığı konusunda oluşturulan Gestalt kuramından hareket edilerek, bir tasarımın göze hoş görünmesi ve istenen etkiyi vermesi için ortaya konan, 3. boyutta da kullanabileceğimiz ilkelerdir.

İlkeler göz önüne alınarak yapılan tasarım, bütününde ilkelerden bağımsız olarak, göze hoş görünen bir esere dönüşür, tasarım ögeleri dikkate alınmadan yapılan bir tasarım gelişigüzel bir yerleştirme izlenimi verir.

Bütünlük

Bütünlük her bir parçanın tek tek değil bütünsel bir anlam kazanmasıdır yani tüm tasarım sürecinde ulaşılmaya çalışılan ortaya çıkan eserin bütünlüğü olacaktır. Bütünlüğün sağlanmasının ilk şartı, tasarımdaki tüm ögelerin ilişki içerisinde olduğunun farkına varmaktır. Bütünlük ilkesi, izleyicinin tasarımı birlik içerisinde algılamasını ve anlamlandırmasını sağlar.

Birlik ya da uyum bir kompozisyondaki elemanların birbirine ait olma durumu olarak nitelendirilebilir. Birliğin eksik olduğu tasarımlar parçalı ve düzensiz olarak algılanır. Tasarım dilinde bir birlik yakalamada süreklilik, tekrar ve yakınlık önemlidir. Bütünlükten yoksun bir tasarım gözü yorar ve görsel okuma yapmayı zorlaştırır. Tasarımcı, dağınık kopuk ve parçalanmış bir tasarım etkisi yaratmamak adına kompozisyonda yer alan tüm görsel elemanları belli bir gruplandırma içerisinde yerleştirmelidir.

Orantı ve Görsel Hiyerarşi

Bir tasarımın gerçekleştirilmesinde tasarımcı açısından rol oynayan önemli unsurlardan birisi de hiç kuşkusuz ki orantısal yani boyutlar arası ilişkilerdir. Bir tasarımda orantısal ilişkiler yani tasarımda yer alan görsel elemanların eni ile boyu ya da genişlik ve yüksekliği gibi birbirleri ile kurduğu ilişkiler tasarımın izleyici tarafından algılanış biçimini doğrudan etkileyen unsurlardır. Tasarımın tekdüzelikten kurtulması ve çekici hale gelmesi için orantısal oyunlardan yararlanmak; tasarımı ön plana çıkarıp görsel bir hareketlilik yani ritim duygusu yaratır.

Vurgu bir tasarımda odak noktası yaratır ve dikkat çekilmek istenen ögeyi öne çıkarır, izleyicinin dikkatinin nereye yönlendirileceğini belirler. Yön, biçim, doku, boyut, renk, ton ya da çizgi kontrastı ile vurgu sağlanabilir. Vurgu içerisinde zıtlığı barındırabilir ancak farklılığın aşırıya kaçması karmaşaya neden olur.

Görsel Devamlılık

İzleyicinin gözü, tasarım yüzeyinde belli bir yönde hareket eder. Bir tasarımda yer alan ögeler (çizgi, ton, leke, doku gibi) kopukluk yaratmadan geçişler sağlayabiliyorsa görsel devamlılık sağlanmış demektir. Bir tasarımda görsel devamlılığın sağlanması, beraberinde görsel ritmi de sağlayacaktır. Hareket duygusu yaratan görsel ritmler optik devamlılık sağlarlar. Tasarımdaki süreklilik, akıcılık, etkileyicilik ya da gelişi güzel olmayan tekrarlar aracılığıyla tasarımda hareketlilik ve devamlılık sağlanabilir.

Denge

Denge bir tasarımdaki görsel ağırlığın eşit olarak dağıtılmasıdır, tasarımı oluşturan parçaların tanımlı ve estetik bir biçimde yerleştirilmesidir.

Denge, ögelerin yatay ve dikey olarak yüzeye eşit ağırlıkta yerleştirilmesi yoluyla oluşturulur. Bir kompozisyona baktığımızda içgüdüsel olarak merkez düşey eksen boyunca görsel ağırlığını ölçeriz. Bu görsel ağırlık simetrik ve asimetrik olabilir.

Simetrik Denge :

İyi oranlanmış ve dengelenmiş yapıların oluşturduğu genel bir yapıdır. Doğada birçok simetrik biçimle karşılaşırız. İnsan yüzü ve insan vücudu simetrik denge için oldukça iyi örneklerdir. Tasarımda kullanılan simetrik denge çoğunlukla tasarıma monoton bir etki yaratır. Simetri katılığı ve sınırlılığı simgeler.
Asimetrik Denge :

Asimetrik kompozisyonlar izleyicide hareket duygusu uyandırırlar.

Tasarımda devinimi, hareketi, enerjiyi, dışa vurmak için asimetrik dengeden yararlanılır. Asimetrik dengenin başarısı cesur ve sorgulayıcı olmasına bağlıdır. Duygu ağırlıklı ve dışavurumcudur.

Simetrik dengede düzen ve kural, asimetrik dengede ise rastlantı ve keyfilik egemendir.

Tasarım yüzeyinin belirli bir bölgesinde kümelenen boşluk tasarımda optik ağırlık sağlamada kullanılan önemli bir unsurdur.

Reklam (#YSR)