AİLENİN ÖNEMİ VE GEREĞİ 

Aile, toplumun temelini teşkil eden en küçük birim olmasına rağmen, hem fert hem de toplum için vazgeçilmez fonksiyonlara sahip olan bir kurumdur. Toplumu bir binaya benzetirsek, aileler, o binanın taş ve tuğlaları olacaktır. Binanın sağlamlığı, nasıl kullanılan malzemenin sağlamlılığına bağlıysa, toplumun huzurlu, mutlu ve gelişmişlik düzeyi de, toplumu oluşturan ailelerin sağlamlığıyla yakından ilgilidir. Böyle olunca, nasıl ki toplumdaki huzur ve mutluluk, ailenin mutluluğuna bağlıysa, aksaklıklar ve çatışmalar da, hiç şüphesiz ailedeki aksaklıkların tabii bir sonucu olacaktır. Bunun için, aile yapısını bozabilecek zararlı unsurlardan uzak tutulmaya ve korunmaya çalışılmalıdır. Zira, aile, toplumun geleceğini tayin edecek sosyal bir olgudur.

Ailenin evrensel bir kurum olduğu, aile ile ilgili çalışmalarda önemle üzerinde durulan bir özelliktir. Yeryüzünde insanın yaratıldığı andan itibaren var olan bir kurumdur. Bundan dolayı dünya yüzeyinde ailesiz bir topluluk henüz görülmemiştir. Ailenin evrensel bir kurum olduğu ifade edilirken, bir sosyal kurum olarak, onun her toplumda karşılamak durumunda olduğu fonksiyonların vazgeçilmezliğine de işaret edilmiş olmaktadır. Çünkü aile; toplum, devlet ve fert için alternatif kabul etmeyen sosyal, ekonomik, kültürel ve biyolojik görevlere sahiptir. Bu görevler; nesli sürdürme, çocukları sosyalleştirme, insanı yalnızlaştırmama ve gerginliklerden sosyal varlığı itibarıyla koruma, psikolojik ve biyolojik tatmin, üyelerinin veya bütün olarak ekonomik faaliyetlere katılması ile kültür nakli şeklinde sıralanabilir (Erkal, 1992, 55). Bu da ailenin toplumsal varlıklar için ne kadar gerekli ve önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Burada, yeri gelmişken, ailenin gereksizliğine ilişkin görüşlerin varlığına değinmekte fayda vardır.

Bu konudaki görüşler; sanayileşen ve modernleşen toplumlarda ailenin dışında gelişen örgütlerin, ailenin görevlerini üzerine alabilecekleri, dolayısıyla böyle bir kurumun varlığına ihtiyaç olmadığı noktasında toplanmaktadır. Buna ilişkin olarak, bazı toplamlarda yapılmış olan birtakım denemeler ve uygulamalar olmuştur. Örneğin; Çin’de Komün, İsrail’de Kibbutz, Rusya’da Kolhoz bu tip uygulamalardır. Genel nitelikleri ekonomik olan bu kurumlar, üretim verimliliğini artırmak için kendi içlerinde bir sosyal örgütlenmeye de gitmişlerdir. Fakat bu sosyal örgütlenmeler ve üretim ilişkilerinin etkileri, ailenin ortadan kalkmasına değil yapı değiştirmesine yol açmıştır (Kongar, 1970, 61). Bu nedenle bu denemelerin, ailenin gereksizliğini ispata yönelik denemeler olduğu söylenemez. Endüstrileşme ve modernleşmeye paralel olarak, cemiyet tipi teşkilatlanmanın, cemaatin yerini alması, genişleyen bürokrasi, artan ve değişik fonksiyonlara sahip sosyal örgütlerin ailenin yerine getirdiği fonksiyonları üstlenmesi mümkün değildir. Bu fonksiyonlar nesli devam ettirme, sosyalleştirme toplumsal denetim, kültürü aktarma, psikolojik ve biyolojik tatmin, insanı yalnızlıktan koruma, sosyal ve ekonomik güvence vb. şeklinde sıralanabilir. Ailenin toplum ve fertler için taşıdığı önem, bir bakıma mutluluk ve üzüntülerin, gelecekle ilgili beklentilerin paylaşıldığı temel bir kurum olmasından kaynaklanmaktadır (Erkal, 1991, 55).

Yani ferdin toplumla bağını kuracak ve onu hayata hazırlayacak olan ailedir. Hayata gözlerini içinde açtığı aile yuvasının sıcak ortamında yetişen fertler topluma kolaylıkla intibak ederek sosyalleşecek ve şahsiyetini kazanacaktır. Bunun aksi durumda aile sıcaklığında yetişmeyen fertler sosyal, fiziki, ruhi sıkıntılar içinde boğuşmak zorunda kalacaktır. Bu da ferdin kişiliğini olumsuz yönde etkileyecektir. Bunun doğal sonucu olarak, mutsuz fert-mutsuz aile-mutsuz toplum-mutsuz devlet ortaya çıkacaktır.

Sonuç olarak, aile, hiçbir toplumda vazgeçilemeyen ve korunmak zorunda olan bir sosyal müessesedir. Çünkü toplumun sürekliliğini sağlayan önemli bir unsurdur. Ailesiz bir toplum,  soyut ve hayali bir toplumdur. Bundan dolayı, aile yapısı hastalıklı olan toplumların, sosyal çözülme ve anomi ile karşı karşıya kalma ihtimalleri yüksektir.  Dolayısıyla, hiçbir toplumun gayesi çözülme olmayacağına göre, aileyi koruyucu ve güçlendirici tedbirleri almak ve desteklemek zorunda olduğu ifade edilebilir.

KAYNAKÇA 

BOTTOMORE, T. B. (1984), Toplum Bilim, Çeviren: Ünsal Oskay, Beta Basım Yayın Dağıtım, İstanbul.
DÖNMEZER, Sulhi, (1984), Sosyoloji, Savaş Yayınları, Ankara.
ERKAL, Mustafa (1991), İktisadi Kalkınmanın Kültürel Temelleri, İstanbul.
GÖKÇE, Birsen (1976), “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1-2, Ankara.
KOCACIK, Faruk (1986), “Sivas’ta Kentsel Aile”, Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 7, Sivas.
KONGAR, Emre (1970), “Türkiye’de Aile Yapısı, Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, Ankara.
MERTER, Feridun (1990), 1950-1988 Yılları Arasında Köy Ailesinde Meydana Gelen Değişmeler: Malatya Örneği, Aile Araştırma Kurumu Yayınları, Ankara.
OZANKAYA, Özer (1984), Toplumbilim, Tekin Yayınları, Ankara.
SOLMAZ, Selahattin (1984), Aile Sosyolojisi Ders Notları, Elazığ.
ŞAHİNKAYA, Rezzan (1975), Psiko-Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara.
TEZCAN, Mahmut (1993), Sosyolojiye Giriş, Ankara.
TİMUR, Serim (1972), Türkiye’de Aile Yapısı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara.
ÜLKEN, Hilmi Ziya (1943), “Aile”, Aile Yazıları 1, Derleyen: Beylü Dikeçligil-Ahmet Çiğdem, Aile Araştırma Kurumu Yayınları, Ankara

KAYNAK

http://eski.bingol.edu.tr/media/261497/3ailekurumu.pdf

 

Reklam (#YSR)