EĞİTİM SİSTEMİ, MEDRESELERİN KALDIRILMASI VE TEVHİDİ TEDRİSAT
Türklerin İslamiyete girdikten sonra bilinen iki eğitim kurumu vardı: Mektep ve Medrese, “okuma-yazma öğrenilen yer” manasına gelen mektep, Osmanlı Türkiyesinde “sıbyan mektebi” olarak bilinir ve bu mekteplere 4-7 yaşlarındaki çocuklar giderdi. Umumiyetle dini bilgilerin öğretildiği bu mekteplerde, bilahare devrin icaplarina uygun milli çağdaş bilgiler de verilmeye başlandı. Fakat gençlerin yetişmesine yeterli katkıda bulunamadıkları görülünce bu eğitim kurumlan 1871 ‘den itibaren Usul-i Cedid (yeni usul) adı altında modernize edilmiştir. Bu okullar ilkokulların temelini oluşturmuştur. Tahsil süresi 3 yıl olan bu okulda dini bilgilerin yanısıra kıraat, hesap, yazı, kaide, tarih ve coğrafya dersleri de okutulmaya başlanmıştır [23] Zamanla sıbyan mektepleri önemini kaybederek yerini çeşitli duygularla açılan rüşdiye, idadiye ve sultaniye gibı mekteplere devretmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra okul sistemimiz yeniden modernize edilerek ilkokul, orta okul, lise ve meslek lisesi şekline dönüştürülmüştür.
Mektebleri bitiren gençler, medreseye giderek orta ve yüksek öğrenimlerine devam ederlerdi . “Ders çalışılan, ders okunan yer” manasına gelen ve hem orta, hem de yüksek öğrenim ihtiyacını karşılayan medreseler, XVII. asra kadar başarıyla hizmet vermiştir. Dini bilimlerin yanısıra, fen, tıp ve beşeri bilimlerin de öğretildiği ve XVII. asra kadar ihtiyaç duyduğumuz elem anları yetiştiren bu eğitim kurumlan, devletimize ve milletimize en kuvvetli devirlerini yaşatmışlardır. Fakat, XVII. asırdan itibaren fen, tıp ve beşeri bilimlerin yeterli derecede okutulmaması ve yapılan reformlarda başarılı olunamaması, iyi ve kalifiye eleman ihtiyacını had safhaya getirmiştir. Sonunda devlet, medreseleri kap atmamakla birlikte, ihtiyaç duyulan elemanları yetiştirmek amacıyla Avrupai anlamda sivil ve askeri, yeni okullar açmaya başlamıştır. [24] Bu kargaşa döneminden istifade eden azınlıklar da, kendi okullarını açma hakkını elde etmiştir. Fakat bu azınlık okullarının kiliseler ve misyonerlerce desteklenmesi , ülke aleyhinde faaliyet gösteren bölücü unsurların yetişmesine sebep olmuştur ki, bu da devletin başını oldukça ağrıtmıştır.
Sonunda, Türkiye’ de yüksek öğretim yeniden tanzim edilmiştir. 1900 yılında açılan Darülfünun, 1933 yılına kadar devam etmiştir. 1933 ‘de gerçekleştirilen yeni bir reform ile modern üniversite çağına geçilmiştir. Böylece memleketin ihtiyaç duyduğu kalifiye, ve çağdaş nesiller yetiştirilmeye başlanmıştır [25]. Bu arada medrese sistemine 1924 yılında son verilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi “Tevhid-i Tedrisat Kanunu “nu çıkararak tüm eğitim kurumlarım birleştirmiştir. Bütün okulların programları, terbiye sisteminin düzeni Milli Eğitim Bakanlığı’na bırakılmıştır. Bundan sonra azınlık ve yabancı okulların dini ve siyasi propagandalarına da imkan bırakılmamıştır. Azınlık ve yabancı okullarında Türkçe ve tarih gibi milli terbiyeyi aşılayan dersler Türk öğretmenler tarafından verilmeye ve aynca da bu okullar Türk müfettişler tarafından denetlenmeye başlandı [26]. Böylece bu yabancı okulların Türkiye aleyhtarlığı eğitim vermesine engel olundu.
Bu arada din! eğitim veren okullar (medreseler ve diğerleri) kapatıldığı için modern okullara din dersi kondu. 1928 Haziran’ına kadar din eğitimi bu şekilde halledildi. Fakat, 1928’den 1949 yılına kadar din eğitimi okullardan kaldırıldı. 21 yıl süren dini eğitimin yasaklanması devri, büyük sıkıntılar yarattı. Dini okulların kapatılması ile, din tahsili için Suriye, Irak, Mısır ve Suudi Arabistan’a gidenlerin sayısında büyük artış oldu. Bu ülkelere giden genç din adamlarının Atatürk aleyhtarı ve laik cumhuriyetin düşmanı olarak geri gelmeleri büyük sıkıntılar ortaya çıkarmıştır. Demokrat ve laik cumhuriyete bağlı din adamı ihtiyacı had safhaya geldi. Bunun üzerine 1949 yılında ilk İmam-Hatip Okulu’nun açılmasına karar verildi. 14 Mayıs 1950’de çok partili döneme geçince, İmam-Hatip okullarının sayısı hızla çoğalmaya başladı. Bunu takip eden yıllarda devlet bu işi bir plan ve program çerçevesinde yürüteceği yerde, politikacıların biraz daha fazla oy almak ümidiyle bu konuyu isti smar etmeleri neticesinde ihtiyaçtan fazla İmam Hatip okulu aç1ldı. Bu okullara dış ülkelerde din eğitimi görmüş kişilerin tesir etmeleri üzerine, Türkiye’de bilinçli lfük cumhuriyet aleyhtarı kişilerin sayısının arttığı görüldü. Son yıllarda dinin siyasete de alet edilmesi ile bu kesimin aşırı hareketleri gerçek mü’minleri rahatsız eder hale geldi. Bugün, devletin bu hataları düzeltme çabası içine girdiğini görüyoruz. Bununda çözüm yolu , ihtiyaca göre din adamı yetiştirmek ve diğer okullara da din dersi koyarak bu memleketin gençlerine ihtiyaç duydukları dini bilgiyi vermektir.
DİPNOTLAR
KAYNAKLAR
KAYNAK :CUMHURİYETİN 75. YILINDA ATATÜRK iLKELERi ve DAYANDIĞI TARİHİ TEMELLER – Prof.Dr. İbrahim KAFESOGLU Prof.Dr. Mehmet SARAY : İstanbul Üniversitesi Yayın No 4174 Edebiyat Fakültesi Yayın No. 3414 ISBN 975 – 404 – 538 – O |