ALİ İBİCEK / MANOLYA

              Muhtemelen bu başlık , pek çok insana hiçbir şey anlatmıyor. Fakat, bir dönemin tanıklarına çok bilindik geldiğini, hatta hafif bir tebessüm ettirdiğini de belirtmeli. Öncelikle arabesk , sadece büyük şöhretlerin altında anlamlandırılabilecek bir müzik (yaşam biçimi vs.) değil. Arabesk, her şeyden önce bir üst başlık. Bunun altında, maddeler halinde birçok farklı ismi / şarkıyı / olayı sıralayabiliriz. Bu sıralamada kimileri çok medyatik, popüler olan isimlerden seçilebilirken, kimileri de hiç güneş görmeyen stüdyolardan / albümlerden seçilebilir. Ki, arabesk, her şeyden önce, kendi içinde bir bütün olarak düşünülmeli. Yani Orhan Gencebay, Kamuran Akkor, arabeskin altında her ne anlam ifade ediyorsa, söz gelimi Ali İbicek’te  aynı şeyi ifade ediyor. Aradaki fark, bazı isimler daha seçkinken bazıları daha öteki olarak kalmış. Yani bir anlamda bazı isimler daha ulusal, bazı isimler daha yerel kalmışta denilebilir. Ali İbicek, yerel kalmış, bir şarkıyla tam ulusala geçecekken, o çıtayı atlayamamıştır. Yine de, arabesk müptelaları ona bir şarkıyla da olsa, kucaklarını açmıştır.

            Burada kısa bir müzikal hafıza tazelemek gerekirse. Müziğin; plaklardan kasetlere taşınması, dinleyici için alternatif birçok seçeneğin önünü açmıştır. 60’lı yıllarda başlayıp, 70’lerde yaygınlaşan bu kaset süreci, 80’lerde iyice endüstrileşerek evrimini tamamlar. Bu evrim aynı zamanda birçok farklı seçeneğin de önünü açar. Plaklardan dinlenen müzik, daha satın alınabilir ve zevkli bir seçenekken; kasetlerin yaygınlaşması, aynı zamanda müziğin, halka ulaşmasındaki yolu kısaltır. Sadece kısaltmaz da, aynı zamanda ucuzlatır. Maddi olarak kaset satın almak, tüketici için çok zor değildir. İmalatı ve üretimi plağa göre oldukça ucuz olan kasetler, piyasada çokça rağbet görmeye başlayınca, müzik dinleyicisi de müziğe ulaşmaktaki seçeneklerini kendince çoğaltmıştır. Bunda, bazı kasetlerin topyekun olarak, plaklar kadar seçkin olmadığını da eklemeli. Söz gelimi, bir 45’lik plakta 2 adet şarkı yer alırken, ortalama bir kasette 10 adet şarkıya yer verilebiliyordu. Bu durum da aynı zamanda, o kasetlerde yer alan bazı şarkıların, görece ‘boş’ olduğunun, yani kaset ‘boş kalmasın’ diye doldurulduğunun göstergesidir. Dinleyici de bu duruma karşılık bazı kasetlerin, topyekun ‘kaliteli’ olmadığını bile bile o ‘kasete yatırım’ yapmak istemiyordu. Bu da doğal olarak , 80 ve 90’larda oldukça popüler olan ‘Karışık Kaset’ denilen kayıtların yaygınlaşmasını sağlamıştır. Yani bir albümü topyekun satın almaktansa, birçok albümün , dinleyiciye göre , en ‘kaliteli’ şarkılarını bir araya getirip, tabiri caizse dinleyicinin kendi albümünü, kendi yapmasını sağlamıştır. Bu karışık kasetler korsanın en masum (!) haliydi. Fakat, bu korsandan, müzik üreticileri çok cüzi bir rakam kazanırken, müziğin halka ulaşmasında aracı görevi üstlenen ‘esnafların’ çokça para kazanmasına sebep olur. Yani sonradan evlerde de en basit şekliyle doldurulabilecek olan kasetler , başlarda , daha yerel satıcıların , müşteriler tarafından onlara verilen ‘listelerin’ bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Bu durum , söz gelimi tek bir kasete verilen cüzi bir miktar ile 8-10 kasetin en seçkin(!) eserlerinin bir araya gelmesidir. Karışık kasetlerin yaygınlaşmasının birçok sebebi var ama en temel sebeplerinden biri de şu olsa gerek ; bir dinleyici , herhangi bir sanatçıyı çok sevmeyebilir , dinlemeyebilir ama bir şarkısı istisnadır. Dinleyici için , o şarkı , o sanatçının diğer eserlerinden ayrı bir konumdadır. Fakat , o şarkının yer aldığı albüme de para vermek istemez. Dinleyici buna benzer bazı şarkıları bir araya getirerek , en azından pek sevmediği sanatçıların , dinlemek istediği şarkılarını tek bir kasette toplar. Yani bu durum görece , dinleyiciyi de bir anda üretici / seçici konumuna getirir. Aynı zamanda , müptelalar özelinde , bu ‘seçiciliğin’ mühim olan tarafı ; sanatçıdan ziyade , söylemin gücüdür. Bu da aynı ruhun farklı şarkılardaki yansımalarının tek bir kasette toplanması anlamına gelir. İşte Ali İbicek’in Manolya şarkısı da bu karışık kasetlerin , arabesk müptelaları tarafından vazgeçilmez eserlerinden biridir. Şarkının , yorumcusunu çoktan aştığı bir çalışmadır , Manolya. Her ne kadar bazı arabesk müptelaları bu şarkının yer aldığı kaseti satın almış olsalar da , albüm hiçbir zaman , bu şarkının üzerine çıkamamıştır. Şimdi ‘’bir eski şarkı , bir eski bahar , bir bildik denizde , vakit nisan ortasında bir akşamken’’ (1) bu şarkıyı hatırlayalım.

Ali İbicek üzerine çok fazla bilgimiz yok. TRT’de Türk Halk Müziği sanatçı olduğuna dair bazı kısa bilgilerin ötesinde , öyle geniş bir biyografisinden söz etmek mümkün değil. Bildiklerimiz , 1962 Sivas doğumlu olduğu. Nida Tüfekçi gibi bazı Halk Müziği ustalarından eğitim aldığı. 1981 yılında TRT’ye girdiği, bağlama çaldığı , bazı derlemeler yaptığı ve dört adet solo albümü olduğu ile sınırlı. Bu kısa bilgilerden ziyade bizi asıl ilgilendiren, İbicek’in ilk albümü. 1994 yılında , Celal Özsarı yönetmenliğinde , Manolya / Cennet Bahçesi adıyla yayınlanan albümün türü için Halk Müziği demek mümkün değil. Manolya , hem şarkı , hem de albüm olarak okkalı , hard bir arabesktir. Manolya şarkısı ise 90’lar arabeskinin en güzide örneğidir. O dönem fantezi / pop arasında gezinen müzik piyasasının içerisinde , Manolya , kendine has bir söylem ile birçok müptelanın dilinden düşürmediği eser olmuştur. Şarkının söz ve müziği Hasan Öztürk’e ait. Şarkının arabesk için önde gelebilecek bir ismin imzasını taşımaması önemli. Yani en azından daha köşede kalmış bir isimden bu şarkının çıkması biraz şaşırtıcı ama kabullenilemez değil. Nitekim arabesk müptelaları da bu isme pek aldırış etmeden , eser yayınlanır yayınlanmaz , sahiplenilir. Keza burada vokal veya müzikten ziyade eserin söyleminin , müptelalar için belirleyici olduğunu eklemeli. Şarkı , aşkın bir isim (nesne) üzerinden , yalın bir anlatısıdır. Şöyle ki ; ‘’Bir tutam sevginin bedeli nedir / El dokunur yanar , zulüm tenedir / Sinem örselendi bunca senedir / Ferhat sustu dağlar andı manolya / Sızılı bir histir aşkın bedeli / Yusuf’u kul etti Mecnun’u deli / Kerem küle dönüp gitti gideli / Utancından sular yandı manolya / Çiçeklerin en nazlısı manolya / Sevgilerin en gizlisi manolya / Ben seni el sürmeden gözümle de severim / Sen üzülme sakın solma mahzun olma manolya / Aşk dediğin bir cefayla dolmak mı / Aşk dediğin sevip mutsuz olmak mı / Yaprağına hüzün serip solmak mı / Çağlamaktan sel usandı manolya’’ sözleriyle , aşkın en taşkın ve abartılı halinin , Halk Edebiyatı çizgisiyle karşımıza çıktığı bir şarkıdır , Manolya. Doğu kültüründe aşk denilince akla gelen ilk isimlerin (Mecnun , Ferhat , Yusuf , Kerem) peşin sıra anlatıya dahil olduğu ; aşkın kutsandığı ama acısının da yok sayılmadığı şarkının , müptelaların içinde gizli kalmış , haykırılmamış yerlerine dokunduğu aşikardır. Yine aşkın farklı şekillerde sorgulandığı ama ‘‘Ben seni el sürmeden gözümle de severim’’ söylemine ‘’El dokunur yanar , zulüm tenedir’’ sözleriyle varan şarkı ;  aynı zamanda masumiyetin , en taşra yansımasını da içinde barındırır. Yani birçok müptelanın , bu şarkıyı ‘gözümle de severim’ söylemi üzerine , aşkın birçok dış etkeninde soyutlanarak sevdiği / sahiplendiği söylenilebilir. Yani , Doğu’da aşk , tenin yazgısından ve arzusundan değil , ruhun saflığından ve  ulaşılmazlığından doğar. Müptelaların Manolya’yı sevmeleri de , her şeyden önce bu ulaşılamaz olana , dokunamadıklarından , ‘görmeyi’ erişmek olarak algılayıp , aşk karşısındaki acizliklerini hatırladıklarından olsa gerek. Arabeskin içindeki birçok şarkı da , müptelaların en çok bu acizliğine sesleniyor. Manolya ; insanın , aşk karşısındaki çaresizliği ve bu çaresizliğin zelzelesinde savrulan müptelaların , bir şarkı ile en azından kendilerine geçici ve sığınacak bir liman bulmalarının en bariz örneği. Fakat , albümdeki diğer şarkılarında benzeri limanlarda demirlediğini belirterek , kısaca albümün geneline de bakılmalı.

 Toplamda 10 şarkının yer aldığı albüm ; müzikal olarak değil de , en azında söylem olarak arabeskin resmi geçidi gibidir. Yine de orkestranın hakkını yememek lazım. Albümde , birçok sanatçıya nasip olmamış oldukça kaliteli müzisyenler eşlik eder Ali İbicek’e. Söz gelimi yaylı grubunu , Ali İhsan Kısaç , İlyas tetik , Sait Büyükçınar , Sendur Güzelel , Yaşar Okyay oluştururken ; Viyolada , Mustafa Sayan’a , Çelloda , Rubato grubundan bildiğimiz Özer Arkun eşlik eder. Keza , Solo Ud ve Kemanda , yine İlyas Tetik ismi yer alırken , Kanunda Halil Karaduman , Darbukada Celal Bağlan , Solo Bağlamada Çetin Akdeniz , Grup Bağlamalarda , İsmail Derker , Güray Hafiftaş , ve Çetin Akdeniz albümün ‘hücum hattıdır.’ Orkestrada yer alan her bir müzisyenin , bugün , kendi alanında çok özel isimler olduğunu eklemeli. Açıkçası Manolya albümü , sırf bu isimlerin bir araya gelmesinin hatırına bile dinlenebilecek kadar yetkin bir çalışmadır. Her ne kadar Ali İbicek , doğu gırtlağı ve yanık sesiyle albümü tam olarak götürememiş olsa da , bu durum ‘arabesk kontenjanının’  90’larda dolmuş olmasından dolayıdır. Yani İbrahim Tatlıses gibi bir ismin ardında her kim öne çıkmaya çalıştıysa maalesef , onu geçememiştir. Yine de albümdeki bazı şarkıların yaratıcılarına değinmeden de geçmenin büyük haksızlık olacağını belirtmeli. Arabeskin en yetkin söz yazarlarının imzasını taşıyan bu şarkılara birkaç örnek vermek gerekirse. Söz gelimi Sana Gelen Azap (Müzik : Celal Özsarı) şarkısının sözleri Ali Tekintüre’ye , Ağlatır Beni (Müzik : Mehmet Aslam) Ahmet Selçuk İlkan’a , Cennet Bahçesi (Müzik : Mustafa Beyazkuş) Fethi Demir’e , Zalim de Zalim (Müzik : Yılmaz Tatlıses) Cengiz Tekin’e , Yazıyorum (Müzik : Mehmet Aslan) Hamza Dekeli’ye , İki Aşk Arasında (Müzik : Yılmaz Tatlıses) Şakir Askan’a , Sen Beni Boşver (Müzik : Yılmaz Tatlıses) Levent Bektaş’a aittir. Hem müzikal hem de söylem olarak , albüm büyük bir yankı uyandırmasa da , eserlerin belirli bir doygunlukta kaldığı söylenebilir. Söz gelimi , Sen Beni Boşver şarkısındaki ‘’Bir umut yetmiyor sevgi de gerek’’ sözleri , Sana Gelen Azap şarkısında ‘’Bir ömür kaldıysa arada duran /  Sana gelen azap canıma gelsin’’ dizelerine kapı açarken , arabesk müptelaları için albümün zengin olduğu aşikardır. Ali İbicek her ne kadar Manolya’dan sonra 3 albüm daha yapmış olsa da , hiçbiri bu albüm –şarkı- kadar kalıcı olmamıştır. (2) Nitekim Manolya , halen daha kendi anlatısını , müptelalarına sunmaya devam ederken ; birçok aşığın da bu şarkıda en özel yaşlarını bıraktığını hatırlayarak kaseti başa sarmanın zamanıdır…

NOTLAR: 

1-Turgut Uyar’ın , Sevda Üstüne şiirinden

Turgut Uyar , Büyük Saat , YKY , 23.Baskı , Sayfa ; 109

2-Bu 3 albüm ;

Mevsimleri gelin Ettim , 1996 , Bey Plak

Gitme Gurbet Ele , 1997 , Bey Plak

Bedir Geliyor (Türküler) , 2009

Reklam (#YSR)